13 Eylül 2017 Çarşamba

2017 yılı başından okul açılışına kadar geçen zaman

05 şubat
Evdeki ilk günümüz pazar... ertesi gün okulun başlayacağı haberinden pek memnun olmadı. Gün içinde kendine oyun kurdu ve oynadı.
06 şubat ilk gün okul iyi geçmiş. Tabii ki sabah kahvaltıya geç kalma meselesi gene konuşuldu. Eve dönüşte yemekte “normal” dedi laf arasında... şaşırdık ve ne dediğini kendisine de söyledik. 5-6 kere normal diye tekrar etti. Normalde “hoymal” derdi. Hala dili tam düzelmedi ama gün geçtikçe normalleşiyor. Akşam evde kendi gelecek projeksiyonunu yaptı... büyüyecekmiş... genç, anne, annanne, sonra babanne... sonra biraz duraksadı... sonra da ölüm... işte hepsi bu... dedi... şaşırdım. Ölüm fikrine alışmış olması yadırgatıcı gelse de türkiye gibi bir ülkede normal... çocu doğduğundan beri hergün ölüm haberi duyuyor, görüyor bir şekilde... akşam okuldan eve geldiğimizde zili çaldı ve ev halkına seslendi. Evde kimse olmadığını söyledim ama annesinin kokusunu aldığını söyledi. Ben hayır dedim ama hakkaten de haklı çıktı. Annesi evdeydi.

7 şubat günü okulda öğretmenler toplantısı olduğundan günü evde geçirdik. Kendine maske yaptı kağıttan... dili dönme meselesinde iki örnek yaşandı. Bir çizgi filmde herkes aşık oluyordu. Aşk kelimesini tam telaffuz edemedi. Aks gibi aşş gibi Bir şey söylüyor. Ve çok zor diye itiraz ediyor. Bir de utangaç cücenin adını ukangas diye telaffuz ediyor.
Ama gün geçtikçe düzeliyor. Zaten utangacı söyleyemediğinin kendisi de farkında 5-6 kere tekrar edip düzeltmeye çalıştı. Zamanla düzelecek... zaten ukangas olarak başlayıp utangas yaptı bile...
bugün tavşan sesini merak etti. Youtubetan video açtıdı ve sesi dinledi. Ben de ilk defa duydum.
Büyüyünce saçlarını ablası gibi, “daglalı” istiyormuş.. üzgünüm kızım.. sana kötü bir haberim var.. sen annen gibi pırasa saçlısın.. ancak müdahale ile dalgalı olabilir saçların...
bana benziyor.. Bir şey gördüğü veya duyduğu zaman hemen öğrenmek istiyor. Mesela; çizgifilmde uçan karınca ve beyaz karınca diye birşeyler duydu. Hemen bana googlelatıp beyaz karınca ve kanatlı karınca resimleri açtırdı. Bu sayede öğrendik ki kanatlı beyaz karınca yokmuş. Ya beyaz ya kanatlı... hemen ardından bu sefer de kendiliğinden kanatlı örümcek olup olmayacağını merak etti.. öğrenme tutkusu yönünden bana çok benziyor... (iyi ki)... sanırım, büyüdüğünde bazı konularda benim vardığım sonuçlara kendisi de varacaktır.. bu konuda onu yönlendirmeyi düşünmüyorum. Kendi kişisel yolculuğunu kendisi yapsın ama toplum tarafından beyninin yıkanmasına da izin vermeyeceğim. Akşam pazara gittik. Merdivenleri 4er 4er indi. Zaten bir süredir basamakları 2şer ikişer hatta bazen üçer üçer çıkıyor. Pazarda alışverişten sonra limon poşetini ve karnabahar poşetini taşımayı üstlendi. Daha 50 metre gittik ki, karnabahar poşetinin ağır olduğundan benim almamdan bahsetmeye başladı. Ben de, üstlendiği işi bitirmek zorunda olduğu, sorumluluklarından kaçamayacağı, bu işi bitirmek zorunda olduğunu nasihat/zılgıt tarzı söyledim. Çok bozuldu. Bir süre sonra dinlensin diye, “ben de yoruldum deyip mola vermeye niyetlendim. Bana fırça atarak mola veremeyeceğimi, bunu benim söylediğimi kızgın bir şekilde belirtti. Madem öye, işte böyle tavrı koyuyor herhalde... Molasız devam ettik ama bir süre sonra mola teklifimi geri çevirmedi. Yol boyunca da sızlanmaya devam etti ama taşıdı. “bu poşet taşımak ta ne kadar zormuş” falan dedi. Ben de “ama poşet taşımazsak evde yiyecek olmaz. Aç kalırız” dedim. O da, “çinliler kalıyor zaten” dedi. Bunu da nerden çıkardın diye sorunca, öğretmen cevabını verdi. Ve vardığımızda, annesnin kokusunu alıyor musun diye sordum. Hayor dedi ama annesi eve gelmiş meğer.. gündüz yediği sarımsaklı yoğurtlu mantı kokusu diğer kokuları bastırmış...
gün içinde kağıttan yaptığı maskeyi akşam taktı ve bana gelip “maskeyi yaz” dedi.

8 ŞUBAT 2017 ÇARŞAMBA
çok kısır bir gündü. Sabah okul, akşam ev... akşam evde bebekleriyle oyun kurdu. Bir sınıf... ve bütün çocukları kendisi seslendirdi. Şımarık ve bebeksi bir ses tonuyla seslendiriyor çocukları... sınıfta neler yaşanabilecekse, onları aynen canlandırıyor. Kendisi de öğretmen oluyor.

9 şubat 2017 perşembe
sabah uykusunu alamadığını söyleyip biraz ağladı. Akşam eve dönerken arabada, gelecekteki evinin nasıl olacağını anlattı. 15-20 odalı bir olacak saydığı odalara bakılırsa... dinlenme odası, oyun odası, yatak odası, vs... bir de bu ev hayalini kağıda yazmamı istedi. Sonraki zamanlarda okumak için istiyormuş. Bilgisayara yazarsam da okuyabileceğini söyledim. Tamam o zaman dedi. ayrıca, bana bizim ona komşu olup olmayacağımızı sordu. Belki de komşu oluruz dedim. Bunun üzerine, “ben büyüyünce babam olacak mısın” diye sordu. Tabii ki olacam dedim. Kaç yaşına gelirse gelsin, hep babası olacağımı söyledim. Sonra da benim babamın onun dedesi olduğunu, ben büyümüş olmama rağmen gene de babam olduğunu falan anlattı. Öyleyse babannem de senin annen oluyor dedi. Sonra da, annesinin iki tane annesi olduğunu ve bunun nedenini sordu. Anlattım. Annesinin sahici annesinin annanesi olduğunu öğrendi.
Ankarada görüp beğendiği trol filmini nihayet bugün indirmeyi bitirdik. Akşam onu seyretti. Akşam yemekte abisi ayşeye sataşıp durdu.

11 şubat 2017 cumartesi.
Geç uyandı. Bugün misafir geleceği için annesi oyuncaklarını kaldırmak itedi ayşe de çok bozuldu buna. Annesiyle kavga etti. Annesi de ona bir sürü laf söyledi. Ayşeyle arka odada biraz teselli etmek için oynadık. Uçurtma attık birbirimize.. ayşenin neşesi yerine geldi ama benden de gülmemi istiyor. Biraz gülümse baba diyor. Bir bilse... nitekim akşam eve geldiğimde kıyamet koptu ve evi terkettim. Ben annesiyle bağrışınca ayşe ağlamaya başladı. Abisi de onu arka odaya götürdü.
Kıyamet kopmazdan evvel annesiyle oyuncak toplama konusunda dalaşması komikti. Annesine o konu kapandı diyor. Misafirin yanına çıkmayacağını falan söylemiş... tama ama sonra çıktım diyor.

12 şubat 2017 pazar
Ayşeyui yanıma getirdilr. Özlemişim, özlemiş. Biaz oynaştık. Parmaklarıyla yüzüme, kaşlarımı oynatarak gülen yüz şaşkın yüz kızgın yüz falan yaptı. Sonra aylardır istediği ve seyhanlarda kampanya olan doktor setini htırlattı. Syhanlara gittik ama kalmamış. Arattırdık. Dikkaldırımda varmış. Arabayla dikkaldırıma gitiik. Aldık amvisi kalmış. Olsun, mavi de olur dedi. Fönüşte benimle birlikte bananesine gelmedi. Eve gitmek istedi. Herhalde benim de eve geleceğimi düşündü ama ben eve dönmeyince ne düşündüğünü bilemiyorum. Bozulmuştur eminim.
Nitekim saat 21.30 telefon edip “nerde kaldın, baba?” diye sordu. Yarın okula onu görmeye geleceğimi ve onu çok sevdiğimi söyledim. Peki babacığım dedi. Dün ve bugünün ayşe üzerindeki etkisini merak ediyorum. Bugünün gelmesini 5 yıldan beri erteliyordum ama buraya kadarmış...

17 şubat
pek Bir şey olmadı bu sürede... annesiyle barışmamız hariç... ayşe okula gidiyor, geliyor. Annesi bugün ona büyük bir et bebek aldı. Geçen gün istemişti. Bir de mutfak diyemeyişi dikkatimi çekti. “hutmak” gibi birşey diyor. (futtak ta olabilir) “o yüzden” de değişik çıkıyor. Nasıl söylediğini yazabilmek için tekrar söylemesini istedim. Doğru telaffuz etti. Ama sanırım, “o züyden” gibi Bir şey söylüyordu. Aslında son zamanlarda takla atmış heceler diline pelesenk oldu. Annesi “o sünden” dediğini söyledi. Akşam misafirliğe gidecektik. Annesinin yeni aldığı etbebeği de götürmek istedi. Hem de bebek arabasıyla birlikte... ama taşıma işini bize havale etti. Kendisi, bebeğin şapkasını taşıyacakmış. Üzerine düşeni yapmış. Bebek ve arabasını ise biz taşıyacakmışız. Çakal...

telaffuz hakkında... yapabilirsin, edebilirsin derken “bilirsin”lerin hepsi “milirsin” olarak çıkıyor.
Annesi dolaptan daha önceden sakladığı bir etbebeği buldu. Ayşe bunu daha çok beğendi. Sarı uzun saçlı, yeşil gözlü, elbiseleri pespembe... yenisinin pabucu dama atıldı. Herhalde iade edip yerine başka oyuncak alacağız.

Birkaç gündür dünyanın yuvarlaklığına takıldı. Bakınca düz görünmesi kafasını karıştırıyor. Dünya yuvarlaksa nasıl üstünde gidebiliyoruz diyor. Dilim döndüğünce dünyanın çok ama çok büyük olduğunu ve bu yüzden yuvarlaklığını anlayamadığımız anlattım. Hatta dünya küresi üzerinde bursa ankara arası mesafeyi kürdanı kırıp ne kadar kısa olduğunu gösterdim. Aslında kaç saat sürdüğünü ama küre üzerinde ne kadar kısa olduğunu gösterdim.
Akşam spagetti yedik. Dili dönmüyor. Stabetti diyor. Ketçap ta diyemiyor. Teptap... ama ikisi de zor kelimeler...
19 şubat
ablasını adapazarına yolcu etmeden önce avm'de zaman geçirdik biraz... kendine siyah tişört ve pembe çanta aldı. Pembe çantaya verdiğim paraya acıdım... bu kadar uyduruk birşeye bu kadar para ancak ayşenin hatırı için verilir.
20 şubat
akşam okuldan aldığımda yağmur yağıyordu. Şemsiyenin altına girmek istemedi. Yağmuru seviyormuş. Daha önce de söylemişti bunu. Bir süre kapşonunu da açıp yağmur altında kollarını açıp dolandı. Hakkaten yağmuru seviyor.
22 şubat
akşam okuldan aldıktan sonra ipek ve elif kardeşlerle elele tutuşarak yürüdüler kaldırımda. Yolu kapattılar ve çok eğlendiler.
23 şubat
sabah zor ve geç uyandı. İstisnai bir durum. Arabayı yanaştırırken okula girmek üzere olan ipekle elifi gördük. Onlara yetişmeye niyetlendik ama okula girmeden yetişemedik. Okulun bahçesinde yetiştik. Ayşe çok bozuldu ve bahçede ipekle elifin bütün gayretlerine rağmen somurttu durdu. Hatta ağladı bile... yetişememişiz. Akşam hamamlıkızığa su doldurmaya gittik. Küçük şişeleri o doldurdu. Sonra da 2 tane 5 litrelik şişeyi arabadan apartman kapısına kadar taşıdı. Resmen 10 kiloyu taşıyor. Vay be...
elifle ipek olayını bloga yazacam dedim. Ama bu hiç komıik değil ki, yazma dedi. Sabah yaptığından sonradan kendisi de mahçup oldu. Yazmamı istemiyor ama yazma dediğimi yazmamı söyledi. Şu anda söylediğimi yaz diye direktif veriyor.

24 şubat
bu akşam babannesine gittik akşamleyin. Gece onları umreye gönderecez. Yemekte palamut vardı. Ayşe epeydir sormasını beklediğim ama sormayıp beni şaşırttığı soruyu nihayet sordu. “balıklara yazık değil mi? Yediğimiz hayvanlarla ilgili bu soruyu sormasını bekliyordum. Tabii ki tatmin edici bir cevap veremedim. Dinsel bir cevap vermek te istemedim. Ama bizim de birşeyler yememiz lazım. Yoksa aç kalırız falan dedim. Meyve sebze yeriz dedi. Onlar da canlı, onlara yazık değil mi dedim. Konu orda kapandı. Aklından neler geçti. Meseleyi zihninde nasıl halletti, halletti mi, bilmiyorum.

25 şubat
sabah uyanmadı. Tatil günü ama eskişehire gidecez. Yanına gidip oynaşarak uyandırdım. Sabah kahvaltıda patats kızartması istedi. (son zamanlarda böyle bir alışkanlığımız var) sonra yola çıktık. Yolda biraz uyudu. Hasretle umay ile hümayı bekliyor. Onlarla oynayacağı oyunların hayalini kuruyor. Özellikle umayla çok güzel oynuyor.
“O sünden” kendini kaptırdığında aynen böyle dedi. Annesinin, annanesine sürpriz yapma planını ayşe hiç belli etmedi. Bebekliğinden beri yalan söylemeyi başarabiliyor artist soyu... ama esra teyzesinin telefonda ağzından kaçırmasıyla annanesi annenin aslında eskişehirde akrabalarıyla günde olduğunu ve sürpriz yapma peşinde olduğumuzu anladı. Hem annesine hem ayşeye sitem etti bol bol...
akşam unayla hüma geldi. Ama bu sefer geçen seferki kadar çok oynamadılar. Surata pasta yapıştırma oyuncağı vardı. Hem kendi suratlarına hem bizim suratlarımıza traş köpüğü yapıştırdılar.
26 şubat pazar
bugün çocuklar bol bol oyun oynadılar. Kapının önünde arabayı yıkayacaktım. Ellerine sünger ve deterjanlı su dolu kova verdim. Saatlerce araba yıkadılar, tabiib, kendileri de sırıksıklam oldu. Eğlendiler. Akşama doğru annesiyle birlikte bursaya döndüler.

27 şubat pazartesi
ayşe, okulda bu haftanın çocuğu... eskişehire gitmeden yazıcıdan çıkarttığım resimleri bir panoya yapıştırarak aile sunumu hazırlamışlar. Ayşe de okulda ailesini tanıtmış. Ama her zamanki gibi ketum.. neler olduğunu anlatmıyor.
28 şubat.
Sabah okula bıraktım. Akşam okula geç kaldım. 20 dakika kadar... geç kaldığım için kızımdan özür diledim. Beni affetmesini istedim. “birşey değil” dedi. Önemli değil demek istiyor ama henüz bu tarz kelimeleri yerinde kullanamıyor. Mesela; “keşke” yi de sık sık “iyi ki” yerine kullanıyor.
Aklıma gelmişken yazayım. Ayşe discovery kanalda yemek fabrikası belgeselini çok seviyor. Bu akşam da şeker nasıl yapılıyor diye merak etti. Pazarda poşet taşıma huyu peydah oldu ama önce poşet hafif mi diye kontrol ediyor. Hafifse taşıyor. Tabii bir süre taşıdıktan sonra bana vermek istiyor. Ben de her seferinde üstlendiği işi tamamlamadan bırakmamasını söylüyorum. Sanırım bu işlemelerim yavaş yavaş işe yarıyor. Bu akşam poşeti hemen benden geri alıp taşımaya devam etti.
Eskişehirde bizim hiç seyretmediğimiz planet çocuk kanalında türkçe masha ve kocaayı çizgifilmini keşfettiki, umay sayesinde... rusça bölümlerini ezberlemiştik. İyi oldu. Belgesel kanalında flüt yapımı gösteriliyordu. “baba, lülüt mü yapıyorlar” diye sordu. Sonra flüt diye düzeltti ama çok güldük. Hala “nasıl yapılır” belgeselini seyrediyoruz. Bisiklet tekerleği yapımı konusunda fikir yürütüp eleştiri yapıyor bacaksız...
akşam yemeğinde, yemeği bitirme yarışı yaptı. Abisi yarış lafını duymasıyla tabağı kafasına dikip bitirmesi bir oldu. Ayşe itiraz etti. “ama bu haskıssız”... haksızlık demeye dili dönmüyor. Uğraştı ama gene de olmadı.
Yarın bazı hayvanları anlatacak... ve o hayvanların oyuncaklarını da götürecek... biz de tahta puzzle kelebek iel balığı götürmesini ve onları anlatmasını tavsiye ettik. İtiraz etti. Ama kimse böyle yapmadı diye... biz de “ne güzel işte... herkesten farklı olacaksın. Kimsenin yapmadığını yapacaksın. Farklı olmak çok güzel” dedik. Biraz yadırgadı ve benimsemedi ama allem ettik, kallem ettik, dediğimizi kabul ettirdik.
2 mart perşembe
dün pek Bir şey olmadı. Rutin bi gün.. bugün ise akşam burhaniyeden eve geldiğimde kapıyı çaldım ama kapıyı açan yok. Buna karşılık içerden kıkırdama ve cilveleşme sesleri geliyor. Eve girdim ki, ayşe, annesini yatağa yatırmış, burnundaki sümükleri sümkürerek annesini sümüklemekle tehdit ediyor. Yatakta boğuşup duruyorlar. Ayşe beni de yatağa attı. Beni de sümükle tehdit etmeye başladı. Kahkaha, eğlence gırla gidiyor. Peçeteyle sümüklerini sildik. Bu sefer de gıdıklamaya başladı. Annesini yarım saat falan yatakta hapsetmiş. Annesi çişim geldi diyor. Altına yap deyip üstüne çıkıyor. İkimizi de üstüste yatırıp üstümüze çıktı. Epey zaman yatakta oynaştık. Sonra yemekte abisi için bir laf etti. Biz duymadık ama annesi çok güldü. Söylemediler de bize... abisi “yemekten sonra seni sorguya çekecem” deyince pek korktu. Ellerini yıkamaya annesiyle gitti. Ama gene de abisine yakalanmaktan kurtulamadı. Ayşeyi ben kurtardım. Abisinin kızacağı bir lafmış...
akşam bir süt dişini daha çekti annesi ama ilk süt dişini kendi elleriyle tutup çekmişken, sonrakileri çekmek sıkıntı oldu. Ağlayıp zırlıyor. İlk dişinde diş perisinin kutya abisi olduğunu anlamıştı. Bu sefer diş perisi rolünü benim üstleneceğimi ve ne istediğini sordum. Pasta dedi. Halbuki daha 2 gün önce çilekli pasta istemişti ve almıştım. Gene pasta...
3 mart cuma
hatfanın çocuğu olmasının son günü bugün... sepette lolipop şeker hediyemizi götürdük okula... öğretmeni bayıldı. Kitap hediyelerimizi de götürdük. Ayşe okulda neler olduğunu anlatmakta her zamanki gibi ketum.. akşam almaya gittiğimde annesi de okuldaydı. Toplantı varmış. Ayşe arabayla gelmediğime bozuldu. Arabayı servise bıraktığımı, hem böylelikle kurabiye aldığı markete uğrayabileceğimizi (geçenlerde kurabiye istemiş ancak markete uğrayamamıştık. Bunu hatırlattım.) söyledim. Ama araba daha önemli dedi. Ve yolda bana surat edip somurttu. Hatta annesine falan beni şikayet etti. Markette de dil çıkarmaya, somurtmaya devam etti. Ben de bana somurtan ve kızan bir çocuğa pasta almayacağımı, aldığım pastayı iade edeceğimi söyledim. Artık aldık, geri veremezsin dedi. Veririm deyince, çok ta umurumdaydı” cevabını aldım. Böyle söylüyor ama içten içe pastayı geri veririm diye de korkuyor ama kuyruğu da dik tutuyor ve bana surat etmeye ve umursamaz görünmeye devam ediyor. Gene de marketin servisiyle eve geldi ve yürümekten kurtuldu. Akşam yemeğinde abisinin sınav endişesi (zaten tavanda) sofrada probleme yol açtı. Abisi yüksek sesle herkese ve herşeye atar yapıyor. Annesi sessizce durmayı doğru buluyor ama ben müdahale edip abisine moral ve akıl vermeye çalıştım. Annsi beni susturmak isteyince, ona da karışma diyerek engel oldum. Abisi bir yandan, ben bir yandan... yüksek sees ayşe tarafından kavga gibi algılandı ve ağlamaya başladı. Neyse; kısa ürede sorunu aştık. Ayşenin bana kızgınlığı bitti bu arada...

4 mart cumartesi
sabah yatakta ayşe ben annesi yatarken abisi de geldi ve ayşeyle epey bi dalaştı. Sonra ayşeyle salondayken, televizyonda pumpkin'in kabak demek olduğunu duydu ve şu meşhur portakal videoları aklına geldi. Ve portakalın ingilizcesini bana sordu. Ben de “orange” dedim. “hayır, turuncuyu sormadım. Portakalı sordum” dedi. İkisinin aynı kelime olduğunu ve portakal turuncu olduğu için portakala turuncu adının verildiğini söyledim. Şaşırdı ve kabullenmedi. “Öyleyse, limona niye yellow dememişler” diye akıl bile yürüttü. Her dilde benzer durumlar olduğunu söyledim ve “yüz” kelimesinin 3 değişik anlamını anlattım. Çok şaşırdı ve hayır, böyle Bir şey yok diyerek gerçeği inkar etti ama anlamadığından değil, anladı ve eşanlamlılığı farketti ama tartışmadan mağlup çıkmayı hazmedemediği için, yüz'ün tek anlamı olduğunu iddia ediyor.
Kahvaltıda da annesine karşı 10 yaşında olduğunu iddia ediyor. Sebep, dişlerinin çıkması... 10 yaşında çıkarmış... bu kız çok fena... nuh dediğine peygamber demiyor. Çok inatçı çok...
bir de hergelelik huyu peydah oldu. Ben kahvaltıya oturmadım diyet yapıyorum diye... böreği ağzına atıp “bak baba, nasıl yiyorum” diye nispet yapıyor, sırıtarak... ardından da evin içinde jogging yapıyor.
05 mart pazar... sabah ayşeye uzun süredir istediği evi aldım. Bir de ilaveten tren istasyonu aldım. Gözlerini kapattırıp sürpriz yaptım. Bayıldı ama ne sarılma, ne teşekkür... bütün gün abisi ile bu oyuncakla oynadı. Abisi de bayıldı.

07 mart 2017 salı
akşam okuldan aldıktan sonra pazara girdik. Pazarın girişinde küçük pembe saksılar gördü ve bayıldı. Saksıya ekecek birşeyimiz yok ki dedim. Pazarda saksı çiçekleriyle falan ilgilendi pazarda... sonra çilek fidesi gördük. Gönlü olsun diye 1 tane aldık. Bahaneyle vuyol kelimesini de öğrendi. Çıkışta saksıcıya şaka yollu takıldım. Pembe saksı koyup benim pembe delisi kızımı başıma sardınız falan dedim. Sonra da ayşeye, saksı seçmesini söyledim. Toz pembe saksıların arasından seçeceğini sanırken, mor bir saksı beğenmez mi? Ofsayta düşürdü beni.. satıcı da pis pis güldü. Kızm da ben mor da seviyorum dedi. Anladım ki; çocuğa güven olmaz :) akşam evde saksıya çileği ayşeye diktirdim. Cansuyunu da vedirdim. Artık çileğin sorumluluğu ayşede...


abisinin okulunda vaktin nasıl geçtiğini anlamadım ve ayşeye 20 dakika falan geç kaldım. Taksi tutmak zorunda kaldım. Kapıda son çocuk olarak beni bekliyordu. Beni affetmesini ve geç kaldığım için ne ceza vereceğini sordum. “Hiçbirşey” dedi. Yufka yürekli kızım benim :)
dün bana beton ne diye sormuştu. Dilim döndüğünce anlatmıştım. Bugün ise şans eseri okulun yukarısında beton dökülüyordu. İnşaat sahasına girip çimento dökülmesini seyrettik. Sonra kamyonun tamburunda kum (zaten bu mevzu inşaat sahasındaki kum nedir merakından doğdu) çimento su karışımdan yaş beton yapılmasını, bunun dökülmesini ve sertleşmiş halini gösterdim.
Arabasız geldiğim için yürüyerek dönmek zorunda kaldık. Tabii yürümyi sevmek mevzusunda münakaşa yaşadık. Ben “ailede herkes yürümeyi sever ve yürür” dedim. O ise yürümez dedi. Okuldan seyhanlara kadar yüksek sesle ve şakalaşarak, “yü-rür-ler” yü-rü-mez-ler” takışması yaşadık. En sonunda “yü-rü-mek- i-yi- de-ğil” dedi ve bu konu kapanmıştır diye ekledi. Gene de son sözü ben söyleyeyim. Yürümek iyidir dedim. İ-yi-de-ğil-dir. Bu konu kapandı dedim. Kimse artık konuşmasının diyerek son sözün mutlaka kendisine ait olacağının üstüne basarak konuyu kapattı. Bankamatikten tüm aşamalarını kendi yaparak para çekme olayını da bana bırakmadı. Ben de son zamanlarda alışverişlerde aldığımız ürün v parayı ayşeye verip kasa işini de ona yaptırmaya başladım. Yavaş yavaş alışıyor. Eve yaklaştığımızda Bir şey konuşuyorduk. (unuttum ne olduğunu) bunu bloga yazarım dedim. Okumayı öğrenince sen de benim yazdıklarımı okursun diye ekledim. Hatta yazmayı öğrendiğinde artık ben yazmam, sen yazarsın diye de ekledim. Cevabı yapıştırdı... “ben de senin saçmalıklarını yazarım” anladım ne kastettiğini... ilginçliklerini demek istiyor. (inşallah)
kumbarasındaki parasını büyüyünce harcamak istiyormuş. Tutumlu eşşek. Sevdiği ve istediği barbi yumurtalar tam da kumbarasındaki para kadardı. İsterse onu alabileceğini söyledim. Cevap bu...
dün de çam ağacındaki reçineyi merak etmişti. Bugün de aynı bahsi devam ettirdi. Yenir mi diye sordu. Bala benziyor dedi. Herşeyi merak ediyor.
Dün okula giderken elimi tutmasına izin vermemiştim. Hasta olduğumu ve ellerimde mikroplar olduğunu anlatmıştım. Tabii, arkası geldi, mikrop, hastalık ve vücuttaki askerler ve mikroplarla savaş mevzusu da anlatıldı kendisine... bugün ise ellerimi kolonya ile dezenfekte edip mikropları öldürdüğümü ve elimi tutabileceğimi söyledim. Bu yaşında dezenfekte kavramını da öğrendi. Babası gibi öğrenme manyağı bu kız... bilgiyi sünger gibi emiyor ve dahasını talep ediyor. Gece, istediği niloya resmini print ettirdi ve boyadı.

8 mart 2017 çarşamba
Makarnayı Sossuz yemek istiyor. Makarnanın sosu olmaz diyor. Gönülsüz de olsa kıymalı makarna yedirdik.
Bugün çok ilginç bir laf etti. Büyümek istemiyorum sadece genç olmak istiyorum dedi. Neyi kastetti acaba...
sabah annesi okula bırakmıştı. Akşam ie abisi aldı. Sabah arabayla gitmiş olmasına rağmen yürüyerek gittiğini iddia ediyor. Yalan söylediği gibi annesini de çaktırmaması için fişfikliyor.

9 mart 2017 perşembe
okuldan erken aldım. Film seyrediyorlardı. Sınıfın çocuklarıyla dalaştım biraz... epey eğlendik.
akşam okuldan aldığımda eve gitmeden ben dışarda epey oyalandım. Meğer ayşenin kakası varmış ama bana hiçbirşey söylemedi. Eve girince koşturarak tuvalete koştu.
okumayı öğrenmek?

10 mart 2017 cuma
artık, berra adının kullanılmasını istiyor. Ayşe demeyecekmişiz. Berra diyecekmişiz.
11 mart 2017 cumartesi
bugün ailecek cağ kebabı yedik. Ayşe beğendi ve tahminlerimizden fazla yedi. Yemekte gene kuzu mevzusu açıldı. Konuyu hemen kapattım. Çünkü ayşe, “balıklara yazık değil mi” falan demeye başladı. Kendi kafasında, vejeteryan olmanın altyapısını oluşturmuş bile... geçenlerde bu konuda benle epey tartıştı. Ayşenin argümanlarına verecek cevabım yok. Çocuk, “sadece havuç, meyve, fasülye yiyelim” diyor.

12 mart 2017 pazar
bugün abisinin üniversite sınav günü... erkenden kalktık. Abisini sınavın yapılacağı binaya yollayınca, hemen” oda artık benim mi oldu” diye sordu. Ablasından sonra abisi de gidince odayı sahiplenip kafasına göre döşemek niyetinde...Sınav sonrası adapazarına gittik. Ablasını görmekten gayet mutlu oldu. Kazımpaşada köfte yedik. Karnım şişti. Göbeğime bakıp çocuk var içerde, kaç aylık falan diye dalgasını geçti.

13 mart 2017 pazartesi
akşam yemekten sonra, tekerlekli 2 tane legoyu alıp üzerlerine basarak onları patene dönüştürdü. Bunu da yaz baba diyor. Zaten geçen günlerde paten istemişti. Hem de annesi vasıtasıyla... ona istettirdi. Almayacağımı söylemiştim. Berra da patenini kendi üretti.

14 mart 2017 salı
sabah okula giderken mevsimleri sordu. Anlattım. 4 tane mevsim olmasını pek az buldu. akşam almaya gittiğimde yağmur yağıyordu. Yağmuru çok seviyor. Yağmurda yürümeyi de çok seviyor. Arabayla gelmeme bozuldu. Şemsiyeyle gelmemi tercih edermiş. Bir dahaki sefere şemsiyeyle gelecekmişim. Yürüyecekmişiz. Başka zaman arabayla gelmeyip yürüyünce kızıp söylenen çocuğun dediğine bak. Yağmur aşkı, yürümeye bile razı ediyor. Akşam evde tekerlekli legoları gene patene dönüştürdü. Evde böyle geziyor ve patenler için alıştırma yaptığını söylüyor.

15 mart 2017 çarşamba
akşam okuldan alırken şemsiyeyle gittim. Çok hoşuna gitti. Bir sürü barbi bebeği olduğunu ama hiç erkek bebeği olmadığını söyledi. “ken” istiyor.
16 mart 2017 perşembe
kumbarasındaki paralarla oyuncak almaya karar verdik. Erkek erbek alacaz. Epey para birikmiş. Akşam ablası geldi.

17 mart 2017 cuma
bu sabah okulun kapısında gözleri sulandı. Okula gitmek istemiyormuş. Sebep te söylemiyor. Ablasıyla kalmak istiyor herhalde... eve geri döndük. Bütün günü evde geçirdik. Okulda bugün sürpriz günüymüş. Onu kaçırdı. Üstelik evde de canı sıkıldı. Ama hava soğuk. Dışarı çıkamadık.

18 mart 2017 cumartesi
arabistandan dönen babannesiyle dedesini ziyarete gittik. Pek özlemiş. Sarıldı. Eve dönüşte de pek bir mutlu... yolda geri geri yürüyor. Hopluyor, zıplıyor. Montunu da çıkarmak istedi izin vermedik. Akşam ben pizza yaparken pizza malzemelerini koymak istedi. Bir pizzanın malzemelerini ayşe serpti. Pişmesini de büyük bir sabırsızlıkla bekledi. Afiyetle yedik.

19 mart 2017 pazar
sabah ağlayarak uyandı. Yatakta saçı sıkışmış. Salona ilk o geldi. Karlar ülkesini seyretmek istedi. Sonra ablasını terminale götürmk için yola çıktık. Önce kitap fuarına uğradık. Kendine 2 tane rozet aldı. Bir de resim çizme kitabı aldık. Fuarın kapısındaki “hoşgeldiniz-welcome” yazısını tanıdı. Ona aldığım tren istasyonu oyuncağında ayni kelimelerin olduğu bir tabela var. hemen tanıdı yazıyı... Ardından anatoliada zaman geçirdik. Bir mağazada kendine pembe yumoş hırka beğenmiş, Dedesinin verdiği parayla satın aldı. Giyince büyük genç kız gibi oldu. Bir de saç bandı... beyaz, çiçekli Bir şey.. takmaya çalıştı. Güzel takamadı. Güzel olmadığını söyleyince “saçım böyle” diye şarladı ve suçu saçına attı. Sonra annesi düzeltti. Bir de şelale mevzusu var. su birikintilerine şelale demeye başladı. Şelale akar dedik. Akmayanı da var dedi. Sonra, şelalenin ne olduğunu anlattık. Bildiği yanlış çıkınca çok bozuldu. Kızdı hatta biraz zırladı.

20 MART 2017 PAZARTESİ
akşam okula gittiğimde bahçede oynuyorlardı. Saklambaç oynamayı öğrenmiş nihayet... sobelemeyi bilmiyordu. Artık biliyor. Ben onları beklerken, sınıftan 3 kız bir olup, benle alay edip eğlendi, bacaksızlar... eve dönerken ayşe artık akşamları hava güzel olursa arabayla değil bisikletiyle gelmemi istedi. Akşam evde babannelerinin gelmesini bekliyormuş. Onlar gelmeyince telefon etti. Yarın gelmelerini istedi. Yemekte gene abisiyle didişti. Son zamanlarda hep oluyor. Abisi çocukla çocuk oluyor. pek idare etmiyor ki ayşeyi...
birkaç sabahtır olanları da yazayım. Okulun bahçe kapısı ve yabancı müzik.

21 Mart 2017 salı
akşam okul çıkışı kum kanallarından kum kaydırmaca oynadı. Kimsenin oynamadığı oyun ayşe sayesinde popüler oldu. Bir sürü çocuk oynamaya başladı. Bu sırada, farkettim ki; ayşe, okulda epey popüler bir çocuk...

22 mart 207 çarşamba
akşam bisikletiyle gittim okula.. biraz bisiklet bindi bahçede... arkadaşlarını da bindirdi. Biz okulda yaklaşık 1 saat zaman geçirirken eve hırsız girmiş. Sonradan farkettik. Eve polis falan geldi. Ayşe, “benim paramı çalamazlar” falan diyor. Hakkaten de çalmamışlar. Annesinin parası ve altınını çalmışlar.

23 mart 2017 perşembe
sabah okula gider gitmez, hemen öğretmene dünkü olayları anlatmış. Zaten arabada da anlatacağını bana söylemişti ama bu kadar hızlı söyleyeceğini tahmin etmemiştik. Akşam gene parkta biraz oynadı ama kalabalıktan sıkıldı. Çabuk ayrıldık. Arabayı parkettikten sonra arabanın tozuna parmağıyla adını yazdı. Bir de bayrak çizdi ama ters... hem de epey ters. Önce yıldızı çiziyor. Sonra ters tarafa ters bakan hilal çiziyor. Eve girdiğimizde abisi, annesinin evde olduğunu söyleyip ayşeyi kandırdı. Banyoda, balkonda, yatağın altında falan çocuğu oradan oraya koşturdu. Abisinin ayşeyi kandırdığına ikna ettim ama abisinin dediği yere bakmamak için kendini zor tuttu.
Babannesi geldi. Onu bırakmak istemedi. Yarın akşam okul çıkışı babanneye gitmemeye karar verdik te ancak ikna edebildik berrayı... Akşam yemeğine davetliydik. Pembe prenses elbisesinin altına lacivert külotlu çorap giydi. Yakışmıyor, uyumsuz falan dediğimizde, “ben öyle beğendim” ve “ama görünmüyor ki” argümanlarıyla bildiğini okudu gene.. gittiğimiz evde, oyalanacağı Bir şey yoktu. Sıkıldı biraz... resim çizdi. Seçil teyzesi, ona güzel bir kumbara ve anahtarlık hediye etti.

24 mart 2017 cuma
akşam okul çıkışı parkta “kum trafiği” oynadılar. Kum kanallarından kum dökmeye bu ismi verdiler çocuklar... zor ayrılıyoruz okuldan... parkı bırakmak istemiyorlar. Babanneye gittik. Berra orda kaldı. Amcasıyla boğuşmuş biraz... amcasıyla boğuşmayı seviyor. Sonra gece hep beraber geri geldiler. Babannesiyle tren falan yaptı legolardan...

25 mart 2017 cumartesi
sabah ağlayınca odaya gittim. Abisi, annesi ve berra hep beraber yatıyorlar ve abisi -gene- berrayı kandırıp, kızdırıp ağlatmış.
Berranın kulağının birinde çocuk küpesi, diğerinde annesinin küpesi var. komik bir görüntü. Uyumsuz ve yakışmıyor. Bunu berraya söylediğimizde, cevabı her zamanki standart cevap oldu. “Ama ben böyle beğendim” bu sefer bu sözünün üzerine gittim. Uyumlu olmaktan, yakışmaktan bahsettim. Cevap veremeyince ve aslında söylediğimizin haklılık payı olduğunu için için bildiği için ama kabullenemediği ve yenildiğini de bildiği için ama pes etmeye de niyeti olmadığından, hırçınlaştı ve “benim küpem kayboldu. Başka yok” diye ağlayarak hırçın tavırlar sergilemeye başladı. Kahvaltıda gene abisi berrayı kızdırdı. Sonra da abisiyle beraber ev legosuyla oynadılar.
Öğleden sonra bisikletle parka gittik. Ama önce pompa satın aldık. Dükkanda oyun hamuru ve aparatları da gördük. Almaya söz verdim. Parkta pek bisikletle gezmedi. Biraz kaydırak, biraz salıncak... hala en alttaki kaydıraktan kayıyor. Üstteki kaydıraklara çıkmayı maçası yemiyor. Parktan sonra dedesiyle birlikte korusuya su doldurmaya gittik. Neredeyse bürün şişeleri berra doldurdu. Tabii, hortum boşta kaldığında ucunu ortalığa doğru tutup beni ıslattı bol bol başlangıçta ama sonra öğrendi.akşam misafir geleceği için oyuncaklarını kaldırmamız gerekti. Bu duruma çok bozuldu. Uğraştı didindi. Minimum seviyede de olsa oyuncak çıkardı gene...

26 mart 2017 pazar
Mutfak kelimesini ancak yavaş hecelerse söyleyebiliyor. Onu da zorla ve nadiren... Futtak demeye başladı bugün... mesela; o yüzden kelimesi kendini kaptırmadığında normal ama kendini kaptırdığında “o sünden”
akşamüzeri draje paketinden bir tane şeker yedim. Meğer sonuncuymuş. Yenisini almaya söz verdik.

27 mart 2017 pazartesi
sabah okula giderken yağmur yağıyordu. Şemsiyesini aldı yanına. Beni de tembihledi yolda.. “baba, şemsiyem arabada kalsın. Okula gelirken şemsiyemi de getir. Arabayı da uzağa parket”
hanfendi yağmuru seviyor, ya... yağmurda yürüyecek... ama şansına akşama yağmur dinmişti. Sabahki kısa yürüyüşle yetinmek zorunda kaldı. Akşam arabada radyoda çalan yabancı şarkı bitene kadar inmedik. Neredeyse bütün ingilizce poüler pop şarkılarına eşlik ediyor. Ne zaman duydu. Ne zaman öğrendi. Akıl sır ermez. Dün almayı vaat ettiğim şekeri almayı unutmuştum. Israrla hatırlattı. Almaya gittim. Üstelik te bulamadım. Abisini gönderdik aldı geldi. Rocco rengarenk diye bir şey...

28 mart 2017 salı
sabah uyandırıp, kucak mı yoksa balık mı diye sordum. Balık dedi. Ben de balık gibi omzumla sırtlayıp salona öyle taşıdım. Kanepe yatıp çizgifilm seyrederken, dün geceki olayı yazıp yazmadığımı sordu. Dün gece, kendine oyun kurmuş ve oynamaya başlamak üzereydi. Bir sürü hazırlık yapmıştı. Tam o sırada, TV de seyredecek Bir şey bulamayıp planetçocuk kanalını açtım. Maşa ile kocaayı çıktı. Hemen oyunu bıraktı ve sonra oynarım deyip seyretmeye başladı. Maşa'yı çok seviyor çok... yıllarca rusçasını seyretmişti. Şimdi türkçesini de zevkle seyrediyor.

Nisan ayı
beyak” bu kelime berranın “bırak” demesi... çok uzun zamandır bu şekilde telaffuz ediyor. Bir de portakal telaffuzu var... porkatal...

okul çıkışı yarının doğum günü olduğunu iddia etti. Bir an önce doğum günü gelsin istiyor. Doğum gününe çok olduğunu söyleyince benle inatlaştı. Doğum günlerinin sıralamasını anlattığımda, ilk önce benim doğum günüm diye inatlaştı benle... ben onun istediğini değil de gerçeği söyledikçe bozuldu da bozuldu. Küsmekle, kızmakla vs tehdit etmeye başladı. Gene de gerçekten vazgeçmeyeceğimi söyledim. Birkaç gün benle bununkavgasını verdi. Hala da bahis açıldıkça bildiğini okuyor. Pes etmiş değil...
balıklara yazık değil mi demeye başladı. En sonunda denizdeki balıklar bitmiyor. Başka balıklar denizde kalıyora bağladık konuyu...
baronun 5 nisan toplantısına benle geldi mecburen. Epeydir istediği Ananası yedi bu vesileyle... pastalar, meyve suları, pudingler.. şiş köfte et,tavuk... bol bol yedi.
Dünya yuvarlaklığına taktı son zamanlarda... bunu algılamakta zorlanıyor. Dönmesi ve aşağı düşmememiz algıladığı dünyaya uymuyor. Bu yaşta bunu anlatmak çok zor...
araba müzesine gitmişler okulla.. ertesi gün de ebru yapmışlar. Çok hoşuna gitmiş anlaşılan... benden ebru yapma malzeemeleri istedi. Pazar günü çizgifilmde maşa palet takmıştı ayağına... palet yerine pantik dedi.
Abisinin sınavı sonrası Bowling oynamaya gittik. Kötülük yapma meraklısı abisi, ayşnin nemo filmindeki köpekbalığından çok korktuğunu bilmesine rağmen, ve ayşeye kötülük olsun diye bilerek ve isteyerek ayşeyi köpekbalığının resmi olan masanın üzerine attı. Ayşenin ödü koptu. Ağladı. Berra son aylarda sürekli kendini birileriye Özdeşleştiriyor. Çizgifilmlerdeki karakterlerle, resimlerdeki figürlerden biriyle, hatta haberlerrdeki kişilerle bile... bunu sürekli yapıyor. Ne kadar sürecek bilmiyorum. Sürekli, “ben bu beyaz kediyim, ben bu bebeğim” vs. deyip duruyor.

12 nisan çarşamba 2017
bugün diş hastanesine giderken okula uğradım. Bizimkiler bahçedeydi. Bütün çocuklar etrafımda toplandılar. Kopan takma dişimi çıkarıp onlara gösterdim. Hepsi başıma üşüştü. Ayşeyi erken aldım okuldan...

13 nisan perşembe
sabah annesiyle uyudular. Sonradan gecikmeli olarak okula gitmiş. Bir etkinlik mi ne, varmış. Akşam almaya gittim dedesinin arabasıyla... sonra da dedesine uğradık. Orda biraz kalmak istedi. Kağıttan uçaklar yaptım. Hem evde hem de sokakta onları uçurduk. Akşam ablası geldi. Ayşe pek memnun oldu.
14 nisan cuma 2017
sabah rutinimiz şu: 08.00 gibi kucaklayıp kanepeye yatırıyor ve TV'yi açıyorum.(şu sıralar gözdemiz planet çocuk) vinx seyrediliyor. Vinx bitince tuvalete gidiliyor. (her seferinde annesi gelip çizgifilmin ortasında tuvalete gitmesi için ısrar ediyor. Berra da her seferinde film bittikten sonra diyor. Ama annesi ertesi sabah gene aynını yapıyor. Sıkıcı olmaya başlayan bir rutin) ardından Elbiseler giyiniliyor. Bu sırada alvin ve sincaplar seyrediliyor. (bu da yeni keşif.. kidz anime) eskinin gözdeleri, disney, minika, birkaç haftadır gözden düştülr.
sabah okula giderken radyoda ingilizce pop dinlemek alışkanlığımız... bütün şarkılara, ilk defa duysa bile eşlik ediyor. Geçenlerde “c'mon baby” diye bir nakaratı olan şarkı dinlerken anlamını söylemiştim. Bugün aynı şarkı gene çıkınca, “gel bebek” diyor diye hemen hatırlayıverdi.
16 nisan
annesiyle gezmeye gidecekti. Gene uyumsuz bir ebise giymeye kalkıştı annesi izin vermeyince çok ama çok bozuldu. Hayatımda suratını bu kadar asmış ve somurtmuş görmedim. Gezmeye gitmemeye ve boykot etmeye karar verdi. Odaya kapandı. İkna etmek için ben yanına gidip yarım saat dil döktüm ama giderken kapıdaki görüntüsü gene kapkara bir surattı.
17 nisan
günlerdir inşa etmeye çalıştığımız, teleferik maketi bitti. Muhteşem Bir şey oldu. Berra hem fikir hem inşa alanında katkı sağladı. Kabine koltuk ve süsleme eklemek ayşenin fikriydi. Teleferik binasını da ayşe çizdi ve boyadı. Daha başka yardımlaı da oldu. Beril dışında herkesin emeği var makete... ama muhteşem bir şey oldu.
Bugün evde ayşeyle “heleybol” oynadık. Bu, kelimelri yanlış söylemesi çok komik ya... epey eğlendiriyor bizi. Hayatımıza renk katıyor. Mesela, abisine söylediği “yağmur parçacıkları” lafı... akşam dönerci yusufa gittik. Yarım porsiyon söyledik berraya ama eti çok svmesine rağmen kızarmış patates varsa sadece patates yiyor. Eti bizim zorumuzla yiyor. Nitekim yarısı kaldı. Bundan sonra çeyrek porsiyon söyleyecem ayşeye...
18 nisan salı 2017
sabah ablası terminal yağmur maket geç kalma huysuzluğu yolda çizgifilm zamanı ile saat bildirme kapspnı da ben söyledim müdahalesi sınıfın hayran olması ayşenin gurur ve mutluluk dolu duruşu.

PASKÜL KÂHKÜL
sabah kalkış ritüeli
düğün fotoğrafı gözlerin yuvarlak

PAZAR HAYVANAT BAHÇESİ DONDURMA

PAZARTeSİ
hiç sıkıya gelemiyor. Bisikletin yan tekerleklerinden birini çıkardık arka bahçede... dik durmak yerine sürekli destek tekerleğinin olduğu tarafa kaykılıyor. Uyardım. Ağlamaya başladı. Daha önce de olmuştu. Sıkıya gelemiyor galiba...
bahçede koşarken düştü. Dizi sıyrıldı. Sanki dünyanın sonu gelmiş. Ağlıyor. Ayağının üzerine basmıyor. Mızmız... ben nanemolla olmasın diye üsteledikçe annesi şımartmaya çalışıyor. Biraz fikir ayrılığı yaşadık. Ayşeye fırsat verirsek mızmızın, ağlakın teki olmaya çok yatkın... bunu engellemeye çalışıyorum.

Birkaç haftadır her sabah yeni bir rutin oluşturduk. Her sabah ben yatağa ayeşenin yanına yatıyorum. O da benim üzerime yatıyor. Sonra ben kalkmaya çalışıyorum. Ama ayşe ağır geldiği için kalkamıyorum. Birkaç denemenin sonunda kalkıyoruz ve ayşe arkaya doğru kaykılarak, başını iyice arkaya yatırıyor. Böylece dünya ters oluyor. Lamba yerde oluyormuş. O şekilde salona geliyoruz. Ayşe bacaklarını bana sarmış, ben kafasından elimle destekleyerek....

13 05
ayşe imza yarattı kendisi için... yazmayı öğretiyordum. Kendi zihninden pembe yazdı. Sonra da A harfine benzeyen bir yıldız çizdi. İmzasıymış... imzaya da benziyor zaten...

25 mayıs perşembe

sabah çok sinirli uyandı. Okula gidene kadar surat astı ve herşeye, herkese posta koydu. Akşam dönerken dondurmacıya uğradık. Akrabalık ilişkilerini tamamen çözdüğünü farkettim. Kim kimin neyi oluyor faslını tamamen çözmüş... mesela akıl yürüterek babannesinin annesinin kim olduğunu falan bilebiliyor.
(unutmadan söyleyeyim.) bilebilmek lafını milemilmk olarak telaffuz ediyor. (Yapamilir miyim vs)

26 mayıs cuma

bugün öğleden sonra kızımla kreşte provaya katıdım. Babalı kızlı gösterinin ilk provası. Sınıftaki bütün kızları azdırdım. Öğretmen gelip kızdı. Ama biz gene de bildiğimizi okuduk. Dönüş yolunda (yayan) inadına inadına su birikintilerine bastı.
Sonraki günlerde, gösteri provası yapalım diye başımın etini yedi.

31 mayıs 2017 çarşamba
Leblebi şekerine “beyin şekeri” bunlar.. beyni geliştiriyor diyor.

01 haziran 2017 perşembe

bugün ayşe berra'nın müsamere ve kep giyme töreni vardı. Baba kız dansını da yaptık sahnede... evde defalarca yaptığımız provalar işe yaramış. Annesi en güzel bizim yaptığımızı söyledi.

02 haziran 2017 cuma

bugün annesiyle çarşıya çıkmışlar. Yanına oyuncak bebeğiyle oyuncak laptopunu da almış ve yol boyunca “çocuk ta yaparım, kariyer de” demiş... (annesinden öğrenmiş)

03 haziran 2017 cumartesi
bugün ayşenin isteğiyle özdileğe gittik. Çimde biraz top oynadık ama ayşe mızmızlık edip durdu. Akşam fırtına çıktı. Pencereden şimşekleri seyrederken, gökgürlemesinin niye sonradan geldiğini anlattım.
4 haziran 2017 pazar

sabah ayşeyi abisi caddenin karşısındaki bakkala ekmek almaya gönderdi. Ayşe sağa sola bakarak karşıdan karşıya geçemiliyor. Kendine de yeni sürpriz yumurtalardan almış bir tane.. sonra, öğlene doğru abisi ders çalışmak için “küpütane” ye gitti. Abisi eğlenmek için kütüphane dedirtmeye çalıştı. Ben kısa kestirdim. Zaten son zamanlarda abisi sürekli ayşeyi kandırmaya da çalışıyor. Ayşe garibim desaf... abisinin dediklerine inanıyor.

12 haziran 2017 pazartesi
ayşe bu sabah jimnastiğe başladı. Akşam geldiğimde ne yaptığını sordum. “sıpooor” dedi, umursamaz bir tavırla... gündüzleyin ablasıyla parka gitmişler. Parkın ordaki boş ve moloz dolu arsadan geçmek istemiş. Ablası “nasıl geçeriz ordan” deyince, cevabı yapıştırmış. “sen de amma prensessin”
akşamüzeri de annesiyle ablasıyla tartışıyordu. Kendisinin onlardan daha kara olduğunu iddia ediyormuş. Annesi parkta oynadığı ve güneşte kaldığı için karardığını söyleyince, “ben normalde de öyleyim” dedi. Akşam yemekte kumral, sarışın vs. ne demek öğrettik.

13 haziran 2017 salı
bugün öğlen spora gidelim hadi. Saatteki kadranların küçüğü 1 e gelince gidileceğini biliyor ama salı günü gidilmdiğini bilmiyor. Pek hevesli spora gitmeye.. gündüz ablasıyla gezmeye çıkmış. İşbankasından karne kitabı almış. Akşam hemen benden okumamı istedi. Birraz okuduk. Kitap ayracını kaldığımız yere koydu hemen. Akşam yemeğinde abisi ile ablası masada kavga edince ağlamaya başladı. İkisine de kızdım. Masadan kalkmaya niyetlenince ayşeye de kızdım ve oturttum. Yemekte ev halkına hamburger yaptım. Bir de kokoreç.. kokoreçi kimse sevmedi ayşe de dahil... ama zaten güzel olmamıştı. Tatsızdı.

14 haziran 2017 çarşamba
sabah uyanır uyanmaz yanıma gelip karne kitabını okumaya devam etmemizi istedi. Biraz okuduk. Mavi balinayı öğrendik. Gezegenleri anlattım. “dünya” kavramını tam algılayamıyor. Anlatmaya çalışıyorum ama henüz zihni o kadar gelişkin değil sanırım. Çok canı sıkılıyor. Bir an önce spora gitmk istiyor. Evde öfleyip pöflüyor. Jengalarla oynamaya başladık oyalamak için... gitmeden bazlama içi kaşar beyaz peynir hindi salam kekik ve ketçaplı tost yaptım. Onu yedi.
15 haziran 2017 perşembe
akşam eve geldiğimde hemen kitabını aldık ve “kan” ile ilgili bölümü okuduk. Kan'ın yemek ve havayı vücudun her yerine taşıdığını ve çöpleri geri aldığını anlattım. İlgiyle dinledi. Akşam ablasıyla mutfakta annesi için bir sürpriz hazırlamaya başlamışlar. Annesi hiçbirşeyden şüphelenmiyorken ayşe annesinin yanına gelip, “hiçbirşey yok. Bir şey yapmıyoruz” diye annesinin önüne dikildi ve yürümesine engel oldu. Böylece birşeyler hazırlandığını belli etti. Güldük bu haline bol bol...

16 haziran 2017 cuma
saat 2 ye kadar zor durdu evde... herkesin işi olduğu için ayşeyle ben kaldım. Bugün jimnastik günü... saat 10 dan 14 e kadar hadi gidelim diye başımın etini yedi. Jimnastik salonunda ayşe oyun alanındayken arabayı parketmek için 1-2 dakikalığına dışarı çıkmıştım.geldiğimde gözleri dolmuştu. Ağladı ağlayacak.. gittiğimi sanmış. Haber vermeden gitmeyeceğimi anlattım. Çıkışta hamburgerciye götüreceğime söz vermiştim. Ama önce annesinin işyerine uğramamız gerekiyordu. Ben ordaki işimi hallederken annesi ile ayşe çıkıp ablasıyla buluşup eve gitmişler benden habersiz...
dışarıda yemek yiyemediği için annesine trip atmış. Dondurma alacağını söylemişti annesi. Almamış. Sonra alacağını söyleyince de biter diye itiraz etmiş.Akşam üzeri annesiyl iftara gidecekti. Gitmek istemedi. Surat asıyor. Kendini odaya kapattı. Zor ikna ettim gitmeye...

17 haziran 2017 cumartesi
sabah abisini sınva götürdüğümüzden ayşeyi uyur bıraktık. Ablasını nasıl uyandırdı bilmiyorum. Akşam maaile dondurma yemeğe gittik. Ayşenin dondurması düştü. Yenisini aldık.
Sınav demişken; ayşe dört gözle abisinin de sınavı kazanıp gitmesini bekliyor. Odaya tek başına sahiplenecek. Odanın yerleşimini yapıp duruyor kafasında...

18 haziran 2017 pazar
bütün gün evdeydik. Hava soğuk ve yağmurlu. Ayşe, oyuncak (aslında firmaların teşhir için vitrine koydukları gerçeğe birebir benzeyen sahte telefon) cep telefonuna kulaklık takıp müzik dinleme taklidi yapıyor. Yetişkin insan gibi giyinip kuşanmış. Edası da öyle.. görüntüsü çok komik... ayşeye sahici cep telefonu alma fikrini konuştuk bugün ilk olarak... alacaz galiba... Akşam iftar için burgaza gittik. Hava serin olduğu için pek deniz kenarına inemedik.

27 haziran 2017 salı

bayramın son günü... bugün lise arkadaşlarımla buluştuk. Ayşe de vardı. Adını bile bilmediğim çilekli bir içecek içti. Her zamanki gibi cengiz amcasıyla pek iyi anlaştı. Çisemle arası zaten iyiydi. Bir de kendinden birkaç büyük bir kız vardı. Onunla da oynadı. Keyfi yerindeydi. Ama balibey hana gitmeden önce, gene (son zamanlarda sık sık) trip yaptı. Gelmiyecem diye tutturdu. Zorlukla ikna ettim. Geçenlerde “ben bu evin külkedisiyim” tribi atmıştı.. gene aynısı... kedini evde değer verilmeyen olarak görüyor bunalım takıldığı zaman... son zamanlarda birkaç kere oldu.
Ön dişler gitti, bu arada... nine diye hitap ediyoruz... bayramın ikinci günü köydeydik. Özellikle elif sera ile takıldı. Diğer çocuklarla da oynadı. Bol bol akranı vardı. Salıncakta sallandılar bol bol...
geçenlerle “odadan herkesi çıkarmış, “beni güneşle yalnız bırakın” diye... bayramın birinci günü eskişehirdeydik. Bu sefer umay ile araları soğuktu. Bizimki umaya mesafeli davrandı eskinin aksine...

30 haziran 2017 cuma
günler çok sıkıcı ve rutin şekilde geçiyor. Ayşe, abisi ve ablasıyla evde kalıyor. Üstelik ilk ayşe uyandığı için ayşe diğerlerini uyandırana kadar yalnız başına oluyor. Ne kadar süre yalnız kaldığını bilmiyorum.
Ayşe son zamanlarda sık sık ruj sürme izni istiyor. Bu gece yan komşunun kınasına gidecekler. Gene izin istedi. İzin verdim ama son zamanlarda çok sık ruj izni istediğini ve artık izin vermeyeceğimi de söyledim. Sürdü ve gelip bana gösterdi.
Akşam yemeğinde de yemek yemediği için benden hafif bir zılgıt yedi.

1 temmuz 2017 cumartesi
çok sıcak... çok ama çok sıcak... yarın denize gidecez... ayşe bunun için bana teşekkür ediyor. Yan komşunun kızının nikahına gittik. Ayşe geline de damada da sarıldı, takı sırasında.
Unuttuğum birşeyi de yazayım. Ayşe bazı kelimeleri, şekillerini ezberlediği için okuyabiliyor. (düzyazı olsa bile) mesela; bursa kelimesini herhalukarda okuyor.

2 temmuz 2017 pazar

ayşe akşam yemeğinde taze fasulye, skapetti ve karpuz yedi. Bugün sabah erkenden denize eşkel tarafına gittik. Kısmetinize, deniz çok yosunlu.. daha fenası çok denizanalı... hem de canlı, sokan cinsinden... ayşeyi sakınmayı başardık ama ben denizanaları için açık büfe gibi bir şey oldum. Yanmayan yerim kalmadı. Ayşe denizanalarından ürkmesine rağmn defalarca denize girdi. Kolluksuz yüzmeyi bile denedi. Ona biraz nasıl yüzüleceğini gösterdim. Karnından tutup kulaç attırdım. Keyfi yerindeydi. Akşam karpuz almaya giderken büyüyünce hangi mesleği seçeceğine karar veremediğini öyledi ve seçenekleri saydı. Doktor, itfaiyeci, dalgıç, marketçi, polis, marangoz... daha bir sürü meslek...
akşam yemekte, “sana da blog açalım baba” dedi. Denizanalarının beni haşlamasını yazacakmış. Ben de “okuma yazma öğrenince, sen de benim için blog açarsın” dedim. Yemekten sonra son haftalardaki en büyük aktivitemiz olan telefondan youtube videosu seyretme işine girişti.

05 TEMMUZ 2017 ÇARŞAMBA
zaten toplamamak için dağıttım” tam şu anda bunu söyledi. Bunalımda. Yastığı oyuncaklarına fırlatıp dağıttı. Annesi toplayalım deyince de bu cevabı verdi. Mutsuz ve bedbaht... içine kapandı. Somurtup duruyor. Parça kumaş var elinin altında.. onunla bebeğine elbise yapacaktı. Becerememiş. Çok bozuk. Bir daha dene dedim. Denedim dedi. Somurtup duruyor. Gündüz bebeğine elbise yapmıştı halbuki... farklı Bir şey yapmak istedi herhalde... akşamüzeri bebeği bana gösterip “kokoş bebek” diyordu.
Tam şu an homurdanıp somurtuyor tam karşımda...
gündüz jimnastiğe gitti ama enerjisini tam atamamış anlaşılan ki; evde de koltuktan koltuğa zıplıyordu.
Ablası gibi kaşıkla nutella yemeye de başladı.

7 temmuz 2017 cuma

ayşe artık geç uyanmaya alıştı iyice.. öğlene doğru uyanıyor. Bugün ben de evde kaldım. Ablasıyla beraber kahvaltı etti. Nutellalı kuzucuk. Ardından bir içi su dolu bir kapla masanın üzerinde suyla oynamaya başladı. Orası suyla oynamak için uygun değil. Dikkatli oyna. Sakın dökme dememle suyu dökmesi bir oldu. Ben söylemeseydim de dökecek miydi, yoksa benim uyarım tetikledi mi, orası felsefenin konusu. Iyi bir azar işitti benden. Surat falan düştü. Görseniz, suratı karardı resmen... ama eskiden ağlamaklı oluyordu artık olmuyor. Ama suratı berbattı. Biraz sonra morali düzelsin diye ona bir aralar çok istediği “ken” bebek almaktan sözettim. Normalde havalara uçması lazımken bu haberi bile sevinçle karşılayamadı. Azar o kadar canını sıkmış yani... sehpadan üzerime atlamaca oynadı. Ben de onu havada tuttum. Sonra ayşeyi jimnastiğe götürdüm. Erken bile gittik. Durmadan hadi hadi diyor. Ayşeye kalsa 2 saat önceden ordayız. Çıkışta tapuya gittik. Yolda okuluna da uğradık. Sınıfı pembeye boyanmış. Oyun parkı falan da boyanmış. Biraz içi gitti. Yolda dut ağaçlarından dut topladık ama dut kalmamış pek. Duvardan aşağı inmesi gerekiyordu. Öğlenki üzerime atlama oyunu aklına geldi ve bana, “sen oynamak istemiyordun ama keşke oynamışız” üzerime atlayarak aşağı indi. Iyi ki-keşke ayrımı meselesi halloldu sanıyordum. Hallolmamış.
Bu arada belirtmeliyim ki; bisikletle gitti ayşe.. yana doğru kaykılıyor sürekli... tam denge sağlayamıyor bu yüzden. Tapu müdürlüğüne gittik. Orda tapuculara burasının ne iş yaptığını sordu, öğrendi. Dönüşte dondurma alacaktık ama yanıma cüzdan almadığım için alamadık. Akşam almaya söz verdim. Öyle sabırsız ki; pazardan döndüğümde kapıda dondurmacı için hazır bekliyordu. Yemekten sonra ailecek gideceğimizi söyledim. Nitekim gittik.

Aradaki günler..
bunalımlı günler devam ediyor. Pazar günü orhaneli yolundaki dere kıyısına pikniğe gittik. Piknik alanında bile bunalım yaptığı oldu. Cuma günü işim vardı. Abalası ve abisi evde olmadığından ayşeyle beraber çıktık. Önce jimnastiğe, ardından müvekklimin yanına gittik. Ardından da büroma gittik. Büroda onun için hazırlayacağım bölümü gösterdim. Ben ders çalışacağı ortamı anlatırken o, oyuncaklarını koyacağı yeri düşünüyordu. Ayrıca; büroya giderken okuma okulunun önünden geçtik. Kapalı olduğu için içini göremedik ama camdan içeriye baktık.

11 temmuz 2017 salı
sabah geç uyandı yine... oyuncaklarıyla oyuna daldi. Ben giderken TV yi açtım. Akşam geldiğimde, suratlar asıktı. Annesi ayşeyle birşeyler yapmak çin erken gelmiş. Ayşe trip atmış. Hatta bu aileyi istemediğini bile söylemiş. Ben ayşeyi ayıpladığımda, ama benim istediklerimi yapmıyorsunuz diye cevap verdi.
Son bikaç gündür hep böyle... sürekli bunalım ve kişilik çatışması... memnuniyetsizlik, bezginlik, vazgeçmişlik, kapıları çarpıp kendini odalara kapatıyor. Ters cevaplar veriyor sürekli... adeta erken ergenlik yaşar gibiyiz. Güçlü kişilik sahibi olunca böyle oluyor demek ki...

12-13 temmuz 2017
günle çok sıradan ve renksiz, olaysız geçiyor. Ayşe jimnastiğe gidiyor arada...

14 Temmuz 2017 cuma
ablası abisi ve ayşe akşamüzeri AVM ye gittiler. Dönüşte ayşenin suratı asıktı. “gençler hep kendine birşey aldı. Bana birşey almadılar” diye sızlanıyor.

15 temmuz cumartesi..
bugün gene ergenlik bunalımındaydı. Akşamüzeri, geçen gün “keşke benim de olsa” dediği piyanoyu getirdim kreş malzemelerinin arasından... akşama kadar kucağında taşıdı. Pil alınca ne yapacak bakalım... akşam yemeği için puding yapma görevi onundu. Vanilyalı pudinge gıda boyası katıp renklendirdi. Tabii, karıştırırken biraz saçtı döktü. Hata yapa yapa öğrenecek.

16 temmuz 2017 pazar

öğleden sonra pikniğe gittik, orhaneli yolundaki dere kıyısına... ayşe pek bir çok bilmişti... ablasını payladı. Prensesler bile çalışır. Külkedisi d prenses ama çalışıyorç biraz külkedisi ol dedi. Ablasının işten kaçma huyu ayşenin bile gözünden kaçmıyor. Bir de çocuktan al haberi programındaki efe gibi elini uzatıp aynı jest ve mimiklerle efeleniyor. Epey zaman hamakta hamdı. Bol bol top oynadı. Güzel manşet vuruyor. Dönüşte araba yıkamamıza yardım etti. 3 tane de dondurma yedi. Gece de epeydir istediği moanayı seyrederek yattı.

17 temmuz 2017 pazartesi
öğlen eve geldiğimde film seyrediyordu. Abisi jimnastiği hatırlatınca ergen tribine giriverdi. Kendini balkona attı. Jimnastiğe gitmeye pek hevesli değil... annesiyle konuştum. Iptal ettik. Akşam yemekte ablası ketçapın adını sordu. (ketçap diyemiyor.) “mayonezin kardeşi” deyiverdi. Iştahla tavuk butlarına girişmesi çok komikti. Yemekten sonra “Gözümde tavuk kaldı” dedi. Gözü doymamış anlaşılan... Sofradan sonra da oturdu “kanıt” seyretmeye başladı. Adli tıp dizisi... öyle berbat konuları var ki, çoğu zaman ayşe görmesin diye kapatıyoruz. Dün piknikte de, ne olduysa, nerden aklına estiyse, “biz de kanıt olmayalım” falan diyordu.

22 temmuz 2017 cumartesi
sabah erkenden uyandı. Saat 11 de rapunzel filmi var... günlerdir heyecenla onu seyretmek için bekliyor. Dün erkenden yatmasını söylemiştim. Bunu söylediğimde saat geceyarısını 45 dakika geçiyordu. Son günlerde gece 2.00- 3.00 civarında uyumayı alışkanlık edinmişti. Tabletinden birşeyler seyrediyor yatağa uzanıp, abisi ablası gibi... sonra da öğleden sonra 13-14 gibi uyanıyor. Ama bu sabah 10 da ayaklandı ve filmi seyretti.
Bugün “petçap” ın kardeşini aldık. Dün pek birşey olmadı. Ama ondan önceki gün kızlarımla dışarı çıktık. Kızlarıma pideli köfte ısmarladım kayhanda...sonra da dondurma... daha önceki gün de annesiyle alışverişe çıkmıştı. Tezgahtar kızlara da trip atmış. Bu ergen bunalımları yoğun şekilde devam ediyor. Şimdiden böyleyse, ergenliğini hayal bile edemiyorum. Suyla oynamayı alışkanlık etti son zamanlarda.. bir kapa su dolduruyor ve içine de şampuan döküyor. Salonun ona ait oyun köşesinde durmadan oynuyor. Sesini değiştirirp her bebeğini ayrı ayrı konuşturup oynatıyor. Teyzelerinin gelişini bekliyor heyecanla... bu gece geleceklermiş...

27 temmuz 2017 perşembe

bu gün de geç uyandı. Akşam fırtına çıktı yemek sırasında.. ayşe “bursa çok sihirbazlandı” dedi, bursanın hava durumunu ve iklimini kastederek... yemekte ablasının önündeki ekmeği almaya çalıştıp ablası bana izin vermeyince, ablasına” paylaşmak diye birşey var” diye çıkıştı. Ablası itiraz edince de “sen de biraz mantık ol” dedi. Yemekten sonra ise trip zamanıydı. Bu trip işi artık can sıkmaya başladı. Doktora götürmeyi düşündük ilk defa... küsüp koltuğa tünedi. Ablasına videosunu çekmesini söyledim. Farketti ve kızdı. Çekmediğimizi söyledik. Telefonu alıp videoyu buldu ve “hani çekmiyordun” diye bağırdı. Sonra da videoyu sildi.

Önceki günlerde misafirlerimiz vardı. Teyzesi ve dayısı bizdeydi. Afra ve umayla oynadı bol bol... bir süre sonra bu sefer de onlara trip yaptı ve onlar oynarken bir kenara çeklip somurttu. Gece karagöz sahnesini çıkardık. Karagöz oynattılar.
Sonraki gün, yani pazar günü deniz kenarına gittik. Biraz denize girdi. Gene trip attı. Bu trip işi canımı sıkmaya ve endişelendirmeye başladı beni. Akşam dayısı gitti. Sonraki günler efra ile oynamakla geçti. Aile içi krize de şahit oldu.

28 temmuz 2017 cuma
gündüz pek birşey olmadı. Ama tatile gitmekten ve havuzu düşünmekten çok heyecanlandığını söyleyip duruyor. Kolluksuz yüzmeyi istiyormuş. Yüzme kursuna göndermeyi teklif ettim biraz tereddütten sonra benimsedi. Akşam üzeri barbunya ayıklamaya gönüllü ve hevesli oldu ama birkaç tane ayıkladıktan sonra sıkıldı. Hevesli olduğunu ve üstlendiği işi bitirmesi gerektiğini hatırlattığımda, o kadar da değil, duvarları kırmadım yani diye cevap verdi.
Keşke ile iyi ki yerli yerine oturdu ama akşam yemekte eminim ile umarım'ı ters kullandığını farkettik.
Şimdi yazacağım şeyi ailecek hepimiz unutmuştuk. Hem de 10 dakika içinde... annesine, abisine sordum yemekte ne olmuştu diye... ayşe ben biliyorum diyerek atıldı ve “kaslı ayşe” lafını hatırlattı. Bir de ben bilirim ne dediğimi diye posta koydu. Hakkaten de yemekte bir olay üzerine pazularını şişirip “kaslı ayşe demişti.
Birkaç gündür koltukta takla,parende atıp duruyor. Spora gitmekten vazgeçti ama vde yerinde duramıyor. Hatta dün kafama öyle hızlı çarptı ki; çok canım yandı. Hatta ayşye kızdım. Ayşe de çok üzüldü ve bana sarılıp ağladı. Kafamı da öptü, geçsin diye...
günün bombası gece geldi. Annesi beni mutfağa çağırdı birşey konuşmak için... ayş de hemen yanımıza koştu ve öpüşcek misiniz diye sordu. Annesi de gülerek evet deyince “ama dudaktan” dedi. Biz de dudaktan öpüştük. “şimdi bebek çıkacak” diye sevindi. Vay eşşek... nerden öğrenmiş bunu... zatn gündüz de ablası bana, annesinin kendisine hamile olduğunu söylediğimde ne hissettiğimi sormuştu. Ben de “annen değil ben haber verdim annene hamile olduğunu” demiştim. Ayşe hemen kendini sordu. Ben de “seni bilmiyordum. Sen sürpriz yumurtaydın” deyince, “belki de o yüzden sürpriz yumurtayı çok seviyorumdur” dedi.

Ablasına girişiyor son zamanlarda sık sık... biraz evvel oje sürüyordu. Ablasına dikkatimi dağıtıyorsun. Ojeyi kafandan boşaltıcam diye atar yaptı. Afra tafra yapıyor ablasına... aseton nerde prenses diye bir soruşu var, görmeye değer...

29.07.2017 cumartesi
gündüz annesiyle terzi mustafaya gitmişlerdi. Öğleden sonra ben de oraya gidip ayşeyi aldım. Beraber önce teknosa'ya gittik. Günlerdir plaj malzemelerini sayıklayıp duruyor. Reklamlarda gördü herhalde... disney karakterli plaj malzemeleri.. saçma sapan pahalı fiyatlara uyduruk kaliteli terlikler, havlular, mayolar falan... üstünde karakter resmi var diye 3-4 katı fiyat... ayşeye karşı teklifte bulundum. “ken” veya “little pony” veya plaj malzemesi... “ken” tercih edildi. Zaten aylardır ken istiyordu. Eve gelir gelmez -her zamanki gibi- ken'in de elbiselerini çıkardı. Bir ara, ken ile barbiyi tartıştırdığını duydum. “Burda öpüşemeyiz. Herkes bakıyor” veya ona benzer birşey dedirtiyordu.
Akşama doğru annesine mantıklı düşün biraz diye ayar veriyordu. Annesi de “mantık ne?” diye sordu. Cevap: güzel düşünmek... parmağıyla da kafasını tıklıyor mantıklı derken...
30 temmuz 2017 pazar
Ayş çok heyeceanlı ayvalığa gideceği için... heyecanını da dile getiriyor zaten... tatil alışverişin gittik. Herkes için birşeyler aldık. Yemek katında popeyes ısmarladım. Afiyetle yediler.

31 temmuz 2017 pazartesi
sabah erkenden yola çıktık. Ayşe için bagajın üstünde hazırladığımız yatakta mışıl mışıl uyudu yol boyunca.. ayvalıkta polis evine yerleştik ve havuza indik ardından... ayşe önce kolluksuz yüzmek istdi. Bir süre yüzdü de... ama sonra ben kolluğunu takmasını istedim. Havuzda epey bir zaman geçirdi. Bayılıyor havuza... akşam havuzdan sonra uyudu hemen yorgunluktan... akşam yemeği için uyandırdık ama uyanmak istemedi. Uyanınca da bir huysuzlandı ki; öyle böyle değil... yemek yemeyi reddetti. Önüne koyduğumuz ama onun için değil de kendim için aldığımı söylediğim yemeği, “biliyorum, ben yiyeyim diye koydunzu önüme” diye bizi azarladı. Ymek boyunca trip ve huysuzlukta zirvedeydi. Bir tabak köfte ve patates kızartmasını da yanıma alıp ayşeyle odaya gittik. Uyur sandık ama tv de çizgi film seyretti. Bir süre sonra siniri geçince yemeği de yedi afiyetle...

1 ağustos 2017 salı
ayşe havuzdan çıkmıyor ama denize de girmek istemiyor. Denize gimek yerine kumla oynadı kıyıda... kovanın içinde kuru kumları deniz suyuyla karıştırıp “katılaşmış kum” yaptı bol bol... denize sokamadık ama güneşte acayip yandı. Suratı falan kapkara... gece bizimle birlikte bilardo oynadı. Tabii; olabildiği kadarıyla oynuyor.

2 ağustos 2017 çarşamba
bugün hiçbirimiz güneşe çıkmadık. Dünkü yanmadan sonra bugün dinlenmemiz lazım. Akşam üzerine doğru havuza ve denize girdik. Ayşe gene denize girmedi. Biz denizdeyken şezlongta oturdu. Biz gelince de bizi azarladı onu yalnız bıraktık diye... biraz özlem ve erdoğdunu kızı ve oğluyla oynadı kıyıda... sonra abisiyle parka gittiler.

06 ağustos 2017 pazar
tatil bitti. Ve döndük. Ayşe eve girer girmez “vim, canım evim” deyip evin zeminini öpmüş. Halbuki tatildyken de keyfi yerindeydi. Hatta yeniden ne zaman tatile gideceğimizi bile soruyor. Ama evini de seviyor anlaşılan. Hemen bebekleriyle oynamaya başladı. Bir de traş köpüğüyle oynamak istediğini söylüyordu. Verdim traş köpüğünü... epey zaman oynadı.
Yol boyunca, ne zaman bursaya varacaz diye sorup durdu. Şrekteki eşek gibi... geldik mi? Geldik mi?
Örende “kedili ev”e uğradık. Hayatında ilk defa yavru kedi gördü.
Sabah kamptan çıkmadan önce havuza girmek te istemişti aslında ama yıkanması, hazırlanması sıkıntı olur diye izin vermedik. (aslında annesi yalan söyledi, havuz açılmayacak diye)
çocukcağız dün de havuza girememişti. Tekne gezisindeydik. Denize soktum ama çok soğuk diye çıkmak istedi. (çok soğuktu hakkaten) tüm günü derinle telefonda oynayarak geçirdi. Ama ondan önceki günler sürekli havuzdaydı. Bizi de kendiyle birlikte havuzda olmaya zorluyor üstelik... denize pek sokamadık zaten. Sahilde olduğumuzda derin ve dirençle kumda oynadı. Bu arada; kapkara oldu elbette...
ilginç lafları devam ediyor. Bir sürü var ama çoğunu unutuyoruz. Aklımda kalan, “yumurta dikkatimi çekiyor ama sonra yiyemiyorum” oldu. Ilgimi çekiyor veya canım istiyor anlamında kullandı.
Neredeyse unutuyordum. Havuza balıklama atlama mevzusu... kendince balıklama atlıyor. Ellerini ileri uzatıp atlayınca balıklama atlamış oluyor. Barbiyle ken balayı yaptı ayşe sayesinde... onları havuza bile soktu.

8 ağustos 2017 salı
tatil sonrası günler başladı. Ayşe bir sonraki tatile ne zaman gideceğimizi sormaya başladı bile... gülner rutin geçiyor. Dün annesiyle ve ablasıyla çaput pazarına gitmişler. Bir sürü giyecek almışlar. Ayşe hevesle onları görmeye başladı. Bugün ise, terzi mustafaya “bütün ayşelerin mutlu olduğu bir dünya lazım” demiş. Mustafanın karısı da ayşe... akşam yemeğinde bu bahis açıldı. Her istediğinin olması gerektiğinden falan bahsetti. Ben de her istediği olan çocuklar mutsuz, doyumsuz, şımarık, kötü çocuklar haline gelir dedim. Ben öyle çocuk olmam dedi. Ben de olursun. Dedim. Seni seviyorum o yüzden her istediğini yapmam. Senin kötü bir çocuk olmanı istemem dedim. Sessizce dinledi. Ama içinde bir muhasebe yaptığı çok belli...

9 ağustos 2017 çarşamba
ayşe oyun hamurundan muhteşem şeyler yapıyor. Mısır, Çilek, çiğköfte tabağı, barbi bebek için elbise, hem de pazardan gelen kız, bir elinde çanta bir elinde elma.. hepsi oyun hamurundan... resimlerini de çektik.
Öğlenleyin de beyaz çarşafa bürünüp hayalet olmuştu. Ev halkını korkuttu.

10 ağustos 2017 perşembe
gündüz neler olup bittiğini bilmiyorum ama akşam ayşeye yeni bir bebek getirdim. Beyaz elbiseli.. gelinlik gibi bir elbise... hemen bebeği soyup başka bir bebeğe giydirdi (her zaman yaptığı gibi...) akşam yemeğinde dişinin ağrıdığını söyledi. Tabağındaki yemeği beğenmeyince hemencecik dişi ağrıyor. gece, epeydir istediği lunaparka gittik. Atlıkarıncaya bindi.

31 ağustos 2017 perşembe
bugün kurban bayramı arefesi... ayşe nihayet eve döndü. Eve döner dönmez duvarları öpmeye başlamış. Tatil dönüşü de halıyı öpüp “canım evim” demişti.
Ayşe ablasıyla beraber Ankaraya gitmişti. Sonra ablası yalnız döndü. Ayşe, ablasının ısrarıyla ankarada kalmış. Orada pizza yemiş, parka gitmişler. Hergün dondurma yemiş. Ayşenin kalemi ayşeye sorup ankarada ne yağtığını öğrendi ve aynen yukarıdaki gibi anlattı. Ayşenin kalemleri, çantası, vs bir sürü okul eşyası hediye olarak geliyor. Ankarada efrayla oynamış bol bol... annesi almaya gitti. Annesini görünce de sadece bir kere sarılıp işine bakmış. Nitekim bursaya geldiğinde de bana da aynını yaptı.

Eylül 2017
Kurban bayramı... bol bol seyahat... önce burgaza babannelere... ben ve dedesiyle babannesi yenişehirde olduğumuzdan kapıda kalmışlar. Sonra tipik kavurmalı bayram sabah kahvaltısı... sonra aile büyüklerini gezmek ve eskişehir... orada umayla oyun... sonra beypazarı... orda ise, öbür berranın bizim berraya “sen kuzenim değilsin” demesi... bizimkinin küsmesi ve oyuna katılmaması...
birşeyden az miktarda istemek için kullandığı “biraz ama çok biraz” lafı...
bayram harçlıklarıyla kendine oyuncak alması... zaten epeydir bebeklerini yıkayıp duruyordu salonun ortasında... bir bebek ve küvetiyle beraber banyo oyuncağı almış... bulaşık deterjanı da şampuan oluyor.
Okul öncesi heyecanı... hevesle okulun açılışı beklediğimiz günler... okul için alışveriş... kıyafet alırken canının çok sıkılması... okul kıyafetleriyle ilk resim...

okuldan önceki son pazar günü; berranın epeydir istediği (neredeyse 2 yıl) birşeyi gerçekleştirdik. berrayı küçük ata bindirdik. çok hoşuna gitti. poni cinsi at... berra midilliye binmek istemişti. at üzerinde bir sürü hareket yaptı. epey beceriyor. imkanım olursa binicilik konusunda devamını getirmesini sağlayacam.  

okuma yazmayı öğrenir öğrenmez bu blogu kızıma devretme kararımı uygulamaya az kaldı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...