30 Eylül 2017 Cumartesi
30 EYLÜL 2017 CUMARTESİ
Sabah uyanıp çaktırmadan salona gelip beni korkutmayı planlamıştı ama salona sızma girişimini farkettiğim için planı suya düştü. üzüldü planının gerçekleşmemesine... öğlen benimle birlikte büroya geldi. oyuncak ta götürmüştü yanında. kağıt ta verdim. resim çizdi bol bol.. traktör kağıt olduğu için bol bol kağıt kenarlarını yırttı. çok hoşuna gitti. sonra annesiyle çarşıya gitti. geyikli bir giysi almışlar ayşeye... akşam dersleri de yaptı. ben nezaret ettim. hiç problem olmaksızın bitirdi. hatta fazlasını bile yaptı. gece de abisiyle oyun hamurlarıyla oynadı.
29 EYLÜL 2017 CUMA
sabah uyandı. kahvaltı için yumurta istedi. peynirli yumurta yaptım. güzelce yedi. sonra oturup akşam yapmadığı ödevlerini yaptı. okula sırtımda ve omuzumda gitti. çok az yürüdü. bugün okulda öğretmeni ona prenses demiş. bir de öğretmeni ona aferin vermiş dersi iyi yaptığı için. akşam ergünün bahçesine gittik. acayip eğlendi. bembeyaz bir köpek vardı. pamuk. onu okşadı. kedi de vardı. onunla da oynadı. kulübenin içinde kendince oyunlar kurdu. çok ama çok eğlenceli bir geceydi hepimiz için. sonra uyuyup kaldı. kucağımızda geldi eve kadar...
28 EYLÜL 2017 PERŞEMBE
Bugün şehidışında olduğum için sabah abisiyle kaldı ve okula onunla gitti. gece de çok geç geldim. karadut suyu almama çok sevindi. hemen içti. berra da okulda çok yorulmuş. ödevlerini bile yapamadan oturduğu yerde uyuyakaldı.
27 Eylül 2017 Çarşamba
27 EYLÜL 2017 ÇARŞAMBA
Günü annesiyle geçirdi, ben eskişehirde olduğum için... ama akşam ben aldım okuldan... son teneffüse gittim gene...
yürüyerek döndük. hiç sızlanmadan yürüdü. halbuki okula gidişlerle mutlaka yorulduğunu söylüyor. yolun büyük kısmını sırtımda veta omuzumda geçirmesine rağmen hem de...
okulda ceza almışlar bugün. bütün sınıfça teneffüse çıkmama cezası almışlar çok konuştukları için.
öğretmeninin araba almak istediğini biliyor. bizim arabamızı satıp yeni araba almamızı isteyince araba satmanın o kadar kolay olmadığını, mesela öğretmeninin araba satın almak istediğini ve bizim arabayla ilgilndiğini ama beğenmediğini anlattım. biliyorum dedi. meğer derslerini göstermeye gittiğinde öğretmenin önündeki ekranda araba satış sitelerinin sayfaları dikkatini çekmiş.
"merak etme baba öyle delirmem." bugün bu lafı etti. evde kendince hoplayıp zıplıyordu. ben tuhaf tuhaf ona bakınca bunu dedi.
okuldan dönerken çok yorulduğumu, çok çalıştığımı anlattım. yorulmasaydın, çalışmasaydın, dedi,çıktı işin içinden... bazen çocukların acımazsızlığı ve bencilliği çok fena oluyor.
annesi mısır alma sözü vermiş. konserve mısır aldık. kaşık kaşık yedi.
evin alt tarafındaki tostçu ayşeyi pek seviyor. bir keresinde annesi ayşeyi orda bırakıp pazara bile gitmişti. tostçunun önünden her geçişinde haraç alıyor. meyve suyu veriyor tostçu ona...
yürüyerek döndük. hiç sızlanmadan yürüdü. halbuki okula gidişlerle mutlaka yorulduğunu söylüyor. yolun büyük kısmını sırtımda veta omuzumda geçirmesine rağmen hem de...
okulda ceza almışlar bugün. bütün sınıfça teneffüse çıkmama cezası almışlar çok konuştukları için.
öğretmeninin araba almak istediğini biliyor. bizim arabamızı satıp yeni araba almamızı isteyince araba satmanın o kadar kolay olmadığını, mesela öğretmeninin araba satın almak istediğini ve bizim arabayla ilgilndiğini ama beğenmediğini anlattım. biliyorum dedi. meğer derslerini göstermeye gittiğinde öğretmenin önündeki ekranda araba satış sitelerinin sayfaları dikkatini çekmiş.
"merak etme baba öyle delirmem." bugün bu lafı etti. evde kendince hoplayıp zıplıyordu. ben tuhaf tuhaf ona bakınca bunu dedi.
okuldan dönerken çok yorulduğumu, çok çalıştığımı anlattım. yorulmasaydın, çalışmasaydın, dedi,çıktı işin içinden... bazen çocukların acımazsızlığı ve bencilliği çok fena oluyor.
annesi mısır alma sözü vermiş. konserve mısır aldık. kaşık kaşık yedi.
evin alt tarafındaki tostçu ayşeyi pek seviyor. bir keresinde annesi ayşeyi orda bırakıp pazara bile gitmişti. tostçunun önünden her geçişinde haraç alıyor. meyve suyu veriyor tostçu ona...
26 Eylül 2017 Salı
26 EYLÜL 2017 SALI
kafiyeli bir laf söyleyip, amma da uydu diye kafiyenin farkına vardı bugün okula giderken.. tam hatırlamıyorum ama şöyle birşeydi. "lamba, sabahları yanma"
sabah 10 gibi uyandırdım. tavada yumurta istedi. onu yerken iş için çıkmam gerekti ve yalnız bırakmak zorunda kaldım. yalnız kalabilir misin dedim. çabuk gel dedi. 1 saat sonra geldiğimde sıkıntı yoktu. okula giderken kafiyeli lafını etti. sırtımda ve omzumda taşıdım yolun yarısından çoğunu... abdal fırınının ordaki dar yokuştan koşarak indik. geçenlerde berra keşfetmişti ordaki eğlenceyi... okulda hemen bahçeye gitti. akşam eve annesiyle geldi. benden kantin parası istedi ama 1 TL yerine 2 TL istiyor. sebebi, 1 liraya aldığının arkadaşıyla paylaşmaya yetmemesiymiş.
yemekten sonra ödeve oturduk beraber... bu sefer annesi değil, benim nezaretimde ders yapacak. hiç mola problemi olmadan ödevi yaptık. hatta molayı ben verdirdim. top oynadık molada... birşey farkettim. berra ödev sırasında da eğlenmek, oynamak istiyor. araya küçük oyunlar sokarsan hiç sıkılmıyor. (S harfinden yılan ve ördek yaptık), yazarken şarkı bile söylüyor. artık harflere geçmişler. bir şey dikkatimi çekti. harflerin çizim yönlerine hiç uymuyor. kendi kafasına göre yön veriyor çizgilere... kağıtta gösterilen yönleri gösteriyoum. 1-2 tane öyle yapıyor sonra nasıl kolayına gelirse öyle yapmaya devam..
ödev sırasında, "şimdi kalbim beni alkışlayacak" dedi. ne kastettiğini tam anlamadım ama kalbinin heyecandan pırpır etmesini kastetmiş olabilir. ama gülerek ve güya çaktırmadan elleriyle masanın altından alkış efekti yapması komikti. neyse, jet hızıyla ödevi bitirdik. dersin arkasından banyoya girdi. artık suya dalabiliyormuş. gelip görmemi istiyor. birazdan çağırır. sesi geliyor. acayip eğleniyor suda...
sabah 10 gibi uyandırdım. tavada yumurta istedi. onu yerken iş için çıkmam gerekti ve yalnız bırakmak zorunda kaldım. yalnız kalabilir misin dedim. çabuk gel dedi. 1 saat sonra geldiğimde sıkıntı yoktu. okula giderken kafiyeli lafını etti. sırtımda ve omzumda taşıdım yolun yarısından çoğunu... abdal fırınının ordaki dar yokuştan koşarak indik. geçenlerde berra keşfetmişti ordaki eğlenceyi... okulda hemen bahçeye gitti. akşam eve annesiyle geldi. benden kantin parası istedi ama 1 TL yerine 2 TL istiyor. sebebi, 1 liraya aldığının arkadaşıyla paylaşmaya yetmemesiymiş.
yemekten sonra ödeve oturduk beraber... bu sefer annesi değil, benim nezaretimde ders yapacak. hiç mola problemi olmadan ödevi yaptık. hatta molayı ben verdirdim. top oynadık molada... birşey farkettim. berra ödev sırasında da eğlenmek, oynamak istiyor. araya küçük oyunlar sokarsan hiç sıkılmıyor. (S harfinden yılan ve ördek yaptık), yazarken şarkı bile söylüyor. artık harflere geçmişler. bir şey dikkatimi çekti. harflerin çizim yönlerine hiç uymuyor. kendi kafasına göre yön veriyor çizgilere... kağıtta gösterilen yönleri gösteriyoum. 1-2 tane öyle yapıyor sonra nasıl kolayına gelirse öyle yapmaya devam..
ödev sırasında, "şimdi kalbim beni alkışlayacak" dedi. ne kastettiğini tam anlamadım ama kalbinin heyecandan pırpır etmesini kastetmiş olabilir. ama gülerek ve güya çaktırmadan elleriyle masanın altından alkış efekti yapması komikti. neyse, jet hızıyla ödevi bitirdik. dersin arkasından banyoya girdi. artık suya dalabiliyormuş. gelip görmemi istiyor. birazdan çağırır. sesi geliyor. acayip eğleniyor suda...
25 Eylül 2017 Pazartesi
25 EYLÜL 2017 PAZARTESİ
Bu sabah uyanmadı. saat 11.30 müdahale ederek uyandırdım. gene de uykusunu almamış olacak ki, o saatte bile uyandırıldığına mızıldandı. Hazırlanıp okula gittik. epey erken gittik. okulun kapısında bekledik. bahçeye girmek yerine son dakikaya kadar, öğretmeninin gelmesini bekledik. akşam onu parka götüreceğime söz vermiştim ama eve geç dönünce o iş yattı. akşam gelirken çikolatalı süt istemişti. güya markete gidecektik, onu da yapmadık. yarın bu eksikleri gidermeliyim.
Ödev yapma konusundaki sıkıntı hala berdevam... annesi ödev için bastırdıkça annesini azarlayıp duruyor. ittire kaktıra ödevleri yaptırıyoruz. hatta gece huysuzluk ve mızmızlık öyle bir seviyeye geldi ki, benden zılgıtı yiyiverdi. gözleri doldu ama ağlamadı.
Ödev yapma konusundaki sıkıntı hala berdevam... annesi ödev için bastırdıkça annesini azarlayıp duruyor. ittire kaktıra ödevleri yaptırıyoruz. hatta gece huysuzluk ve mızmızlık öyle bir seviyeye geldi ki, benden zılgıtı yiyiverdi. gözleri doldu ama ağlamadı.
24 EYLÜL 2017 PAZAR
Kısır bir gün. neredeyse hiçbirşey yapmadık. sadece berra ve annesi gezmeye çıktılar. Cuma günü unuttukları trençkotunu alıp geldiler, geç saate kadar dışardaydılar.
23 Eylül 2017 Cumartesi
23 EYLÜL 2017 CUMARTESİ
Sabah uyurken yanına yattım. Biraz sonra uyandı ve annesini de yatırttı. aramızda bebek olup, inga falan diye sesler çıkarıp şımarmaya başladı. guga'yı hatırlattım. "guga istiyom" diye memeye saldırmaya başladı. öğlen annesi ve babannesiyle gemliğe gitti. Orada birkaç bebek varmış. Bebekleri çok sever. Bütün akşam bebek muhabbeti yaptı.
22 Eylül 2017 Cuma
22 EYLÜL 2017 CUMA
Sabah erkenden uyandı ve somurtuk bir suratla kucağıma çıkıp göğsüme yaslandı. böyle 5 dakika durduk. sonra buyurgan bir el hareketiyle TV'yi gösterdi koluyla... sabah kahvaltısı kuzucuk ve birazcık kola... ayrıca taze kaşar da istedi. takriben 10 gün önce eski kaşarı çok sevmiş ve yemeye başlamıştı. ben de gene eski kaşar istiyor sanıp verdim. hayır, taze kaşar istiyormuş. hiç peynir yemeyen, yediği yegane peynir, onun için yaptığım sahanda yumurtalara çaktırmadan koyduğum beyaz peynirle sınırlı olan çocuk, kaşar yemeye başladı. hadi hayırlısı... öğlen omuzumda okula gittik. artık sıkıntı yok okula gidişte. akşam abisi alacaktı ama çıkış saatinde ben de gittim. öğretmeni erken bıraktı berrayı. berra da gidip abisi ve sevgilisine sarıldı. sonra abisi eve getirdi.
21 Eylül 2017 Perşembe
21 EYLÜL 2017 PERŞEMBE
Sabah gene erken uyandı. erken mi uyandım diye soruyor. yeni aldığımız pembe tarağını elinden bırakmıyor. saçını tarayıp duruyor. bir de oyuncak emzik aldı ağzına... bir iki gündür bu oluyor. doğru dürüst kahvaltı etmedi. TV seyrediyor. biter bitmez ödevi yapmaya başlayacaz. bu arada; TV kanallarını kendi kendine değiştirmeyi iyice becermeye başladı. kanal listesinde kendi kanallarının isimlerinin şekillerini ezberledi. istediğini açıyor. ilk başlarda sadece 1-6-9 sayılarını ezberlemiş ve disney kanalı açabiliyordu. artık kanal listesinden seçebiliyor.
Çizgifilm biter bitmez ödevin başına oturdu ve şaşırtıcı bir hız ve sessizlikle bitiriverdi. hatta durunca, ben mola verdi sandım. bitirmiş meğer. hazırlanıp yola çıktık. yolun 2/3 sini kucağımda ve omuzumda geçirdi. deprem oluyor diyerek sallamya başladım. gülüp eğleştik yol boyunca... okulun sokağında servisler manevra yapıyordu. ön koltukta ecrinin yanına oturttum. nasıl mutlu oldu, servise bindi diye.. yüzünde güller açıyor. okula girmeden kapıdan bıraktım. sorunsuzca içeri girdi. son tenefüse gittim. bahçedeydiler. 4 kız bir grup olmuşlar. akşam annesi getirdi eve... evde uzun bir zaman telefonla oynadı. (yeni peydah olan bu telefon düşkünlüğü için birşey yapmak lazım) yemekten sonra oturdu ve ödevlerini bitirdi. okulda ne yaptığını sorduğumuzda hep, hatırlamıyorum diye cevap verirdi. bugün biraz birşeyler anlattı. tahtaya kalkmaktan, sınıfta oynadıkları oyunlardan falan bahsetti. Mutlaka bahsedilmeesi gereken birşey daha var. birkaç gündür gazoz kapağı biriktiriyor. "koleskon" yapacakmış.
Çizgifilm biter bitmez ödevin başına oturdu ve şaşırtıcı bir hız ve sessizlikle bitiriverdi. hatta durunca, ben mola verdi sandım. bitirmiş meğer. hazırlanıp yola çıktık. yolun 2/3 sini kucağımda ve omuzumda geçirdi. deprem oluyor diyerek sallamya başladım. gülüp eğleştik yol boyunca... okulun sokağında servisler manevra yapıyordu. ön koltukta ecrinin yanına oturttum. nasıl mutlu oldu, servise bindi diye.. yüzünde güller açıyor. okula girmeden kapıdan bıraktım. sorunsuzca içeri girdi. son tenefüse gittim. bahçedeydiler. 4 kız bir grup olmuşlar. akşam annesi getirdi eve... evde uzun bir zaman telefonla oynadı. (yeni peydah olan bu telefon düşkünlüğü için birşey yapmak lazım) yemekten sonra oturdu ve ödevlerini bitirdi. okulda ne yaptığını sorduğumuzda hep, hatırlamıyorum diye cevap verirdi. bugün biraz birşeyler anlattı. tahtaya kalkmaktan, sınıfta oynadıkları oyunlardan falan bahsetti. Mutlaka bahsedilmeesi gereken birşey daha var. birkaç gündür gazoz kapağı biriktiriyor. "koleskon" yapacakmış.
20 EYLÜL 2017 ÇARŞAMBA
Bugün sabah erkenden kalktı. Daha 3 saat öncesinden "okul zamanı geldi mi, kaç kalmayalım, hadi gidelim"ler başladı. dünkü okula gitmek istememe krizi geçmiş görünüyor. öğlene doğru ablası, berra ve ben annesi için doğum günü alışverişine çıktık. 2 tane pasta aldık. birini berra seçti. bir de pasta ısmarladım onlara... berra üstü kaplamalı uğurböceği şeklinde bir pasta beğendi. ve böylece kaplamalı pastaların sadece şeklinin güzel olduğunu, tadının ise hiç güzel olmadığını keşfetti. kaplamasını ben yedim. akşam berrayla pastayı alıp annesine sürpriz yapmayı planladık. arabada ablasıyla benim annesine yapacağımız sürprizi berraya hiç çaktırmadık. sonra berrayı okula bıraktık.
akşam adapazarından yetişemeyiz diye berene tembihledik, berrayı almasını...
akşam abisi berrayı alıp zafer plazaya götürmüş ve "hangurber" ısmarlamış. gece eve gelir gelmez hemen ayşeyi alıp dışarı çıktım. pastanedn pastayı alıp anneye sürpriz yapacaz. plan şu: pastanın kutusunu açıp, mumları yakıp kapıyı çalacaz ve annesi kapıyı açınca bağırmaya başlayacaz. ama berra dış kapıda kapıda zili çalıverdi ve sürpriz bozuldu. ne yapacağımızı bilemedik. ben merdivenlerde kara kara düşünürken, berra eve girdi ve babam gelmedi deyiverdi. biz pazara gittik diye yalan da söylüyor annesine... ben ise kapı kapandıktan sonra pastayı dışarda bırakıp içeri girdim ve berraya, beni niye dışarda bıraktın, yaramaz diye söylendim. arada bunu yapıyor zaten. sonra da uzun süre hiçbir girişimde bulunmadık. sonra bereni dışarı yolladım. ski plan, be sefer beren versiyonuyla gündemde.. berraya da planı haber verdim. hemen gidip annesine "biz hiçbirşey yapmıyoruz anne" dedi. neyse; sürprizimizi yaptık. berra her zamanki gibi mumları üfledi. pasta yeme faslının ardından ödev yapma zamanı geldi. neredeyse dakka başı mola vermek istiyor. ödevlerini biitremedi ve sabaha kaldı bir kısmı... aslında ne yapacağını bilememiş tam olarak...
akşam adapazarından yetişemeyiz diye berene tembihledik, berrayı almasını...
akşam abisi berrayı alıp zafer plazaya götürmüş ve "hangurber" ısmarlamış. gece eve gelir gelmez hemen ayşeyi alıp dışarı çıktım. pastanedn pastayı alıp anneye sürpriz yapacaz. plan şu: pastanın kutusunu açıp, mumları yakıp kapıyı çalacaz ve annesi kapıyı açınca bağırmaya başlayacaz. ama berra dış kapıda kapıda zili çalıverdi ve sürpriz bozuldu. ne yapacağımızı bilemedik. ben merdivenlerde kara kara düşünürken, berra eve girdi ve babam gelmedi deyiverdi. biz pazara gittik diye yalan da söylüyor annesine... ben ise kapı kapandıktan sonra pastayı dışarda bırakıp içeri girdim ve berraya, beni niye dışarda bıraktın, yaramaz diye söylendim. arada bunu yapıyor zaten. sonra da uzun süre hiçbir girişimde bulunmadık. sonra bereni dışarı yolladım. ski plan, be sefer beren versiyonuyla gündemde.. berraya da planı haber verdim. hemen gidip annesine "biz hiçbirşey yapmıyoruz anne" dedi. neyse; sürprizimizi yaptık. berra her zamanki gibi mumları üfledi. pasta yeme faslının ardından ödev yapma zamanı geldi. neredeyse dakka başı mola vermek istiyor. ödevlerini biitremedi ve sabaha kaldı bir kısmı... aslında ne yapacağını bilememiş tam olarak...
19 Eylül 2017 Salı
19 EYLÜL 2017 SALI
Annesi öğlene doğru beni aradı ve Berranın okula gitmek istemediği ve ablasına sürekli huysuzluk ettiğini söyledi. eve gittim. ayşe yatakta yüzükoyun yatmış. gidip biraz oynaştım. keyfi yerine geldi. özel servisle gidecez deyip arabayla okula götürdüm. aynadan baktım. arkada somurtmuş oturuyor. okulun kapısında su koyverdi ve okula gitmek istemediğini ağlayarak söylemeye başladı. kucağımda.. boynuma öyle sıkı sarılıyor ki... okulda öğretmen gördü. berrayla ilgilendi. berra sorulara cevap vermiyor. ağlayıp duruyor. sınıfa hep beraber çıktık. sınıfa girdi. yanyana oturdukları Ecrinin yanında başka kız oturmuş. bir darbe de ordan yedik. ablası yüzünü yıkamaya lavaboya götürdü. dönüşte sınıfa girmek istemedi. öğretmen berrayı alıp "bugün öğretmen sensin" deyip kendi makamına oturttu. anlat bakalım deyince berra gülmeye başladı. biz sınıftan çıktık. sonradan öğrendiğimize göre çocuklar çok ses çıkarıyorlar diye onlara "susun" demekle sınırlı kalmış ilk öğretmenlik kariyeri...
akşam son teneffüse yetiştim. bahçede deli gibi kovalanmaç oynuyorlar. çıkışta annesi de geldi. raporu almış. berranın okula gitmek istememe sebebi de ortaya çıktı. okulda hep ders yapılıyormuş.
okul çıkışı gene servis krizi yaşadık. annesi servis annesine (ecrinin annesi) bizim semte giden sevis olmadığını söyletti olunca bize haber verecek güya... ama berrayı teskin etmek ne kelime...servislere sonradan kayıt yapmayacaklarını, ayakta kalacağını, servisin dolacağını ve daha bir sürü argümanı uzun süre ağlayarak ve bağırarak ileri sürdü. sinirden, doğumda burnunda varolan ve sonfradan kaybolan kırmızılık tekrar peydah oldu.
ona birşeyler alma teklifimi bile reddetti. ama sonradan kabul etti. markete gittik beraber.. oyuncaklı yumurta aldı kendine... yol boyunca park etmiş arabaların kapalı aynalarını açtı. hem de hepsinin... sokağın başında boş bir dükkan vardı, eskiden tatlıcı olan... sonrasında da "oturmacı" olan... (tabelaları duruyor, ordan biliyor) burası boş kalırsa ben işimi buraya açarım dedi. hemen üst katından da ev alırmış. böylece işe çok yakın olurmuş. bize de yakın olurmuş. ne zaman isterse gelebilirmiş. tavukçunun önünden geçerken "et çok güzel koktu " dedi. kızarmış tavuk aldık. herkes öyle iştahlı yedi ki, 1,5 tavuk yetmedi. berranın iştahını açtı galiba bu okul... yemekten sonra derse oturdu. ama hemencecik mola vermiş. bu sırada ben çocuklara bir de dominos pizza aldım. berra bir dilimi afiyetle yedi. zeytinleri ayırdı. son lokmada mantarları farketti. bunlar ne diye sordu. mantar cevabını duyunca suratı allak bullak oldu, ne yani; ben bunları yedim mi der gibi bir bakış attı ki, görmeye değer... tekrar ödeve oturdu. oflaya puflaya yapıyor. annesi hadi kuzum diye diye yaptırmaya çalışıyor. ben de uzaktan otoriter şekilde buyruklar savuruyorum, bitene kadar mola yok artık diye... annesi kalktı yanından. ben oturdum. dik uzun çizgi ve kısa çizgi çizme ödevi var. boş kağıda yapamıyorum diye sızlanıyor. 5 dakikaya kalmadı, beni yanından kovdu. ödevi bitene kadar masadan kalkmak yok. burnunu çeke çeke dersi yapıyor. alıştırmak biraz zaman alacak.
annesini yanına gitti. onu da kovdu. bir ara şarkı söylemeye başladı. ben de sandım ki; neşelendi, ödev yapıyor. kalemiyle oynuyormuş. afra tafra, bağırış, çağırış, azar ve ayar karışık ders yapılıyor ama eziyet çekiyor. çekiyoruz. sonunda bir mola daha verdik. hemen eline telefonu aldı. keyfi yerine geldi. bu telefona alışması son 1 ayın meselesi.. galiba tam da okul öncesi buna alışmak hata olmuş. molanın bitirilme kararını annesine posta koyarak karşıladı. ama sonra sesini çıkarmadan yapmaya başladı.
akşam son teneffüse yetiştim. bahçede deli gibi kovalanmaç oynuyorlar. çıkışta annesi de geldi. raporu almış. berranın okula gitmek istememe sebebi de ortaya çıktı. okulda hep ders yapılıyormuş.
okul çıkışı gene servis krizi yaşadık. annesi servis annesine (ecrinin annesi) bizim semte giden sevis olmadığını söyletti olunca bize haber verecek güya... ama berrayı teskin etmek ne kelime...servislere sonradan kayıt yapmayacaklarını, ayakta kalacağını, servisin dolacağını ve daha bir sürü argümanı uzun süre ağlayarak ve bağırarak ileri sürdü. sinirden, doğumda burnunda varolan ve sonfradan kaybolan kırmızılık tekrar peydah oldu.
ona birşeyler alma teklifimi bile reddetti. ama sonradan kabul etti. markete gittik beraber.. oyuncaklı yumurta aldı kendine... yol boyunca park etmiş arabaların kapalı aynalarını açtı. hem de hepsinin... sokağın başında boş bir dükkan vardı, eskiden tatlıcı olan... sonrasında da "oturmacı" olan... (tabelaları duruyor, ordan biliyor) burası boş kalırsa ben işimi buraya açarım dedi. hemen üst katından da ev alırmış. böylece işe çok yakın olurmuş. bize de yakın olurmuş. ne zaman isterse gelebilirmiş. tavukçunun önünden geçerken "et çok güzel koktu " dedi. kızarmış tavuk aldık. herkes öyle iştahlı yedi ki, 1,5 tavuk yetmedi. berranın iştahını açtı galiba bu okul... yemekten sonra derse oturdu. ama hemencecik mola vermiş. bu sırada ben çocuklara bir de dominos pizza aldım. berra bir dilimi afiyetle yedi. zeytinleri ayırdı. son lokmada mantarları farketti. bunlar ne diye sordu. mantar cevabını duyunca suratı allak bullak oldu, ne yani; ben bunları yedim mi der gibi bir bakış attı ki, görmeye değer... tekrar ödeve oturdu. oflaya puflaya yapıyor. annesi hadi kuzum diye diye yaptırmaya çalışıyor. ben de uzaktan otoriter şekilde buyruklar savuruyorum, bitene kadar mola yok artık diye... annesi kalktı yanından. ben oturdum. dik uzun çizgi ve kısa çizgi çizme ödevi var. boş kağıda yapamıyorum diye sızlanıyor. 5 dakikaya kalmadı, beni yanından kovdu. ödevi bitene kadar masadan kalkmak yok. burnunu çeke çeke dersi yapıyor. alıştırmak biraz zaman alacak.
annesini yanına gitti. onu da kovdu. bir ara şarkı söylemeye başladı. ben de sandım ki; neşelendi, ödev yapıyor. kalemiyle oynuyormuş. afra tafra, bağırış, çağırış, azar ve ayar karışık ders yapılıyor ama eziyet çekiyor. çekiyoruz. sonunda bir mola daha verdik. hemen eline telefonu aldı. keyfi yerine geldi. bu telefona alışması son 1 ayın meselesi.. galiba tam da okul öncesi buna alışmak hata olmuş. molanın bitirilme kararını annesine posta koyarak karşıladı. ama sonra sesini çıkarmadan yapmaya başladı.
18 Eylül 2017 Pazartesi
18 EYLÜL 2017 PAZARTESİ
Okulun gerçek açılış günü... öğlene doğru eve geldim. ayşe heyecanlı... ablasına durmadan "ne zaman gidecez" diye sorup duruyormuş. giyindi.
ablası, ben, berra okula yola çıktık. bir ara sırtımda taşıdım gene... çanta daha şimdiden ağır... güya öğretmen birşey getirmemizi istemedi. berraya kalsa herşeyi çantaya koyacak. lazım olmayanları taşımaya gerek yok deyip zor vazgeçirdik. okul bahçesine annesiyle beraber girdi. annesinin elini sımsıkı kavramış ve ağlamaklı olmuş. annesi öğretmenine teslim etmiş. ilk ders sırasında bahçede bekledim. teneffüste, arkadaşlarıyla oynadı. ip çekiştirdiler iki grup olarak... koşuşturdular. bir ara kızın biri bütün kızları duvara dizdi. orda kulaktan kulağa mı oynadılar, yoksa konuştular mı, anlamadım. berra oyunlarda çok yırtık değil ama pısırık ta değil... alışacak yavaş yavaş... akşam son teneffüste gene okuldaydım. beden dersindeymişler. bahçedeydiler. zil çalınca herkes dışarı çıktı. bizimkiler içeri girdiler. sınıfa çıkıp aldığım gofreti verdim. arkadaşlarıyla paylaştı.
akşam annesi getirdi eve... gelir gelmez servise binmek istediğini söyledi. diğer çocuklardan özenmiş herhal... olmaz dedim. bozuldu. niye olmayacağını anlattım. onu üzdüğümü söyledi. kalbim kırıldı ama diye bana duygu sömürüsü yapıyor. beraber işyerime gideceğimizi, ablası okula gidince evde kiminle kalacağını sordum. cevap vermedi ama gidip annesi nezlinde kulis yapmış. illa servise binmek istiyor. akşam yemekte gene milleti kırdı geçirdi. mostralık laflara devam...
yemekten sonra ödev zamanı geldi. ödevi tamamlayıp bitirmek yerine yarım bırakıp kalkmak istiyor. mola vermek istiyor. bir türlü yoğunlaşamıyor. sanırım bugüne özel bir durum.. zira eve geldiğinden beri bir azar, ayar, afra tafra modunda... aynı ruh hali ödeve yoğunlaşmasına da engel oluyor sanırım. ama hadi hadi deyince bitirdi 10 dakikada... annesi bütün sene ödev yaptırma kavgasıyla geçeceğini mırıldanıp duruyor. bence yanılıyor. hiç sorun olmayacak ödev yapmak... ilk gün olur böyle...
mostralık laflar vol 1 - şimdi ayvayı yedik.
gece, soğuk sıcak oynadık. herksle sırayla... ablasıyla, annesiyle, benimle... oynamaya hala doymuyor. berraya kalsa sabaha kadar oynarız. şirineyi saklamaca işini abarttım. avizenin üzerine koydum. asla bulamayacaktı ama ablası lambayı söndürüp yakınca farketti. şimdi de telefonda oyun oynuyor. tam şu anda çoraplarını çıkarıp kahkaha atarak yüzüme fırlattı.
artık geceleri erken uyuması gerektiğini söylüyorum ama dinleyen kim? balkonda 3 kız oturmuşlar, çene çalıyorlar. gece saat 23 olmuş. uyuyan yok. gece anneesiyle "mırnaşık" uyumak istiyormuş. annesinin mırnaşık uyumadığını söylüyor.
ablası, ben, berra okula yola çıktık. bir ara sırtımda taşıdım gene... çanta daha şimdiden ağır... güya öğretmen birşey getirmemizi istemedi. berraya kalsa herşeyi çantaya koyacak. lazım olmayanları taşımaya gerek yok deyip zor vazgeçirdik. okul bahçesine annesiyle beraber girdi. annesinin elini sımsıkı kavramış ve ağlamaklı olmuş. annesi öğretmenine teslim etmiş. ilk ders sırasında bahçede bekledim. teneffüste, arkadaşlarıyla oynadı. ip çekiştirdiler iki grup olarak... koşuşturdular. bir ara kızın biri bütün kızları duvara dizdi. orda kulaktan kulağa mı oynadılar, yoksa konuştular mı, anlamadım. berra oyunlarda çok yırtık değil ama pısırık ta değil... alışacak yavaş yavaş... akşam son teneffüste gene okuldaydım. beden dersindeymişler. bahçedeydiler. zil çalınca herkes dışarı çıktı. bizimkiler içeri girdiler. sınıfa çıkıp aldığım gofreti verdim. arkadaşlarıyla paylaştı.
akşam annesi getirdi eve... gelir gelmez servise binmek istediğini söyledi. diğer çocuklardan özenmiş herhal... olmaz dedim. bozuldu. niye olmayacağını anlattım. onu üzdüğümü söyledi. kalbim kırıldı ama diye bana duygu sömürüsü yapıyor. beraber işyerime gideceğimizi, ablası okula gidince evde kiminle kalacağını sordum. cevap vermedi ama gidip annesi nezlinde kulis yapmış. illa servise binmek istiyor. akşam yemekte gene milleti kırdı geçirdi. mostralık laflara devam...
yemekten sonra ödev zamanı geldi. ödevi tamamlayıp bitirmek yerine yarım bırakıp kalkmak istiyor. mola vermek istiyor. bir türlü yoğunlaşamıyor. sanırım bugüne özel bir durum.. zira eve geldiğinden beri bir azar, ayar, afra tafra modunda... aynı ruh hali ödeve yoğunlaşmasına da engel oluyor sanırım. ama hadi hadi deyince bitirdi 10 dakikada... annesi bütün sene ödev yaptırma kavgasıyla geçeceğini mırıldanıp duruyor. bence yanılıyor. hiç sorun olmayacak ödev yapmak... ilk gün olur böyle...
mostralık laflar vol 1 - şimdi ayvayı yedik.
gece, soğuk sıcak oynadık. herksle sırayla... ablasıyla, annesiyle, benimle... oynamaya hala doymuyor. berraya kalsa sabaha kadar oynarız. şirineyi saklamaca işini abarttım. avizenin üzerine koydum. asla bulamayacaktı ama ablası lambayı söndürüp yakınca farketti. şimdi de telefonda oyun oynuyor. tam şu anda çoraplarını çıkarıp kahkaha atarak yüzüme fırlattı.
artık geceleri erken uyuması gerektiğini söylüyorum ama dinleyen kim? balkonda 3 kız oturmuşlar, çene çalıyorlar. gece saat 23 olmuş. uyuyan yok. gece anneesiyle "mırnaşık" uyumak istiyormuş. annesinin mırnaşık uyumadığını söylüyor.
17 Eylül 2017 Pazar
17 EYLÜL 2017 PAZAR
Sabah uyandığında gene bebek oldu. kucağıma tırmandı ve ınga, agu gibi sesler çıkarmaya başladı. bir de oyuncağının emziğini aldı ağzına (dün de almış) onu gören abisi de ınga diye bağırmaya başladı. abisi annesinin üstüne, berra da benim üstüme yattı. bebeklik edip duruyorlar. berra (birkaç aydır yaptığı gibi) gene mememe saldırdı. ben de annesinin memesini emmesini söyledim. gidip annesine saldırdı bu sefer... bebek gibi davranmaya devam ediyor bu arada... abisi ile ablasını uyandırmak daha doğrusu yataktan çıkarmak için uğraştı. kahvaltıda et kavurma vardı. biraz nazlı yedi. abisi, "dişim ağrıyor" diyerek berraya laf çarpıtıyor. (berranın beğenmediği yemek olunca dişi ağrımaya başlıyor ya..) berra ilk başta anlamadı ama sonra jeton düştü. abisine girişti.
öğleden sonra yeni açılan suryapı marka avm ye gittik. berra ilk defa yanındaki çantasını x-rayden geçirttirdi. nasıl kasılıyor. büyük insan muamelesi gördü ya... oradaki dekhatlon mağazasına hepimiz gibi ayşe de bayıldı. sonrası, sıradan ve sıkıcı avm gezisi... mağaza mağaza saçma sapan zaman israf etmek... herkesin meşrebine göre mağazaya girildi. berra için oyuncakçıya da girdik. kalpli sticker aldık. bu arada; ayşe sabah kahvaltısında az yemesinin cezası çkmeye başladı. öyle bir acıktı ki; dayanamıyor. eve döndük. evde hamburger yaptık. ful malzemeli.. yanında soğan halkası ve patates... ayşe açlıktan hamburgerlerin olmasını bekleyemeyip kuru kuruya ekmek dişlemeye başladı. o kadar acıkmış. ayşe için hemen bir tane hazırladık. 1,5 hamburgeri yedi.
öğleden sonra yeni açılan suryapı marka avm ye gittik. berra ilk defa yanındaki çantasını x-rayden geçirttirdi. nasıl kasılıyor. büyük insan muamelesi gördü ya... oradaki dekhatlon mağazasına hepimiz gibi ayşe de bayıldı. sonrası, sıradan ve sıkıcı avm gezisi... mağaza mağaza saçma sapan zaman israf etmek... herkesin meşrebine göre mağazaya girildi. berra için oyuncakçıya da girdik. kalpli sticker aldık. bu arada; ayşe sabah kahvaltısında az yemesinin cezası çkmeye başladı. öyle bir acıktı ki; dayanamıyor. eve döndük. evde hamburger yaptık. ful malzemeli.. yanında soğan halkası ve patates... ayşe açlıktan hamburgerlerin olmasını bekleyemeyip kuru kuruya ekmek dişlemeye başladı. o kadar acıkmış. ayşe için hemen bir tane hazırladık. 1,5 hamburgeri yedi.
16 Eylül 2017 Cumartesi
16 EYLÜL 2017 CUMARTESİ
gündüz evde olmadığım için berranın neler yaptığından habersizim. ama dün gidemediğimiz irem ablasına bugün gideceğimiz için çok heyecanlıymış. sabah uyanır uyanmaz irem ablalara gidecez di mi diye sormuş. akşam geldiğimde anında elinde zeynep bebekle (kuvet takımının bebeği) bebek moduyla "dayı gelmiş" dedi. ve zeynepi elime tutuşturup onun ağzından bebekçe konuşup (şımarıkça ve ince bir ses tonu) zeynepi benimle konuşturdu. yemekten sonra iremlere gittik. iremle ve bir başka arkadaşıyla bol bol oynadı. keyfi gayet yerinde... hatta resim boyuyorum, bitsin diyerek geceyarısından sonra yarım saat daha oturmamızı sağladı. dönüş yolunda benim ve abisinin omuzunda geldi ama apartman kapısında indirilip merdiven çıkması istenince yorgunum deyiverdi. ne yapıp yorulduysa... ama uyku gözlerinden akıyor. nitekim hemen uyudu.
15 Eylül 2017 Cuma
15 EYLÜL 2017 CUMA
Bugün okul yoktu. tüm gün ablasıyla evdeydi. ben geldiğimde bebekleriyle oynuyordu. sonra beni öğretmen yapıp bebeği bana getirdi. kendisi de annesi oldu. ben, bebeğe "bugün tatil. niye okula geldin" deyince de "amma gıcık öğretmen" dedi. epey bir zaman okulculuk oynadık. oyun sırasında dolma biberi yememesi konusu da gündeme geldi. (beslenme kutusunda vardı) yediğini iddia etti. (daha dün zorla yemişti.) ancak akşam yemeğinde gene yemedi. bunu yüzüne vurunca bozuldu ve inkar etti dediğini...
yemekten sonra okey oynadık maaile... ayşe annesine yardım etti. zar atmak en büyük takıntısı... bütün zarları o attı. zarları atarken sihir yapıyor. ellerini sihirbaz gibi sallayıp sallayıp atıyor zarı... oyunun sonlarına doğru, taş çalmaya başladı. (valla) taşları dizdik. eksik. bir baktık ki; ayşe sırıtıyor. taş çalmış ama 5 tane çalmadığı için yakalandı. akşam annesinden izin alıp telefonda ve tablette oyun oynadı ve sonra vakitlice yattı.
yemekten sonra okey oynadık maaile... ayşe annesine yardım etti. zar atmak en büyük takıntısı... bütün zarları o attı. zarları atarken sihir yapıyor. ellerini sihirbaz gibi sallayıp sallayıp atıyor zarı... oyunun sonlarına doğru, taş çalmaya başladı. (valla) taşları dizdik. eksik. bir baktık ki; ayşe sırıtıyor. taş çalmış ama 5 tane çalmadığı için yakalandı. akşam annesinden izin alıp telefonda ve tablette oyun oynadı ve sonra vakitlice yattı.
14 Eylül 2017 Perşembe
14 EYLÜL 2017 PERŞEMBE
Bu sabah berrayı daha erken salona getirdim. uykulu uykulu biraz mızırdandı. disneyi açtım. uğurböceğini seyretti. ama bitmesi biraz uzun sürdü ve 15 dakika kala yola çıkabildik. sırtıma aldım beraryı. yolun büyük kısmını öyle gittik. sınıfa girdiğimizde öğretmen sınıftaydı ve kendisinden sonra gelinmemesi için uyardı. berra sınıftayken ben bahçedeydim. arada, teneffüs harici dışarı çıkmışlar ama ben farketmedim. sonra teneffüse çıktılar. berranın arkadaşın ecrinin annesini aradılar. epey aradıktan sonra buldular ve ecrinin beslenme çantasındaki sigara böreklerini yediler. iştahsız berra kıtlıktan çıkmış gibi yedi. şaşkınlıktan dilimi yutacaktım. üzüm bile yedi. saat 12 de annesi de geldi. ayşe annesine gümüşçüler çarşısını tariif etti v küpe istedi. 3 ay önceden gidilip öğretmenine hediye alınmış ve kendine de birşeyler beğenilmiş. annesiyle beraber gittiler. dükkanı bile göstermiş annesine. kulağında küpelerle geldi. (acayip pahalı. verilen paraya içim acıdı) gündüz oyun hamuruyla oynadı evde. play doh'un çok kaliteli olduğundan, ne kadar çok uzadığından falan bahsediyor oynarken... bir de ben kulaklıkla birşeyler dinlerken durmadan beni rahatsız edip birşeyler söyleyip duruyor. ben de buna uyuz oluyorum. epeydir bu konuda bir çekişmemiz var. akşam oturup ödevini de yaptı. bugün verilen kitaplarını kapladılar. sonra tablette birşeyler seyretmeye başladı. son birkaç aydır tablette veya telefonda oyunlar, videolar epey zamanını alıyor. buna da kısıtlama getirsek iyi olacak. çocuğu iyi oyalıyor ama öşçüyü kaçırma riski var. hatta hemen şimdi yazmayı bırakıp berraya beraber oynamayı tklif edeyim.
Braber oyun oynama teklifimin üzerine atladı. "sen baba ol" dedi. oldum. berra da hasta çocuk oldu. ateşine baktım. şurup verdim. sonra ben at oldum. sırtımda gezdi epeyce. dizlerim zonklayana kadar. yorulunca yere serildim. üzerime çıkıp sırtımda yürüdü. bir sürü muziplik yaptı. sonra berra, ablası ve ben yastık savaşı ettik. eğlneceliydi. artık okullu olduğu için geceleri erken yatmaya alışması gerektiğini söylediğimde, uykuyu geciktirmek için bana sataşıp, beni ayartmak için elinden geleni yaptı. sonunda pes etti ama bir sürü kitap getirip hepsini okumam gerektiğini söyledi. bir tanesini okudum. uyumadı tabii... ama bir süre sonra yatak odasına gidip yattı.
Braber oyun oynama teklifimin üzerine atladı. "sen baba ol" dedi. oldum. berra da hasta çocuk oldu. ateşine baktım. şurup verdim. sonra ben at oldum. sırtımda gezdi epeyce. dizlerim zonklayana kadar. yorulunca yere serildim. üzerime çıkıp sırtımda yürüdü. bir sürü muziplik yaptı. sonra berra, ablası ve ben yastık savaşı ettik. eğlneceliydi. artık okullu olduğu için geceleri erken yatmaya alışması gerektiğini söylediğimde, uykuyu geciktirmek için bana sataşıp, beni ayartmak için elinden geleni yaptı. sonunda pes etti ama bir sürü kitap getirip hepsini okumam gerektiğini söyledi. bir tanesini okudum. uyumadı tabii... ama bir süre sonra yatak odasına gidip yattı.
13 Eylül 2017 Çarşamba
13 EYLÜL 2017 ÇARŞAMBA
Sabah
09.30 gibi uyandırdığımda, uykusunu da alamadığından olacak,
biraz huysuzlandı. Nutellalı ekmeğini bile arabada yedi. Ayşeyi
okula bıraktım. Ağlamaklı şekilde "bahçede bekle" dedi. Maalesef
duruşmaya yetişmek zorundayım. Bekleyemem dedim. Ama ikinci ders sırasında yetiştim. Çıkışta koridorda arkasındaydım. Aşağıda, gözleriyle bizden birini aramaya başladı. Ben de arkasından
dokunup sürpriz yaptım. Bu sefer yanında başka bir kız var.
okuldan çıkışta annesini de alıp cantıkçıya gittik. Eski
anaokulunun ordaki cantıkçıyı istedi. Dönüşte alışveriş
yaptık ve evde selma teyzesinin ona aldığı kırtasiyeleri açtı.
Ana ne heyecan... bir hevesle açtı bütün paketleri... hepsini
yerleştirdi. Sonra da ilk ev ödevi... onu yaptı hemen... ablası
günün nasıl geçtiğini sorunca “mis gibi geçti ama
hatırlamıyorum.”diye cevap verdi. Bugün de oyun hamuruyla
oynamamışlar. Ama düz çizgiler falan çizmişler.
öğleden sonra evde beyaz oyun hamurundan bir kardanadam yaptı ki, bu kadar olur. ben öylesini yapamam.
Ha, unutmadan... bebeklerini bize verirken (abisi ve ben) "dayısı" diyerek veriyor. ve aklımıza gelmmişken... teneffüste kovalanmaç oynamışlar ve ayşenin yaka akrtı düşmüş. aradık ama bulamadık.
öğleden sonra evde beyaz oyun hamurundan bir kardanadam yaptı ki, bu kadar olur. ben öylesini yapamam.
Ha, unutmadan... bebeklerini bize verirken (abisi ve ben) "dayısı" diyerek veriyor. ve aklımıza gelmmişken... teneffüste kovalanmaç oynamışlar ve ayşenin yaka akrtı düşmüş. aradık ama bulamadık.
12 EYLÜL 2017 SALI
Ablası
götürüp getirdi bugün... öğretmeni olmayacak bugün.. isterse
gitmeyebileceğini söyledik. Olmaz. Oyun hamuruyla oynamayı
kaçırırım dedi. Gitmiş. Ama oyun hamuruyla oyun olmamış. Yarın
olacakmış. Akşam evde TV seyrederken erkenden uyudu. Geceyarısına
doğru da uyandı.
11 EYLÜL 2017 PAZARTESİ
11
Eylül 2017 Pazartesi
okulun
ilk günü... ilk hafta sadece günde 2 saat... 10.00 ila 12.00
arası... üstelik serbest kıyafet ama okula gitmek istemedi ve
ağladı evde... gitmelisin deyip okula götürdük. Biz de bahçede
bekledik. Teneffüse bir kızla elele tutuşarak indi. Yanyana
oturdukları kız... ecrin... teneffüsü de beraber geçirdiler.
Sonra 2. ders veliler de sınıfa çağrıldı. Bizimki en ön sıraya
oturmuş. Öğretmeni de iyi bir adamcağıza benziyor.
2017 yılı başından okul açılışına kadar geçen zaman
05
şubat
Evdeki ilk günümüz pazar... ertesi gün okulun başlayacağı haberinden pek memnun olmadı. Gün içinde kendine oyun kurdu ve oynadı.
Evdeki ilk günümüz pazar... ertesi gün okulun başlayacağı haberinden pek memnun olmadı. Gün içinde kendine oyun kurdu ve oynadı.
06
şubat ilk gün okul iyi geçmiş. Tabii ki sabah kahvaltıya geç
kalma meselesi gene konuşuldu. Eve dönüşte yemekte “normal”
dedi laf arasında... şaşırdık ve ne dediğini kendisine de
söyledik. 5-6 kere normal diye tekrar etti. Normalde “hoymal”
derdi. Hala dili tam düzelmedi ama gün geçtikçe normalleşiyor.
Akşam evde kendi gelecek projeksiyonunu yaptı... büyüyecekmiş...
genç, anne, annanne, sonra babanne... sonra biraz duraksadı...
sonra da ölüm... işte hepsi bu... dedi... şaşırdım. Ölüm
fikrine alışmış olması yadırgatıcı gelse de türkiye gibi bir
ülkede normal... çocu doğduğundan beri hergün ölüm haberi
duyuyor, görüyor bir şekilde... akşam okuldan eve geldiğimizde
zili çaldı ve ev halkına seslendi. Evde kimse olmadığını
söyledim ama annesinin kokusunu aldığını söyledi. Ben hayır
dedim ama hakkaten de haklı çıktı. Annesi evdeydi.
7
şubat günü okulda öğretmenler toplantısı olduğundan günü
evde geçirdik. Kendine maske yaptı kağıttan... dili dönme
meselesinde iki örnek yaşandı. Bir çizgi filmde herkes aşık
oluyordu. Aşk kelimesini tam telaffuz edemedi. Aks gibi aşş gibi
Bir şey söylüyor. Ve çok zor diye itiraz ediyor. Bir de utangaç
cücenin adını ukangas diye telaffuz ediyor.
Ama
gün geçtikçe düzeliyor. Zaten utangacı söyleyemediğinin
kendisi de farkında 5-6 kere tekrar edip düzeltmeye çalıştı.
Zamanla düzelecek... zaten ukangas olarak başlayıp utangas yaptı
bile...
bugün
tavşan sesini merak etti. Youtubetan video açtıdı ve sesi
dinledi. Ben de ilk defa duydum.
Büyüyünce
saçlarını ablası gibi, “daglalı” istiyormuş.. üzgünüm
kızım.. sana kötü bir haberim var.. sen annen gibi pırasa
saçlısın.. ancak müdahale ile dalgalı olabilir saçların...
bana
benziyor.. Bir şey gördüğü veya duyduğu zaman hemen öğrenmek
istiyor. Mesela; çizgifilmde uçan karınca ve beyaz karınca diye
birşeyler duydu. Hemen bana googlelatıp beyaz karınca ve kanatlı
karınca resimleri açtırdı. Bu sayede öğrendik ki kanatlı beyaz
karınca yokmuş. Ya beyaz ya kanatlı... hemen ardından bu sefer de
kendiliğinden kanatlı örümcek olup olmayacağını merak etti..
öğrenme tutkusu yönünden bana çok benziyor... (iyi ki)...
sanırım, büyüdüğünde bazı konularda benim vardığım
sonuçlara kendisi de varacaktır.. bu konuda onu yönlendirmeyi
düşünmüyorum. Kendi kişisel yolculuğunu kendisi yapsın ama
toplum tarafından beyninin yıkanmasına da izin vermeyeceğim.
Akşam pazara gittik. Merdivenleri 4er 4er indi. Zaten bir süredir
basamakları 2şer ikişer hatta bazen üçer üçer çıkıyor.
Pazarda alışverişten sonra limon poşetini ve karnabahar poşetini
taşımayı üstlendi. Daha 50 metre gittik ki, karnabahar poşetinin
ağır olduğundan benim almamdan bahsetmeye başladı. Ben de,
üstlendiği işi bitirmek zorunda olduğu, sorumluluklarından
kaçamayacağı, bu işi bitirmek zorunda olduğunu nasihat/zılgıt
tarzı söyledim. Çok bozuldu. Bir süre sonra dinlensin diye, “ben
de yoruldum deyip mola vermeye niyetlendim. Bana fırça atarak mola
veremeyeceğimi, bunu benim söylediğimi kızgın bir şekilde
belirtti. Madem öye, işte böyle tavrı koyuyor herhalde... Molasız
devam ettik ama bir süre sonra mola teklifimi geri çevirmedi. Yol
boyunca da sızlanmaya devam etti ama taşıdı. “bu poşet taşımak
ta ne kadar zormuş” falan dedi. Ben de “ama poşet taşımazsak
evde yiyecek olmaz. Aç kalırız” dedim. O da, “çinliler
kalıyor zaten” dedi. Bunu da nerden çıkardın diye sorunca,
öğretmen cevabını verdi. Ve vardığımızda, annesnin kokusunu
alıyor musun diye sordum. Hayor dedi ama annesi eve gelmiş meğer..
gündüz yediği sarımsaklı yoğurtlu mantı kokusu diğer kokuları
bastırmış...
gün
içinde kağıttan yaptığı maskeyi akşam taktı ve bana gelip
“maskeyi yaz” dedi.
8
ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA
çok kısır bir gündü. Sabah okul, akşam ev... akşam evde bebekleriyle oyun kurdu. Bir sınıf... ve bütün çocukları kendisi seslendirdi. Şımarık ve bebeksi bir ses tonuyla seslendiriyor çocukları... sınıfta neler yaşanabilecekse, onları aynen canlandırıyor. Kendisi de öğretmen oluyor.
çok kısır bir gündü. Sabah okul, akşam ev... akşam evde bebekleriyle oyun kurdu. Bir sınıf... ve bütün çocukları kendisi seslendirdi. Şımarık ve bebeksi bir ses tonuyla seslendiriyor çocukları... sınıfta neler yaşanabilecekse, onları aynen canlandırıyor. Kendisi de öğretmen oluyor.
9
şubat 2017 perşembe
sabah
uykusunu alamadığını söyleyip biraz ağladı. Akşam eve
dönerken arabada, gelecekteki evinin nasıl olacağını anlattı.
15-20 odalı bir olacak saydığı odalara bakılırsa... dinlenme
odası, oyun odası, yatak odası, vs... bir de bu ev hayalini kağıda
yazmamı istedi. Sonraki zamanlarda okumak için istiyormuş.
Bilgisayara yazarsam da okuyabileceğini söyledim. Tamam o zaman
dedi. ayrıca, bana bizim ona komşu olup olmayacağımızı sordu.
Belki de komşu oluruz dedim. Bunun üzerine, “ben büyüyünce
babam olacak mısın” diye sordu. Tabii ki olacam dedim. Kaç
yaşına gelirse gelsin, hep babası olacağımı söyledim. Sonra da
benim babamın onun dedesi olduğunu, ben büyümüş olmama rağmen
gene de babam olduğunu falan anlattı. Öyleyse babannem de senin
annen oluyor dedi. Sonra da, annesinin iki tane annesi olduğunu ve
bunun nedenini sordu. Anlattım. Annesinin sahici annesinin annanesi
olduğunu öğrendi.
Ankarada
görüp beğendiği trol filmini nihayet bugün indirmeyi bitirdik.
Akşam onu seyretti. Akşam yemekte abisi ayşeye sataşıp durdu.
11
şubat 2017 cumartesi.
Geç
uyandı. Bugün misafir geleceği için annesi oyuncaklarını
kaldırmak itedi ayşe de çok bozuldu buna. Annesiyle kavga etti.
Annesi de ona bir sürü laf söyledi. Ayşeyle arka odada biraz
teselli etmek için oynadık. Uçurtma attık birbirimize.. ayşenin
neşesi yerine geldi ama benden de gülmemi istiyor. Biraz gülümse
baba diyor. Bir bilse... nitekim akşam eve geldiğimde kıyamet
koptu ve evi terkettim. Ben annesiyle bağrışınca ayşe ağlamaya
başladı. Abisi de onu arka odaya götürdü.
Kıyamet
kopmazdan evvel annesiyle oyuncak toplama konusunda dalaşması
komikti. Annesine o konu kapandı diyor. Misafirin yanına
çıkmayacağını falan söylemiş... tama ama sonra çıktım
diyor.
12
şubat 2017 pazar
Ayşeyui
yanıma getirdilr. Özlemişim, özlemiş. Biaz oynaştık.
Parmaklarıyla yüzüme, kaşlarımı oynatarak gülen yüz şaşkın
yüz kızgın yüz falan yaptı. Sonra aylardır istediği ve
seyhanlarda kampanya olan doktor setini htırlattı. Syhanlara gittik
ama kalmamış. Arattırdık. Dikkaldırımda varmış. Arabayla
dikkaldırıma gitiik. Aldık amvisi kalmış. Olsun, mavi de olur
dedi. Fönüşte benimle birlikte bananesine gelmedi. Eve gitmek
istedi. Herhalde benim de eve geleceğimi düşündü ama ben eve
dönmeyince ne düşündüğünü bilemiyorum. Bozulmuştur eminim.
Nitekim
saat 21.30 telefon edip “nerde kaldın, baba?” diye sordu. Yarın
okula onu görmeye geleceğimi ve onu çok sevdiğimi söyledim. Peki
babacığım dedi. Dün ve bugünün ayşe üzerindeki etkisini merak
ediyorum. Bugünün gelmesini 5 yıldan beri erteliyordum ama buraya
kadarmış...
17
şubat
pek
Bir şey olmadı bu sürede... annesiyle barışmamız hariç... ayşe
okula gidiyor, geliyor. Annesi bugün ona büyük bir et bebek aldı.
Geçen gün istemişti. Bir de mutfak diyemeyişi dikkatimi çekti.
“hutmak” gibi birşey diyor. (futtak ta olabilir) “o yüzden”
de değişik çıkıyor. Nasıl söylediğini yazabilmek için tekrar
söylemesini istedim. Doğru telaffuz etti. Ama sanırım, “o
züyden” gibi Bir şey söylüyordu. Aslında son zamanlarda takla
atmış heceler diline pelesenk oldu. Annesi “o sünden” dediğini
söyledi. Akşam misafirliğe gidecektik. Annesinin yeni aldığı
etbebeği de götürmek istedi. Hem de bebek arabasıyla birlikte...
ama taşıma işini bize havale etti. Kendisi, bebeğin şapkasını
taşıyacakmış. Üzerine düşeni yapmış. Bebek ve arabasını
ise biz taşıyacakmışız. Çakal...
telaffuz
hakkında... yapabilirsin, edebilirsin derken “bilirsin”lerin
hepsi “milirsin” olarak çıkıyor.
Annesi
dolaptan daha önceden sakladığı bir etbebeği buldu. Ayşe bunu
daha çok beğendi. Sarı uzun saçlı, yeşil gözlü, elbiseleri
pespembe... yenisinin pabucu dama atıldı. Herhalde iade edip yerine
başka oyuncak alacağız.
Birkaç
gündür dünyanın yuvarlaklığına takıldı. Bakınca düz
görünmesi kafasını karıştırıyor. Dünya yuvarlaksa nasıl
üstünde gidebiliyoruz diyor. Dilim döndüğünce dünyanın çok
ama çok büyük olduğunu ve bu yüzden yuvarlaklığını
anlayamadığımız anlattım. Hatta dünya küresi üzerinde bursa
ankara arası mesafeyi kürdanı kırıp ne kadar kısa olduğunu
gösterdim. Aslında kaç saat sürdüğünü ama küre üzerinde ne
kadar kısa olduğunu gösterdim.
Akşam
spagetti yedik. Dili dönmüyor. Stabetti diyor. Ketçap ta
diyemiyor. Teptap... ama ikisi de zor kelimeler...
19
şubat
ablasını
adapazarına yolcu etmeden önce avm'de zaman geçirdik biraz...
kendine siyah tişört ve pembe çanta aldı. Pembe çantaya verdiğim
paraya acıdım... bu kadar uyduruk birşeye bu kadar para ancak
ayşenin hatırı için verilir.
20
şubat
akşam
okuldan aldığımda yağmur yağıyordu. Şemsiyenin altına girmek
istemedi. Yağmuru seviyormuş. Daha önce de söylemişti bunu. Bir
süre kapşonunu da açıp yağmur altında kollarını açıp
dolandı. Hakkaten yağmuru seviyor.
22
şubat
akşam
okuldan aldıktan sonra ipek ve elif kardeşlerle elele tutuşarak
yürüdüler kaldırımda. Yolu kapattılar ve çok eğlendiler.
23
şubat
sabah
zor ve geç uyandı. İstisnai bir durum. Arabayı yanaştırırken
okula girmek üzere olan ipekle elifi gördük. Onlara yetişmeye
niyetlendik ama okula girmeden yetişemedik. Okulun bahçesinde
yetiştik. Ayşe çok bozuldu ve bahçede ipekle elifin bütün
gayretlerine rağmen somurttu durdu. Hatta ağladı bile...
yetişememişiz. Akşam hamamlıkızığa su doldurmaya gittik. Küçük
şişeleri o doldurdu. Sonra da 2 tane 5 litrelik şişeyi arabadan
apartman kapısına kadar taşıdı. Resmen 10 kiloyu taşıyor. Vay
be...
elifle ipek olayını bloga yazacam dedim. Ama bu hiç komıik değil ki, yazma dedi. Sabah yaptığından sonradan kendisi de mahçup oldu. Yazmamı istemiyor ama yazma dediğimi yazmamı söyledi. Şu anda söylediğimi yaz diye direktif veriyor.
elifle ipek olayını bloga yazacam dedim. Ama bu hiç komıik değil ki, yazma dedi. Sabah yaptığından sonradan kendisi de mahçup oldu. Yazmamı istemiyor ama yazma dediğimi yazmamı söyledi. Şu anda söylediğimi yaz diye direktif veriyor.
24
şubat
bu
akşam babannesine gittik akşamleyin. Gece onları umreye
gönderecez. Yemekte palamut vardı. Ayşe epeydir sormasını
beklediğim ama sormayıp beni şaşırttığı soruyu nihayet sordu.
“balıklara yazık değil mi? Yediğimiz hayvanlarla ilgili bu
soruyu sormasını bekliyordum. Tabii ki tatmin edici bir cevap
veremedim. Dinsel bir cevap vermek te istemedim. Ama bizim de
birşeyler yememiz lazım. Yoksa aç kalırız falan dedim. Meyve
sebze yeriz dedi. Onlar da canlı, onlara yazık değil mi dedim.
Konu orda kapandı. Aklından neler geçti. Meseleyi zihninde nasıl
halletti, halletti mi, bilmiyorum.
25
şubat
sabah
uyanmadı. Tatil günü ama eskişehire gidecez. Yanına gidip
oynaşarak uyandırdım. Sabah kahvaltıda patats kızartması
istedi. (son zamanlarda böyle bir alışkanlığımız var) sonra
yola çıktık. Yolda biraz uyudu. Hasretle umay ile hümayı
bekliyor. Onlarla oynayacağı oyunların hayalini kuruyor. Özellikle
umayla çok güzel oynuyor.
“O sünden” kendini kaptırdığında aynen böyle dedi. Annesinin, annanesine sürpriz yapma planını ayşe hiç belli etmedi. Bebekliğinden beri yalan söylemeyi başarabiliyor artist soyu... ama esra teyzesinin telefonda ağzından kaçırmasıyla annanesi annenin aslında eskişehirde akrabalarıyla günde olduğunu ve sürpriz yapma peşinde olduğumuzu anladı. Hem annesine hem ayşeye sitem etti bol bol...
“O sünden” kendini kaptırdığında aynen böyle dedi. Annesinin, annanesine sürpriz yapma planını ayşe hiç belli etmedi. Bebekliğinden beri yalan söylemeyi başarabiliyor artist soyu... ama esra teyzesinin telefonda ağzından kaçırmasıyla annanesi annenin aslında eskişehirde akrabalarıyla günde olduğunu ve sürpriz yapma peşinde olduğumuzu anladı. Hem annesine hem ayşeye sitem etti bol bol...
akşam
unayla hüma geldi. Ama bu sefer geçen seferki kadar çok
oynamadılar. Surata pasta yapıştırma oyuncağı vardı. Hem kendi
suratlarına hem bizim suratlarımıza traş köpüğü
yapıştırdılar.
26
şubat pazar
bugün
çocuklar bol bol oyun oynadılar. Kapının önünde arabayı
yıkayacaktım. Ellerine sünger ve deterjanlı su dolu kova verdim.
Saatlerce araba yıkadılar, tabiib, kendileri de sırıksıklam
oldu. Eğlendiler. Akşama doğru annesiyle birlikte bursaya
döndüler.
27
şubat pazartesi
ayşe,
okulda bu haftanın çocuğu... eskişehire gitmeden yazıcıdan
çıkarttığım resimleri bir panoya yapıştırarak aile sunumu
hazırlamışlar. Ayşe de okulda ailesini tanıtmış. Ama her
zamanki gibi ketum.. neler olduğunu anlatmıyor.
28
şubat.
Sabah
okula bıraktım. Akşam okula geç kaldım. 20 dakika kadar... geç
kaldığım için kızımdan özür diledim. Beni affetmesini
istedim. “birşey değil” dedi. Önemli değil demek istiyor ama
henüz bu tarz kelimeleri yerinde kullanamıyor. Mesela; “keşke”
yi de sık sık “iyi ki” yerine kullanıyor.
Aklıma
gelmişken yazayım. Ayşe discovery kanalda yemek fabrikası
belgeselini çok seviyor. Bu akşam da şeker nasıl yapılıyor diye
merak etti. Pazarda poşet taşıma huyu peydah oldu ama önce poşet
hafif mi diye kontrol ediyor. Hafifse taşıyor. Tabii bir süre
taşıdıktan sonra bana vermek istiyor. Ben de her seferinde
üstlendiği işi tamamlamadan bırakmamasını söylüyorum. Sanırım
bu işlemelerim yavaş yavaş işe yarıyor. Bu akşam poşeti hemen
benden geri alıp taşımaya devam etti.
Eskişehirde
bizim hiç seyretmediğimiz planet çocuk kanalında türkçe masha
ve kocaayı çizgifilmini keşfettiki, umay sayesinde... rusça
bölümlerini ezberlemiştik. İyi oldu. Belgesel kanalında flüt
yapımı gösteriliyordu. “baba, lülüt mü yapıyorlar” diye
sordu. Sonra flüt diye düzeltti ama çok güldük. Hala “nasıl
yapılır” belgeselini seyrediyoruz. Bisiklet tekerleği yapımı
konusunda fikir yürütüp eleştiri yapıyor bacaksız...
akşam
yemeğinde, yemeği bitirme yarışı yaptı. Abisi yarış lafını
duymasıyla tabağı kafasına dikip bitirmesi bir oldu. Ayşe
itiraz etti. “ama bu haskıssız”...
haksızlık demeye dili dönmüyor. Uğraştı ama gene de olmadı.
Yarın
bazı hayvanları anlatacak... ve o hayvanların oyuncaklarını da
götürecek... biz de tahta puzzle kelebek iel balığı götürmesini
ve onları anlatmasını tavsiye ettik. İtiraz etti. Ama kimse böyle
yapmadı diye... biz de “ne güzel işte... herkesten farklı
olacaksın. Kimsenin yapmadığını yapacaksın. Farklı olmak çok
güzel” dedik. Biraz yadırgadı ve benimsemedi ama allem ettik,
kallem ettik, dediğimizi kabul ettirdik.
2
mart perşembe
dün
pek Bir şey olmadı. Rutin bi gün.. bugün ise akşam burhaniyeden
eve geldiğimde kapıyı çaldım ama kapıyı açan yok. Buna
karşılık içerden kıkırdama ve cilveleşme sesleri geliyor. Eve
girdim ki, ayşe, annesini yatağa yatırmış, burnundaki sümükleri
sümkürerek annesini sümüklemekle tehdit ediyor. Yatakta boğuşup
duruyorlar. Ayşe beni de yatağa attı. Beni de sümükle tehdit
etmeye başladı. Kahkaha, eğlence gırla gidiyor. Peçeteyle
sümüklerini sildik. Bu sefer de gıdıklamaya başladı. Annesini
yarım saat falan yatakta hapsetmiş. Annesi çişim geldi diyor.
Altına yap deyip üstüne çıkıyor. İkimizi de üstüste yatırıp
üstümüze çıktı. Epey zaman yatakta oynaştık. Sonra yemekte
abisi için bir laf etti. Biz duymadık ama annesi çok güldü.
Söylemediler de bize... abisi “yemekten sonra seni sorguya
çekecem” deyince pek korktu. Ellerini yıkamaya annesiyle gitti.
Ama gene de abisine yakalanmaktan kurtulamadı. Ayşeyi ben
kurtardım. Abisinin kızacağı bir lafmış...
akşam
bir süt dişini daha çekti annesi ama ilk süt dişini kendi
elleriyle tutup çekmişken, sonrakileri çekmek sıkıntı oldu.
Ağlayıp zırlıyor. İlk dişinde diş perisinin kutya abisi
olduğunu anlamıştı. Bu sefer diş perisi rolünü benim
üstleneceğimi ve ne istediğini sordum. Pasta dedi. Halbuki daha 2
gün önce çilekli pasta istemişti ve almıştım. Gene pasta...
3
mart cuma
hatfanın
çocuğu olmasının son günü bugün... sepette lolipop şeker
hediyemizi götürdük okula... öğretmeni bayıldı. Kitap
hediyelerimizi de götürdük. Ayşe okulda neler olduğunu
anlatmakta her zamanki gibi ketum.. akşam almaya gittiğimde annesi
de okuldaydı. Toplantı varmış. Ayşe arabayla gelmediğime
bozuldu. Arabayı servise bıraktığımı, hem böylelikle kurabiye
aldığı markete uğrayabileceğimizi (geçenlerde kurabiye istemiş
ancak markete uğrayamamıştık. Bunu hatırlattım.) söyledim. Ama
araba daha önemli dedi. Ve yolda bana surat edip somurttu. Hatta
annesine falan beni şikayet etti. Markette de dil çıkarmaya,
somurtmaya devam etti. Ben de bana somurtan ve kızan bir çocuğa
pasta almayacağımı, aldığım pastayı iade edeceğimi söyledim.
Artık aldık, geri veremezsin dedi. Veririm deyince, çok ta
umurumdaydı” cevabını aldım. Böyle söylüyor ama içten içe
pastayı geri veririm diye de korkuyor ama kuyruğu da dik tutuyor ve
bana surat etmeye ve umursamaz görünmeye devam ediyor. Gene de
marketin servisiyle eve geldi ve yürümekten kurtuldu. Akşam
yemeğinde abisinin sınav endişesi (zaten tavanda) sofrada probleme
yol açtı. Abisi yüksek sesle herkese ve herşeye atar yapıyor.
Annesi sessizce durmayı doğru buluyor ama ben müdahale edip
abisine moral ve akıl vermeye çalıştım. Annsi beni susturmak
isteyince, ona da karışma diyerek engel oldum. Abisi bir yandan,
ben bir yandan... yüksek sees ayşe tarafından kavga gibi algılandı
ve ağlamaya başladı. Neyse; kısa ürede sorunu aştık. Ayşenin
bana kızgınlığı bitti bu arada...
4
mart cumartesi
sabah
yatakta ayşe ben annesi yatarken abisi de geldi ve ayşeyle epey bi
dalaştı. Sonra ayşeyle salondayken, televizyonda pumpkin'in kabak
demek olduğunu duydu ve şu meşhur portakal videoları aklına
geldi. Ve portakalın ingilizcesini bana sordu. Ben de “orange”
dedim. “hayır, turuncuyu sormadım. Portakalı sordum” dedi.
İkisinin aynı kelime olduğunu ve portakal turuncu olduğu için
portakala turuncu adının verildiğini söyledim. Şaşırdı ve
kabullenmedi. “Öyleyse, limona niye yellow dememişler” diye
akıl bile yürüttü. Her dilde benzer durumlar olduğunu söyledim
ve “yüz” kelimesinin 3 değişik anlamını anlattım. Çok
şaşırdı ve hayır, böyle Bir şey yok diyerek gerçeği inkar
etti ama anlamadığından değil, anladı ve eşanlamlılığı
farketti ama tartışmadan mağlup çıkmayı hazmedemediği için,
yüz'ün tek anlamı olduğunu iddia ediyor.
Kahvaltıda
da annesine karşı 10 yaşında olduğunu iddia ediyor. Sebep,
dişlerinin çıkması... 10 yaşında çıkarmış... bu kız çok
fena... nuh dediğine peygamber demiyor. Çok inatçı çok...
bir
de hergelelik huyu peydah oldu. Ben kahvaltıya oturmadım diyet
yapıyorum diye... böreği ağzına atıp “bak baba, nasıl
yiyorum” diye nispet yapıyor, sırıtarak... ardından da evin
içinde jogging yapıyor.
05
mart pazar... sabah ayşeye uzun süredir istediği evi aldım. Bir
de ilaveten tren istasyonu aldım. Gözlerini kapattırıp sürpriz
yaptım. Bayıldı ama ne sarılma, ne teşekkür... bütün gün
abisi ile bu oyuncakla oynadı. Abisi de bayıldı.
07
mart 2017 salı
akşam
okuldan aldıktan sonra pazara girdik. Pazarın girişinde küçük
pembe saksılar gördü ve bayıldı. Saksıya ekecek birşeyimiz yok
ki dedim. Pazarda saksı çiçekleriyle falan ilgilendi pazarda...
sonra çilek fidesi gördük. Gönlü olsun diye 1 tane aldık.
Bahaneyle vuyol kelimesini de öğrendi. Çıkışta saksıcıya şaka
yollu takıldım. Pembe saksı koyup benim pembe delisi kızımı
başıma sardınız falan dedim. Sonra da ayşeye, saksı seçmesini
söyledim. Toz pembe saksıların arasından seçeceğini sanırken,
mor bir saksı beğenmez mi? Ofsayta düşürdü beni.. satıcı da
pis pis güldü. Kızm da ben mor da seviyorum dedi. Anladım ki;
çocuğa güven olmaz :) akşam evde saksıya çileği ayşeye
diktirdim. Cansuyunu da vedirdim. Artık çileğin sorumluluğu
ayşede...
abisinin
okulunda vaktin nasıl geçtiğini anlamadım ve ayşeye 20 dakika
falan geç kaldım. Taksi tutmak zorunda kaldım. Kapıda son çocuk
olarak beni bekliyordu. Beni affetmesini ve geç kaldığım için ne
ceza vereceğini sordum. “Hiçbirşey” dedi. Yufka yürekli kızım
benim :)
dün
bana beton ne diye sormuştu. Dilim döndüğünce anlatmıştım.
Bugün ise şans eseri okulun yukarısında beton dökülüyordu.
İnşaat sahasına girip çimento dökülmesini seyrettik. Sonra
kamyonun tamburunda kum (zaten bu mevzu inşaat sahasındaki kum
nedir merakından doğdu) çimento su karışımdan yaş beton
yapılmasını, bunun dökülmesini ve sertleşmiş halini gösterdim.
Arabasız
geldiğim için yürüyerek dönmek zorunda kaldık. Tabii yürümyi
sevmek mevzusunda münakaşa yaşadık. Ben “ailede herkes yürümeyi
sever ve yürür” dedim. O ise yürümez dedi. Okuldan seyhanlara
kadar yüksek sesle ve şakalaşarak, “yü-rür-ler”
yü-rü-mez-ler” takışması yaşadık. En sonunda “yü-rü-mek-
i-yi- de-ğil” dedi ve bu konu kapanmıştır diye ekledi. Gene de
son sözü ben söyleyeyim. Yürümek iyidir dedim. İ-yi-de-ğil-dir.
Bu konu kapandı dedim. Kimse artık konuşmasının diyerek son
sözün mutlaka kendisine ait olacağının üstüne basarak konuyu
kapattı. Bankamatikten tüm aşamalarını kendi yaparak para çekme
olayını da bana bırakmadı. Ben de son zamanlarda alışverişlerde
aldığımız ürün v parayı ayşeye verip kasa işini de ona
yaptırmaya başladım. Yavaş yavaş alışıyor. Eve
yaklaştığımızda Bir şey konuşuyorduk. (unuttum ne olduğunu)
bunu bloga yazarım dedim. Okumayı öğrenince sen de benim
yazdıklarımı okursun diye ekledim. Hatta yazmayı öğrendiğinde
artık ben yazmam, sen yazarsın diye de ekledim. Cevabı
yapıştırdı... “ben de senin saçmalıklarını yazarım”
anladım ne kastettiğini... ilginçliklerini demek istiyor.
(inşallah)
kumbarasındaki
parasını büyüyünce harcamak istiyormuş. Tutumlu eşşek.
Sevdiği ve istediği barbi yumurtalar tam da kumbarasındaki para
kadardı. İsterse onu alabileceğini söyledim. Cevap bu...
dün
de çam ağacındaki reçineyi merak etmişti. Bugün de aynı bahsi
devam ettirdi. Yenir mi diye sordu. Bala benziyor dedi. Herşeyi
merak ediyor.
Dün
okula giderken elimi tutmasına izin vermemiştim. Hasta olduğumu ve
ellerimde mikroplar olduğunu anlatmıştım. Tabii, arkası geldi,
mikrop, hastalık ve vücuttaki askerler ve mikroplarla savaş
mevzusu da anlatıldı kendisine... bugün ise ellerimi kolonya ile
dezenfekte edip mikropları öldürdüğümü ve elimi tutabileceğimi
söyledim. Bu yaşında dezenfekte kavramını da öğrendi. Babası
gibi öğrenme manyağı bu kız... bilgiyi sünger gibi emiyor ve
dahasını talep ediyor. Gece, istediği niloya resmini print ettirdi
ve boyadı.
8
mart 2017 çarşamba
Makarnayı
Sossuz yemek istiyor. Makarnanın sosu olmaz diyor. Gönülsüz de
olsa kıymalı makarna yedirdik.
Bugün
çok ilginç bir laf etti. Büyümek istemiyorum sadece genç olmak
istiyorum dedi. Neyi kastetti acaba...
sabah
annesi okula bırakmıştı. Akşam ie abisi aldı. Sabah arabayla
gitmiş olmasına rağmen yürüyerek gittiğini iddia ediyor. Yalan
söylediği gibi annesini de çaktırmaması için fişfikliyor.
9
mart 2017 perşembe
okuldan
erken aldım. Film seyrediyorlardı. Sınıfın çocuklarıyla
dalaştım biraz... epey eğlendik.
akşam
okuldan aldığımda eve gitmeden ben dışarda epey oyalandım.
Meğer ayşenin kakası varmış ama bana hiçbirşey söylemedi. Eve
girince koşturarak tuvalete koştu.
okumayı
öğrenmek?
10
mart 2017 cuma
artık,
berra adının kullanılmasını istiyor. Ayşe demeyecekmişiz.
Berra diyecekmişiz.
11
mart 2017 cumartesi
bugün
ailecek cağ kebabı yedik. Ayşe beğendi ve tahminlerimizden fazla
yedi. Yemekte gene kuzu mevzusu açıldı. Konuyu hemen kapattım.
Çünkü ayşe, “balıklara yazık değil mi” falan demeye
başladı. Kendi kafasında, vejeteryan olmanın altyapısını
oluşturmuş bile... geçenlerde bu konuda benle epey tartıştı.
Ayşenin argümanlarına verecek cevabım yok. Çocuk, “sadece
havuç, meyve, fasülye yiyelim” diyor.
12
mart 2017 pazar
bugün
abisinin üniversite sınav günü... erkenden kalktık. Abisini
sınavın yapılacağı binaya yollayınca, hemen” oda artık benim
mi oldu” diye sordu. Ablasından sonra abisi de gidince odayı
sahiplenip kafasına göre döşemek niyetinde...Sınav sonrası
adapazarına gittik. Ablasını görmekten gayet mutlu oldu.
Kazımpaşada köfte yedik. Karnım şişti. Göbeğime bakıp çocuk
var içerde, kaç aylık falan diye dalgasını geçti.
13
mart 2017 pazartesi
akşam
yemekten sonra, tekerlekli 2 tane legoyu alıp üzerlerine basarak
onları patene dönüştürdü. Bunu da yaz baba diyor. Zaten geçen
günlerde paten istemişti. Hem de annesi vasıtasıyla... ona
istettirdi. Almayacağımı söylemiştim. Berra da patenini kendi
üretti.
14
mart 2017 salı
sabah
okula giderken mevsimleri sordu. Anlattım. 4 tane mevsim olmasını
pek az buldu. akşam almaya gittiğimde yağmur yağıyordu. Yağmuru
çok seviyor. Yağmurda yürümeyi de çok seviyor. Arabayla gelmeme
bozuldu. Şemsiyeyle gelmemi tercih edermiş. Bir dahaki sefere
şemsiyeyle gelecekmişim. Yürüyecekmişiz. Başka zaman arabayla
gelmeyip yürüyünce kızıp söylenen çocuğun dediğine bak.
Yağmur aşkı, yürümeye bile razı ediyor. Akşam evde tekerlekli
legoları gene patene dönüştürdü. Evde böyle geziyor ve
patenler için alıştırma yaptığını söylüyor.
15
mart 2017 çarşamba
akşam
okuldan alırken şemsiyeyle gittim. Çok hoşuna gitti. Bir sürü
barbi bebeği olduğunu ama hiç erkek bebeği olmadığını
söyledi. “ken” istiyor.
16
mart 2017 perşembe
kumbarasındaki
paralarla oyuncak almaya karar verdik. Erkek erbek alacaz. Epey para
birikmiş. Akşam ablası geldi.
17
mart 2017 cuma
bu
sabah okulun kapısında gözleri sulandı. Okula gitmek
istemiyormuş. Sebep te söylemiyor. Ablasıyla kalmak istiyor
herhalde... eve geri döndük. Bütün günü evde geçirdik. Okulda
bugün sürpriz günüymüş. Onu kaçırdı. Üstelik evde de canı
sıkıldı. Ama hava soğuk. Dışarı çıkamadık.
18
mart 2017 cumartesi
arabistandan
dönen babannesiyle dedesini ziyarete gittik. Pek özlemiş. Sarıldı.
Eve dönüşte de pek bir mutlu... yolda geri geri yürüyor.
Hopluyor, zıplıyor. Montunu da çıkarmak istedi izin vermedik.
Akşam ben pizza yaparken pizza malzemelerini koymak istedi. Bir
pizzanın malzemelerini ayşe serpti. Pişmesini de büyük bir
sabırsızlıkla bekledi. Afiyetle yedik.
19
mart 2017 pazar
sabah
ağlayarak uyandı. Yatakta saçı sıkışmış. Salona ilk o geldi.
Karlar ülkesini seyretmek istedi. Sonra ablasını terminale götürmk
için yola çıktık. Önce kitap fuarına uğradık. Kendine 2 tane
rozet aldı. Bir de resim çizme kitabı aldık. Fuarın kapısındaki
“hoşgeldiniz-welcome” yazısını tanıdı. Ona aldığım tren
istasyonu oyuncağında ayni kelimelerin olduğu bir tabela var.
hemen tanıdı yazıyı... Ardından anatoliada zaman geçirdik. Bir
mağazada kendine pembe yumoş hırka beğenmiş, Dedesinin verdiği
parayla satın aldı. Giyince büyük genç kız gibi oldu. Bir de
saç bandı... beyaz, çiçekli Bir şey.. takmaya çalıştı. Güzel
takamadı. Güzel olmadığını söyleyince “saçım böyle”
diye şarladı ve suçu saçına attı. Sonra annesi düzeltti. Bir
de şelale mevzusu var. su birikintilerine şelale demeye başladı.
Şelale akar dedik. Akmayanı da var dedi. Sonra, şelalenin ne
olduğunu anlattık. Bildiği yanlış çıkınca çok bozuldu. Kızdı
hatta biraz zırladı.
20
MART 2017 PAZARTESİ
akşam
okula gittiğimde bahçede oynuyorlardı. Saklambaç oynamayı
öğrenmiş nihayet... sobelemeyi bilmiyordu. Artık biliyor. Ben
onları beklerken, sınıftan 3 kız bir olup, benle alay edip
eğlendi, bacaksızlar... eve dönerken ayşe artık akşamları hava
güzel olursa arabayla değil bisikletiyle gelmemi istedi. Akşam
evde babannelerinin gelmesini bekliyormuş. Onlar gelmeyince telefon
etti. Yarın gelmelerini istedi. Yemekte gene abisiyle didişti. Son
zamanlarda hep oluyor. Abisi çocukla çocuk oluyor. pek idare
etmiyor ki ayşeyi...
birkaç
sabahtır olanları da yazayım. Okulun bahçe kapısı ve yabancı
müzik.
21
Mart 2017 salı
akşam
okul çıkışı kum kanallarından kum kaydırmaca oynadı. Kimsenin
oynamadığı oyun ayşe sayesinde popüler oldu. Bir sürü çocuk
oynamaya başladı. Bu sırada, farkettim ki; ayşe, okulda epey
popüler bir çocuk...
22
mart 207 çarşamba
akşam
bisikletiyle gittim okula.. biraz bisiklet bindi bahçede...
arkadaşlarını da bindirdi. Biz okulda yaklaşık 1 saat zaman
geçirirken eve hırsız girmiş. Sonradan farkettik. Eve polis falan
geldi. Ayşe, “benim paramı çalamazlar” falan diyor. Hakkaten
de çalmamışlar. Annesinin parası ve altınını çalmışlar.
23
mart 2017 perşembe
sabah
okula gider gitmez, hemen öğretmene dünkü olayları anlatmış.
Zaten arabada da anlatacağını bana söylemişti ama bu kadar hızlı
söyleyeceğini tahmin etmemiştik. Akşam gene parkta biraz oynadı
ama kalabalıktan sıkıldı. Çabuk ayrıldık. Arabayı
parkettikten sonra arabanın tozuna parmağıyla adını yazdı. Bir
de bayrak çizdi ama ters... hem de epey ters. Önce yıldızı
çiziyor. Sonra ters tarafa ters bakan hilal çiziyor. Eve
girdiğimizde abisi, annesinin evde olduğunu söyleyip ayşeyi
kandırdı. Banyoda, balkonda, yatağın altında falan çocuğu
oradan oraya koşturdu. Abisinin ayşeyi kandırdığına ikna ettim
ama abisinin dediği yere bakmamak için kendini zor tuttu.
Babannesi
geldi. Onu bırakmak istemedi. Yarın akşam okul çıkışı
babanneye gitmemeye karar verdik te ancak ikna edebildik berrayı...
Akşam yemeğine davetliydik. Pembe prenses elbisesinin altına
lacivert külotlu çorap giydi. Yakışmıyor, uyumsuz falan
dediğimizde, “ben öyle beğendim” ve “ama görünmüyor ki”
argümanlarıyla bildiğini okudu gene.. gittiğimiz evde,
oyalanacağı Bir şey yoktu. Sıkıldı biraz... resim çizdi. Seçil
teyzesi, ona güzel bir kumbara ve anahtarlık hediye etti.
24
mart 2017 cuma
akşam
okul çıkışı parkta “kum trafiği” oynadılar. Kum
kanallarından kum dökmeye bu ismi verdiler çocuklar... zor
ayrılıyoruz okuldan... parkı bırakmak istemiyorlar. Babanneye
gittik. Berra orda kaldı. Amcasıyla boğuşmuş biraz... amcasıyla
boğuşmayı seviyor. Sonra gece hep beraber geri geldiler.
Babannesiyle tren falan yaptı legolardan...
25
mart 2017 cumartesi
sabah
ağlayınca odaya gittim. Abisi, annesi ve berra hep beraber
yatıyorlar ve abisi -gene- berrayı kandırıp, kızdırıp
ağlatmış.
Berranın kulağının birinde çocuk küpesi, diğerinde annesinin küpesi var. komik bir görüntü. Uyumsuz ve yakışmıyor. Bunu berraya söylediğimizde, cevabı her zamanki standart cevap oldu. “Ama ben böyle beğendim” bu sefer bu sözünün üzerine gittim. Uyumlu olmaktan, yakışmaktan bahsettim. Cevap veremeyince ve aslında söylediğimizin haklılık payı olduğunu için için bildiği için ama kabullenemediği ve yenildiğini de bildiği için ama pes etmeye de niyeti olmadığından, hırçınlaştı ve “benim küpem kayboldu. Başka yok” diye ağlayarak hırçın tavırlar sergilemeye başladı. Kahvaltıda gene abisi berrayı kızdırdı. Sonra da abisiyle beraber ev legosuyla oynadılar.
Berranın kulağının birinde çocuk küpesi, diğerinde annesinin küpesi var. komik bir görüntü. Uyumsuz ve yakışmıyor. Bunu berraya söylediğimizde, cevabı her zamanki standart cevap oldu. “Ama ben böyle beğendim” bu sefer bu sözünün üzerine gittim. Uyumlu olmaktan, yakışmaktan bahsettim. Cevap veremeyince ve aslında söylediğimizin haklılık payı olduğunu için için bildiği için ama kabullenemediği ve yenildiğini de bildiği için ama pes etmeye de niyeti olmadığından, hırçınlaştı ve “benim küpem kayboldu. Başka yok” diye ağlayarak hırçın tavırlar sergilemeye başladı. Kahvaltıda gene abisi berrayı kızdırdı. Sonra da abisiyle beraber ev legosuyla oynadılar.
Öğleden
sonra bisikletle parka gittik. Ama önce pompa satın aldık.
Dükkanda oyun hamuru ve aparatları da gördük. Almaya söz verdim.
Parkta pek bisikletle gezmedi. Biraz kaydırak, biraz salıncak...
hala en alttaki kaydıraktan kayıyor. Üstteki kaydıraklara çıkmayı
maçası yemiyor. Parktan sonra dedesiyle birlikte korusuya su
doldurmaya gittik. Neredeyse bürün şişeleri berra doldurdu.
Tabii, hortum boşta kaldığında ucunu ortalığa doğru tutup beni
ıslattı bol bol başlangıçta ama sonra öğrendi.akşam misafir
geleceği için oyuncaklarını kaldırmamız gerekti. Bu duruma çok
bozuldu. Uğraştı didindi. Minimum seviyede de olsa oyuncak çıkardı
gene...
26
mart 2017 pazar
Mutfak
kelimesini ancak yavaş hecelerse söyleyebiliyor. Onu da zorla ve
nadiren... Futtak demeye başladı bugün... mesela; o yüzden
kelimesi kendini kaptırmadığında normal ama kendini kaptırdığında
“o sünden”
akşamüzeri draje paketinden bir tane şeker yedim. Meğer sonuncuymuş. Yenisini almaya söz verdik.
akşamüzeri draje paketinden bir tane şeker yedim. Meğer sonuncuymuş. Yenisini almaya söz verdik.
27
mart 2017 pazartesi
sabah
okula giderken yağmur yağıyordu. Şemsiyesini aldı yanına. Beni
de tembihledi yolda.. “baba, şemsiyem arabada kalsın. Okula
gelirken şemsiyemi de getir. Arabayı da uzağa parket”
hanfendi
yağmuru seviyor, ya... yağmurda yürüyecek... ama şansına akşama
yağmur dinmişti. Sabahki kısa yürüyüşle yetinmek zorunda
kaldı. Akşam arabada radyoda çalan yabancı şarkı bitene kadar
inmedik. Neredeyse bütün ingilizce poüler pop şarkılarına eşlik
ediyor. Ne zaman duydu. Ne zaman öğrendi. Akıl sır ermez. Dün
almayı vaat ettiğim şekeri almayı unutmuştum. Israrla
hatırlattı. Almaya gittim. Üstelik te bulamadım. Abisini
gönderdik aldı geldi. Rocco rengarenk diye bir şey...
28
mart 2017 salı
sabah
uyandırıp, kucak mı yoksa balık mı diye sordum. Balık dedi. Ben
de balık gibi omzumla sırtlayıp salona öyle taşıdım. Kanepe
yatıp çizgifilm seyrederken, dün geceki olayı yazıp yazmadığımı
sordu. Dün gece, kendine oyun kurmuş ve oynamaya başlamak
üzereydi. Bir sürü hazırlık yapmıştı. Tam o sırada, TV de
seyredecek Bir şey bulamayıp planetçocuk kanalını açtım. Maşa
ile kocaayı çıktı. Hemen oyunu bıraktı ve sonra oynarım deyip
seyretmeye başladı. Maşa'yı çok seviyor çok... yıllarca
rusçasını seyretmişti. Şimdi türkçesini de zevkle seyrediyor.
Nisan
ayı
“beyak”
bu kelime berranın “bırak” demesi... çok uzun zamandır bu
şekilde telaffuz ediyor. Bir de portakal telaffuzu var...
porkatal...
okul
çıkışı yarının doğum günü olduğunu iddia etti. Bir an önce
doğum günü gelsin istiyor. Doğum gününe çok olduğunu
söyleyince benle inatlaştı. Doğum günlerinin sıralamasını
anlattığımda, ilk önce benim doğum günüm diye inatlaştı
benle... ben onun istediğini değil de gerçeği söyledikçe
bozuldu da bozuldu. Küsmekle, kızmakla vs tehdit etmeye başladı.
Gene de gerçekten vazgeçmeyeceğimi söyledim. Birkaç gün benle
bununkavgasını verdi. Hala da bahis açıldıkça bildiğini
okuyor. Pes etmiş değil...
balıklara
yazık değil mi demeye başladı. En sonunda denizdeki balıklar
bitmiyor. Başka balıklar denizde kalıyora bağladık konuyu...
baronun
5 nisan toplantısına benle geldi mecburen. Epeydir istediği
Ananası yedi bu vesileyle... pastalar, meyve suları, pudingler..
şiş köfte et,tavuk... bol bol yedi.
Dünya
yuvarlaklığına taktı son zamanlarda... bunu algılamakta
zorlanıyor. Dönmesi ve aşağı düşmememiz algıladığı dünyaya
uymuyor. Bu yaşta bunu anlatmak çok zor...
araba
müzesine gitmişler okulla.. ertesi gün de ebru yapmışlar. Çok
hoşuna gitmiş anlaşılan... benden ebru yapma malzeemeleri istedi.
Pazar günü çizgifilmde maşa palet takmıştı ayağına... palet
yerine pantik dedi.
Abisinin
sınavı sonrası Bowling oynamaya gittik. Kötülük yapma meraklısı
abisi, ayşnin nemo filmindeki köpekbalığından çok korktuğunu
bilmesine rağmen, ve ayşeye kötülük olsun diye bilerek ve
isteyerek ayşeyi köpekbalığının resmi olan masanın üzerine
attı. Ayşenin ödü koptu. Ağladı. Berra son aylarda sürekli
kendini birileriye Özdeşleştiriyor. Çizgifilmlerdeki
karakterlerle, resimlerdeki figürlerden biriyle, hatta haberlerrdeki
kişilerle bile... bunu sürekli yapıyor. Ne kadar sürecek
bilmiyorum. Sürekli, “ben bu beyaz kediyim, ben bu bebeğim” vs.
deyip duruyor.
12
nisan çarşamba 2017
bugün
diş hastanesine giderken okula uğradım. Bizimkiler bahçedeydi.
Bütün çocuklar etrafımda toplandılar. Kopan takma dişimi
çıkarıp onlara gösterdim. Hepsi başıma üşüştü. Ayşeyi
erken aldım okuldan...
13
nisan perşembe
sabah
annesiyle uyudular. Sonradan gecikmeli olarak okula gitmiş. Bir
etkinlik mi ne, varmış. Akşam almaya gittim dedesinin
arabasıyla... sonra da dedesine uğradık. Orda biraz kalmak istedi.
Kağıttan uçaklar yaptım. Hem evde hem de sokakta onları uçurduk.
Akşam ablası geldi. Ayşe pek memnun oldu.
14
nisan cuma 2017
sabah
rutinimiz şu: 08.00 gibi kucaklayıp kanepeye yatırıyor ve TV'yi
açıyorum.(şu sıralar gözdemiz planet çocuk) vinx seyrediliyor.
Vinx bitince tuvalete gidiliyor. (her seferinde annesi gelip
çizgifilmin ortasında tuvalete gitmesi için ısrar ediyor. Berra
da her seferinde film bittikten sonra diyor. Ama annesi ertesi sabah
gene aynını yapıyor. Sıkıcı olmaya başlayan bir rutin)
ardından Elbiseler giyiniliyor. Bu sırada alvin ve sincaplar
seyrediliyor. (bu da yeni keşif.. kidz anime) eskinin gözdeleri,
disney, minika, birkaç haftadır gözden düştülr.
sabah okula giderken radyoda ingilizce pop dinlemek alışkanlığımız... bütün şarkılara, ilk defa duysa bile eşlik ediyor. Geçenlerde “c'mon baby” diye bir nakaratı olan şarkı dinlerken anlamını söylemiştim. Bugün aynı şarkı gene çıkınca, “gel bebek” diyor diye hemen hatırlayıverdi.
sabah okula giderken radyoda ingilizce pop dinlemek alışkanlığımız... bütün şarkılara, ilk defa duysa bile eşlik ediyor. Geçenlerde “c'mon baby” diye bir nakaratı olan şarkı dinlerken anlamını söylemiştim. Bugün aynı şarkı gene çıkınca, “gel bebek” diyor diye hemen hatırlayıverdi.
16
nisan
annesiyle
gezmeye gidecekti. Gene uyumsuz bir ebise giymeye kalkıştı annesi
izin vermeyince çok ama çok bozuldu. Hayatımda suratını bu kadar
asmış ve somurtmuş görmedim. Gezmeye gitmemeye ve boykot etmeye
karar verdi. Odaya kapandı. İkna etmek için ben yanına gidip
yarım saat dil döktüm ama giderken kapıdaki görüntüsü gene
kapkara bir surattı.
17
nisan
günlerdir
inşa etmeye çalıştığımız, teleferik maketi bitti. Muhteşem
Bir şey oldu. Berra hem fikir hem inşa alanında katkı sağladı.
Kabine koltuk ve süsleme eklemek ayşenin fikriydi. Teleferik
binasını da ayşe çizdi ve boyadı. Daha başka yardımlaı da
oldu. Beril dışında herkesin emeği var makete... ama muhteşem
bir şey oldu.
Bugün
evde ayşeyle “heleybol” oynadık. Bu, kelimelri yanlış
söylemesi çok komik ya... epey eğlendiriyor bizi. Hayatımıza
renk katıyor. Mesela, abisine söylediği “yağmur parçacıkları”
lafı... akşam dönerci yusufa gittik. Yarım porsiyon söyledik
berraya ama eti çok svmesine rağmen kızarmış patates varsa
sadece patates yiyor. Eti bizim zorumuzla yiyor. Nitekim yarısı
kaldı. Bundan sonra çeyrek porsiyon söyleyecem ayşeye...
18
nisan salı 2017
sabah
ablası terminal yağmur maket geç kalma huysuzluğu yolda çizgifilm
zamanı ile saat bildirme kapspnı da ben söyledim müdahalesi
sınıfın hayran olması ayşenin gurur ve mutluluk dolu duruşu.
PASKÜL
KÂHKÜL
sabah
kalkış ritüeli
düğün
fotoğrafı gözlerin yuvarlak
PAZAR
HAYVANAT BAHÇESİ DONDURMA
PAZARTeSİ
hiç
sıkıya gelemiyor. Bisikletin yan tekerleklerinden birini çıkardık
arka bahçede... dik durmak yerine sürekli destek tekerleğinin
olduğu tarafa kaykılıyor. Uyardım. Ağlamaya başladı. Daha önce
de olmuştu. Sıkıya gelemiyor galiba...
bahçede
koşarken düştü. Dizi sıyrıldı. Sanki dünyanın sonu gelmiş.
Ağlıyor. Ayağının üzerine basmıyor. Mızmız... ben nanemolla
olmasın diye üsteledikçe annesi şımartmaya çalışıyor. Biraz
fikir ayrılığı yaşadık. Ayşeye fırsat verirsek mızmızın,
ağlakın teki olmaya çok yatkın... bunu engellemeye çalışıyorum.
Birkaç
haftadır her sabah yeni bir rutin oluşturduk. Her sabah ben yatağa
ayeşenin yanına yatıyorum. O da benim üzerime yatıyor. Sonra ben
kalkmaya çalışıyorum. Ama ayşe ağır geldiği için
kalkamıyorum. Birkaç denemenin sonunda kalkıyoruz ve ayşe arkaya
doğru kaykılarak, başını iyice arkaya yatırıyor. Böylece
dünya ters oluyor. Lamba yerde oluyormuş. O şekilde salona
geliyoruz. Ayşe bacaklarını bana sarmış, ben kafasından elimle
destekleyerek....
13
05
ayşe
imza yarattı kendisi için... yazmayı öğretiyordum. Kendi
zihninden pembe yazdı. Sonra da A harfine benzeyen bir yıldız
çizdi. İmzasıymış... imzaya da benziyor zaten...
25
mayıs perşembe
sabah
çok sinirli uyandı. Okula gidene kadar surat astı ve herşeye,
herkese posta koydu. Akşam dönerken dondurmacıya uğradık.
Akrabalık ilişkilerini tamamen çözdüğünü farkettim. Kim kimin
neyi oluyor faslını tamamen çözmüş... mesela akıl yürüterek
babannesinin annesinin kim olduğunu falan bilebiliyor.
(unutmadan söyleyeyim.) bilebilmek lafını milemilmk olarak telaffuz ediyor. (Yapamilir miyim vs)
(unutmadan söyleyeyim.) bilebilmek lafını milemilmk olarak telaffuz ediyor. (Yapamilir miyim vs)
26
mayıs cuma
bugün
öğleden sonra kızımla kreşte provaya katıdım. Babalı kızlı
gösterinin ilk provası. Sınıftaki bütün kızları azdırdım.
Öğretmen gelip kızdı. Ama biz gene de bildiğimizi okuduk. Dönüş
yolunda (yayan) inadına inadına su birikintilerine bastı.
Sonraki
günlerde, gösteri provası yapalım diye başımın etini yedi.
31
mayıs 2017 çarşamba
Leblebi
şekerine “beyin şekeri” bunlar.. beyni geliştiriyor diyor.
01
haziran 2017 perşembe
bugün
ayşe berra'nın müsamere ve kep giyme töreni vardı. Baba kız
dansını da yaptık sahnede... evde defalarca yaptığımız
provalar işe yaramış. Annesi en güzel bizim yaptığımızı
söyledi.
02
haziran 2017 cuma
bugün
annesiyle çarşıya çıkmışlar. Yanına oyuncak bebeğiyle
oyuncak laptopunu da almış ve yol boyunca “çocuk ta yaparım,
kariyer de” demiş... (annesinden öğrenmiş)
03
haziran 2017 cumartesi
bugün
ayşenin isteğiyle özdileğe gittik. Çimde biraz top oynadık ama
ayşe mızmızlık edip durdu. Akşam fırtına çıktı. Pencereden
şimşekleri seyrederken, gökgürlemesinin niye sonradan geldiğini
anlattım.
4
haziran 2017 pazar
sabah
ayşeyi abisi caddenin karşısındaki bakkala ekmek almaya gönderdi.
Ayşe sağa sola bakarak karşıdan karşıya geçemiliyor. Kendine
de yeni sürpriz yumurtalardan almış bir tane.. sonra, öğlene
doğru abisi ders çalışmak için “küpütane” ye gitti. Abisi
eğlenmek için kütüphane dedirtmeye çalıştı. Ben kısa
kestirdim. Zaten son zamanlarda abisi sürekli ayşeyi kandırmaya da
çalışıyor. Ayşe garibim desaf... abisinin dediklerine inanıyor.
12
haziran 2017 pazartesi
ayşe
bu sabah jimnastiğe başladı. Akşam geldiğimde ne yaptığını
sordum. “sıpooor” dedi, umursamaz bir tavırla... gündüzleyin
ablasıyla parka gitmişler. Parkın ordaki boş ve moloz dolu
arsadan geçmek istemiş. Ablası “nasıl geçeriz ordan”
deyince, cevabı yapıştırmış. “sen de amma prensessin”
akşamüzeri
de annesiyle ablasıyla tartışıyordu. Kendisinin onlardan daha
kara olduğunu iddia ediyormuş. Annesi parkta oynadığı ve güneşte
kaldığı için karardığını söyleyince, “ben normalde de
öyleyim” dedi. Akşam yemekte kumral, sarışın vs. ne demek
öğrettik.
13
haziran 2017 salı
bugün
öğlen spora gidelim hadi. Saatteki kadranların küçüğü 1 e
gelince gidileceğini biliyor ama salı günü gidilmdiğini
bilmiyor. Pek hevesli spora gitmeye.. gündüz ablasıyla gezmeye
çıkmış. İşbankasından karne kitabı almış. Akşam hemen
benden okumamı istedi. Birraz okuduk. Kitap ayracını kaldığımız
yere koydu hemen. Akşam yemeğinde abisi ile ablası masada kavga
edince ağlamaya başladı. İkisine de kızdım. Masadan kalkmaya
niyetlenince ayşeye de kızdım ve oturttum. Yemekte ev halkına
hamburger yaptım. Bir de kokoreç.. kokoreçi kimse sevmedi ayşe de
dahil... ama zaten güzel olmamıştı. Tatsızdı.
14
haziran 2017 çarşamba
sabah
uyanır uyanmaz yanıma gelip karne kitabını okumaya devam etmemizi
istedi. Biraz okuduk. Mavi balinayı öğrendik. Gezegenleri
anlattım. “dünya” kavramını tam algılayamıyor. Anlatmaya
çalışıyorum ama henüz zihni o kadar gelişkin değil sanırım.
Çok canı sıkılıyor. Bir an önce spora gitmk istiyor. Evde
öfleyip pöflüyor. Jengalarla oynamaya başladık oyalamak için...
gitmeden bazlama içi kaşar beyaz peynir hindi salam kekik ve
ketçaplı tost yaptım. Onu yedi.
15
haziran 2017 perşembe
akşam
eve geldiğimde hemen kitabını aldık ve “kan” ile ilgili
bölümü okuduk. Kan'ın yemek ve havayı vücudun her yerine
taşıdığını ve çöpleri geri aldığını anlattım. İlgiyle
dinledi. Akşam ablasıyla mutfakta annesi için bir sürpriz
hazırlamaya başlamışlar. Annesi hiçbirşeyden şüphelenmiyorken
ayşe annesinin yanına gelip, “hiçbirşey yok. Bir şey
yapmıyoruz” diye annesinin önüne dikildi ve yürümesine engel
oldu. Böylece birşeyler hazırlandığını belli etti. Güldük bu
haline bol bol...
16
haziran 2017 cuma
saat
2 ye kadar zor durdu evde... herkesin işi olduğu için ayşeyle ben
kaldım. Bugün jimnastik günü... saat 10 dan 14 e kadar hadi
gidelim diye başımın etini yedi. Jimnastik salonunda ayşe oyun
alanındayken arabayı parketmek için 1-2 dakikalığına dışarı
çıkmıştım.geldiğimde gözleri dolmuştu. Ağladı ağlayacak..
gittiğimi sanmış. Haber vermeden gitmeyeceğimi anlattım. Çıkışta
hamburgerciye götüreceğime söz vermiştim. Ama önce annesinin
işyerine uğramamız gerekiyordu. Ben ordaki işimi hallederken
annesi ile ayşe çıkıp ablasıyla buluşup eve gitmişler benden
habersiz...
dışarıda
yemek yiyemediği için annesine trip atmış. Dondurma alacağını
söylemişti annesi. Almamış. Sonra alacağını söyleyince de
biter diye itiraz etmiş.Akşam üzeri annesiyl iftara gidecekti.
Gitmek istemedi. Surat asıyor. Kendini odaya kapattı. Zor ikna
ettim gitmeye...
17
haziran 2017 cumartesi
sabah
abisini sınva götürdüğümüzden ayşeyi uyur bıraktık.
Ablasını nasıl uyandırdı bilmiyorum. Akşam maaile dondurma
yemeğe gittik. Ayşenin dondurması düştü. Yenisini aldık.
Sınav
demişken; ayşe dört gözle abisinin de sınavı kazanıp gitmesini
bekliyor. Odaya tek başına sahiplenecek. Odanın yerleşimini yapıp
duruyor kafasında...
18
haziran 2017 pazar
bütün
gün evdeydik. Hava soğuk ve yağmurlu. Ayşe, oyuncak (aslında
firmaların teşhir için vitrine koydukları gerçeğe birebir
benzeyen sahte telefon) cep telefonuna kulaklık takıp müzik
dinleme taklidi yapıyor. Yetişkin insan gibi giyinip kuşanmış.
Edası da öyle.. görüntüsü çok komik... ayşeye sahici cep
telefonu alma fikrini konuştuk bugün ilk olarak... alacaz galiba...
Akşam iftar için burgaza gittik. Hava serin olduğu için pek deniz
kenarına inemedik.
27
haziran 2017 salı
bayramın
son günü... bugün lise arkadaşlarımla buluştuk. Ayşe de vardı.
Adını bile bilmediğim çilekli bir içecek içti. Her zamanki gibi
cengiz amcasıyla pek iyi anlaştı. Çisemle arası zaten iyiydi.
Bir de kendinden birkaç büyük bir kız vardı. Onunla da oynadı.
Keyfi yerindeydi. Ama balibey hana gitmeden önce, gene (son
zamanlarda sık sık) trip yaptı. Gelmiyecem diye tutturdu. Zorlukla
ikna ettim. Geçenlerde “ben bu evin külkedisiyim” tribi
atmıştı.. gene aynısı... kedini evde değer verilmeyen olarak
görüyor bunalım takıldığı zaman... son zamanlarda birkaç kere
oldu.
Ön
dişler gitti, bu arada... nine diye hitap ediyoruz... bayramın
ikinci günü köydeydik. Özellikle elif sera ile takıldı. Diğer
çocuklarla da oynadı. Bol bol akranı vardı. Salıncakta
sallandılar bol bol...
geçenlerle
“odadan herkesi çıkarmış, “beni güneşle yalnız bırakın”
diye... bayramın birinci günü eskişehirdeydik. Bu sefer umay
ile araları soğuktu. Bizimki umaya mesafeli davrandı eskinin
aksine...
30
haziran 2017 cuma
günler
çok sıkıcı ve rutin şekilde geçiyor. Ayşe, abisi ve ablasıyla
evde kalıyor. Üstelik ilk ayşe uyandığı için ayşe diğerlerini
uyandırana kadar yalnız başına oluyor. Ne kadar süre yalnız
kaldığını bilmiyorum.
Ayşe
son zamanlarda sık sık ruj sürme izni istiyor. Bu gece yan
komşunun kınasına gidecekler. Gene izin istedi. İzin verdim ama
son zamanlarda çok sık ruj izni istediğini ve artık izin
vermeyeceğimi de söyledim. Sürdü ve gelip bana gösterdi.
Akşam
yemeğinde de yemek yemediği için benden hafif bir zılgıt yedi.
1
temmuz 2017 cumartesi
çok
sıcak... çok ama çok sıcak... yarın denize gidecez... ayşe
bunun için bana teşekkür ediyor. Yan komşunun kızının nikahına
gittik. Ayşe geline de damada da sarıldı, takı sırasında.
Unuttuğum
birşeyi de yazayım. Ayşe bazı kelimeleri, şekillerini
ezberlediği için okuyabiliyor. (düzyazı olsa bile) mesela; bursa
kelimesini herhalukarda okuyor.
2
temmuz 2017 pazar
ayşe
akşam yemeğinde taze fasulye, skapetti ve karpuz yedi. Bugün sabah
erkenden denize eşkel tarafına gittik. Kısmetinize, deniz çok
yosunlu.. daha fenası çok denizanalı... hem de canlı, sokan
cinsinden... ayşeyi sakınmayı başardık ama ben denizanaları
için açık büfe gibi bir şey oldum. Yanmayan yerim kalmadı. Ayşe
denizanalarından ürkmesine rağmn defalarca denize girdi. Kolluksuz
yüzmeyi bile denedi. Ona biraz nasıl yüzüleceğini gösterdim.
Karnından tutup kulaç attırdım. Keyfi yerindeydi. Akşam karpuz
almaya giderken büyüyünce hangi mesleği seçeceğine karar
veremediğini öyledi ve seçenekleri saydı. Doktor, itfaiyeci,
dalgıç, marketçi, polis, marangoz... daha bir sürü meslek...
akşam
yemekte, “sana da blog açalım baba” dedi. Denizanalarının
beni haşlamasını yazacakmış. Ben de “okuma yazma öğrenince,
sen de benim için blog açarsın” dedim. Yemekten sonra son
haftalardaki en büyük aktivitemiz olan telefondan youtube videosu
seyretme işine girişti.
05
TEMMUZ 2017 ÇARŞAMBA
“zaten
toplamamak için dağıttım” tam şu anda bunu söyledi.
Bunalımda. Yastığı oyuncaklarına fırlatıp dağıttı. Annesi
toplayalım deyince de bu cevabı verdi. Mutsuz ve bedbaht... içine
kapandı. Somurtup duruyor. Parça kumaş var elinin altında..
onunla bebeğine elbise yapacaktı. Becerememiş. Çok bozuk. Bir
daha dene dedim. Denedim dedi. Somurtup duruyor. Gündüz bebeğine
elbise yapmıştı halbuki... farklı Bir şey yapmak istedi
herhalde... akşamüzeri bebeği bana gösterip “kokoş bebek”
diyordu.
Tam
şu an homurdanıp somurtuyor tam karşımda...
gündüz
jimnastiğe gitti ama enerjisini tam atamamış anlaşılan ki; evde
de koltuktan koltuğa zıplıyordu.
Ablası
gibi kaşıkla nutella yemeye de başladı.
7
temmuz 2017 cuma
ayşe
artık geç uyanmaya alıştı iyice.. öğlene doğru uyanıyor.
Bugün ben de evde kaldım. Ablasıyla beraber kahvaltı etti.
Nutellalı kuzucuk. Ardından bir içi su dolu bir kapla masanın
üzerinde suyla oynamaya başladı. Orası suyla oynamak için uygun
değil. Dikkatli oyna. Sakın dökme dememle suyu dökmesi bir oldu.
Ben söylemeseydim de dökecek miydi, yoksa benim uyarım tetikledi
mi, orası felsefenin konusu. Iyi bir azar işitti benden. Surat
falan düştü. Görseniz, suratı karardı resmen... ama eskiden
ağlamaklı oluyordu artık olmuyor. Ama suratı berbattı. Biraz
sonra morali düzelsin diye ona bir aralar çok istediği “ken”
bebek almaktan sözettim. Normalde havalara uçması lazımken bu
haberi bile sevinçle karşılayamadı. Azar o kadar canını sıkmış
yani... sehpadan üzerime atlamaca oynadı. Ben de onu havada tuttum.
Sonra ayşeyi jimnastiğe götürdüm. Erken bile gittik. Durmadan
hadi hadi diyor. Ayşeye kalsa 2 saat önceden ordayız. Çıkışta
tapuya gittik. Yolda okuluna da uğradık. Sınıfı pembeye
boyanmış. Oyun parkı falan da boyanmış. Biraz içi gitti. Yolda
dut ağaçlarından dut topladık ama dut kalmamış pek. Duvardan
aşağı inmesi gerekiyordu. Öğlenki üzerime atlama oyunu aklına
geldi ve bana, “sen oynamak istemiyordun ama keşke oynamışız”
üzerime atlayarak aşağı indi. Iyi ki-keşke ayrımı meselesi
halloldu sanıyordum. Hallolmamış.
Bu
arada belirtmeliyim ki; bisikletle gitti ayşe.. yana doğru
kaykılıyor sürekli... tam denge sağlayamıyor bu yüzden. Tapu
müdürlüğüne gittik. Orda tapuculara burasının ne iş yaptığını
sordu, öğrendi. Dönüşte dondurma alacaktık ama yanıma cüzdan
almadığım için alamadık. Akşam almaya söz verdim. Öyle
sabırsız ki; pazardan döndüğümde kapıda dondurmacı için
hazır bekliyordu. Yemekten sonra ailecek gideceğimizi söyledim.
Nitekim gittik.
Aradaki
günler..
bunalımlı
günler devam ediyor. Pazar günü orhaneli yolundaki dere kıyısına
pikniğe gittik. Piknik alanında bile bunalım yaptığı oldu. Cuma
günü işim vardı. Abalası ve abisi evde olmadığından ayşeyle
beraber çıktık. Önce jimnastiğe, ardından müvekklimin yanına
gittik. Ardından da büroma gittik. Büroda onun için
hazırlayacağım bölümü gösterdim. Ben ders çalışacağı
ortamı anlatırken o, oyuncaklarını koyacağı yeri düşünüyordu.
Ayrıca; büroya giderken okuma okulunun önünden geçtik. Kapalı
olduğu için içini göremedik ama camdan içeriye baktık.
11
temmuz 2017 salı
sabah
geç uyandı yine... oyuncaklarıyla oyuna daldi. Ben giderken TV yi
açtım. Akşam geldiğimde, suratlar asıktı. Annesi ayşeyle
birşeyler yapmak çin erken gelmiş. Ayşe trip atmış. Hatta bu
aileyi istemediğini bile söylemiş. Ben ayşeyi ayıpladığımda,
ama benim istediklerimi yapmıyorsunuz diye cevap verdi.
Son
bikaç gündür hep böyle... sürekli bunalım ve kişilik
çatışması... memnuniyetsizlik, bezginlik, vazgeçmişlik,
kapıları çarpıp kendini odalara kapatıyor. Ters cevaplar veriyor
sürekli... adeta erken ergenlik yaşar gibiyiz. Güçlü kişilik
sahibi olunca böyle oluyor demek ki...
12-13
temmuz 2017
günle
çok sıradan ve renksiz, olaysız geçiyor. Ayşe jimnastiğe
gidiyor arada...
14
Temmuz 2017 cuma
ablası
abisi ve ayşe akşamüzeri AVM ye gittiler. Dönüşte ayşenin
suratı asıktı. “gençler hep kendine birşey aldı. Bana birşey
almadılar” diye sızlanıyor.
15
temmuz cumartesi..
bugün
gene ergenlik bunalımındaydı. Akşamüzeri, geçen gün “keşke
benim de olsa” dediği piyanoyu getirdim kreş malzemelerinin
arasından... akşama kadar kucağında taşıdı. Pil alınca ne
yapacak bakalım... akşam yemeği için puding yapma görevi onundu.
Vanilyalı pudinge gıda boyası katıp renklendirdi. Tabii,
karıştırırken biraz saçtı döktü. Hata yapa yapa öğrenecek.
16
temmuz 2017 pazar
öğleden
sonra pikniğe gittik, orhaneli yolundaki dere kıyısına... ayşe
pek bir çok bilmişti... ablasını payladı. Prensesler bile
çalışır. Külkedisi d prenses ama çalışıyorç biraz külkedisi
ol dedi. Ablasının işten kaçma huyu ayşenin bile gözünden
kaçmıyor. Bir de çocuktan al haberi programındaki efe gibi elini
uzatıp aynı jest ve mimiklerle efeleniyor. Epey zaman hamakta
hamdı. Bol bol top oynadı. Güzel manşet vuruyor. Dönüşte araba
yıkamamıza yardım etti. 3 tane de dondurma yedi. Gece de epeydir
istediği moanayı seyrederek yattı.
17
temmuz 2017 pazartesi
öğlen
eve geldiğimde film seyrediyordu. Abisi jimnastiği hatırlatınca
ergen tribine giriverdi. Kendini balkona attı. Jimnastiğe gitmeye
pek hevesli değil... annesiyle konuştum. Iptal ettik. Akşam
yemekte ablası ketçapın adını sordu. (ketçap diyemiyor.)
“mayonezin kardeşi” deyiverdi. Iştahla tavuk butlarına
girişmesi çok komikti. Yemekten sonra “Gözümde tavuk kaldı”
dedi. Gözü doymamış anlaşılan... Sofradan sonra da oturdu
“kanıt” seyretmeye başladı. Adli tıp dizisi... öyle berbat
konuları var ki, çoğu zaman ayşe görmesin diye kapatıyoruz. Dün
piknikte de, ne olduysa, nerden aklına estiyse, “biz de kanıt
olmayalım” falan diyordu.
22
temmuz 2017 cumartesi
sabah
erkenden uyandı. Saat 11 de rapunzel filmi var... günlerdir
heyecenla onu seyretmek için bekliyor. Dün erkenden yatmasını
söylemiştim. Bunu söylediğimde saat geceyarısını 45 dakika
geçiyordu. Son günlerde gece 2.00- 3.00 civarında uyumayı
alışkanlık edinmişti. Tabletinden birşeyler seyrediyor yatağa
uzanıp, abisi ablası gibi... sonra da öğleden sonra 13-14 gibi
uyanıyor. Ama bu sabah 10 da ayaklandı ve filmi seyretti.
Bugün
“petçap” ın kardeşini aldık. Dün pek birşey olmadı. Ama
ondan önceki gün kızlarımla dışarı çıktık. Kızlarıma
pideli köfte ısmarladım kayhanda...sonra da dondurma... daha
önceki gün de annesiyle alışverişe çıkmıştı. Tezgahtar
kızlara da trip atmış. Bu ergen bunalımları yoğun şekilde
devam ediyor. Şimdiden böyleyse, ergenliğini hayal bile
edemiyorum. Suyla oynamayı alışkanlık etti son zamanlarda.. bir
kapa su dolduruyor ve içine de şampuan döküyor. Salonun ona ait
oyun köşesinde durmadan oynuyor. Sesini değiştirirp her bebeğini
ayrı ayrı konuşturup oynatıyor. Teyzelerinin gelişini bekliyor
heyecanla... bu gece geleceklermiş...
27
temmuz 2017 perşembe
bu
gün de geç uyandı. Akşam fırtına çıktı yemek sırasında..
ayşe “bursa çok sihirbazlandı” dedi, bursanın hava durumunu
ve iklimini kastederek... yemekte ablasının önündeki ekmeği
almaya çalıştıp ablası bana izin vermeyince, ablasına”
paylaşmak diye birşey var” diye çıkıştı. Ablası itiraz
edince de “sen de biraz mantık ol” dedi. Yemekten sonra ise trip
zamanıydı. Bu trip işi artık can sıkmaya başladı. Doktora
götürmeyi düşündük ilk defa... küsüp koltuğa tünedi.
Ablasına videosunu çekmesini söyledim. Farketti ve kızdı.
Çekmediğimizi söyledik. Telefonu alıp videoyu buldu ve “hani
çekmiyordun” diye bağırdı. Sonra da videoyu sildi.
Önceki
günlerde misafirlerimiz vardı. Teyzesi ve dayısı bizdeydi. Afra
ve umayla oynadı bol bol... bir süre sonra bu sefer de onlara trip
yaptı ve onlar oynarken bir kenara çeklip somurttu. Gece karagöz
sahnesini çıkardık. Karagöz oynattılar.
Sonraki
gün, yani pazar günü deniz kenarına gittik. Biraz denize girdi.
Gene trip attı. Bu trip işi canımı sıkmaya ve endişelendirmeye
başladı beni. Akşam dayısı gitti. Sonraki günler efra ile
oynamakla geçti. Aile içi krize de şahit oldu.
28
temmuz 2017 cuma
gündüz
pek birşey olmadı. Ama tatile gitmekten ve havuzu düşünmekten
çok heyecanlandığını söyleyip duruyor. Kolluksuz yüzmeyi
istiyormuş. Yüzme kursuna göndermeyi teklif ettim biraz
tereddütten sonra benimsedi. Akşam üzeri barbunya ayıklamaya
gönüllü ve hevesli oldu ama birkaç tane ayıkladıktan sonra
sıkıldı. Hevesli olduğunu ve üstlendiği işi bitirmesi
gerektiğini hatırlattığımda, o kadar da değil, duvarları
kırmadım yani diye cevap verdi.
Keşke
ile iyi ki yerli yerine oturdu ama akşam yemekte eminim ile umarım'ı
ters kullandığını farkettik.
Şimdi
yazacağım şeyi ailecek hepimiz unutmuştuk. Hem de 10 dakika
içinde... annesine, abisine sordum yemekte ne olmuştu diye... ayşe
ben biliyorum diyerek atıldı ve “kaslı ayşe” lafını
hatırlattı. Bir de ben bilirim ne dediğimi diye posta koydu.
Hakkaten de yemekte bir olay üzerine pazularını şişirip “kaslı
ayşe demişti.
Birkaç
gündür koltukta takla,parende atıp duruyor. Spora gitmekten
vazgeçti ama vde yerinde duramıyor. Hatta dün kafama öyle hızlı
çarptı ki; çok canım yandı. Hatta ayşye kızdım. Ayşe de çok
üzüldü ve bana sarılıp ağladı. Kafamı da öptü, geçsin
diye...
günün
bombası gece geldi. Annesi beni mutfağa çağırdı birşey
konuşmak için... ayş de hemen yanımıza koştu ve öpüşcek
misiniz diye sordu. Annesi de gülerek evet deyince “ama dudaktan”
dedi. Biz de dudaktan öpüştük. “şimdi bebek çıkacak” diye
sevindi. Vay eşşek... nerden öğrenmiş bunu... zatn gündüz de
ablası bana, annesinin kendisine hamile olduğunu söylediğimde ne
hissettiğimi sormuştu. Ben de “annen değil ben haber verdim
annene hamile olduğunu” demiştim. Ayşe hemen kendini sordu. Ben
de “seni bilmiyordum. Sen sürpriz yumurtaydın” deyince, “belki
de o yüzden sürpriz yumurtayı çok seviyorumdur” dedi.
Ablasına
girişiyor son zamanlarda sık sık... biraz evvel oje sürüyordu.
Ablasına dikkatimi dağıtıyorsun. Ojeyi kafandan boşaltıcam diye
atar yaptı. Afra tafra yapıyor ablasına... aseton nerde prenses
diye bir soruşu var, görmeye değer...
29.07.2017
cumartesi
gündüz
annesiyle terzi mustafaya gitmişlerdi. Öğleden sonra ben de oraya
gidip ayşeyi aldım. Beraber önce teknosa'ya gittik. Günlerdir
plaj malzemelerini sayıklayıp duruyor. Reklamlarda gördü
herhalde... disney karakterli plaj malzemeleri.. saçma sapan pahalı
fiyatlara uyduruk kaliteli terlikler, havlular, mayolar falan...
üstünde karakter resmi var diye 3-4 katı fiyat... ayşeye karşı
teklifte bulundum. “ken” veya “little pony” veya plaj
malzemesi... “ken” tercih edildi. Zaten aylardır ken istiyordu.
Eve gelir gelmez -her zamanki gibi- ken'in de elbiselerini çıkardı.
Bir ara, ken ile barbiyi tartıştırdığını duydum. “Burda
öpüşemeyiz. Herkes bakıyor” veya ona benzer birşey
dedirtiyordu.
Akşama
doğru annesine mantıklı düşün biraz diye ayar veriyordu. Annesi
de “mantık ne?” diye sordu. Cevap: güzel düşünmek...
parmağıyla da kafasını tıklıyor mantıklı derken...
30
temmuz 2017 pazar
Ayş
çok heyeceanlı ayvalığa gideceği için... heyecanını da dile
getiriyor zaten... tatil alışverişin gittik. Herkes için
birşeyler aldık. Yemek katında popeyes ısmarladım. Afiyetle
yediler.
31
temmuz 2017 pazartesi
sabah
erkenden yola çıktık. Ayşe için bagajın üstünde
hazırladığımız yatakta mışıl mışıl uyudu yol boyunca..
ayvalıkta polis evine yerleştik ve havuza indik ardından... ayşe
önce kolluksuz yüzmek istdi. Bir süre yüzdü de... ama sonra ben
kolluğunu takmasını istedim. Havuzda epey bir zaman geçirdi.
Bayılıyor havuza... akşam havuzdan sonra uyudu hemen
yorgunluktan... akşam yemeği için uyandırdık ama uyanmak
istemedi. Uyanınca da bir huysuzlandı ki; öyle böyle değil...
yemek yemeyi reddetti. Önüne koyduğumuz ama onun için değil de
kendim için aldığımı söylediğim yemeği, “biliyorum, ben
yiyeyim diye koydunzu önüme” diye bizi azarladı. Ymek boyunca
trip ve huysuzlukta zirvedeydi. Bir tabak köfte ve patates
kızartmasını da yanıma alıp ayşeyle odaya gittik. Uyur sandık
ama tv de çizgi film seyretti. Bir süre sonra siniri geçince
yemeği de yedi afiyetle...
1
ağustos 2017 salı
ayşe
havuzdan çıkmıyor ama denize de girmek istemiyor. Denize gimek
yerine kumla oynadı kıyıda... kovanın içinde kuru kumları deniz
suyuyla karıştırıp “katılaşmış kum” yaptı bol bol...
denize sokamadık ama güneşte acayip yandı. Suratı falan
kapkara... gece bizimle birlikte bilardo oynadı. Tabii; olabildiği
kadarıyla oynuyor.
2
ağustos 2017 çarşamba
bugün
hiçbirimiz güneşe çıkmadık. Dünkü yanmadan sonra bugün
dinlenmemiz lazım. Akşam üzerine doğru havuza ve denize girdik.
Ayşe gene denize girmedi. Biz denizdeyken şezlongta oturdu. Biz
gelince de bizi azarladı onu yalnız bıraktık diye... biraz özlem
ve erdoğdunu kızı ve oğluyla oynadı kıyıda... sonra abisiyle
parka gittiler.
06
ağustos 2017 pazar
tatil
bitti. Ve döndük. Ayşe eve girer girmez “vim, canım evim”
deyip evin zeminini öpmüş. Halbuki tatildyken de keyfi yerindeydi.
Hatta yeniden ne zaman tatile gideceğimizi bile soruyor. Ama evini
de seviyor anlaşılan. Hemen bebekleriyle oynamaya başladı. Bir de
traş köpüğüyle oynamak istediğini söylüyordu. Verdim traş
köpüğünü... epey zaman oynadı.
Yol
boyunca, ne zaman bursaya varacaz diye sorup durdu. Şrekteki eşek
gibi... geldik mi? Geldik mi?
Örende
“kedili ev”e uğradık. Hayatında ilk defa yavru kedi gördü.
Sabah
kamptan çıkmadan önce havuza girmek te istemişti aslında ama
yıkanması, hazırlanması sıkıntı olur diye izin vermedik.
(aslında annesi yalan söyledi, havuz açılmayacak diye)
çocukcağız
dün de havuza girememişti. Tekne gezisindeydik. Denize soktum ama
çok soğuk diye çıkmak istedi. (çok soğuktu hakkaten) tüm günü
derinle telefonda oynayarak geçirdi. Ama ondan önceki günler
sürekli havuzdaydı. Bizi de kendiyle birlikte havuzda olmaya
zorluyor üstelik... denize pek sokamadık zaten. Sahilde olduğumuzda
derin ve dirençle kumda oynadı. Bu arada; kapkara oldu elbette...
ilginç
lafları devam ediyor. Bir sürü var ama çoğunu unutuyoruz.
Aklımda kalan, “yumurta dikkatimi çekiyor ama sonra yiyemiyorum”
oldu. Ilgimi çekiyor veya canım istiyor anlamında kullandı.
Neredeyse
unutuyordum. Havuza balıklama atlama mevzusu... kendince balıklama
atlıyor. Ellerini ileri uzatıp atlayınca balıklama atlamış
oluyor. Barbiyle ken balayı yaptı ayşe sayesinde... onları havuza
bile soktu.
8
ağustos 2017 salı
tatil
sonrası günler başladı. Ayşe bir sonraki tatile ne zaman
gideceğimizi sormaya başladı bile... gülner rutin geçiyor. Dün
annesiyle ve ablasıyla çaput pazarına gitmişler. Bir sürü
giyecek almışlar. Ayşe hevesle onları görmeye başladı. Bugün
ise, terzi mustafaya “bütün ayşelerin mutlu olduğu bir dünya
lazım” demiş. Mustafanın karısı da ayşe... akşam yemeğinde
bu bahis açıldı. Her istediğinin olması gerektiğinden falan
bahsetti. Ben de her istediği olan çocuklar mutsuz, doyumsuz,
şımarık, kötü çocuklar haline gelir dedim. Ben öyle çocuk
olmam dedi. Ben de olursun. Dedim. Seni seviyorum o yüzden her
istediğini yapmam. Senin kötü bir çocuk olmanı istemem dedim.
Sessizce dinledi. Ama içinde bir muhasebe yaptığı çok belli...
9
ağustos 2017 çarşamba
ayşe
oyun hamurundan muhteşem şeyler yapıyor. Mısır, Çilek, çiğköfte
tabağı, barbi bebek için elbise, hem de pazardan gelen kız, bir
elinde çanta bir elinde elma.. hepsi oyun hamurundan... resimlerini
de çektik.
Öğlenleyin
de beyaz çarşafa bürünüp hayalet olmuştu. Ev halkını
korkuttu.
10
ağustos 2017 perşembe
gündüz
neler olup bittiğini bilmiyorum ama akşam ayşeye yeni bir bebek
getirdim. Beyaz elbiseli.. gelinlik gibi bir elbise... hemen bebeği
soyup başka bir bebeğe giydirdi (her zaman yaptığı gibi...)
akşam yemeğinde dişinin ağrıdığını söyledi. Tabağındaki
yemeği beğenmeyince hemencecik dişi ağrıyor. gece, epeydir
istediği lunaparka gittik. Atlıkarıncaya bindi.
31
ağustos 2017 perşembe
bugün kurban bayramı arefesi... ayşe nihayet eve döndü. Eve döner dönmez duvarları öpmeye başlamış. Tatil dönüşü de halıyı öpüp “canım evim” demişti.
bugün kurban bayramı arefesi... ayşe nihayet eve döndü. Eve döner dönmez duvarları öpmeye başlamış. Tatil dönüşü de halıyı öpüp “canım evim” demişti.
Ayşe
ablasıyla beraber Ankaraya gitmişti. Sonra ablası yalnız döndü.
Ayşe, ablasının ısrarıyla ankarada kalmış. Orada pizza yemiş,
parka gitmişler. Hergün dondurma yemiş. Ayşenin kalemi ayşeye
sorup ankarada ne yağtığını öğrendi ve aynen yukarıdaki gibi
anlattı. Ayşenin kalemleri, çantası, vs bir sürü okul eşyası
hediye olarak geliyor. Ankarada efrayla oynamış bol bol... annesi
almaya gitti. Annesini görünce de sadece bir kere sarılıp işine
bakmış. Nitekim bursaya geldiğinde de bana da aynını yaptı.
Eylül
2017
Kurban
bayramı... bol bol seyahat... önce burgaza babannelere... ben ve
dedesiyle babannesi yenişehirde olduğumuzdan kapıda kalmışlar.
Sonra tipik kavurmalı bayram sabah kahvaltısı... sonra aile
büyüklerini gezmek ve eskişehir... orada umayla oyun... sonra
beypazarı... orda ise, öbür berranın bizim berraya “sen kuzenim
değilsin” demesi... bizimkinin küsmesi ve oyuna katılmaması...
birşeyden
az miktarda istemek için kullandığı “biraz ama çok biraz”
lafı...
bayram
harçlıklarıyla kendine oyuncak alması... zaten epeydir
bebeklerini yıkayıp duruyordu salonun ortasında... bir bebek ve
küvetiyle beraber banyo oyuncağı almış... bulaşık deterjanı
da şampuan oluyor.
Okul
öncesi heyecanı... hevesle okulun açılışı beklediğimiz
günler... okul için alışveriş... kıyafet alırken canının çok
sıkılması... okul kıyafetleriyle ilk resim...
okuldan önceki son pazar günü; berranın epeydir istediği (neredeyse 2 yıl) birşeyi gerçekleştirdik. berrayı küçük ata bindirdik. çok hoşuna gitti. poni cinsi at... berra midilliye binmek istemişti. at üzerinde bir sürü hareket yaptı. epey beceriyor. imkanım olursa binicilik konusunda devamını getirmesini sağlayacam.
okuldan önceki son pazar günü; berranın epeydir istediği (neredeyse 2 yıl) birşeyi gerçekleştirdik. berrayı küçük ata bindirdik. çok hoşuna gitti. poni cinsi at... berra midilliye binmek istemişti. at üzerinde bir sürü hareket yaptı. epey beceriyor. imkanım olursa binicilik konusunda devamını getirmesini sağlayacam.
okuma
yazmayı öğrenir öğrenmez bu blogu kızıma devretme kararımı
uygulamaya az kaldı.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
22 EKİM 2017 PAZAR
sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...
-
Bugün bir sürü şey oldu. (Gene) gecikerek yazdığım için birçok şeyi yazamayacağım. bütün gün evdeydik. geceki kulak ağrısından eser yok....
-
sabah kar yağıyordu. ayşeyi uyandırmaya gittim. uyansın diye uğraştım ama uyanmadı. camdan dışarı bakarsa çok sevineceği bir sürpriz olduğun...