29 Kasım 2015 Pazar

29 KASIM 2015 PAZAR

dün okuldan arkadaşları da geldi. evde doğum günü partisi vardı. pembe, balerinli bi pasta - bol bol hediye... bir sürü çocuk, oyun, şamata gırla...

bugün ise mutlaka aktarmam gereken birşey oldu. dün gelen oyuncak bebeklerden birinin şapkasını ters çevirip kafasına taktı. aynı hemşire kepi gibi oldu. sonra şapkayı eline alıp  "şuraya aydede çizi... içini bırkızı boya" diye şapkayı hemşire kepine dönüştürmeyi planlamaya başladı. ne oldun sen dedik. cevap muhteşemdi... ŞEMBİYE

kelimelrri deforme şekilde telaffuz etmesi kayda değer... heceler yer değiştirmiyor da hecelerin ilk harfleri yer değiştiryor galiba... mesela... bapı, kapı demek... bibak ise kitap...

son zamanlarda aşağıki cem oyuncakçı uğrak yerimiz oldu. cem abi falan da demiyor. direkman cem... geçen cuma dükakn kapalıyken, "cem de yok" diye hayıflanmış bile...

ayrıca vurgulanması gereken birşey daha var... daha önce yazdım defalarca ma gene ve gene yazılmalı... çok bilmişlik...

ben biliyom zaten ve biliyom bi kere cümleleri ağzından eksik olmuyor. bunları söylerken karşısındaki küçümseyen bir eda ve dudak bükmeyle beraber... herşeye ve her zaman tek karar verici olmak istiyor. bazen çok rahatsız edici olabiliyor. dün annesi çıldırdı sonunda... şu ana kadar bizim seçtiğimiz bir elbiseyi giymişliği yok. saçma bike olsa her zaman onun seçtiklri giyiliyor.

24 KASIM 2015

bugün ayşenin doğum günü... öğlene kadar okula gittikten sonra, öğleden sonra gene ben okuldan aldım ve beraberce zeytinliğe gittik. biz zeytin toplarken o da yerdeki zeytinleri topladı. küçük bir kovayı doldurdu. babannesi ödül olarak çikolata vaadetti. ama tabii, sonra sıklıdı. oyun çocuğu ne de olsa... yerdeki zeytinleri ezmemek için parmak uçlarına basarak yürüyor ama gene bir sürü zeytinin üztüne bastı. babannesi zeytin seçerken de ona yardım etti. iş varsa kzım yapacak.. hr işe el atıyor. bilmem, yapamam yok... akşam deniz kıyısına indik. kuma yazı falan yazdı. kendi başına gemi yaptı. hem de pembe strafordan... unutmadan, öğle yemeğinde ilk defa helva ekmek yedi. sevdiğinden mi ,acıktığından mı bilemem ama afiyetle yedi.

23 Kasım 2015 Pazartesi

23 KASIM 2015 PAZARTESİ

sabah erkenden uyanıp bizi de yatağa yatırdı. bir de süt istedi. yarım saat keyif etttiktn sonra giyinip okula gittik her sabahki gibi... öğlen almaya gittim her günkü gibi.. gene her zamanki gibi önce okulun parkında oynadı biraz... artık rutinimiz haline gelen "hakaya" yani "yakala" oyununu bu kez oynamadım. zira hiç halim yoktu.(dün ağaçtan düşmüştüm)
(göz) doktor muayenesine gideceğimden ayşeye marketten yiyecek birşeyler alayım dedim, gitti, pembe kurabiye tarzı şeyler beğendi. yedi. bir de okulda kurabiye yapmışlar. tabii o da pembe... onu da yedi.
eve gelince son zamanlardaki takıntısı şirinleri seyretti. sonra da uyudu. akşam üzeri uyandı. bana da bir güzel laf çaktı. zürafaya barbinin pembe elbisesini giydirmiş. çok güzel dedi. çok komik olduğunu söyledim. gözlüğün yok ta o yüzden göremiyorsun dedi. lafı ağzıma tıktı. annsi bulaşık yıkarken makinaya önce kendi oyuncak tabaklarını falan dizdi.onlar da yıkanıyor.

21 Kasım 2015 Cumartesi

21 KASIM 2015

çok şey birikti... ayşe, bambaşka bir çocuk, çok başka ve baskın bir karakter olmaya doğru gidiyor.

en çok kullandığı cümmlenin " ben biliyom zaten" olması ukala ve çok bilmiş olacağını ele veriyordu zaten... nitekim oldu da... asla kendi doğru bildiğinden şaşmıyor, hatasını kabul etmiyor. hatası yüzüne vurulduğunda çok ama çok bozuluyor. ya küsüp surat asıyor ama genellikle karşı saldırıya geçiyor. özellikle annesine koyduğu postanın haddi hesabı yok. geçenlerde de ablasını evden kovdu. annesini yatakta yalnız bırakmakla tehdit etti. annesinin her dediğine karşı çıkıyor neredeyse... sanırım, odipius kompleksinin zirvesinde şu sıralar...  arada, ben de kızıyor veya annesinden tarafa oluyorum. suratını görmelisiniz. bombok oluyor. ağlamaklı falan oluyor. resmen suratı kararıyor.
hatta ben bunları yazarken de abisini tehdit ediyormuş. "artık ben kutay'a abi diyecem" diye... tam o sırada, koltıktan suratüstü yere düştü.
abisi, kimmiş senin abin diye sorunca hala inat ediyor, hem ağlıyor. hem de kutay diyor.

ayşede laflar boy boy... akla hayale gelmedik laflar ediyor... konuşmasıyla ilgili şöyle bir olay var. fiil çekimleri kendine özgü... "ben bakı" "sen gidi" şeklinde kullanıyor... fillerin sonuna "i" eki getiriyor. bana çok komik ve hoş geliyor böyle konuşması...
bir de sayı sayarken olan birşey var... nerdeyse hatasız sayıyor. birgün sayarken, 27-28-29 un ardında yirmi on dedi. çocuk 30 u bilmiyor ve olabilecek en mantıklı şeyi söyledi. öğrettik. artık biliyor.
çizdiği resimler var ayrıca... akal gelmeyecek şeyler çiziyor. harika çiziyor. en baştan beri belliydi zaten iyi çizeceği... üç boyutlu resimler bile yapmaya başladı ufak ufak... çizdiği resimleri makasla kesip, başka bir a4 kağıda yapıştırarak kolaj oluşturuyor.

afrayla ilişkileri düzeldi. en son ankaraya gidişimizde sıfır kavga... hiç problem olmadı. ama sonra annesiyle eskişehire gittiğinde orada efrayla kavga etmiş gene... efra bizimkine bebeksin demiş. bizimki de bozulmuş. kavga etmişler. zaten ayşe de kızdığına sen bebeksin diyor.

ama eskişehirde sokakta suriyeli çocuklarla arkadaş olmuş sokakta... sokak demişken, ayşe ilk sokak arkadaşlarını edindi parkta... kendisinden biraz büyükler ama zeynep adlı kız, ayşeyi sahipleniyor. onu da oyunlarına katıyorlar. ama adını "eda" olarak anlamışlar. eda diyorlar.

benim açımdan çok hoş bir olay da var. bacaklarım ağrıdığında -ki çok oluyor pes cavus yüzünden- hemen gelip dizimi öpmesi çok hoş... iyileştiriyor kızım beni...
ben tartıda tartıldıktan sonra da hemen gelip o da tartılıyor. -20 kiloyu geçmedi bir türlü- ardından bana yapışıp boyunu gösteriyor nereye erişmişim diye... tartılmayla boy ölçülmesini pek ayırt edemiyor daha...

sonradan aklıma gelenleri de ekleyeyim. sürekli birşeyler yazıyor ve bize okutuyor. saçmasapan harf yığınları ama adını yanlışsız yazıyor. bir ara ters yazmaya başlamıştı ama kısa zamanda vazgeçti. ayşe yerine eşya yazıyordu. öğretmeye niyetlensek, okuma yazmayı öğrenecek kolaycacık. durum onu gösteriyor. oyun hamurundan barbilerine müthiş elbiseler giydiriyor. dün kovduğu ablasını bugün özlemiş. gelsin istiyor.

bir de ruj sürmüş kadınları dudaktan öpüyor kendi dudaklarına da ruj bulaşsın diye... ben ruj sürmesini yasakladım ya...




  

22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...