hediye demişken; sürekli hediyeler verip duruyor bana... küçük süslü sandığa, minik oyuncaklar koyuyor. bir de çizdiği bir resmi... sana hediye yaptım diye veriyor.
ama asıl anlatılması gereken, tatilde, magic life'ta olanlar...
bomba cümle şu : ÖĞRETMEYİN BANA.
havuzda, kolluksuz ve simitsiz yüzerken (tabii ki batıyor ama) ona nasıl yüzeceğini, ayaklarını çırpmasını, kollarını hareket ettirmesini anlatırken söyledi. o biliyormuş. havuza atlayıp, sonra havuzun kenarına tutunuyor. ilk günler hep böyleydi. sonra kolluklarını taktırdık. havuzdan yarı beline kadar çıkıp, kenardaki meyve suyunu içmesi gözümün önünde...
tesiste sadece almanlar vardı. bir gün onu havuzun başında yalnız bırakmışız. döndüğümüzde bize fırça attı. "beni yalnız bıraktınız. ben almanca adımı söylemeyi bile bilmiyorum." diye azarladı.
bütün gün havuzdan çıkmadı. orayı, o kadar sevdi ki; "baba, beni buraya hep getir, hep hep" diye "beni buraya getirmeyi unutma hep hep" diye tembihliyor.
yediğimiz önümüzde yemediğimiz ardımızda olmasına rağmen, genelde hep patates kızartması yedi.
tatil öncesi uğradığımız alanyada lise arkadaşım ayşeden pek hoşlandı. hadi ayşeye gidelim bile dedi. abisiyle kleopatra plajında dalgalarda pek eğlendi.
bir de yazılması gereken, ayşenin kapadokyada ilk kez gerçek gökkuşağı görmesi...
tatil öncesi uğradığımız alanyada lise arkadaşım ayşeden pek hoşlandı. hadi ayşeye gidelim bile dedi. abisiyle kleopatra plajında dalgalarda pek eğlendi.
bir de yazılması gereken, ayşenin kapadokyada ilk kez gerçek gökkuşağı görmesi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder