13 Haziran 2015 Cumartesi

13 HAZİRAN 2015 CUMARTESİ

bugün kızımla zafer plazaya gittik. ablasının bavulunu tamire verdik. el ele gezdik. balon aldık. dondurma aldık. pepeeli su aldık. halbuki sabah bana çok bozulmuştu. yaz geldiğinden beri yemek yemiyor. iştah miştah kalmadı. ne zaman sorsak karnı tok. kahvaltıda böreğini yemiyordu. yemesini buyurdum. o da kaşlarını çatıp bana tabağımdaki tahinli sarmayı gösterdi ve onu yeyip bitirmem için baskı yaptı. yarım saat benle didişti. şarkı söylüyor demiştim ya... bugün, "i like the move it" şarkısını bile söylemeye başladı.

12 Haziran 2015 Cuma

12 HAZİRAN 2015 CUMA

günü evde geçirdik. ayşenin hayvanat bahçesi salonun ortasında kurulu tüm gün ve gece öyle kaldı. öğleden sonra ablasıyla kaldı. akşam, yıkanmış çamaşırlar arasından kendine ait olanları ayırmış , katlamış ve hepsini doğru çekmecelere yerleştirmiş. hem de kendiliğinden...

11 Haziran 2015 Perşembe

14 MAYIS 11 HAZİRAN 2015 ARASI

Yaklaşık 1 aylık sürede yazacak epey şey birikti. Aslında her gün yazmayı hak eden günlerdi. ama artık aralıklarla yazmaya karar verdim. Bu 1 ayın ilk günleri Ayşenin atarlanma ve "ergen" halleriyle geçti. herkese kızıp bağırıyor ve posta koyuyordu. Ben, kişiliği oluşmaya başladı diye yorumladım bu durumu... Ancak ergenliğinin çok fena olacağının ipuçlarını da vermiş oldu.
Ablası gelmişti adapazarından.. önce çok sevindi. ama sonra ablasına kızıp ona "armut" demeye başladı. abisiyle genelde arası iyi... onunla oyunlar oynuyor.
Ayşeye, hangi harfleri söyleyebildiğini tespit için tüm alfabeyi söylettim. C-Ç-F-L-S-Z-Ş-V-Y gibi patlamalı seslerin hiçbiri yok. ama ilginç şekilde "Y" sesini çıkaramamasına rağmen, "R" sesini telaffuz etmeye çalışırken "Y" diyor. tek başına "Y" diyemiyor.
Atarlanma halleri 1 hafta kadar sürdükten sonra geçti. sonra sabahları ağlayarak uyanmayı huy edindi. uyanınca zırılzırıl ağlıyor. sebebini anlayamadık. sonra bir ara da annesi işe gitmesin diye zırladı.
bu 1 aylık süre zarfında biz adapazarına gittik. ablası birkaç defa bursaya geldi. ablasının yanına gittiğimizde yomuşu aldı getirdi. en iyi oyuncağı yomuş oldu. ona çocuğu muamelesi ediyor. ona gezdiriyor, uyutuyor ,yediriyor, altını bile bezliyor. ben de yomuşun dedesiymişim. onu bana emanet edip işe falan gidiyor. yomuş ailenin bir ferdi oldu çıktı.
ayrıca; hayvanat bahçesine de gittik. kızım hayvanlara ama özellikle aslanlara bayıldı. ve "ben aslan" deyip emekleyerek üzerime saldırıyor. kükreyor birde.... iki tekerlekli bisiklet istiyor ama çok pahalı... biraz ucuzlayınca alacam.. anatoliumdaki akülü arabalara bindi defalarca... ablasını yolcu ettiğimizde ardından akülü arabalar... çok ta iyi şöför olacak.. akülü arabayı kullanmasından belli... virajları ister geniş, isterse de dar alıyor. başka çocukları sollamasından ustalığı belli...

yirmiye kadar saymayı öğrenmiş. büyük bir hevesle gelip saymaya başladı. arada atladıkları oluyor ama sayıyor.
önce reklam müzikleriyle başladı. sözlerine eşlik ediyor. sonra, şu sıralar ortalığı yıkan gümgüm şarkısını da söylemeye başladı.
babanneye gitmek istemiyor. ay boyunca neredeyse yarısında beraber evde kaldık. kah benle, kah ablası veya abisiyle... yomuşu bana bırakıp işe gitme oyunu oynadığında beni tembihliyor, yomuşu babannesine bırakma... babannesine gitmek istemiyor diye... mesaj alınmıştır.
ilk  posterini astı duvara... tabiiki babi posteri...
herkese posta koyuyor. annesine "sus be kadın" bana "sen bilgisayarına bak" diyor.. sık sık benimle uğraşmayın diye atarlanıyor. ablasına seni döverim bile dedi.
gündüzlerin yeni bir rutini peydah oldu bu sıralar. öğlen gibi, biberonla süt istiyor. koltuğa yatıyor. yumurcak açılıyor. uyuyacak güya... süt bitince, "uyku bitti" deyip ayaklanıyor. sonra da akşam üzeri 5 gibi yatıp uyuyor.
konuşması ile ilgili de birşeyler yazmalıyız. son aylarda hatta yıllarda en çok kullandığı kelime "hoyudu" yani "olur mu?" herkese komut ve talimat vermesinden ve herşeye ayar verme huyu yüzünden en çok bu kelimeyi kullanması şaşırtıcı değil...
bazı harfleri telaffuz edememesi, meselesinde çok ilginç bir tavır geliştirdi. sorunun farkında ve hiç dert edinmiyor. harfleri söylemek için en ufak bir gayret göstermiyor. söyletmeye çalışınca inadına kendi bildiğini söylüyor. adeta "ben buyum. beğenmeyen oğluna almasın" tavrı.. en ufak bir mahcubiyet yok. çaba yok. biz anlamayınca kendine değil bize kızıyor, niye anlamıyoruz diye... aslında artık rahatladı anlamak... her patlamalı sesin yerine "H" geliyor. bir de heceler yer değiştirip takla atıyor bazı kelimelerde... su yerine hu... köpek yerine böget gibi...


22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...