26 Mayıs 2016 Perşembe

26 MAYIS 2016 PERŞEMBE

Dün okuldan almadan okul parkında oynamak istedi ama özellikle arda ile... ardayı çağırdı. oynamaya başladılar. ardaya karşı ilgisi var. ilk aşkı...
video
dönerken çikolata alalım dedi. kastettiği millipazarda satılan poğça, kurabiye tarzı şeyler... çikolata kaplı kalp şeklinde zımbırtılardan alıyor oradan her geçişimizde... yani hergün... markettekiler para da istemiyorlar bir tane tadımlık alıyor diye...

öğleden sonra babannesine bıraktım. akşam parkta bir çocukla tanışıp onunla oynadı. unutmadan yazmamız gereken birşey var. konuşması... mesela... evet yerine eyee, istiyorum yerine istii
ne zaman tam konuşacak, merak ediyorum.

bugün ise sabah çok asabi uyandı. herkese ve herşeye kızıyor, bağırıyor. öğlen erken aldım. zaten hava yağmurlu... evde şirinler filmini açtırdı. kumandada filmi dondurup yeniden başlatmayı öğrenmiş, ben daha bilmiyorum. bana da öğretiyor haspam...

23 Mayıs 2016 Pazartesi

23 MAYIS 2016 PAZARTESİ

Dün otobüste uykusunu aldığı için gece uyumak bilmedi. hatta ben uyuduğumda hala uyanıktı. sabah ta uyanmadı haliyle.. giydirirken uyandı. çoğu zaman olduğu gibi omuzumda okula gitti. kapıda gene gözleri nemlendi. ve gene her zaman olduğu gibi biraz bahçede beklememi istedi. bu sefer insaflı davrandı. biraz vurgusu ilk defa...
konuşmusı hala biraz problemli. bazı laflarını anlayamıyoruz. patlamalı seslerin hiçbirini telaffuz edemiyor p, ç, ş mesela.. ama kurduğu cümleler akılalmaz.. adeta eğitimli yetişkin insan.. kelime hazinesi de geniş.. bizim meşhur kelime oyununu da oynamaya meraklı.. ama aklına pek kelime geldiği söylenemez.
okul çıkışı cantık yedi. bayılıyor cantığa.. öğleden sonra annesin bıraktım. akşam üzeri setbaşında buluştuk. bana yağmurluk alırken, "bana da birşeyler alırız belki" dedi. hiçbirşeye ihtiyacı olmadığını söyledik. "belki beğeniriz" dedi. ben de beğensek bile almayız, çünkü lazım değil, ihtiyacımız yok" deyince bana küstü. klasik pozlarını takındı. kollar kavuşturuldu, dudaklar şişirildi. eve dönerken, pideli köfte yemeye karar verdik. yolda baloncu gördü. ya balon ya pideli köfte dedim. zaten ben pek aç değilim dedi. ama ben ve annen çok açız, balon almıyoruz dedim. bana fırçayı bastı. "rejim yapmasaydın karnın tok olurdu" gece gene çok geç yattı.

22 Mayıs 2016 Pazar

22 MAYIS 2016 PAZAR

Ayşe ve annesi 4 günlüğüne gittikleri ankaradan döndüler. annesinin yazmamı istediği birşey var. ankarada, teyzesi, annesi, annannesi ve efra ev temizliğine girişmişler. bizimki ise uzun süslü eteğini ve yeni ayakkabılarını giyip bacak bacak üstüne atıp evin hanımefendisine gibi koltuğa kurulmuş. bu arada; kendine uzun süslü etek diktirdi annesinin terzisinde... giyip giyip geziyor. birkaç kere eziyetini de yaşadı ama gene de giyiyor. süslü kokoş... geçenlerde kendi için topuklu ayakkabı da istemişti. olmaz dedik. tam şu anda "sütlü, köpüklü" istedi. kahve yani... bir süredir çikolata zannıyla kahve içmeyi alışkanlık edindi.
asıl yazmam gereken ise, resim konusunda kendini (ve galiba beni de) aşmaya başlaması... artık mükemmel kompozisyonlar oluşturuyor. rüzgarda saçları savrulan çocuk falan gibi şeyler çizmeye başladı. bir de çizdiği resimleri makasla kesip yapıştırıp 3 boyutlu resimler oluşturması var ki, görülmeye değer... sanatçı paketi işbaşında... son yaptığını anlatayım. kağıda çizilmiş bir kayık resmini kesti. pipetten direk yapıştırdı. direğin tepesine kağıttan bayrak.. üstü kırmızı ayyıldızlı... kayığın içine başka bir kağıttan çizilip kesilmiş bi' kadın... kayığın altına da başka bir kağıda çizilmiş mavi bir deniz, içinde küçük bir kayalık bile var. bunların hepsini birbirine yapıştırdı. ortaya mükemmel bi eser çıktı.

TV de matrix'i seyrederken, açılıştaki meşhur akan yazılara, yaptığı yorum beni benden aldı. "doroemon yazıları" o ana kadar farketmemiştim. hakkaten de akan yazılar japon harfleri ve doreomon adındaki japon çizgifilminden o harfleri tanımış. zaten bana sorup duruyordu jenerik şarkısını bu hangi dil diye... yabancı dilin aşina olmadığı dillerden biri olduğunu anlamış. malum, yabancı dillere epey aşina... ingilizce zaten kaçınılmaz şekilde maruz kaldığımız bir dil, ayrıca, masha dolayısıyla rusça, pocoyo nedeniyle ispanyolcaya falan epey kulağı yatkın...

 

16 Mayıs 2016 Pazartesi

16 MAYIS 2016 PAZARTESİ

Amma uzun zamandır ara vermişim. Bu boş geçen zaman için ilk yazılması gereken Ayşenin herkese ve herşeye "atar" yapması... son birkaç haftadır bitti ama bir ara özellikle annesine ama bana, abisine atar'ın allahını yaptı. hep azar... hep fırça... hatta bu şimdiden böyleyse ergenliği feci olur diye düşündük. erken ergenlik gibi bir dönem yaşadık.
bir sürü olay oldu ama vakitlice yazmayınca unuttum gitti. ama bu süreçte bisiklet aldık ayşeye... iki tekerlekli.. yanda destek tekerleri... ilk kültürparkta bindi. sonrasında okuldan bisikletle gelsin diye okula götürdüm. istemedi. bugün ise evin önünde kaldırımda bindi. hafif meyilde yukarı çıkarken zorlanıyor ama aşağı hızla inerken çok hoşuna gidiyor. kaldırımdaki bir adamın tam ayşe yanından geçerken ayşenin önüne çıkması sonucu ilk bisikletten düşüşünü yaşadı. bir bok olmadı ama canı biraz tatlı... o an ağlamadı ama eve gittikten sonra sızlanıp zırlamaya başladı. ben de fırça attım. dizinde basit bir sıyrık var ama sekerek ve topallayarak yürüyor velet... benden azarı yiyince arka odaya gidip kapıyı kapattı. artık kendini yalıtıyor kızıp küsünce... son 2 aydır bunu sık sık yaşadık. bir de kızdığında dudaklarını büzmesi yok mu...
okuldaki yılancılık oyunu aktarılmalı.. bahçe hortumu ile çocukları okul bahçesinde kovalıyorum. çok hoşlarına gidiyor.

22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...