Bugün hayatımız boyunca unutmayacağımız bir gün oldu. Ayşe ne kadarını hatırlar bilmiyorum ama ilk hatırası bugüne dair olursa şaşırmam.
Bugün bereni kast ajansına kaydettirmek için istanbula gittik. mudanyadan deniz otobüsüne bindik. çok rahat ve ferah. yol boyunca ayşe içerde fink attı. merdivenlerden indi çıktı. koridorlarda koşturdu. bavullukta pembe, çiçekli bir bavul gördü. içi gitti. defalarca bavulu görmeye aşağıya indi. hatta bir defasında bavulu öptü. söz verdim. kızım ablası gibi uzak okula gittiğinde bu bavuldan alacam. ayşe de onayladı. hem de çiçekli diye de belirtti özellikle... alt katta denizdeki gemileri gösteriyordum. birden "bonus saç" dedi. dönüp baktım ki, bonus kafalı bir adam oturuyor yanımızdaki koltukta... gülmekten yere devrildim. herkes kahkahayı patlattı. oturduğumuz koltukların yanında erdin adında bi bebek vardı. ayşe pek sevdi bebeği. kucağına aldı. okşadı, öptü. kabataştan indikten sonra tekneyle kadıköye geçtik. kızım ilk defa martılara simit attı. hatta doğrudan elinden bile yedirdi. hepimiz çok eğlendik. kadıköyde azabım başladı. ayşenin kucak sevdası. sürekli kucakta. zinhar yürümüyor. ajansa gittik. orada kağıt bulup resim çizdi. kendini, tasmayla havhav gezdirirken çizmiş.
kadıköye tekrar döndük. yolda kuş sesi çıkaran bir oyuncak aldık. ama su sızdırdığı için ayşe pek kullanmadı. haa.. unutmadan ayşe deniz gördüğü andan beri, yüzcem diye tutturdu. denize gircekmiş. ne desek kar etmedi. inadı inat.. en sonunda kumsal bulunca yüzeriz, dedim. kumsal aramaya başladı. allahtan yok.
gemiyle eminönüne geçtik. gene simit aldık martılar için... mısır çarşısını gezdik. esnaf ayşeye lokum ikram etti. bizimki pembe lokumları aldı. hok güsel diye diye yedi. sürekli omuzumda veya kucağımda... uykusu da geldi. kucağıma yatırdım. uyudu kaldı. biz sirkeciden kapalıçarşıya çıkarken ve kapalı çarşı gezimiz sırasında kucağımda öğlen uykusunu aldı. ben geberdim tabii... çarşıda uyandı. bir esnaf ayşeye pembe bileklik hediye etti. rengarenk çay bardakları gördük. pek beğendi. tam bizim aileye göre diyor. herkese, rengine göre bardak var. kapLI Çrşıdan beyazıta gittik. kucak konusunda arıza çıkarmaya başladı. ağlayıp zırlarken birden yanımızda bi palyaço peydah oldu. ayşeye balondan şapka, kemer ve çiçek yaptı. ayşe sustu ama palyaço beni ağlattı fahiş para alarak. neyse, canı sağolsun. en azından ayşe 2 saate yakın sakinleşti. bir süre de kucak istemedi. beyazıtta güvercinlere yem attık. oradan mahmutpaşadan eminönüne indik yeniden balımekmek yedik. ayşe de yedi. sonra köprüden yürüyerek karaköye geçtik. balıkçıları gördü. ben de balık tutcam diye tutturdu. oltamız yok falan diyorum. umurunda değil, balık tutacakmış. pembe olta alacakmışım. Bu pembe takıntısıyla, barbun veya kırlangıç tutar bu velet. tramvaya bindik ve deniz otobüsü iskelesine vardık. orda beklerken bir havhav gördü. küçük birşey.. onunla oynadı. bayıldı hayvana.. aslında bu cins hayvan alınabilir. ufak, bakımı kolay...
bizimkiler bursaya dönecekken ben ankaraya gidecektim. ayşe, ben de ankaraya gelecem dedi. pek akıllı insanlar sayılmayacağımız için, ayşe benle kaldı ve diğerlerini uğurladık. vapurla hareme geçtik. ankaraya geldik diye seviniyor. anlatım, otobüse bincez diye.. otobüse bindik. kek aldım bir tane . keki kirli diye sadece kenarlarını kemirerek yedi. içinden çıkan meyveleri de tükürdü. etrafı kırıntı etti. ekranda animasyon açtık. kucağıma yatarak 2 tur filmi seyrett. sonra uyudu. geceyarısı ankaraya vardığımızda, giydirirken uyandı. efralara gittik. efra uyuyor tabii ki.. teyzesine falan sarıldı. sonra yattık. epey bir süre uyumadı. sonra daldı gitti.
bugünle ilgili başka birçok ayrıntı falan da var ama hem hepsi aklımda değil, hem bu kadar yeter bence...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder