24 Şubat 2016 Çarşamba

24 ŞUBAT 2016 ÇARŞAMBA

Ayşe bu hafta içinde istanbula gitti bir kz daha... gene gemiden martılara simit attık. bayılıyor buna... iskelede koşturdu durdu. arnavutköye vardığımızda "biz buraya gelmiştik" dedi. cenaze için gelmiştik daha önce.. ama çok kötü bir şey de oldu. benimle beraber bakkala girdi ve bakkaldan çıkınca hızla yola atladı. neredeyse arabanın altında kalıp ezilecekti. birşey olmadı ama çok korktu. bizim de ödümüz koptu ama iyi de oldu, artık sağa sola bakıp geçer. caddede koşmaması gerektiğini anlatıp duruyordum. bir musibet bin nasihat meselesi. ama ucuz atlattık.

son günlerde kreşe gittiğimizde gözleri dolarak bahçede bekle demeye başladı. ben de 2 kere bahçeye çıkma saatlerinde okula gittim. kapıda duran osman, ayşenin çok harika bir çocuk olduğunu, bahçeye çıktıklarında bütün çocuklara rol biçtiğini, herkesi yönettiğini söyledi.

yolda yürürken kenardaki eşik ve basamaklardan yürüme huyu olduğunu yazmamıştım. sanırım. yıllardır böyle bir alışkanlığı var ama geçenlerde kafasını pencere demirlerine çarptı bu yüzden...

annesine geçen gün söylediği laf müthişti. "paylaşmak diye birşey var, anne"

bir de ilginç bir şey yaptığında "bunu da yaz baba" lafı... şu sıralar sık sık duymaya başladık.

teraziye çıkıp tartıldıktan sonra hemen bana yapışıp boyunu ölçüyor. çok komik. bak ben büyüdüm diyor. göbeğime kadar gelmiş.

tam şu anda, sarıyla maviyi karıştırıp yeşil elde etti ve bana keşfini anlatıyor. biraz evvel, yavru fil resmi çiziyordu. dün, karmakarışık bir resim çizmişti. içinde ambulanstan hasta alan doktorlardan, okula, tatil köyünden genel şehir görünümün kadar her şey vardı.

"kendime söylemek" lafını unutmamalıyım. kendi kendine konuştuğu zaman böyle diyor. bir de geçen günlerde bana meteorları sormuştu. inanılır gibi değil,  

BUGÜN ÖĞLEDEN SONRAYI ANNESİYLE EVDE GEÇİRDİ. apartman içinde komşu gezmesine gitmişler. akşam eve gelmekten pek memnun olmadı. gezmeyi seviyor.

son günlerde herkese posta koyuyor. genelde annesine ama arada bana da kaynıyor.
akşam evdeki iki tane süs biblosunu ağzına geçirip fil oldu.
daha da ötesi, A4 kağıdı katlayıp, boyayıp eni konu kukla yaptı. hem de hareketli kukla... isimlerini de murat ile zeynep koydu. onları konuşturup oynuyor.

16 Şubat 2016 Salı

17 ŞUBAT 2016 SALI

bugün okula gitmk istemedi. ben de götürmedim. bütün günü evde geçirdik. akşama kadar pek birşey olmadı. ayşe oyun oynadı. gece ise bomba patladı. beraber markete gittik. yolda, gökyüzündeki aydedeyi gördü. zateen pek mraklı aydedeye bebekliğinden beri... birkaç zamandır dediğini gene dedi. "aydede sanki bizimle geliyor gibi ama aslında gelmiyor" sonra ayın nasıl birşey olduğuna dair sorular geldi ve arkasından astronomi ile ilgili sorular... en babası da, "uzaylılar var mı?" ben anlattıkça, ayşe de "haaa" şeklinde anlama nisaları çıkarıyor. eve gelince annesi geldiğinde oynadığı gibi gene damat halayı oynadı. annesin sordum, nereden öğrendi diye, sakaryada düğünde öğrenmiş...

aklıma gelmişken, unutmadan yazmalıyım. bir şeyi beğenmediği zaman, beğenmedim, sevmedim demiyor. biraz beğendim veya az beğendim diyor.
koku sürüyor dışarı çıkarken ve "beni kokla" diyor bizlere... sürekli dans ediyor.. bir de dün akşam, annesine "benim saçım niye ablam gibi zıpzıp olmuyor" diye sordu. eliyle de gösteriyor saçını.. saçı kıvır kıvır, dalgalı olmuyormuş.
son zamanlarda yazı yazmaya merak sardı. öğretsek okuma yazma öğrenecek. bu gece birşeyler yazdırayım dedim. kızdı. ben zaten yazabiliyorum dedi. bunu da biliyormuş artık... "zaten"lerine okuma yazma da eklendi anlaşılan...

markette "süt içme bardağı" gördü ve istedi. ben de "sen biberonla süt içiyorsun. bardakla içmiyorsun" deyince, artık bardakla içecem dedi ve bardakları aldık. üzerinde inek resmi olan çok şirin bardaklar hakkaten... gece, annesinden möö'lü bardakla süt istedi.

15 Şubat 2016 Pazartesi

15 ŞUBAT 2016 PAZARTESİ

şu an ağzım açık, şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuş durumdayım. ayşe, A4 kağıtları seloband ile yapıştırıp kutumsu bir şey inşa etti. sonra da birşeyler sordu. tam olarak ne dediğini anlamadım ama durumu açıklarken, "ben buraya new york yapacam, aslan aleksteki gibi" demez mi? dediğim gibi... küçük dilimizi yuttuk. şu an beren olayı öğrendi ve o da şaşkınlaştı. ayşe, bambaşka bir çocuk... tarif edemiyorum. şu an bana, su aygırının kulağı olur mu? aslan alexin kaç parmağı var gibi şeyler soruyor. film karakterlerini çiziyor galiba...
allahım, sana geliyorum. özgürlük heykeli çizmiş. new york yaptı ya... biz kim olduğunu anlamadık. o da adını bilmiyor ama özgürlük anıtının pozunu vererek anlamamızı sağladı. buyrun bu da sonradan çektiğimiz video...


gündüz de battaniyesini de sırtına alıp, "ben kahraman" diye bana geldi. sonra da bana "bunu da yaz baba" dedi.

sabah okula bıraktıktan sonra, (okula omuzumda gidiyor haspam) bahçede bekle dedi gene mahsunlaşarak... tatil dönüşleri bunu yapıyor. çıkışta parkta epey oynamasına izin verdim.

yaptığı new york'u abisine hediye etti. herkese sürekli birşeyler hediye ediyor. genelde resim çizip hediye ediyor ama bugün bana kozalak hediye etti. hediye olduğu için bırakamadım da... eve getirdim mecburen...

14 Şubat 2016 Pazar

14 ŞUBAT 2016 PAZAR

sabah erkenden kalktı. kızımla beraber pizza yaptık. enikonu yaptı. peyniri rendeledi. hamuru tepsiye yaydı. üstüne sos sürdü. malzemeleri yerleştirdi. kalp şeklinde pizza oldu 14 şubata özel... kahvaltıya ddesiyle banannesi de geldi. tok olmalarına rağmen ayşenin ısrarıyla onlar da yediler. herkes ayşeye pizzasının benim yaptığımdan daha güzel olduğunu söyledi. o da "ayşe pizzası" diye isim taktı kendi pizzasına...hatta akşamüzeri bir ara bana heyheylendi. herkes benim pizzaamı beğendi. seninkini kimse beğenmedi diye haşladı beni... öğleden sonra parka gittik. hava rüzgarlı.. kumda oynadı. sallandı. rüzgara bayılıyor. benim gibi aynı... rüzgar saçlarını savurup bir gözünü kapatınca, "korsan gibi aynı" dedi. nelere dikkat etmiş...  ablası bugün gidecek diye biraz üzüldü. ama otobüse bir an önce bindirmek için de itekledi kızı.. bavulu kendisi çekmek için ısrar etti. zorlana zorlana da olsa bavulu o çekti terminal içinde... dönüşte annesine küstü. otobüste bana ayıcık gibi, fındık gibi sarılıp durdu. sıkı sıkı yani... annesine küs... neden bilmiyorum. odipius dönemi... bana, seni çok seviyorum dedi. annesi "peki ya ben" diye sorunca, seviyom ama şimdi küs" dedi. annesine de sarıldı ama küs sarılması.. sarılmasıyla bırakması bir oluyor. yarım saniye sürmüyor. yol boyunca annesine fırça attı. atar yaptı. odipius döneminin zirvesindeyiz anlaşılan, zira annesini çok kıskanıyor. beni annesi gibi dudaktan öpmeye kalkışıyor. bir de annesini taklit ediyor velet...

sipariş geliyor veletten.. "bunu da yaz baba" diyerek uzun çekecekle golf oynuyor. unuutuğum birşey daha yazmam lazım. benim için çizdiği bir resme iki tane delik açıp ip bağladı. işe giderken onu boynuma asmamı istedi. sonradan da yemek yerken takmamı istiyor. harika resimler çizmeye devam ediyor. hele, arabamız bozulduğunda arabayı çekici ile çektirmiştik. aynı gün çekici ile götürülen araba resmi çizdi. zaten, bu durumu çizer diye aklımdan geçmişti olay yaşanırken.. şimdi de futbol oynuyor ve "futbol oynadığımı da yaz baba" diyor. 

13 ŞUBAT 2016 CUMARTESİ

Bugün ayşe ile ğek zaman geçiremedik. kreşten arkadaşının doğum gününe gittiler. hiç kız yokmuş ama ayşe de oğlanlarla oynamış. arkadaşıma oyuncak araba hediye etti. hediyeyi de o seçti. ayşenin konuşmasından bahsedeyim biraz. hala bazı harfler telaffuz edilemiyor. geçenlerde jüüjay diye birşey dedi. anlamayınca hemen tarifi gldi. "vuuuu" anladık ki, rüzgar... veya en dikkatimi çeken, "hay" ... "var" böyle telaffuz ediliyor. bir de ayşenin çok kullandığı bazı cümleler daha peydah oldu. "ben biliyom zaten" vardı. buna ilave  "... yapman gerek" ve " ben öyle istedi" geldi. birincisi ayar vermek için, ikincisi yaptığı iş eleştirilince, beğenilmeyince kendini savunmak için..
bir de zikredilmesi gereken "bebek" var.. ayşe için en büyük hakaret ve küfür lafı bu... kızdığına bebek diyor. kendisine bebek denince de çok bozulup ağlıyor. efra demişti ankaradayken, biizmki salya sümük ağlamıştı. lafı geçmişken; en son yılbaşında ankaraya gittiğimizde, efrayla hiçbir problem yaşamadı. artık harika oynuyorlar.

9 Şubat 2016 Salı

10 ŞUBAT 2016 ÇARŞAMBA

Sabah annesini uyandırmaya gittiğimde ayşe de uyandı. hala bana kızgın. annesine sarıldı, gene uyudu. bir daha da uyandıramadım. işim var. çıkmam lazım ama ayşe hanımı uyandıramıyorum. evde kaldım. saat 10 gibi uyandı. biberonla TV karşısında yatıp disney seyretti. unutmadan belirtmeliyim ki; yumurcak kapatıldığından beri disneye sardı. yumurcak'ı kapattığı için tayyip TV'ye çıkınca "kötü adam" demişliği de var.
gündüz omuzlarına battaniyesini alıp çoban oldu. ben de keçi oldum. sonra, ben baba çoban oldum, o da çocuk çoban...
mutlaka yazılması gereken birşey daha var. bugün mini mouse'un resmini çizdi. muhteşem... geçen aylarda dünya resmi yapmıştı. o da muhteşem... dünyanın uzaydan görünüşünü çizmiş... yuvarlak olarak ta kesmiş. bana hediye etti. saklıyorum.

09 ŞUBAT 2016 SALI

Bugün kısır bir gündü. zaten sabah ta uynmadı her zamanki saatlerde.. öğretmen toplantısı yüüznden okul yoktu. saat 11 civarında uynamış. abisi ona sucuklu yumurta yapmış. bütün gün oyun ve TV seyrederek geçti.
bu blogda kendisi hakkında yazdığımı biliyor. bana, "bunu da yaz" diye sipariş bile verdiği oluyor.
Gün başladığı gibi bitmedi. gece her zamanki gibi süt isteyip disney kanalını açtırdı ve yattı. süt bittikten sonra ayaklandı. yatmasını ve yatarak seyretmesini istedim. kabul etmedi. ısrar ettim. yattı ama surat asıldı. halbuki uykusuzluktan gözlerinin altı kararmıştı. bana çok ama çok kızgın. suratıma bakmıyor. eskaza bakışlarımız kesişirse "hıh" deyip sırtını dönüyor. en sonunda annesiyle yatak odasına gittiler. annesi ona kitap okuyor. ben gelmeyeyim diye kapıyı da kapattırmış.

8 Şubat 2016 Pazartesi

08 ŞUBAT 2016 PAZARTESİ

Epeydir yazmıyorum. Bu sürede bir sürü şey oldu. Çoğunu unuttum. Aklıma geldikçe yazarım. Öncelikle, el becerileri çok gelişti. örnek vermek gerekirse, dün ayak tırnaklarını kendi başına kesti. keserken de "ne var ki bunu yapmaya" diye söyleniyordu bizim şaşkınlığımız karşısında.
yılbaşı sonrası ankaraya gittiğimizde efrayla hiç sorun yaşamadan oynadı. eskişehirde kalmıştık bir gece... umayın odasında oyuncaklarla oynadı geceyarılarına kadar... pek beğendi ortamı (oyuncak dolu bi oda) ardından fındık korkusunu bir tarafa bırakıp benle gene eskişehire geldi. oradaki bir oyuncağın resmini çektik. oyuncakçılara gösterecez. bulursak alacaz.
gelelim bugüne... sömestre tatili bitti. okulun ilk günü sabah zor uyandı, okula bırakırken gözleri nemlendi. bahçede beklememi istedi. öğlen ablasıyla aldık. evde biraz durduktan sonra mudanyaya gittik. ben tapuda uğraşırken kenarda oturdu. geçen sefer de tapuya beraber gelmiş, sonra deniz kıyısına gitmiştik. gene aynı yere gittik. gene kumdan kale yaptı. araba ile dönerken arkadan uzaylı taklidi yapıp beni korkuttu. eğlendi epey... babannesinde bolöbol yemek yedi. çok şaşırdım. ayşe bu kadar yemek yer miydi. eve dönerken de tüm yolu koşarak geldik.

aklıma gelmişken; artık 3 boyutlu resimler yapıyor. çizdiği nesneleri kesip başka bir kağıttaki resme yapıştırıp katlayıp 3 boyutlu resim yapıyor.

unutmadan yazmalıyım. bugün akşamüzeri benden ruj sürme izni istedi. izin verdim. bütün gece güzel olmuşmuyum diye sordu. çok ta mutlu oldu ruj sürebildiğine...

bir de; bugün ilkdefa oğma yedi. çok beğendi. sarı ekmek diyor oğmaya...

22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...