sabah
ben uyandırdım. Babannesi bizde... onunla kalacak. Ben dedesini
hastaneye götürdüm. Geldiğimde hala uyuyordu. Uyandırdım.
Standart kahvaltısı olan mısır gevreğini yedi. Sonra saat 11:00
de satranç kursu başlıyordu. Dün yapılacaktı bugüne kalmıştı.
Abisi de evdeymiş. O okula götürdü. Önce satranç kursuna
girmiş. Taşların isimlerini ve yerlerini öğrenmiş. Ama berra
zaten anaokulundan bunları biliyordu. Birkaç ders sona teneffüste
okula gittim. Okul harçlığı yoktu. Verdim. Hemen hüptirik aldı.
Akşam okula gittim ama geç kalmışım. Annesi eve getirmiş. Mantı
istedi. Aldım. Sehpanın üzerinde oyun hamuruyla yerini bulaca
oynadık. 3 ayrı renkte 3 parçadan toplam 9 hamur parçasını
değişik şekillerde sehpaya dizip ardından gözlerimizi yumup
ezberden aynı renkteki 3 parçayı her renk için ayrı ayrı
bulmaca oyunu... ben dizince hemen gözlerini yumup renkleri doğru
olarak biraraya getirdi. Ama öyle hızlı yaptı ki; hile
yaptığından şüpheleniyorum. Sanırım gözlerini tam yummadı.
Sonra berra dizdi. Ben buldum. Ama ben nasıl örüntü yaptığımı
yüksek sesle düşününce “ama sen çok kolay buluyorsun diye
itiraz etti. Ben de örüntü yapılınca çok kolay buluanacağını
anlattım. Elinden geldiğince karmaşık dizmeye çalıştı ama her
seferinde ben örüntü kurunca kolaycacık buldum. En sonunda yanlış
yapayım diye benim gözlerim yumukken hamurları çalmaya, yerlerini
değiştirmeye bile başladı. Hile yaptı yani... ama maksat hasıl
oldu. Oyun bahanesiyle örüntü kurmayı öğretmeyi amaçlamıştım.
Işin mantığını kavradı. Hatta uygulamaya bile başladı. Annesi
kızdı ama umrsamadım. Aferin bana ve kızıma...
mantı
hazırlanırken kızgın yağ tavasının etrafında dolanıp
duruyordu. Annesi de, ben de kızdık. Bir de; mutfakta sabah
kahvaltısı için yapılacak böreğin yufkalarını aşırıp çiğ
çiğ yiyor. Ablası gibi berra da çiğ hamur meraklısı...
yemekte
neredeyse 2 tabak mantı yedi. Acıkmış anlaşılan. Yemektem sonra
ders zamanı... önce annesiyle boyama yaptılar. Sonra okuma faslı
geldi. Şimdilik “E” - “L” ve “A” harfini öğrenmiş.
Sürekli okuduğu yazdığı kelimeler “el-ele-elle-el ele” “A”
dan sonra da “al ve lale” gelmiş. “ele” yi mütemadiyen
“elle” olarak okumaya eğilimli... cümle okuma alıştırmasında
“al” ı okumakta çok ama çok zorlandı. O kadar ki; gözünden
bir damla yaş kağıda damladı. Suratı allak bullak oldu
okuyamadıkça... en sonunda öğrendi (veya ezberledi) takılmadan
okuyabilmeye başladı. Ama dersin başında gözü kağıtta ve
harflerde değil, sürekli sehpanın üzerindeki oyun
hamurlarındaydı. Ben kağıda bak dedikçe kağıda bakıyor ama
hemen sonra gene gözü hamurlara kayıyordu. Bak böyle yaparsan
kızgın baba olurum dedim. Aynı tutumu sürdürünce sehpadaki
herşeyi arkaya attım ve işte kızgın baba gldi dedim. Ilgisini
vereceği başka birşey kalmayınca mecburen harflere yoğunlaştı.
Sayfayı birkaç kere okuttum. Hatasız okumaya başlayınca annesine
gönderdim. Annesi de aynı cümleleri yazdırmaya başladı.
Yazarken hiç problem yaşanmadı. Bugün annesinin ders çalıştırması
önceki günlerin aksine benden daha iyi ve verimli... o kadar ki;
bildiği harflerden oluşan farklı ve hiç görmediği kelimeler
bile yazdırdı. “ela- kek” gibi (“k” harfi “elek”
kelimesinde geçiyordu. Öğrettik.) bizimki de inanılmaz şekilde
yazdı, yazabildi. Bugün annesi iyi iş çıkardı. “Yazamazsın,
bunu yaz da görelim” falan diye işi hafiften inada bindirince
berra yüksek performans gösteriyor. Bunu öğrendiğim iyi oldu.
Ben de kullanırım bu taktiği...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder