9 Ocak 2017 Pazartesi

2016 SONU

Pazar sabahı uyanmış. Okul var mı diye sormuş ve tekrar uyumuş. Sonra annesiyle ben, beraberce uyandırdık. “beni aya uçur” filmini açtım. Büyük bir heyecanla seyretti. Astronomi ve uzay merakı aynı benim gibi... astronotlara “baz” diyordu ya; filmin sonunda “gerçek baz” çıktı ve kendini tanıttı. Böylece kızım gerçek “buzz aldrin”i görmüş oldu.
Konuşmasını anlatmalıyım. “v” harfi sıkıntılı.. “var” yerine “hay” diyor ama “mavi” derken “havi” diyor. Çözeemedim bu kızı.. en kolay ve ilk telaffuz ettiği ses olan “m”yi mavide söyleyemiyor. Ma-vi şeklinde hceleyince söylüyor ama hızlı söyleyişte “havi”ye dönüşüveriyor.
Çokbilmişliği berdevam.. birisinin kendisine birşeyler öğretmeye kalkışması ayşe açısından kabul edilemez. Ayşeye çaktırmadan öğreteceksin. Yoksa ben biliyorum deyip kestiriyor. Bu sıkıntı olmaz inşallah okulda...

satranç dersi almış ilk defa... ama ayşe herşeyi bütünüyle bir seferinde öğrenmeye hvesli olduğu için okul çıkışı satrancın tamammını öğretmemi istedi. Ben de zamanla hepsini öğreneceğini anlattım. Akşam annesine Bir şey demişti ama...
yarın giyeceği elbiseyi seçti. Hava soğuk olduğu için Pantolon giymesinin daha uygun olacağına onu ikna ettim ama verdiği cevap süperdi. Alaycı bir tonlamayla, “çok geç, seçtim bile” dedi. İş işten geçmiş yani...

okul girişleinde iki gün üstüste trip attı bana ama okula gidişle ilgili problem yok. Tipik dişi davranışları... artık okul kapısında gözleri sulanmak falan yok. Aksine içeri gülerek giriyor ama satranç derslerinden şikayetçi.. 3 derstir sadece kalenin hareketlerini gösteriyorlarmış. Kızım hemen öğrenmek istiyor. Zaten ilk dersten sonra okuldan dönüş yolunda kendisine satranç öğretmemi istedi. Kalenin hareketi öğretmişler. Akşam tüm taşları öğrettim. Epey öğrendi ama daha çok pekiştirmek lazım. İngilizce kursu da başladı. Hello'yu öğrenmiş. Ancak sürekli unutup duruyor. Ben de her fırsatta hello deyip duruyorum. Kızımın okulundaki çilekleri sökmüşler. Fideleri aldık ve beraberc bahçeye diktik. Kızım da bana yardım etti. Cansuyunu o verdi.

BALIĞI ÖLDÜ. AYŞEYE ÇAKTIRMADAN GÖMDÜM. ZATEN BİR GÜN ÖNCESİNDEN ÖLECEĞİNİ ANLADIĞIMDAN, GÖZÖNÜNDDEN KALDIRMIŞ VE AYŞEYE DE BALIĞI GERİ VERECEĞİMİ, ONUN YERİNE KÜÇÜK BALIK ALACAĞIMI SÖYLEMİŞTİM.

İNGİLİZCE DERSİNDE ÖĞRENDİĞİ HELLO KELİMESİNİ SÜREKLİ UNUTUP DURUYOR. BEN DE ISRARLA SORUYORUM. ZORLAYINCA HATIRLIYOR. BİR DE 5'E KADAR SAYILARI ÖĞRETMİŞLER. HENÜZ BİLEMİYOR. ONU DA ÇALIŞTIRIYORUM AMA ÖZELLİKLE “FİVE” AYŞE İÇİN EZİYET.. ÇOCUK ZATEN “F” Yİ TELAFFUZ EDEMİYOR. ZAR ZOR TELAFFUZ EDİYOR. BİR DE “FAYF” DEMEYE ÇALIŞIYOR. ALAKASIZ BİRŞEY ÇIKIYOR TABİİ AĞZINDAN...

GİYİM KUŞAMLA İLGİLİ AKTARILMASI GEREKEN BİRŞEY VAR. BELİNE KAZAK, HIRKA VS SARMA HUYU PEYDAH OLDU. BAYILIYOR.

“BEN YAPTIM TABİİ Kİ.. SENCE, BAŞKA KİM YAPABİLİR BU KADAR GÜZEL?
BU LAFI ANNESİNE ETTİ.

Cumartesi günü akşamüzeri ankaraya gittik. Yolda küçük uma ile büyük umaları da aldık. (hüma ile umay'a öyle diyor) ankarada dördü çok güzel oyun oynadılar. Çocukları epeydir aklımda olan meclisin ordaki bir parka götürdüm. Bayıldılar. Saatlerce oynadılar. Özellikle halattan kaymak favorileriydi. Ayşe önce, çekindi ve istemedi. Ben zorlayınca yapmak zorunda kaldı. Yapınca da sevdi. Efrayla beraber Kuleye çıktıklarında ben de aşağıda, ben ejderhayım. Sizi tutsak ettim. Prens gelip sizi kurtarmazsa sizi bırakmam dedim. Ayşe hemen role girdi ama efra prensesliği bir tarafa bırakıp bana saldırmaya başladı kurtulmak için.. dönüş yolunda yorgunluktan hemen sızdı kaldı. Tünelden geçerken tüneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeellllllllll diye ayşesiz bağırdık.

Okula bisikletle gitmek istedi. Sabah bisikletle gittik akşam abisi aldı. Okula gittiğimizde kahvaltıya geç kalma paniği yaşıyoruz. Her sabah ilk sorduğu kahvaltı başladı mı sorusu.. artık kapıdakiler de alıştı. Ayşeyi görür görmez kahvaltı başlamadı diyorlar.

Cumartesi günü annesi aşure yapacaktı ve bu yüzden bizi 2-3 saatliğine evden uzaklaştırdı. Hem de eksik bazı aşurelik malzeme alma görevi de verdi. Ayşeyle çarşıda 4 saat geçirdik. Ayşe bisikletinde.. önce pirinç hana gittik. Oraya daha önce gittiğimizi hatırladı. Hatta o dondurma yiyormuş, ben de kitap almışım geçen gelişimizde... ben hatırlamıyorum. Sonra zafer plazada dondurma ısmarladım. Ardından lokantaya girrik. Kadınbudu köfte istedi kendine, sırf görüntüsü yüzünden.. sonra beğenmedi ve benim arnavut ciğerimi gaspetti. Halbuki, aylardır canım ciğer çekiyordu. Gene kısmet olmadı. Kadınbuduna talim ettim. Sonra oyuncakçıları gezdik. Oyuncak aldık. Ayşe pek memnuniyetsiz. Zira çarşı çok kalabalık ve ayşe hanım kalabalıktan hoşlanmazmış. Ve dönüş yolunda bisikleti kaldırımdan sert indirdim diye bana kızdı ve küstü. Artık beni sevmiyormuş. Doğum gününe bile davet etmeyecekmiş. Zaten ben almasam da, abisi hediye alırmış ona.. bana çemkirip duruyor. Dil falan çıkarıyor. Ona aldığım çileklerden de bana yedirmedi. Eşşoğlusu...
UNUTMADAN; ABİSİYLE BERABER “İYYY” DEME HUYU ÇIKTI. OYUN OLSUN DİYE YAPIYORLAR. BEĞENMEME VE YADIRGAMA SESİ... YEMEK İKLİLERİNE YAPIYORLAR... ABES VEYA DEĞİL, BERABER YENEN ŞEYLERE GÜLEREK “İYYYY” DİYORLAR.
BİRAZ ÖNCE ANNSİ GELDİ VE YEDİĞİ FIRÇAYI ANLATTI. AYŞEYE GİYİNİP HAZIRLANMASINI SÖYLEDİĞİNDE, “ŞUNU AÇAMADIĞIMI GÖREMİYOR MUSUN. HER İHTİMALİ GÖRMELİSİN” DEYİP AZARLAMIŞ. BÜTÜN LAFLARI MOSTRALIK...

pazar günü önce bana sonra annesine küstü. Kızdı azarladı. Bana resim bile yapmayacakmış artık.. sebep ise doğum günü hediyesi kendisi seçmek istemesi... ben ona çok uzun süredir paspas seksek alacaktım halbuki... bauhausta gördüğü resmli kutuyu almak istiyor. Küskünlük ve bağırış çağırış çok uzun sürmüyor. Evde gene sarılıp barıştı. Sabah nikaha giderken giyeceği elbiseyi kndi seçmek istedi. Bir katakulli çevirip ayşenin istemediği kıyafeti seçmesini sağladık. Durumun farkına varınca acayip bozuldu. Surat asıp durdu. En sonunda nasıl yaptığımı bilmiyorum ama gene elbiseyi değiştirmeyi başardı.

Ayşe kağıttan tablet, şarj aleti ve kulaklık yaptı. Markası da casper.. üzerinde yazıyor.. anesine bir tane bana bir tane... kağıda şekillerini çizip sonra da etraflarını kesmiş... bu sabah hangisinin annesine hangisinin bana ait olduğu karışmasın diye üzerlerine ismimlerimizi yazdı. Harfleri parmağımla avucuma çizdirdi. Aynen taklit ettiç zaten her harfi biliyor. Hiç zorlanmadı. N harfi hariç. Onu ters çizdi.
Bugün yani 19 ekim 2016 çarşamba günü okula göndermedim. İshal olmuş. Zaten bir süredir geceleri kusuyor. 3 gece üstüste uyurken kusmuştu. Şimdi de ishal...

“onu da başka zaman alırız”
bu lafı şimdiye kadar yazmadım ama en sık kullandığı cümlelerden biri... Bir şey alacak olduğumuzda ve tercih yapmak zorunda kaldığında, alamadığı şey için hep bu cümleyi kullanıyor. Böylelikle aklısıra alacağını alıyor. Alamadığının da yolunu yapıyor. Tabii işe yaramıyor bu taktiği..

bir de nerdeyse hergün okul gidişinde kahvaltıya geç kalma sendromu yaşıyoruz. Bir kez geç kalması öylesine travma yaratmış ki, her sabah kahvaltı başladı mı krizi yaşıyoruz.
Bir de “sütlü köpüklü” merakını yazmalıyız. Kahve içiyor. Abisi onun için köpüklü neskafe yapıyor. Çikolata sanıyor bunu...

haftasonu ablası sürpriz yaptı bize.. ablasını görünce abisini sattı biraz.. ama biraz.. bana ödev verip sonra da ödevimi değerlendirdi. Nokta nokta ile çizdiği resimleri tamamlama ödevi... doğru yaptıklarımın yanına kalemle çentik attı doğru diye... annesi ve ablasıyla çarşıya çıktılar. Laflarıyla büyükleri bayıltmış. Pazar günü de bana yeni aldığımız banyo takımını monte etmemde yardım etti. Pek meraklı tamirat işlerinde babaya yardım etmeye...

pazartesi akşamı atşeyi okuldan almaya maaile gittik. Oradan da blasını adapazarına gitmek üzere terminale.. yolda ablası ayşeye bugün ne yaptınız ve ne yediniz diye sordu. İlginçtir ayşe okulda o gün yediği yemekleri hatırlamıyor hiç. Kızdı ve ağladı. Listeye bakın dedi. Hatırlamıyorum diye söylendi. Akşam ve döndüğümüzde de lokantacılık oynadık. Ben müşteri oldum. O da garson...
akşam resim çiziyordu. Resmi “gerçekçi” yapmaktan sözetti ve sonra da oturup şu resmi çizdi.
Resim
sonraki günlerde de resmin ne kadar gerçekçi olduğunu söyleyip durdu.
İngilizce renkleri ve beşe kadar sayıları öğrenmiş. Satrançta da dizmeyi ve taşların hareketlerini... akşamları oturup satranç oynamak istiyor. Oynuyoruz bazen... yakında zehir gibi oynamaya başlarsa şaşırmam.

26 EKİM ÇARŞAMBA GÜNÜ akşam evde tam bir hocahanım terörü estirdi. Zaten ruhen hocahanımlık var. bir de okuldaki hocayı taklit ed,nce tam oldu. Bütün akşam bize not verdi. Akıllı durup durmadığımızı denetledi. Hoca gibi talimatlar yağdırdı. Akıllı duranların yakalarına kalpler taktı. (kendisi kesip boyadı) uyuyana kadar bize rahat vermedi. Ayşe sayesinde yeniden okullu olduk.
Ertesi gün ise akşam annesine kızgın ve küs idi. Sürekli oyun istiyor. Annesi oynamadığı için kızmış herhalde... benle evcilik oynadı. Mandalina soyup ayşeye verdim. Yemek istemedi. Bir tane daha soyup annesine vermek istedim. Hemen elimden alıp annesinin yemesine engel oldu. Kendi yedi. O kadar kızmış yani...

29 ekim akşamı korteje katılmaya gittik. Meşale ve bayrak aldım. Ayşe meşale taşımak istemedi. Bayrka salladı. Omuzuma aldım. Yürüyüşe katıldık. Yorulunca ayşeyi indirdim. Biraz yürüyünce ayağım acıdı dedi. Bir baktık ki, ayakkabısının tabanı ayrılmış. Gerçi ayağını acıtacak bir problem yok..(bunları yazarken, tam şu anda “hayır, kramp girdi” diye sesleniyo.) belliydi zaten... azıcık yürümeyle yorulmuş han'fendi... eve döndük. Evde niye meşale taşımadığı sordum. “canım istemedi” dedi. Ben de “korkun” dedim. İtiraz etti. Kabul etmedi. Sen de bayrak taşımadın. Sen de korkaksın dedi. Ben korktuğu konusunda ısrar edince öfkeelendi. Ağladı. Benim evimi yırtacakmış. (benim için yaptığı resim) bir daha da yapmayacakmış. Laptopumu çöpe atacakmış.
Annesine gitti, teselli bulmaya... ben de o sırada gülerek ayşeye bakıyordum. Annesine şikayet etti beni... “birisi ağlarken birisi gülerse olur mu hiç” dedi.
Ayşenin temkinliliği korkaklık seviyesine çıkıyor sık sık... bu problemi çözmek için uğraşmamız gerekecek...
KÜSMESİ İSE ANCAK 10 dakika sürdü.
Ayşnin bizimle evcilik oynama ısrarı ise sürüyor. Dün akşam kaldığımız yerden devam etmemizi istiyor. Yorgun olduğumu söyledim. O zaman yarın akşam oynarız diyor. Birşeyi elde edemediği zaman hemen geleceğe yatırım yapıyor.

Pazar günü ayşe'nım ödev yaptı odaya kapanıp... bir A4 ü ikiye katlamış... kapağına kendince “ayşenin ödevi” yazmış. İçine CD ile daireler çizmiş ve dairelerin içine çeşitli şekiller çizmiş.. biz yanına geldiğimizde yanyana iki tane 5 yazmıştı ve gözümüzün önünde 5 lerin yanına “on” yazdı. Ağzımız açık kaldı. Velet... kendi kendine toplama yapmayı öğrenmiş. Sonra yanına oturdum ve toplama öğretmeye başladım. 3+2=5 vs yazmayı öğrettim. İki elinin parmaklarını açıp hesaplamayı öğrendi. Hiç yanlış yapmıyor. Müthiş başarılı bir öğrenci olacağı konusundaki öngörümüz tutacak anlaşılan... okulun en inek öğrencisi olursa şaşırmam... öğretmen 1 ödev verirse bizimki 3 ödev yapacak sanırım...
yalnız; dikkatimi çeken bir şey var. hem harfleri hem rakamları aşağıdan yukarı doğru yazıyor. Bir de bazen ters yazıyor. Sağa bakması gereken şekiller sola, sola bakması gerekenler sağa bakıyor. Ben birkaç saatliğine dışarı çıkmıştım. Eve döndüğümde abisi yoktu ve annesi de uyuyordu. Ayşe ise annesinin telefonuyla oynuyordu. Bana kapıyı açtı.
Bu arada; annesinin telefonunu kullanmasına annesi çok bozuluyor. Birşeyler yüklemesine ve internetini bitirmesine... annesi uyandıktan sonra ayşenin yüklediği birşeyi silmeye niyetlendi. Ayşe itiraz etti annsi de “telefon benim. İstediğimi yaparım” dedi. Ayşe de tamam dedi. Annesi hala söylenmeye devam edince, “tamam dedik, duymadın mı. Sanki kulağı yok” diye tafra yaptı.
Gündüz de annesine “galiba aklın başında değil” demiş... acayip bir çacuk... boyundan büyük laflar etmesi artık sıradan hale geldi... zaten, kendine özgü bir anlama ve öğrenme nidası bile var. yeni bir şey öğrndiğinde “haaa-hııı” gibi bir ses çıkarıyor.
Annesi ayşe ile yaptığı ve telefona kaydettiği bir ses kaydını dinletmeye başladı bana... ayşenin geçen sene aşık olduğu arda hakkında konuşma kısmı geldiğinde yanıma koşup elleriyle kulaklarımı kapattı. Duymamı istemiyor.

Annesine telefon olayı yüzünden çok bozuk... annesini sürekli tersliyor. Benim de onunla ilgilenmemi istemiyor. Annesi bana saatlerin geri alınması alınmamasıyla igli komik tweetleri okumaya başlayınca ve ben de dinleyip gülmeye başlayınca çok bozuldu ve irtibatımızı kesmeye kalkıştı. Bu arada kolunun sürahiye çarpmasıyla, bütün su üzerime ve laptopun üzerine döküldü. Sırılsıklam oldum. Bardak ta kırıldı. Allahtan bilgisayara bir şey olmamış. Ayşe hala annesine veriyor veriştiriyor.

Efra ayşe için resim yapmış. Telefonda söyledi. Bunun üzerine ayşe de hemen kendisiyle efranın resmini çizdi. Efrayı kısa kıvırcık saçlı ve kıçını kıvırmış olarak çizmiş.
3 kasım perşembe gününün olayı ise artık bir “izma”sı olması...

günün bir başka olayı da tabağı aynı benim gibi kmekle tertemiz yapması... babasının kızı... bir de, benim tabağım seninkinden daha yemiz diye nispet yapıyor.

Cuma akşamı büyük kızım geldi. Ayşe halinden memnun... akşam yemeğinde ablasının her dediğini tekrar edip onu taklit etmeye başladı.

Kafasında kitap taşıyabilmeye başladı. Bir de tek ayağı üzerinde durup elinde başka Bir şey tutarak yapıyor.
Kendine yaptığı şnorkel muazzam. Pembe bir gözlüğü vardı. Büyük kırmızı bir pipeti gözlüğün sapından geçirip bir ucunu ağzına sokuyor ve yüzme hareketleri yapıyor. Çok komik.

Ayşenin sevinç nidasını yazmalıyım. Epeydir var ama yazmak şimdi aklıma geldi... “HUBİİİ” veya “HUPİİ” gibi bir şey...

bir süredir oyun hamuru isteyip duruyodu. En sonunda aldım. Aman allah... ayşe hamurla akla gelmedik şeyler yapmaya başladı. Adeta heykeltraş... bir biber yaptı. Sahi sanıp yemeye kalkışırsın.

10 kasım günü okula gitmek istemedi. Evde beraber kaldık. Bütün gün oyun hamuruyla oynadı. Neler yaptı neler. Sürekli beni de oyunlarına dahil etmek istiyor. Rahat vermedi. Akşama doğru tamirci oldu. Ama kız... kız tamirci olduğunu sürekli vurguluyor. Sandalyelerin, sehpanın altına yatıp araba tamir etti. Ben de arabası bozuk müşteri oldum. Tornavidadan, arabanın zincirinden, yağ koymaktan falan bahsediyor arabayı tamir ederken... nerden öğrendiyse.. utanmasa trigel kayışı diyecek.
İştahı da iyi... bu durumu yaz bitti diye açıklıyor. Bu 2 kere çıtır yumurta (sahanda yumurtaya verdiği isim) tavuklu pilav, şokellalı ekmek dilimleri, erik ve üzüm yedi. Çıtır yumurta sucukluydu. (aslında hep peynili yaparım. Beyaz peynir yemiyor ama yumurta ile yediriyorum.)

2 gün sonra cumartesi günkü doğum günü partisi için annesi camları silmeye başlayınca, ayşe de eline bez alıp o da camları silmeye başladı. Hamarat çocuk. Boyunun yetişmediği yerlere sandalyeye çıkıp siliyor.
Gece annesinin canı çerez istdi. Hangisinden istediğini sordum. Annesi karışık dedi. Öte yandan ayşe ses verdi. “kokteyl”

13 kasım Pazar günü sabahtan hava yağmurluydu ama öğlen güneş açtı. Ayşe de bisiklet binmek istedi. Merinos parka gittik. Bisiklet bindi çimenli bayırlarda yuvarlandı. Parkta oynadı. Epey iyi vakit geçirdi. Sonra bana ayakkabı almaya gittik. Ben başka bir alınmasına izin vermeyince annesi ve ayşe bozuldu. Biz kız kıza gelip alışveriş yaparız diye sözleştiler. Ablasını da alıp beraber alışverişe çıkacaklarmış. Akşam evde ilk müzikli gösterisini defalarca sergiledi bize.. video
bu arada; günledir öğretmenler gününde okuyacağı şiiri ezberletiyor annesi.. ilk ezberi.. zorlanıyor. Saçma sapan bir şiir zaten...

okul çıkışı puzzle seksek almak

sabah az giyinmk istemek doktor takımışiir sırası öğretme küsme oyun hamurundan börek yufka gibi ince olmaz. Yuklava

kızım nihayet okulda yiğit efe'yi öpmüş... gahsi geçtiğinde ağzı kulaklarına vararak evet diyor. Normalde oğlanlar kızlara sulanır. Bizimki oğlana dalmış...
ekişehire gittiler annesiyle giderken bana küstü. Puuzle seksek yüzünden ama giderayak küs kalmaya dayanamadı ve bana sarıldı.

Kızım 3-4 gündür eskişehirdeydi. Orda kuzu parka girmişler. İlk başta ürkmüş ama sonra alışmış. Bu kuzuparkın nasıl bir yer olduğunu bilmiyorum. Ama zıplama yerinde zıplamış. Örümcek ağından düştüm dedi.
Ama asıl önemli haber, ayşenin ter mühendislik yapmış olması... hümanın yaptığı kitap ayracını kağıdın katlarını açarak ve geriye doğru götürerek nasıl kitap ayracı yapıldığını öğrenmiş ve kendisine bir tane yapmış.

23 kasım günü kızımın en büyük evhamı, kabusu gerçek oldu. Kahvaltı başlamış. Her sabah okula gittiğimizde kahvaltının başlayıp başlamadığını sorar kapıda.. kahvaltıya geç kalmaktan hep korkar. Bir kere başına gelmişti. O zaman beri takıntı haline getirmişti. Ama bugün okula erken gitmemize rağmen kahvaltıya geç kaldık. Okul gezisi yüzünden erken inmişler. Ayşe gözyaşıyla ağlamaya başladı. Ben de boş sınıfa yalnız gitmesin diye onunla okula girdim. Sınıfta eşyalarını bırakıp ayakkabılarını giydi. Mutfağa inene kadar gözyaşı dökmeye devam etti. Öğetmeni teselli etti.
Akşam, laflar gene boyo boy.. ablasına “bebeğim” diyor. Ne yapıyorsun bebeğim... erkenden uyudu.

Galiba ayşenin azı dişleri değişiyor. Çenem acıyor diyor birkaç gündür... bir de geceleri uykusunda ağlama huyu çıktı 2 gündür... okulda birşeye mi canı sıkılıyor yoksa, dişlerinin acısıyla mı ağlıyor, belli değil...
annesiyle haftasonu ankaraya düğüne gitmişti. Pek güzel eğlenmiş kızlarla..
02 aralık günü akşamı benle küstü. Bana kızıp duruyordu. Sabah uyandı. Annesine kızgın bu sefer de... sürekli azar... çok biliyon sen... göreceksin gününü... falan... sebebini kendisi de bilmiyor.
03 aralık pazar günü evdeyiz önce ayşe kampçılık oynamak istedi. Kurban ben oldum. Çanta hazırladık. Kampa gittik. Çadırda uyuduk. Sucuk pişirdik. Ardından başka bir oyunda öğretmen oldu. Üçümüzü de sıaraya dizip yemekhaneye götürdü. Tam otoriter öğretmen... zaten ruhen öğretmenhanım halet-i ruhiyesinde... iyice ortaya çıktı karakteri.. evde uslu duranları ödüllendiriyor falan...
Ayşe son günlerde bahçede yapılan yeni sınıfta ders görüyor. Zaten inşaat sırasında her gün “ev, ev” diyerek inşaatı teftiş etmişti. Sınıftan çıktıktan sonra kucağıma çıkıp pencereden arkadaşlarına karşılıklı el sallamak adeti çıktı şimdi de...
10 aralık pazar günü sabah bana kızıp azarladı, kahvaltı sırasında... öğlenleyin annesi ile annesinin telefonu yüzünden (son zamanlarda bu konuda hep kavga ediyorlar. Ayşe annesinin telefonunu kullanmak istiyor. Annesi izin vermek istemiyor) kavga etmişler. Annesine çok ağır konuşmuş. Kalpsiz olmakla suçlamış. Annesi köpürdü. Ayşenin annesinden özür dilemesini istedim. Ama gene de annesi birkaç saat boyunca bıdırlandı durdu.

12 aralık salı günü müstakbel torunumun adını öğrendim. Kızı olduğunda adını “damla” koyacakmış. Arabamız bozulduğu için birkaç gündür yayan gidiyoruz okula. 13 aralık çarşamba günü yağmur yağıyordu. Ayşeyi sırtıma aldım. Şemsiyeyi tutmak için elim kalmadığından şemsiyeyi ayşenin boynuma doladığı kollarını ile bedenimin arasına sıkıştırarak şemsiyeyi tuttuk. Yayan gidip gelme sayesinde epeydi yapamadığımız birşeyi d yapma fırsatı doğdu. Millipazara uğrayıp kurabiyelerden bir tane alıp yemek... akşam evde annesi gelmeden pericilik oynadık. Ayşe ve oyun... bizi bayıltıncaya kadar oyun oynakmak istiyor. Oyuna hiç doymuyor. Annesi de ben de ayşeye artık oynamak istemiyoruz demekten bıktık. O, oynamaktan bıkmadı. Sürekli oyun, hep oyun...

aralık ayında, haftalardır arabamız bozuk olduğu için ayşe hanımı bu kış ayazında okula yayan götürüyorum, getiriyorum. Yayan olan benim, ayşe ie sırtımda... onun keyfi yerinde... okul çıkışı artık bahçede yeni yapılan sınınfta oldujlarından, pencereden sınıfta kalan arkadaşlarına el sallaması adeti çıktı. Tabi bunun için de kucağıma çıkması gerekiyor. Bir de bahçedeki beyaz boyalı şekiller arasında sekerek atlamak var... mesafe uzun olduğundan burda da ben uçuruyoruz mecburen...
karşıdaki kırtasiyede hello kitty çıkartması alma inadı ise başka bir mevzu... bu çıkartmadan vardı. İlk defasında başka bir çıkartma aldık. Onu da başka zaman alırız demişti. (en çok kullandığı sözlerden biri) sonrasında bitmiş... haftalardır gelmiş mi diye bakıyoruz birkaç günde bir...
22 aralık günü akşam annesiyle markete gidecektik. Ayşe gelmek istemedi. Evde yalnız kalabileceğini belirtti. Annesi de telefonunu bırakıp, Bir şey olursa aramasını söyledi ve gittik. Ben telefonu kullanmayacağını falan zannederken, beni arayıverdi. teyzesi aramış, onu haber veriyor. Bizi birkaç kere aradı. Abisinin eve döndüğünü bile haber verdi. Teyzesiyle de konuşmuş. Becerikli velet, kesin olan Bir şey var. akıllı telefonu benden daha kolay kullanıyor. Annesi, gülerek, artık buna telefon alma zamanı gelmiş dedi. Aynı akşam yemekte, yemek öncesi yediği abur cuburların etkisiyle yemek yemek yerine hoplayıp zıplıyordu. En sonunda bardağı devirince, hafifçe azarladım, yemek yemesi için... bozuldu ve küstü. Tüm geceyi bana tavır koyarak geçirdi.

24 aralık cumartesi gündüz düğüne gittik. Bunu da hemen oyuna çevirdi. Çan çaldı. Balo zamanı falan deyip duruyordu. Bir de süslü... annesinin abiye çantasına sulandı. Hatta kısa bir süre taktı bile... kolundaki bileziği de istedi. Çok, süse meraklı olacak, çok... düğünlerde nedense palyaçolarla gitmiyor. Bizimle kalmayı tercih ediyor. Yanımıza küçük bir bebek geldi. Ayşe bebeğe yoğun ilgi gösterdi. Ufak bebekleri de çok seviyor. Yanından ayrılmadı bebeğin... bir de abisiyle satranç oynamaya başladı. Abisi taşını yiyince çok bozuluyor. Abisi her zamanki nobranlığıyla kızımı çoban matı etmiş.
Akşam abisiyle oynuyordu. Oynamak dediğim bildiğin tepişmek... bir ara sehpanın altına saklanıp, annesinin sesini (güya) taklit edip abisini kandımaya kalkışması çok komikti...
25 aralık pazar günü renkliydi. Sürekli oyun kuruyor diyorum ya.. bu gece kurduğu oyun şu: annesi balık, ben babası olta, ayşe de balıkçı... benimle annesini yakaladı ve onu yedi. Akıllara gelmez oyunlar, senaryolar kuruyor. Bu gün sabahtan yarım saat kadar oynaştık ayşeyle.. ben yanağını öpmeye çalışıyorum. O bana engel oluyor. Gün içinde sürekli unutsun da önlem alamasın diye gün içinde uğraştım durdum. En sonunda öğlene doğru unuttu. Öğleden sonra muppet filmi seyretmek için evde yalnız kalmak istedi ama sonra bizimle geldi. Arabada uyudu kaldı. Akşam babannesinde yemek yedik. İşkembe çorbası içti. Hem de 2 tabak... her türlü çorbaya bayılıyor. Ona kalsa sadece çorbayla beslenir. Sofrada çorbayla doyuyor, kalkıyor.
Gün içinde ayşeyi kucağımda taşırken zor geldi ve oyun olsun ve bana kolaylık olsun diye omzumda taşımak istedim. oynamak istemedi. Sonra akşam evde benle oyun oynamak istedi. (kardeşini beşiğe koymuş. Ben de dayısıymışım.) ben de oynamak istemediğini hatırlattım ve şimdi de ben oynamak istemiyorum dedim. Acayip bozuldu. Suratını asıp, ben unuttum. Sen de unutacaksın diye buyurdu.
Tavırlar, ses tonu falan tam anlamıyla öğretmeninin kopyasına dönüştü. Zaten, doğuştan hocaanım ruhluydu. Tam oldu.
Bu arada; resim çizme konusunda iyice ileriye gitmeye başladı. Müthiş resimler çiziyor. Başka bir resme bakarak neredeyse aynısını çizdiğine şahit oldum. Kendi zihninden de harika şeyler çiziyor. Mesela, ben bu yazıyı yazarken, sihirli küre resmi çizdi. Yanında da bir cadı...
bazen bir resim çizmek istediği zaman bana googledan o şeyin resmini açtırıyor. Biraz bakıyor ve sonra gidip çiziyor. Az kaldı, resim çizme konusunda beni de geçecek.. hatta belki de geçti.
26 aralık pazartesi akşamı ayşeyle satranç oynadık. Taşların nasıl hareket ettirildiğini biliyor. Sadece o kadar... taşı yendiği zaman bozuluyor. Üstünlüğü kim daha çok taş yemiş diye algılıyor. Oyun sırasında bir ara kendi piyonunun benim atıma dil çıkardığını iddia etti. Çok güldüm.
27 aralık sabahı evden geç çıktık. Nasıl olsa arabamız tamir edilmişti ve kahvaltıya yetişmeme sorunumuz yoktu. Ancak sürpriz.. arabanın lastiği patlak... ayşeyi sırtıma alıp koşarak okula kadar götürdüm. Kahvaltıya geç kaldığımız için ve ayşe geç kalınca boş sınıfta gözyaşlarıyla ağladığı için bn de ayşeyle sınıfa çıkıp, ardından yemekhaneye götürmeye niyetlendim ama kapıdaki görevliler sınıfın henüz yemekhaneye inmediğini söyledi. Ben de döndüm. Akşam öğrndim ki, meğer sınıf yemekhaneye inmiş ve ayşe o çok korktuğu akibetle yüzleşmek zorunda kalmış. Kızdım ve söylendim epey... ayşe okulda öğretmenine lastik patladı diye anlatmış. Akşam arabayla markete giderken annesine de anlatmasını istedim. Anlatmak istemedi. Zorladım. Unuttum dedi. Unutmadın, anlat çabuk dedim. Arabanın lastiği patladı dedi. Annesi sonra ne yaptınız dedi. Lastiği tamir ettirdik dedi. Ben de “sen nerden biliyon. Ben seni okula bıraktıktan sonra tamir ettirdim” deyince, sinirlenerek ve azarlayarak, “peki araba nasıl gidiyor o zaman, sihir mi yaptın” diye beni payladı.
Akşam evde yemekte abisiyle ettiğim kavgayı herhalde ileride de hatırlayacaktır.
30 Aralık cuna gününü beraber evde geçirdik. Oyun oynadık. Çocuk kar hasretiyle yanıyor ama bursaya kar falan yaüdığı yok. Söz verdim yarın onu kar olan yüksek semtlere götüreceğime.. bana yapacağımız kardanadam için zeytin yememi söylüyor. Kaç tane zeytin kabuğu lazım olduğunu sordu kardanadam için. 20 tane dedim. 20 tane zeytin yiyecekmişim. Gündüz beraber para tahsil etmeye başladık. Gittiğimiz yerde limon ağacı gördü. 1 tane limon kopardı. Cebine koydu. Ardından cantıkçıya gittik. Kuşbaşılı kaşarlı cantık yedi. Tadını pek sevdi. Akşam da kemikli et sıyırdı.


31 Aralık cumartesi günü ayşeyle arkadaşına hediye oyuncak almaya gittik. Hafif kar vardı yerlerde... yol boyunca kartopu ile beni şişledi durdu. Hele parkta, dev bir kartopu yaparken “büyük bir hamle geliyor” deyişi çok komikti... oyuncak aldıktan sonra, çocuk menüsü “hamgurber” yedi. Oyuncak olarak pembe beyaz bir kedi seçti...

Pazar sabahı uyanmış. Okul var mı diye sormuş ve tekrar uyumuş. Sonra annesiyle ben, beraberce uyandırdık. “beni aya uçur” filmini açtım. Büyük bir heyecanla seyretti. Astronomi ve uzay merakı aynı benim gibi... astronotlara “baz” diyordu ya; filmin sonunda “gerçek baz” çıktı ve kendini tanıttı. Böylece kızım gerçek “buzz aldrin”i görmüş oldu.
Konuşmasını anlatmalıyım. “v” harfi sıkıntılı.. “var” yerine “hay” diyor ama “mavi” derken “havi” diyor. Çözeemedim bu kızı.. en kolay ve ilk telaffuz ettiği ses olan “m”yi mavide söyleyemiyor. Ma-vi şeklinde hceleyince söylüyor ama hızlı söyleyişte “havi”ye dönüşüveriyor.
Çokbilmişliği berdevam.. birisinin kendisine birşeyler öğretmeye kalkışması ayşe açısından kabul edilemez. Ayşeye çaktırmadan öğreteceksin. Yoksa ben biliyorum deyip kestiriyor. Bu sıkıntı olmaz inşallah okulda...

satranç dersi almış ilk defa... ama ayşe herşeyi bütünüyle bir seferinde öğrenmeye hevesli olduğu için okul çıkışı satrancın tamammını öğretmemi istedi. Ben de zamanla hepsini öğreneceğini anlattım. Akşam annesine Bir şey demişti ama...
yarın giyeceği elbiseyi seçti. Hava soğuk olduğu için Pantolon giymesinin daha uygun olacağına onu ikna ettim ama verdiği cevap süperdi. Alaycı bir tonlamayla, “çok geç, seçtim bile” dedi. İş işten geçmiş yani...

okul girişleinde iki gün üstüste trip attı bana ama okula gidişle ilgili problem yok. Tipik dişi davranışları... artık okul kapısında gözleri sulanmak falan yok. Aksine içeri gülerek giriyor ama satranç derslerinden şikayetçi.. 3 derstir sadece kalenin hareketlerini gösteriyorlarmış. Kızım hemen öğrenmek istiyor. Zaten ilk dersten sonra okuldan dönüş yolunda kendisine satranç öğretmemi istedi. Kalenin hareketi öğretmişler. Akşam tüm taşları öğrettim. Epey öğrendi ama daha çok pekiştirmek lazım. İngilizce kursu da başladı. Hello'yu öğrenmiş. Ancak sürekli unutup duruyor. Ben de her fırsatta hello deyip duruyorum. Kızımın okulundaki çilekleri sökmüşler. Fideleri aldık ve beraberc bahçeye diktik. Kızım da bana yardım etti. Cansuyunu o verdi.

BALIĞI ÖLDÜ. AYŞEYE ÇAKTIRMADAN GÖMDÜM. ZATEN BİR GÜN ÖNCESİNDEN ÖLECEĞİNİ ANLADIĞIMDAN, GÖZÖNÜNDDEN KALDIRMIŞ VE AYŞEYE DE BALIĞI GERİ VERECEĞİMİ, ONUN YERİNE KÜÇÜK BALIK ALACAĞIMI SÖYLEMİŞTİM.

İNGİLİZCE DERSİNDE ÖĞRENDİĞİ HELLO KELİMESİNİ SÜREKLİ UNUTUP DURUYOR. BEN DE ISRARLA SORUYORUM. ZORLAYINCA HATIRLIYOR. BİR DE 5'E KADAR SAYILARI ÖĞRETMİŞLER. HENÜZ BİLEMİYOR. ONU DA ÇALIŞTIRIYORUM AMA ÖZELLİKLE “FİVE” AYŞE İÇİN EZİYET.. ÇOCUK ZATEN “F” Yİ TELAFFUZ EDEMİYOR. ZAR ZOR TELAFFUZ EDİYOR. BİR DE “FAYF” DEMEYE ÇALIŞIYOR. ALAKASIZ BİRŞEY ÇIKIYOR TABİİ AĞZINDAN...

GİYİM KUŞAMLA İLGİLİ AKTARILMASI GEREKEN BİRŞEY VAR. BELİNE KAZAK, HIRKA VS SARMA HUYU PEYDAH OLDU. BAYILIYOR.

BEN YAPTIM TABİİ Kİ.. SENCE, BAŞKA KİM YAPABİLİR BU KADAR GÜZEL?
BU LAFI ANNESİNE ETTİ.

Cumartesi günü akşamüzeri ankaraya gittik. Yolda küçük uma ile büyük umaları da aldık. (hüma ile umay'a öyle diyor) ankarada dördü çok güzel oyun oynadılar. Çocukları epeydir aklımda olan meclisin ordaki bir parka götürdüm. Bayıldılar. Saatlerce oynadılar. Özellikle halattan kaymak favorileriydi. Ayşe önce, çekindi ve istemedi. Ben zorlayınca yapmak zorunda kaldı. Yapınca da sevdi. Efrayla beraber Kuleye çıktıklarında ben de aşağıda, ben ejderhayım. Sizi tutsak ettim. Prens gelip sizi kurtarmazsa sizi bırakmam dedim. Ayşe hemen role girdi ama efra prensesliği bir tarafa bırakıp bana saldırmaya başladı kurtulmak için.. dönüş yolunda yorgunluktan hemen sızdı kaldı. Tünelden geçerken tüneeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeeellllllllll diye ayşesiz bağırdık.

Okula bisikletle gitmek istedi. Sabah bisikletle gittik akşam abisi aldı. Okula gittiğimizde kahvaltıya geç kalma paniği yaşıyoruz. Her sabah ilk sorduğu kahvaltı başladı mı sorusu.. artık kapıdakiler de alıştı. Ayşeyi görür görmez kahvaltı başlamadı diyorlar.

Cumartesi günü annesi aşure yapacaktı ve bu yüzden bizi 2-3 saatliğine evden uzaklaştırdı. Hem de eksik bazı aşurelik malzeme alma görevi de verdi. Ayşeyle çarşıda 4 saat geçirdik. Ayşe bisikletinde.. önce pirinç hana gittik. Oraya daha önce gittiğimizi hatırladı. Hatta o dondurma yiyormuş, ben de kitap almışım geçen gelişimizde... ben hatırlamıyorum. Sonra zafer plazada dondurma ısmarladım. Ardından lokantaya girrik. Kadınbudu köfte istedi kendine, sırf görüntüsü yüzünden.. sonra beğenmedi ve benim arnavut ciğerimi gaspetti. Halbuki, aylardır canım ciğer çekiyordu. Gene kısmet olmadı. Kadınbuduna talim ettim. Sonra oyuncakçıları gezdik. Oyuncak aldık. Ayşe pek memnuniyetsiz. Zira çarşı çok kalabalık ve ayşe hanım kalabalıktan hoşlanmazmış. Ve dönüş yolunda bisikleti kaldırımdan sert indirdim diye bana kızdı ve küstü. Artık beni sevmiyormuş. Doğum gününe bile davet etmeyecekmiş. Zaten ben almasam da, abisi hediye alırmış ona.. bana çemkirip duruyor. Dil falan çıkarıyor. Ona aldığım çileklerden de bana yedirmedi. Eşşoğlusu...
UNUTMADAN; ABİSİYLE BERABER “İYYY” DEME HUYU ÇIKTI. OYUN OLSUN DİYE YAPIYORLAR. BEĞENMEME VE YADIRGAMA SESİ... YEMEK İKLİLERİNE YAPIYORLAR... ABES VEYA DEĞİL, BERABER YENEN ŞEYLERE GÜLEREK “İYYYY” DİYORLAR.
BİRAZ ÖNCE ANNSİ GELDİ VE YEDİĞİ FIRÇAYI ANLATTI. AYŞEYE GİYİNİP HAZIRLANMASINI SÖYLEDİĞİNDE, “ŞUNU AÇAMADIĞIMI GÖREMİYOR MUSUN. HER İHTİMALİ GÖRMELİSİN” DEYİP AZARLAMIŞ. BÜTÜN LAFLARI MOSTRALIK...

pazar günü önce bana sonra annesine küstü. Kızdı azarladı. Bana resim bile yapmayacakmış artık.. sebep ise doğum günü hediyesi kendisi seçmek istemesi... ben ona çok uzun süredir paspas seksek alacaktım halbuki... bauhausta gördüğü resmli kutuyu almak istiyor. Küskünlük ve bağırış çağırış çok uzun sürmüyor. Evde gene sarılıp barıştı. Sabah nikaha giderken giyeceği elbiseyi kndi seçmek istedi. Bir katakulli çevirip ayşenin istemediği kıyafeti seçmesini sağladık. Durumun farkına varınca acayip bozuldu. Surat asıp durdu. En sonunda nasıl yaptığımı bilmiyorum ama gene elbiseyi değiştirmeyi başardı.

Ayşe kağıttan tablet, şarj aleti ve kulaklık yaptı. Markası da casper.. üzerinde yazıyor.. anesine bir tane bana bir tane... kağıda şekillerini çizip sonra da etraflarını kesmiş... bu sabah hangisinin annesine hangisinin bana ait olduğu karışmasın diye üzerlerine ismimlerimizi yazdı. Harfleri parmağımla avucuma çizdirdi. Aynen taklit ettiç zaten her harfi biliyor. Hiç zorlanmadı. N harfi hariç. Onu ters çizdi.
Bugün yani 19 ekim 2016 çarşamba günü okula göndermedim. İshal olmuş. Zaten bir süredir geceleri kusuyor. 3 gece üstüste uyurken kusmuştu. Şimdi de ishal...

onu da başka zaman alırız”
bu lafı şimdiye kadar yazmadım ama en sık kullandığı cümlelerden biri... Bir şey alacak olduğumuzda ve tercih yapmak zorunda kaldığında, alamadığı şey için hep bu cümleyi kullanıyor. Böylelikle aklısıra alacağını alıyor. Alamadığının da yolunu yapıyor. Tabii işe yaramıyor bu taktiği..

bir de nerdeyse hergün okul gidişinde kahvaltıya geç kalma sendromu yaşıyoruz. Bir kez geç kalması öylesine travma yaratmış ki, her sabah kahvaltı başladı mı krizi yaşıyoruz.
Bir de “sütlü köpüklü” merakını yazmalıyız. Kahve içiyor. Abisi onun için köpüklü neskafe yapıyor. Çikolata sanıyor bunu...

haftasonu ablası sürpriz yaptı bize.. ablasını görünce abisini sattı biraz.. ama biraz.. bana ödev verip sonra da ödevimi değerlendirdi. Nokta nokta ile çizdiği resimleri tamamlama ödevi... doğru yaptıklarımın yanına kalemle çentik attı doğru diye... annesi ve ablasıyla çarşıya çıktılar. Laflarıyla büyükleri bayıltmış. Pazar günü de bana yeni aldığımız banyo takımını monte etmemde yardım etti. Pek meraklı tamirat işlerinde babaya yardım etmeye...

pazartesi akşamı atşeyi okuldan almaya maaile gittik. Oradan da blasını adapazarına gitmek üzere terminale.. yolda ablası ayşeye bugün ne yaptınız ve ne yediniz diye sordu. İlginçtir ayşe okulda o gün yediği yemekleri hatırlamıyor hiç. Kızdı ve ağladı. Listeye bakın dedi. Hatırlamıyorum diye söylendi. Akşam ve döndüğümüzde de lokantacılık oynadık. Ben müşteri oldum. O da garson...
akşam resim çiziyordu. Resmi “gerçekçi” yapmaktan sözetti ve sonra da oturup şu resmi çizdi.
Resim
sonraki günlerde de resmin ne kadar gerçekçi olduğunu söyleyip durdu.
İngilizce renkleri ve beşe kadar sayıları öğrenmiş. Satrançta da dizmeyi ve taşların hareketlerini... akşamları oturup satranç oynamak istiyor. Oynuyoruz bazen... yakında zehir gibi oynamaya başlarsa şaşırmam.

26 EKİM ÇARŞAMBA GÜNÜ akşam evde tam bir hocahanım terörü estirdi. Zaten ruhen hocahanımlık var. bir de okuldaki hocayı taklit ed,nce tam oldu. Bütün akşam bize not verdi. Akıllı durup durmadığımızı denetledi. Hoca gibi talimatlar yağdırdı. Akıllı duranların yakalarına kalpler taktı. (kendisi kesip boyadı) uyuyana kadar bize rahat vermedi. Ayşe sayesinde yeniden okullu olduk.
Ertesi gün ise akşam annesine kızgın ve küs idi. Sürekli oyun istiyor. Annesi oynamadığı için kızmış herhalde... benle evcilik oynadı. Mandalina soyup ayşeye verdim. Yemek istemedi. Bir tane daha soyup annesine vermek istedim. Hemen elimden alıp annesinin yemesine engel oldu. Kendi yedi. O kadar kızmış yani...

29 ekim akşamı korteje katılmaya gittik. Meşale ve bayrak aldım. Ayşe meşale taşımak istemedi. Bayrka salladı. Omuzuma aldım. Yürüyüşe katıldık. Yorulunca ayşeyi indirdim. Biraz yürüyünce ayağım acıdı dedi. Bir baktık ki, ayakkabısının tabanı ayrılmış. Gerçi ayağını acıtacak bir problem yok..(bunları yazarken, tam şu anda “hayır, kramp girdi” diye sesleniyo.) belliydi zaten... azıcık yürümeyle yorulmuş han'fendi... eve döndük. Evde niye meşale taşımadığı sordum. “canım istemedi” dedi. Ben de “korkun” dedim. İtiraz etti. Kabul etmedi. Sen de bayrak taşımadın. Sen de korkaksın dedi. Ben korktuğu konusunda ısrar edince öfkeelendi. Ağladı. Benim evimi yırtacakmış. (benim için yaptığı resim) bir daha da yapmayacakmış. Laptopumu çöpe atacakmış.
Annesine gitti, teselli bulmaya... ben de o sırada gülerek ayşeye bakıyordum. Annesine şikayet etti beni... “birisi ağlarken birisi gülerse olur mu hiç” dedi.
Ayşenin temkinliliği korkaklık seviyesine çıkıyor sık sık... bu problemi çözmek için uğraşmamız gerekecek...
KÜSMESİ İSE ANCAK 10 dakika sürdü.
Ayşnin bizimle evcilik oynama ısrarı ise sürüyor. Dün akşam kaldığımız yerden devam etmemizi istiyor. Yorgun olduğumu söyledim. O zaman yarın akşam oynarız diyor. Birşeyi elde edemediği zaman hemen geleceğe yatırım yapıyor.

Pazar günü ayşe'nım ödev yaptı odaya kapanıp... bir A4 ü ikiye katlamış... kapağına kendince “ayşenin ödevi” yazmış. İçine CD ile daireler çizmiş ve dairelerin içine çeşitli şekiller çizmiş.. biz yanına geldiğimizde yanyana iki tane 5 yazmıştı ve gözümüzün önünde 5 lerin yanına “on” yazdı. Ağzımız açık kaldı. Velet... kendi kendine toplama yapmayı öğrenmiş. Sonra yanına oturdum ve toplama öğretmeye başladım. 3+2=5 vs yazmayı öğrettim. İki elinin parmaklarını açıp hesaplamayı öğrendi. Hiç yanlış yapmıyor. Müthiş başarılı bir öğrenci olacağı konusundaki öngörümüz tutacak anlaşılan... okulun en inek öğrencisi olursa şaşırmam... öğretmen 1 ödev verirse bizimki 3 ödev yapacak sanırım...
yalnız; dikkatimi çeken bir şey var. hem harfleri hem rakamları aşağıdan yukarı doğru yazıyor. Bir de bazen ters yazıyor. Sağa bakması gereken şekiller sola, sola bakması gerekenler sağa bakıyor. Ben birkaç saatliğine dışarı çıkmıştım. Eve döndüğümde abisi yoktu ve annesi de uyuyordu. Ayşe ise annesinin telefonuyla oynuyordu. Bana kapıyı açtı.
Bu arada; annesinin telefonunu kullanmasına annesi çok bozuluyor. Birşeyler yüklemesine ve internetini bitirmesine... annesi uyandıktan sonra ayşenin yüklediği birşeyi silmeye niyetlendi. Ayşe itiraz etti annsi de “telefon benim. İstediğimi yaparım” dedi. Ayşe de tamam dedi. Annesi hala söylenmeye devam edince, “tamam dedik, duymadın mı. Sanki kulağı yok” diye tafra yaptı.
Gündüz de annesine “galiba aklın başında değil” demiş... acayip bir çacuk... boyundan büyük laflar etmesi artık sıradan hale geldi... zaten, kendine özgü bir anlama ve öğrenme nidası bile var. yeni bir şey öğrndiğinde “haaa-hııı” gibi bir ses çıkarıyor.
Annesi ayşe ile yaptığı ve telefona kaydettiği bir ses kaydını dinletmeye başladı bana... ayşenin geçen sene aşık olduğu arda hakkında konuşma kısmı geldiğinde yanıma koşup elleriyle kulaklarımı kapattı. Duymamı istemiyor.

Annesine telefon olayı yüzünden çok bozuk... annesini sürekli tersliyor. Benim de onunla ilgilenmemi istemiyor. Annesi bana saatlerin geri alınması alınmamasıyla igli komik tweetleri okumaya başlayınca ve ben de dinleyip gülmeye başlayınca çok bozuldu ve irtibatımızı kesmeye kalkıştı. Bu arada kolunun sürahiye çarpmasıyla, bütün su üzerime ve laptopun üzerine döküldü. Sırılsıklam oldum. Bardak ta kırıldı. Allahtan bilgisayara bir şey olmamış. Ayşe hala annesine veriyor veriştiriyor.

Efra ayşe için resim yapmış. Telefonda söyledi. Bunun üzerine ayşe de hemen kendisiyle efranın resmini çizdi. Efrayı kısa kıvırcık saçlı ve kıçını kıvırmış olarak çizmiş.
3 kasım perşembe gününün olayı ise artık bir “izma”sı olması...

günün bir başka olayı da tabağı aynı benim gibi kmekle tertemiz yapması... babasının kızı... bir de, benim tabağım seninkinden daha yemiz diye nispet yapıyor.

Cuma akşamı büyük kızım geldi. Ayşe halinden memnun... akşam yemeğinde ablasının her dediğini tekrar edip onu taklit etmeye başladı.

Kafasında kitap taşıyabilmeye başladı. Bir de tek ayağı üzerinde durup elinde başka Bir şey tutarak yapıyor.
Kendine yaptığı şnorkel muazzam. Pembe bir gözlüğü vardı. Büyük kırmızı bir pipeti gözlüğün sapından geçirip bir ucunu ağzına sokuyor ve yüzme hareketleri yapıyor. Çok komik.

Ayşenin sevinç nidasını yazmalıyım. Epeydir var ama yazmak şimdi aklıma geldi... “HUBİİİ” veya “HUPİİ” gibi bir şey...

bir süredir oyun hamuru isteyip duruyodu. En sonunda aldım. Aman allah... ayşe hamurla akla gelmedik şeyler yapmaya başladı. Adeta heykeltraş... bir biber yaptı. Sahi sanıp yemeye kalkışırsın.

10 kasım günü okula gitmek istemedi. Evde beraber kaldık. Bütün gün oyun hamuruyla oynadı. Neler yaptı neler. Sürekli beni de oyunlarına dahil etmek istiyor. Rahat vermedi. Akşama doğru tamirci oldu. Ama kız... kız tamirci olduğunu sürekli vurguluyor. Sandalyelerin, sehpanın altına yatıp araba tamir etti. Ben de arabası bozuk müşteri oldum. Tornavidadan, arabanın zincirinden, yağ koymaktan falan bahsediyor arabayı tamir ederken... nerden öğrendiyse.. utanmasa trigel kayışı diyecek.
İştahı da iyi... bu durumu yaz bitti diye açıklıyor. Bu 2 kere çıtır yumurta (sahanda yumurtaya verdiği isim) tavuklu pilav, şokellalı ekmek dilimleri, erik ve üzüm yedi. Çıtır yumurta sucukluydu. (aslında hep peynili yaparım. Beyaz peynir yemiyor ama yumurta ile yediriyorum.)

2 gün sonra cumartesi günkü doğum günü partisi için annesi camları silmeye başlayınca, ayşe de eline bez alıp o da camları silmeye başladı. Hamarat çocuk. Boyunun yetişmediği yerlere sandalyeye çıkıp siliyor.
Gece annesinin canı çerez istdi. Hangisinden istediğini sordum. Annesi karışık dedi. Öte yandan ayşe ses verdi. “kokteyl”

13 kasım Pazar günü sabahtan hava yağmurluydu ama öğlen güneş açtı. Ayşe de bisiklet binmek istedi. Merinos parka gittik. Bisiklet bindi çimenli bayırlarda yuvarlandı. Parkta oynadı. Epey iyi vakit geçirdi. Sonra bana ayakkabı almaya gittik. Ben başka bir alınmasına izin vermeyince annesi ve ayşe bozuldu. Biz kız kıza gelip alışveriş yaparız diye sözleştiler. Ablasını da alıp beraber alışverişe çıkacaklarmış. Akşam evde ilk müzikli gösterisini defalarca sergiledi bize.. video
bu arada; günledir öğretmenler gününde okuyacağı şiiri ezberletiyor annesi.. ilk ezberi.. zorlanıyor. Saçma sapan bir şiir zaten...

okul çıkışı puzzle seksek almak

sabah az giyinmk istemek doktor takımışiir sırası öğretme küsme oyun hamurundan börek yufka gibi ince olmaz. Yuklava

kızım nihayet okulda yiğit efe'yi öpmüş... gahsi geçtiğinde ağzı kulaklarına vararak evet diyor. Normalde oğlanlar kızlara sulanır. Bizimki oğlana dalmış...
ekişehire gittiler annesiyle giderken bana küstü. Puuzle seksek yüzünden ama giderayak küs kalmaya dayanamadı ve bana sarıldı.

Kızım 3-4 gündür eskişehirdeydi. Orda kuzu parka girmişler. İlk başta ürkmüş ama sonra alışmış. Bu kuzuparkın nasıl bir yer olduğunu bilmiyorum. Ama zıplama yerinde zıplamış. Örümcek ağından düştüm dedi.
Ama asıl önemli haber, ayşenin ter mühendislik yapmış olması... hümanın yaptığı kitap ayracını kağıdın katlarını açarak ve geriye doğru götürerek nasıl kitap ayracı yapıldığını öğrenmiş ve kendisine bir tane yapmış.

23 kasım günü kızımın en büyük evhamı, kabusu gerçek oldu. Kahvaltı başlamış. Her sabah okula gittiğimizde kahvaltının başlayıp başlamadığını sorar kapıda.. kahvaltıya geç kalmaktan hep korkar. Bir kere başına gelmişti. O zaman beri takıntı haline getirmişti. Ama bugün okula erken gitmemize rağmen kahvaltıya geç kaldık. Okul gezisi yüzünden erken inmişler. Ayşe gözyaşıyla ağlamaya başladı. Ben de boş sınıfa yalnız gitmesin diye onunla okula girdim. Sınıfta eşyalarını bırakıp ayakkabılarını giydi. Mutfağa inene kadar gözyaşı dökmeye devam etti. Öğetmeni teselli etti.
Akşam, laflar gene boyo boy.. ablasına “bebeğim” diyor. Ne yapıyorsun bebeğim... erkenden uyudu.

Galiba ayşenin azı dişleri değişiyor. Çenem acıyor diyor birkaç gündür... bir de geceleri uykusunda ağlama huyu çıktı 2 gündür... okulda birşeye mi canı sıkılıyor yoksa, dişlerinin acısıyla mı ağlıyor, belli değil...
annesiyle haftasonu ankaraya düğüne gitmişti. Pek güzel eğlenmiş kızlarla..
02 aralık günü akşamı benle küstü. Bana kızıp duruyordu. Sabah uyandı. Annesine kızgın bu sefer de... sürekli azar... çok biliyon sen... göreceksin gününü... falan... sebebini kendisi de bilmiyor.
03 aralık pazar günü evdeyiz önce ayşe kampçılık oynamak istedi. Kurban ben oldum. Çanta hazırladık. Kampa gittik. Çadırda uyuduk. Sucuk pişirdik. Ardından başka bir oyunda öğretmen oldu. Üçümüzü de sıaraya dizip yemekhaneye götürdü. Tam otoriter öğretmen... zaten ruhen öğretmenhanım halet-i ruhiyesinde... iyice ortaya çıktı karakteri.. evde uslu duranları ödüllendiriyor falan...
Ayşe son günlerde bahçede yapılan yeni sınıfta ders görüyor. Zaten inşaat sırasında her gün “ev, ev” diyerek inşaatı teftiş etmişti. Sınıftan çıktıktan sonra kucağıma çıkıp pencereden arkadaşlarına karşılıklı el sallamak adeti çıktı şimdi de...
10 aralık pazar günü sabah bana kızıp azarladı, kahvaltı sırasında... öğlenleyin annesi ile annesinin telefonu yüzünden (son zamanlarda bu konuda hep kavga ediyorlar. Ayşe annesinin telefonunu kullanmak istiyor. Annesi izin vermek istemiyor) kavga etmişler. Annesine çok ağır konuşmuş. Kalpsiz olmakla suçlamış. Annesi köpürdü. Ayşenin annesinden özür dilemesini istedim. Ama gene de annesi birkaç saat boyunca bıdırlandı durdu.

12 aralık salı günü müstakbel torunumun adını öğrendim. Kızı olduğunda adını “damla” koyacakmış. Arabamız bozulduğu için birkaç gündür yayan gidiyoruz okula. 13 aralık çarşamba günü yağmur yağıyordu. Ayşeyi sırtıma aldım. Şemsiyeyi tutmak için elim kalmadığından şemsiyeyi ayşenin boynuma doladığı kollarını ile bedenimin arasına sıkıştırarak şemsiyeyi tuttuk. Yayan gidip gelme sayesinde epeydi yapamadığımız birşeyi d yapma fırsatı doğdu. Millipazara uğrayıp kurabiyelerden bir tane alıp yemek... akşam evde annesi gelmeden pericilik oynadık. Ayşe ve oyun... bizi bayıltıncaya kadar oyun oynakmak istiyor. Oyuna hiç doymuyor. Annesi de ben de ayşeye artık oynamak istemiyoruz demekten bıktık. O, oynamaktan bıkmadı. Sürekli oyun, hep oyun...

aralık ayında, haftalardır arabamız bozuk olduğu için ayşe hanımı bu kış ayazında okula yayan götürüyorum, getiriyorum. Yayan olan benim, ayşe ie sırtımda... onun keyfi yerinde... okul çıkışı artık bahçede yeni yapılan sınınfta oldujlarından, pencereden sınıfta kalan arkadaşlarına el sallaması adeti çıktı. Tabi bunun için de kucağıma çıkması gerekiyor. Bir de bahçedeki beyaz boyalı şekiller arasında sekerek atlamak var... mesafe uzun olduğundan burda da ben uçuruyoruz mecburen...
karşıdaki kırtasiyede hello kitty çıkartması alma inadı ise başka bir mevzu... bu çıkartmadan vardı. İlk defasında başka bir çıkartma aldık. Onu da başka zaman alırız demişti. (en çok kullandığı sözlerden biri) sonrasında bitmiş... haftalardır gelmiş mi diye bakıyoruz birkaç günde bir...
22 aralık günü akşam annesiyle markete gidecektik. Ayşe gelmek istemedi. Evde yalnız kalabileceğini belirtti. Annesi de telefonunu bırakıp, Bir şey olursa aramasını söyledi ve gittik. Ben telefonu kullanmayacağını falan zannederken, beni arayıverdi. teyzesi aramış, onu haber veriyor. Bizi birkaç kere aradı. Abisinin eve döndüğünü bile haber verdi. Teyzesiyle de konuşmuş. Becerikli velet, kesin olan Bir şey var. akıllı telefonu benden daha kolay kullanıyor. Annesi, gülerek, artık buna telefon alma zamanı gelmiş dedi. Aynı akşam yemekte, yemek öncesi yediği abur cuburların etkisiyle yemek yemek yerine hoplayıp zıplıyordu. En sonunda bardağı devirince, hafifçe azarladım, yemek yemesi için... bozuldu ve küstü. Tüm geceyi bana tavır koyarak geçirdi.

24 aralık cumartesi gündüz düğüne gittik. Bunu da hemen oyuna çevirdi. Çan çaldı. Balo zamanı falan deyip duruyordu. Bir de süslü... annesinin abiye çantasına sulandı. Hatta kısa bir süre taktı bile... kolundaki bileziği de istedi. Çok, süse meraklı olacak, çok... düğünlerde nedense palyaçolarla gitmiyor. Bizimle kalmayı tercih ediyor. Yanımıza küçük bir bebek geldi. Ayşe bebeğe yoğun ilgi gösterdi. Ufak bebekleri de çok seviyor. Yanından ayrılmadı bebeğin... bir de abisiyle satranç oynamaya başladı. Abisi taşını yiyince çok bozuluyor. Abisi her zamanki nobranlığıyla kızımı çoban matı etmiş.
Akşam abisiyle oynuyordu. Oynamak dediğim bildiğin tepişmek... bir ara sehpanın altına saklanıp, annesinin sesini (güya) taklit edip abisini kandımaya kalkışması çok komikti...
25 aralık pazar günü renkliydi. Sürekli oyun kuruyor diyorum ya.. bu gece kurduğu oyun şu: annesi balık, ben babası olta, ayşe de balıkçı... benimle annesini yakaladı ve onu yedi. Akıllara gelmez oyunlar, senaryolar kuruyor. Bu gün sabahtan yarım saat kadar oynaştık ayşeyle.. ben yanağını öpmeye çalışıyorum. O bana engel oluyor. Gün içinde sürekli unutsun da önlem alamasın diye gün içinde uğraştım durdum. En sonunda öğlene doğru unuttu. Öğleden sonra muppet filmi seyretmek için evde yalnız kalmak istedi ama sonra bizimle geldi. Arabada uyudu kaldı. Akşam babannesinde yemek yedik. İşkembe çorbası içti. Hem de 2 tabak... her türlü çorbaya bayılıyor. Ona kalsa sadece çorbayla beslenir. Sofrada çorbayla doyuyor, kalkıyor.
Gün içinde ayşeyi kucağımda taşırken zor geldi ve oyun olsun ve bana kolaylık olsun diye omzumda taşımak istedim. oynamak istemedi. Sonra akşam evde benle oyun oynamak istedi. (kardeşini beşiğe koymuş. Ben de dayısıymışım.) ben de oynamak istemediğini hatırlattım ve şimdi de ben oynamak istemiyorum dedim. Acayip bozuldu. Suratını asıp, ben unuttum. Sen de unutacaksın diye buyurdu.
Tavırlar, ses tonu falan tam anlamıyla öğretmeninin kopyasına dönüştü. Zaten, doğuştan hocaanım ruhluydu. Tam oldu.
Bu arada; resim çizme konusunda iyice ileriye gitmeye başladı. Müthiş resimler çiziyor. Başka bir resme bakarak neredeyse aynısını çizdiğine şahit oldum. Kendi zihninden de harika şeyler çiziyor. Mesela, ben bu yazıyı yazarken, sihirli küre resmi çizdi. Yanında da bir cadı...
bazen bir resim çizmek istediği zaman bana googledan o şeyin resmini açtırıyor. Biraz bakıyor ve sonra gidip çiziyor. Az kaldı, resim çizme konusunda beni de geçecek.. hatta belki de geçti.
26 aralık pazartesi akşamı ayşeyle satranç oynadık. Taşların nasıl hareket ettirildiğini biliyor. Sadece o kadar... taşı yendiği zaman bozuluyor. Üstünlüğü kim daha çok taş yemiş diye algılıyor. Oyun sırasında bir ara kendi piyonunun benim atıma dil çıkardığını iddia etti. Çok güldüm.
27 aralık sabahı evden geç çıktık. Nasıl olsa arabamız tamir edilmişti ve kahvaltıya yetişmeme sorunumuz yoktu. Ancak sürpriz.. arabanın lastiği patlak... ayşeyi sırtıma alıp koşarak okula kadar götürdüm. Kahvaltıya geç kaldığımız için ve ayşe geç kalınca boş sınıfta gözyaşlarıyla ağladığı için bn de ayşeyle sınıfa çıkıp, ardından yemekhaneye götürmeye niyetlendim ama kapıdaki görevliler sınıfın henüz yemekhaneye inmediğini söyledi. Ben de döndüm. Akşam öğrndim ki, meğer sınıf yemekhaneye inmiş ve ayşe o çok korktuğu akibetle yüzleşmek zorunda kalmış. Kızdım ve söylendim epey... ayşe okulda öğretmenine lastik patladı diye anlatmış. Akşam arabayla markete giderken annesine de anlatmasını istedim. Anlatmak istemedi. Zorladım. Unuttum dedi. Unutmadın, anlat çabuk dedim. Arabanın lastiği patladı dedi. Annesi sonra ne yaptınız dedi. Lastiği tamir ettirdik dedi. Ben de “sen nerden biliyon. Ben seni okula bıraktıktan sonra tamir ettirdim” deyince, sinirlenerek ve azarlayarak, “peki araba nasıl gidiyor o zaman, sihir mi yaptın” diye beni payladı.
Akşam evde yemekte abisiyle ettiğim kavgayı herhalde ileride de hatırlayacaktır.
30 Aralık cuna gününü beraber evde geçirdik. Oyun oynadık. Çocuk kar hasretiyle yanıyor ama bursaya kar falan yaüdığı yok. Söz verdim yarın onu kar olan yüksek semtlere götüreceğime.. bana yapacağımız kardanadam için zeytin yememi söylüyor. Kaç tane zeytin kabuğu lazım olduğunu sordu kardanadam için. 20 tane dedim. 20 tane zeytin yiyecekmişim. Gündüz beraber para tahsil etmeye başladık. Gittiğimiz yerde limon ağacı gördü. 1 tane limon kopardı. Cebine koydu. Ardından cantıkçıya gittik. Kuşbaşılı kaşarlı cantık yedi. Tadını pek sevdi. Akşam da kemikli et sıyırdı.

31 Aralık cumartesi günü ayşeyle arkadaşına hediye oyuncak almaya gittik. Hafif kar vardı yerlerde... yol boyunca kartopu ile beni şişledi durdu. Hele parkta, dev bir kartopu yaparken “büyük bir hamle geliyor” deyişi çok komikti... oyuncak aldıktan sonra, çocuk menüsü “hamgurber” yedi. Oyuncak olarak pembe beyaz bir kedi seçti...

kız ve erkek rolleri.
Dışarda yemek
oyuncak
büyüyünce ne olacağını anlamak için oyun.
Twinkle için türkçe söz uydurmak.
yıldızlar

akşam afra tafra ve yemekte azar...

çok güzel bir teknoloji” kek kalıbı hakkındaki yorumu...

bacakları kıvranan bebek
gelin damat gibi olmak
doğum günü kutlaması için beni oyalama görevi
artık kendisine berra denmesini talep ediyor. Ablasına berçem, abisine de berker diyecekmişiz.

Ankara günleri...
canavar hemşireler... ayşeyle efra hemşire olup bana saldırıyorlar.
efra ayşe evcilik, doktorculuk oyunları
bimde satılan ev süpermiş.
ayşenin saçına zeytinyağı sürülmesi ve yıkanması. Teyzeye ses çıkaramaması.
ayşe efra uyumu ve sıfır kavga
sonlara doğru birbirlerinden sıkılma. aralarının hafiften limoni olması..
iyice sallanmaya başlayan süt dişinin bir türlü çıkmaması ve sert birşeyler yerken sürekli acıması ve ayşeyi ağlatması... hiçbirimizin dişi çekmemesi, en sonunda annesinin dişi çekmesi..
ağzıma mısır tıkmaları.
Ayşenin oyundan sıkılması, efra ile günlerce odadan çıkmadan oyun oynamaları. Ama en sonunda sıkılması. Efranın hep oyun oynamak istemesinden şikayeçi olması.
Annesinin yaptığı bir örnek polar yelekleri kollarına sarıp kanat gibi yapmaları ve vampir olmaları. Benim kanımı emmelri.. vampir oldukları için her kılıfa girebilmeleri. Evet... kılıfa....
Patlamış mısır sevmediğimi duyunca ikisinin birden ağzıma mısır tıkıp mısır yedirmeleri.
Kızlara Araba kullandırmak.

1000 parçalık yapbozda doğru yere parça yerleştirebilmesi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...