30 Mart 2015 Pazartesi

30 MART 2015 PAZARTESİ

sabah geç uyandı. annesi sağlık ocağına aşıya götürecekti. uyanmayınca uyandırmak zorunda kaldık. aç değilim dedi. allem edip kallem edip eline şokellalı akıtma tutuşturdum. yedi. dışarda yağmur yağıyor denince hemen koşup şemsiyeleri aldı. öğlene kadar annesinin işyerinde kalacak. sonra babannesine gidecek.
aşı oluken biraz ağlamış. sonra yeni bebek arabasına kurulmuş. yol boyunca hiç kalkmamış. arabaya sığmıyor bile... hem araba küçük hem bizimki iri... hakkaten de yaşına göre epey iri galiba.. akşam abisi getirdi. bbek arabasıyla sürat yaparak gelmişler. akşamı sürekli bebek rölü yaparak geçirdi. hatta yemekten önce kucağıma yatıp uyudu. 1 saat kadar sonra uyandı. süt istedi. biberon yıkanıyordu, vermedim. mısır ekmeği doğranmış çorbadan epey yedi. geceyi de bebek olarak geçirdi. sürekli emekliyor. bebek gibi davranıyor. konuşmuyor. bir ara ben de onla beraber emeklemeye başladım. bana" baba bebek" dedi. çok güldük. ben yerde yatarken bacaklarıma terslemesine yattı.

23-30 MART 2015 HAFTASI

Bu haftanın olayı ablanın adapazarından gelmesiydi. ayşe çok mutlu oldu. ablayla beraber "öbbet" te bizde kaldı. ayşe daha da fazla sevindi. özlem ayşeye harfleri telaffuz ettirmeye uğraştı. ayşe işi gargaraya getirip hiç oralı olmuyor. ayşenin "sanatçı paketi"ne şahit olunca özlem çok sevindi. ayşe de özlemin önünde dans edip duruyor. bir ara özlem oyun ezberi yapıyordu. bizimki pür dikkat özlemi seyretti. yakında bizimki de başlar.

Ablasına ve diğer insanlara alışık olmadığımız laflar söylemeye başladı. aklımda kalan ablasına "o iş sana kaldı" demesi... artık tamamen çocuk cümleleri kuruyor ama genel olarak fiiil çekimleri yok. filler zamansız ya ni...  çoğu harf te telaffuz edilmiyor. mesela; biz buraya gene gel diyor.  haftanın genelinde gündüzleri babannede geçirdi. ama her seferinde pek te gitmek istemedi. bir gün benle evde kaldı. bir gün de annesiyle... benle kaldığı gün, ishaldi. "çiş gibi kaka" yapıp durdu.

bu arada unutmadan, ayşe otobüs terminalini ablasının okulu sanıyor. küçük cep kameramızı telefon sanıyor herhalde... onu yanında taşıyor. sorunca da turuncu bebek arar diye taşıdığını söylüyor. büyük bebeğe isim takmış. "ilke"

27 Mart 2015 Cuma

18 MART-22 MART HAFTASI 2015

Artık haftalık yazmaya karar verdim. Zor oluyor günlük... Bu hafta oldukça renkli geçti. en aklımda kalanı "yılanlı et"
BİMde kıyma gördü, ambalajında solucan gibi uzanan.. ve kıymaya isim taktı. yılanlı et. hatta pazar günü gittiğimiz piknikte yılanlı et istedi. inegöl köfte aldık. mudanyada kumsalda piknik yaptık. sahil yolunda tur attık. ayşe oradaki oyun alanlarında epey zaman geçirdi. aklımda kalan diğer önemli olay, dükkan vitrininde duran 5 mankene bakıp bizim aileye benzetmesi ve "çekirdek aile" demesi...

17 Mart 2015 Salı

17 MART 2015 SALI

Sabah efra uyandırdı. efra uyandığında sinirliydi. bizimki de sinirli uyandı. hemen birbirlerine giriştiler. problem asıl olarak ayşeden kaynaklanıyor. ortamı değiştirmek için piknik yapalım dedim. koridora kahvaltı sofrası hazırlayıp güya piknik yapmaya başladık ama ayşe hala sinirli... kavga kıyamet... efranın süt bıyıklarını konu ederek ortamı yumuşattım. ayşe de süt bıyığı yaptı. sonra efra da... ortam yumuşadı. birbirleriyle konuşmaya anlaşmaya başladılar. sonra birlikte oynasınlar diye, kötü havhav olup bunlara saldırdım. mutfağa kaçıp kapıyı kapattılar. ben kapıyı zorladıkça beraber kapıya yükleniyorlar. sonra ikisi birden çıkıp beni dövmeye başladılar. sonra ben iyi havhav olup onları sırtımda taşıdım. araları tamamen düzeldi. ardından bilgisayarda barbi köpek yıkıyor'u açıp evden ayrıldım. önce ayşe oynayacaktı. sonra da efra...
öğlen eve döndüm. çocuklara bilgisayar açacam derken yargıtay duruşmasını da kaçırdım. sağlık olsun.
ayşeye "gidelim" dedim. bursaya dönmek istemedi. 2-3 saat kadar sonra dönmeye ikna oldu. terminalden otobüse bindik. şansımıza koltuk TV si çalışmıyor. ayşe film aç diye tutturdu. bozuk dedim. öfleyip pöfledi. allahtan yarım saat kadar sonra tamie edebildiler de yol boyunca film seyretti. yol boyunca uyumadı. eskişehirde ayşenin oturduğu koltuğa bi' delikanlı oturdu. acayip bozuldu. muavin çocuğu başka koltuğa gönderdi de rahatladık. bursaya vardığımızda terminaldeki çocuk parkına gitti hemen... herşeyi sadece bir kere kullanmasına izin verdim. belediye otobüsünde uyudu kaldı. kucağımda eve götürürken de uyanmadı. sabaha kadar mışıl mışıl uyudu.

16 MART 2015 PAZARTESİ

Sabah babannesine bıraktım. akşam abisi getirdi. hemen  hazırlanıp ankaraya doğru yola çıktık kızımla ben... tok olmasına rağmen otobüste yesin diye popeyes aldım. iyi ki de tok.. yumuldu. bana sen patatesleri ye diyor. koltuk TV sinde minika go var. onu seyretti mecburen... sonra uykusu geldi. yattı ama uyuyamadı. kalktı. karnım aç dedi. bir de kek yedi. sonra uyudu. ankaraya varınca giydirirken uyandı. terminali hatırladı. istanbuldan geldiğimizde burada epey zaman geçirmiştik. evde hemen yattık. uyudu. şaşırtıcı şekilde o kadar çok su, limonata, kola tüketmesine rağmen çişi gelmedi.

16 Mart 2015 Pazartesi

15 MART 2015 PAZAR

Sabah sağlıklı uyandı. kulağının ağrısı geçmiş. neşesi yerinde... öğleden sonra dışarı çıkacaktık. hemen şapkasını istedi. yoksa kulağım ağrır. diyor. kitap fuarına gittik. kendine bi kitap aldı. bir sürü güzel şey gördü. ama sonra alırız veya almayalım dediğimizde hemen uyum gösterip hiç problem çıkarmıyor. ardından ablasının yolcu ettik. ablasını hemen göndermek istiyor. özel bir amacı yok. oradaki beklemeyi anlamlandıramıyor.
sonra anatoliuma gittik. oradaki balonların pahalı olduğunu anlattım. anladı. burda pembe para karşılığı 1 tane balon veriyorlar. sokakta 2 tane. burası pahalı dedim. pahalının ne demek olduğunu anladı ve balon istemedi. geçen sefer bindiği akülü arabalara gene bindi. gayet ustaca araba kullanıyor. diğer arabaları geçmek için virajı içerden falan almayı bile akıl ediyor. büyüdüğünde çok iyi bir şöför olacak. zaten bisiklet kullanırken de hızlandığında ellerini bırakıyor. bu da özgüveninin göstergesi...
 

14 Mart 2015 Cumartesi

14 MART 2015 CUMARTESİ

"Sen beni anlamıyosun" günün bombası annesine söylediği bu söz... söylediğini anlamamk değil, kastettiği... yetişkinlerin kullandığı anlamda kullandı bu cümleyi..

uzun zamandır yaptığı ama benim yazmayı ihmal ettiğim birşey daha var. her çorap çıkartışında ayak parmak aralarını elleriyle kir var diye temizlemesi ki, kir oluyor zaten...

bir de dün yaşadığı tahin pekmez yıkımı meselesi var... dün burnunun sürtülmesi içine oturmuş olacak ki; bu sabah kalkar kalmaz aldığım ambalajın aynlış oduğunu, yuvarlak almam gerektiğini söyledi.
Öğleden sonra mobilyacıları gezmeye gittik. hava soğuk ve yağmurlu... ayşe akşam geldiğimizde kulağım ağrıyor demeye başladı. ateşi de var. bizimkiler özlemin oyununa gittiler. ben ayşeyle evde kaldım. hiçbirşey yemeden yattı. sadece süt içti. gece doktora götürmekten bahsedince şiddetle karşı çıktı yattığı yerden inleyerek..

aklıma gelmişken yazayım. mobilyacıda ikram edilen şeftali msuyunu tuntundu değil diye içmedi. sen hep bunu içersin, bunu seversin deyince de kızdı. hayır. turuncu diye yürüdü gitti.

13 Mart 2015 Cuma

13 MART 2015 CUMA

Sabah uyanıp yanıma geldi. Laptopta barbiboyama istedi. o oynarken ablasını uyandırıp işe gittim. öğleden sonra geri döndüm. ayşe benimle kaldı. 3 boyutlu balık yapbozunu yapmayı kısmen öğrenmiş. üzeindeki rakamlara bakarak yapabiliyor başlangıcını... bana da yaptırdı defalarca...
akşamüzeri pazara gittik. çilekistedi. aldım. aynı yaz çileği gibi lezzetli... şaştım kaldım. eve gelir gelmez çilek istedi. biraz verdim. daha istedi. yemekten sonra dedim. markete gittğimde TV de reklamlarda görüp te istediği tahin-pekmez karışımını aldım. ben o bunu istedikçe "sen bunu sevmezsin" demiş, karşılığında ayşeden azar işitip seveceğine dair nutuk dinlemiştim.
nitekim yemekten sonra ekmek dilimine sürdü reklamdaki gibi... bir lokma ısırdı ve hiç sevmedi. (nerden mi biliyordum. çok basit: ben neyi seviyorsam o da seviyor, sevmediklerimden hoşlanmıyor)
eee, ben tahin pekmezden hiç hazzetmediğime göre.... beğenmediğini söyleyip bırakmak istedi. ben de eski konuşmalarımızı hatırlatıp yemesi gerektiğini söyledim. çaktırmadan mutfağa bırakıp arka odaya kaçtı. gecenin büyük çoğunluğunu orada geçirdi.

12 Mart 2015 Perşembe

12 MART 2015 PERŞEMBE

ankaradan getirdiğimiz ve annannesinin ördüğü marsupilami oyuncağını anmadan olmaz. şu ana kadar ihmal etmiştim. "marsupilami"ye "hamuhumini" diyor.

sabah önce parka gittik. ama büyük parka gitmek istedi. ama ters yönde olduğundan gidemedik. bozuldu ve kızdı. bıraktığımda zırlıyordu. yarın götürme sözü bile kar etmedi.
akşam ablası -evet, geldi- almaya gitti. babannesiyle ekmek almaya giderlerken yolda rastlaşmışlar. ayşe hemen koşup sarılmış. merdivenlerde ablasıyla yarış ediyordu. anne gelince abla kardeş yatağa yatırıp gıdıkladılar.
akşam yemeği için cantıkçıya kızımla beraber gittik. kızım bisiklette... sağı solu gene unutmuş... bisikletle hızlı giderken gidonu bırakıyor. daha önce de bayır aşağı giderken yapmıştı.
kime çektiyse :)
ayakkabısını giymeden bize düz mü ters mi diye soruyor demiştim ya... "baba, böyle??" diyerek soruyor. zaten artık şaşmıyor da...
yemekten sonra ellerini yıkamaya gitti. ıslak ve soğuk elleriyle ablasının yanaklarına dokunup ablasını üşüttü. bunu yazmayı unuttum ama epey zamandır bana da yapıyor. çok eğleniyor biz ürperdikçe... kahkahalar atıyor.
ablasının yanağına süpangle yedikten sonra öpücük kondurdu. ablası da ona... ikisinin de yanağında tatlıdan yapılma dudak izi var.
3 kardeş hep beraber arka odaya gittiler. bütün gece salona gelmezler muhtemelen...

11 Mart 2015 Çarşamba

11 MART 2015 SALIRTESİ

gece ağlayıp inledi sürekli. dün mutfağın taş zemininde piknik yapıyorum diye oturmuş. annesinin uyarmasına rağmen vazgeçmemiş. gece de karın ağrısından inledi tabii. annesi sıcak havlu koyunca "azıcık" koymasını istemiş. Sabah arabayla babannesine götürdüm ama götürmeden şrek seyretti. akşam abisi ile gelirken daha yolda seslerini duyduk. abisine kızıyor. aslında hergün geldiğini o daha gelmeden anlıyoruz seslerden ama bu sefer abisi çok kızdırmış. zaten eve girer girmez kapıyı kapatıp abisini eve sokmadı. meğer abisi ile yarışmışlar. abisi onu geçmiş.
akşam evde, saç için kullanılan taç şeklindeki tokayı kulaklarına ters takarak steteskop yaptı önüne de telefonu koydu. doktor olup gögsümü dinledi. annesinin aldığı sıcak su torbasını sıcak su ile doldurup karnıma koydu. dinlenmem gerektiğini söyledi.

10 MART 2015 SALI

Bugün yazmaya değer birşey olmadı. sabah babanneye gitti ve akşam abisi alıp getirdi. akşam eevde legolardan yaptığı evi annesi toplayıp kaldırmış. eve gelince kim kaldırdı diye sormuş. annesi de "nesrin teyze" evi temizlemeye geldi. o toplamış" diye yalan uydurmuş. ayşe önce "nesrin teyze???" diye sormuş. sonra anlatılınca "haa" demiş.

bir de sabah şrek seyretmek istedi. şrek bulamadık. çizmeli kedi seyretti babannesine gitmeden.

ayrıca bu boş günde daha önceden anlatmayı ihmal ettiğim yeni bir gelişmeyi aktarayım. ayşe artık ayakkabılarını ters giymemek hususunda titizlik gösteriyor. ayakkabıyı giymeden önce gösterip "düz??" diye soruyor. genelde düzü tutturuyor ama ters olduğunu söylediğimizde de hemen değiştiriyor. eski inadı yok, benim yaptığım doğrudur diye... geçen haftalarda babannesinden gelirken ayakkabıları ters giyip düz olduğunu iddia ettiğinde annesi ters giymesine göz yummuş ve öyle yürümeye başlayınca da ayakları acımış. yolda annesine "anne, ayaklarım acıdı ama azıcık" diyerek ayakkabılarını değiştirtmiş. o günden beri ayakkabıları düz giyiyor. düz olup olmadığını bize soruyor.

bir de basamaklardan atlama huyu geliştirdi. son 3 basamaktan atlayarak iniyor artık.

9 Mart 2015 Pazartesi

09 MART 2015 PAZARTESİ

sabah geç uyandı ve TV de şrek filmi açmamı istedi. ankarada da istemiş, ancak TV formatı kabuletmediğinden seyredememişti. ancak TV de takılı olan flas bellekte şrek yoktu. çizmeli kediyi tercih etti. bitince babanneye gittik. yolu yürüyerek gittik. giderken kafasındaki örgü başlığı yüzünü tamamen kapatacak şekilde indirdi. yüzü görünmüyor. önünü göremiyor sandım ama örgü gevşek olduğundan görüyormuş. ama babannesinin karşısına öyle çıkmadı. akşam gelirken de hok hoğuk diyerek gene yüzünü kapadı.

08 MART 2015 PAZAR

Bursaya dönüş günümüz geldi. ama yola çıkmadan yazılması gereken şeyler var. esra, bugün ayşeyi yoğurdu. kucağına alıp ters tutuyor ve yere sarkıtıyor. sonra bohçalayıp kıçını ısırıyor. ayşeyi atı tuttu. ayşenin de hoşuna gitti tabi... esra ayşeye "gebeş" diye bağırıyor. ayşe de ona aynen karşılık veriyor.

bir ara ayşe sırt çantasına çeşitli eşyalar koydu ve okulculuk oynamaya başladı. efra da oyuna dahil olmak için geldi. ayşe efrayı istemedi. ayşe efraya karşı dışlayıcı davranmaya başladı sonlara doğru... hatta ankaralıların bursaya gelmesi mevzusu konuşulurken effa gelmesin bile dedi.
dedi yazmışken; söylemek ve demek yerli yerine oturdu artık.

yola çıktık. ayşe hemen uyudu. sonra uyandı. gene tünelden geçerken "tüneeeeeeeeeeeeeel" diye bağırdık. ankaraya giderken yollarda artık kedigözü olmadığından bahsetmiştik. aklında tutmuş. dönerken "ben kedigözü gördüm. hem de kırmızı" diye söyledi. çok akıllı bir çocuk... nasıl anlamış neyi kastettiğimizi... yolda uzun zamandır yapmadığımı kulak kıvırma işini yaptı. arabanın arkasında saklanıp, onu yolda unutmuşuz gibi yapma oyunu oynadık. sonra çıkıp bööö diyor.

bir de unutmadan yazayım. abisinin telefonunu öyle ustalıkla kullanıyor ki; ağzım açık kaldı. şifreyi de ezberlemiş. kendiken çekip duruyor.

eve varınca uymasını istedim ama uykum kaçtı deyip epey bir süre uyumadı. sonra hep beraber yattık.

7 Mart 2015 Cumartesi

07 MART 2015 CUMARTESİ

Sabah birkaç kere uyanacak gibi oldu ama annesi biberonu verince gene uyudu. bugün de efrayla sorun çıkmaksızın oynadılar. sadece bir keresinde ayşenin arabasını efra istedi. ayşe vermek istemedi. ayşenin efranın arabasına binmesini istedim. ayşe küçük olduğunu binmeyeceğini söyledi. kavga çıkmak üzereyken ben efranın yeni 3 tekerlekli bisikletine binip hadi yarış edelim dedim. hemen arabalarına kuruldular ve yarış etmeye başladık. tabii ben yenildim. bacaksızlar biz kazandık diye çığlık çığlığa bağırıyorlar. böylece kavga çıkmadan konu kapandı. ayşe sürekli "buğdaa" yiyor. yani, çorba...
ayşe bugün bana hiç olmadığı kadar çok sevgi gösterisinde bulundu. gelip gelip bana sarılıyor ve sarılmış halde kalarak "baba, heni hok heviyo" diyor. gün içinde bana sarılıp hatta yer yer üzerime yatarak kendini sevdirdi. ben de saçlarını okşuyorum.

06 MART 2015 CUMA

Ankaradayız. işlerimi bitirip eve döndüğümde efrayla pek güzel oynuyorlardı. tek araba olunca kavga ediyorlardı. biz de ayşenin arabasını da getirmiştik. bıu sefer de sadece ayşenin arabasına biniyorlar ama hiç kavga etmiyorlar. çok güzel geçiniyor, beraber oynuyorlar. ayşe ablalığını kabul ettirmiş. komutlar ayşeden... hatta bir ara efraya "herşeyi konuşma, sus" bile dedi.

05 MART 2015 PERŞEMBE

Sabah uyurken arabaya bindirip babannesine götürdüm. uyanmadı. geçenlerde, "birgün git, birgün gitme" demişti babanne için... bugün gitme zamanı... bugün demişken; aklıma geldi. bugün kelimesini olduğundan farklı anlamda kullanıyor. daha sonra- başka zaman, yarın yerine kullanıyor sanırım... akşam beren getirdi. hemen hazırlanıp ankaraya yola çıktık. arabada uyudu kaldı. artık araabada tepe lambasını yakmıyor. daha öncesinde akünün bitmesine sebep olduğundan ve ben sertçe uyardığımdan beri...

3 Mart 2015 Salı

04 MART 2015 SALIRTESİ

sabah 8.30 gibi uyanıp geldi. biraz huysuzluk edecek gibi oldu ama kucağıma alıp minika açınca toparlandı. süt istedi. sonra da sucuklu yumurta yedi. şu an oyuncaklarıyla oynuyor. aklıma gelmişken yazayım. minika reklamlarında çıkan oyuncakları istiyor bol bol. "bana onu al" lafı da bu... ayrıca dünden beri sehpanın üzerinde "bizim ev" kurulu... önce jengalardan şimdi de legolardan bir alanı çevreliyor. içine küçük oyuncakları koyuyor. onlara oyunlar oynatıyor. zaten senaryo yazıp rol dağıtıp oyun oynatmak en büyük eğlencesi... babannesini de kılıktan kılığa sokuyormuş.
Ha... unutmuştum, şimdi aklıma geldi. birkaç seferdir yolculuk ederrken arabayı satmaktan, yenisini almaktan bahsediyoruz. şiddetle itiraz ediyor. bu çok güzel diyor. satmayacakmışız düldülü... ah be güzel kızım... bizim düldülün yürüyor olması bile mucize...

03 MART 2015 SALI

"hana konukma söyledim. hana bi vurur. hen gününü göy"
yani
"sana konuşma dedim. sana bir vururum. sen gününü görürsün."

akşm yemeğinde annesine sürekli bunu dedi. sabah babannesine pek gitmek istemedi. bıraktığımda kapı aralığından mahsun mahsun bakıyordu. akşam almaya ben gittim. eve geldiğinde annesi, ayşeden aferin aldı.
"aferin burayı toplamamışsın"
oyuncakları ortalıkta... annesi etrafı toplamamış diye aferin diyor.

Ha, bu arada; merdivenlerin son üç basamağından atlayarak iniyor.

02 MART 2015 PAZARTESİ

Sabah uyandıktan sonra ayşeyi babanneye götürmedim. tost yaptım yrım yamalak yedi. sonra marangoz cengize gittik beraber. ayşe onu pek seviyor. hemen hatırldı, biz buraya gelmiştik diyor. beraber lokantaya gittik. daha yeni tost yemesine rağmen 1 porsiyon da köfte yedi. sonra ofise giderken arabada uyudu kaldı. ben de arabayı karakolun önüne parkettim. annesi de arabada yanında oturdu. işimi halledip geldiğimde uyanmış, karakolda bilgisayarda oyun oynuyordu. eve geldik. akşam yemekten sonra hemen arka odaya gitti.

01 MART 2015 PAZAR

Sabah erkenden uyanıp adapazarına, ablanın yanına gittik. yurtta ayşe ablasının üzerine gidip zıplayarak uyandırmış. ablasını özlemişti. daha cumadan ablaya gidelim diye tutturmuştu.
aklıma gelmişken; tutturma konusunda üstüne yok. birkaç aydır yüzmeye taktı. yüzcem de yüzcem...
sapanca gölünün kıyısında da yüzmek aklına geldi. gölde yüzen kurt köpeği cinsi köpekten çok korktu. ilk defa köpekten korktu. kötü havhavmış o... yavru köpekleri sevdi. hayatında ilk defa faytona ve ata bindi. kazımpaşada 1 porsiyon köfte yedi. ayrılırken abla da bizle gelsin istedi ama tabii imkansız.

22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...