31 Temmuz 2014 Perşembe

30 31 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA PERŞEMBE

pek yazacak birşey yok. sıcak, çok fena sıcak.. evden dışarı çıkmıyoruz.  bayramın son günü tüm günü evde geçirdi ayşe.. hatta annesinin gezmeye gidelim teklifini de reddetti. sebebi belli değil ama annesinden pek hazzetmiyor bu sıralar... bütün günü oyuncaklarıyla oynayarak geçirdi. aklımda kalanlar oyuncaklarını camın kenarına dizip onlara dışarıyı seyrettirmesi ve bebeklerini, ve diğer oyuncaklarını bebek babbagge ile örtüp yatırıp uyutması... bize de parmağıyla sessiz işareti yapıp gürültü etmememizi tembihliyor. gece ne zaman uyuduğunu hatırlamıyorum ama sabahın 5 inde uyanıktı.
ertesi gün de gene oyuncaklarla oynayarak geçti. TV de seyrettiği bir sahneyi canlandırması çok hoştu. mordillonun çizgi filminde zebra ve zürafa yürürken ağaca çarpıyorlardı. hemen oyuncak zebra zürafa ve ağaçları çıkardı. dizdi ve bunları çarpıştırdı.
öğleden sonra uyuttum. yatırırken uyandı ve bana kanal değiştirdim diye kızdı. (tüm gün yumurcak açık) arka odaya gitti. yatakta kendi kendine uyumadan yattı. sonra salona geldi. sucuklu yumurta yaptım. sadece sucukları yedi. akşma vantilatöre doğru bağırırken sesinin dalgalandığını keşfetti. çok hoşuna gitti. bağırıp durdu.  akşam emlakçı geldiğinde adam evin resimlerini çekerken sürekli kadrana girip durdu. en sonunda adamcağız bizimkinin özel pozlarını çekmek zorunda kaldı. fotomodel mi olacak ne... evin içinde birkaç zamandır yaptığı gibi balemsi hareketler yapıyor. babası baleden nefret eder ya... kızı bale meraklısı olursa ne gülerim ha... hava kararırken annesiyle parka gittiler. dönüşte keyfi yerindeydi. elinde bir şeyler vardı. bana gözlerimi yummamı söyledi. daha doğrusu işaret etti. gözümü açtırdığımda elinde 3 tane taş duruyordu. saymasını istedim. "bii, iki, a-ah baba, bee" diye saydı. domuzluğuna "hü" demiyor.

30 Temmuz 2014 Çarşamba

26 27 28 29 TEMMUZ 2014

Ramazan bayramını topluca yazıyorum aklımda kaldığı kadarıyla.. cumartesi günü eskişehire gittik. gitmeden önce arabayı tamirden almak için küçük sanayiye gittik beraber, oğlum,küçük kızım ve ben... güya araba tamir olmuştu. bir gittik ki; tamir olmamış. Tamir olsun diye saatlerce koşturdum. kızım tamircide beni bekledi. uykusuzluktan ve açlıktan mahvoldu çocuk... baba mama diye inliyor. en sonunda arabayı alamadık. metro durağından kek aldım. onu yedi. kamil koçta koltuğa tek başına oturdu. TV yi açtı ama kısmetine ses sistemi bozuk çıktı. ertesi gün Efra ile (dfdf) (kızım bunu yazdı miyaa diyerek.. efraya miray diyor) esra geldi. bu sefer efrayla pek anlaştılar. daha önceki seferlerde beraber geçirdikleri zamanların %90 ında didişirlerdi. bu sefer tam tersi.. çok güzel oynadılar. çok nadir oyuncak kavgası çıktı.





Bayram gezmesinde ve evde Hümaya çok meyletti. "muya" diyor ona.. hep yanında olsun istiyor. Geçen bayram öğrettiğimiz el öpmeyi unutmuş. yaptıramadık. en fazla, yanağını öptürdü. yanak öptü. o kadar.
akşam üzeri lunaparka gittik. ahtapot benzeri crazy buster mıdır nedir bi zımbırtı vardı. ona öyle dehşetle baktı ki, şaşırdım. bağırıp çağırdı, yanına bile yaklaşmadı. zaten bindirecek değildik. istediği şeylere bindirdik. istemediği şeylere şiddetle itiraz etti.





bursaya dönerken bavulu ayşe taşıdı. kimseye taşıtmadı.



Yolculuğun bir kısmında benim kucağımdaydı, bir kısmında ise annesinin... otobüsün koltuk TV sinde hint yapımı köpekli animasyon seyretti. Bozüyükte molada "et" istedi. hindi tandır yedi. hatta otobüse yetişemedik. otobüste yedi. Gece eve geldiğimizde uyumuştu. uyandırmadan yatırdık.
Ertesi gün Burgaza, babannesine gittik. dedesiyle babannesiyle arası çok iyi.. deniz kıyısında dolaşırken, tüy buldu. hemen bana gelip "gemi" dedi. strafor bulup gemi yaptık. denize koyduk. yengemin evinde plastik oyuncak askerler vardı. onlarla oyun kurdu. hepsini oyuncak gemiye bindirdi. bulursam alacam onlardan... gerçi bizim çocukluğumuzun oyuncakları.. hala var mıdır acaba... 

Uzun zamandır yaptığı ama yazmayı unuttuğum birşeyi aklıma gelmişken yazayım. işine gelmeyen birşeyi görmeyelim diye, veya kızgınlığından bazen de laf olsun diye, eliyle kafamızı çevirerek ona bakmamamızı sağlıyor.  

günler sonra aklıma geldi dayısının köpeği.. adı fındık. o kadar hareketli ve sırnaşık bir hayvan ki, hayvanlara bayılan kızım bile ürktü. yok, korkmadı, ama hayvanın durmaksızın hareketli olmasını yadırgadı ve çekindi. kızımın ayağını yaladı. kızım da kendi ayağını yalayarak bize olanı anlattı. bir de eteğinin altına girmiş galiba... gösterip duruyor. yani araları pek iyi olmadı. 



 

25 Temmuz 2014 Cuma

25 TEMMUZ 2014 CUMA

bugünü tersten yazayım. gece bir koltukta o, bir koltukta ben yattık. ben uyudum ama onun uyumadığından eminim. nitekim hayal meyal sesler duyduğumu hatırlıyorum. gece ayşe kızımla beraber dondurma yemeye gittik. tuhaf şey, bisikletin gidonunu sürekli caddenin ortasına kırıyor ben kenardan git dedikçe... hatta ben sağa sola dön dedikçe, strese girdiğini hissediyorum. şöförlük yeteneklerinde gerileme var. neden bilmem. ama elinde dondurma varken ve bisikleti tek eliyle kullanırken en dar yerlerden bile kolaylıkla geçebiliyor...
dondurma elbette ki guga rengi.. akşam yemeğinde sarma yedi ama önce sarmaları yeni barbi bebeklerinin ağzına yaklaştırıyor, nam nam nam diye yemek efekti yapıyor. sonra kendi yiyor.
Tv de gördüğü v istediği barbi bebek reklamı vardı. ben de gittim 2tane barbi muadili bebek aldım. görünce çok sevinir sandım. eve geldiğimde banyodaydı. susturmak için mecbur kalmışlar. banyodan çıkardım. barbileri görünce hiç memnun olmadı. şaşırdım. arka odaya gitti. ablasına şikayet ediyor. " hu barbi a-ah" dedi. önce bebeklerin barbi marka olmadığını anladığını sandım ama sonra jeton düştü. Reklamdaki denizkızı barbiydi. bizimki su barbisi değil diyormuş. banyoyla ilgili de anlatamam gereken birşey var. ablası çıkışta, banyoda sadece oynadı mı yoksa yıkandı mı diye sordu. bizimki hemen cevap verdi. "anne, manyo hı-hı-hu hı, baba ha-ha-hı-hu. yani anne banyoda yıkadı. baba ise çıkardı.
akşama doğru ayağıma koyup salladım. uyudu. öncesinde beraber dışarı çıkmıştık. zafer plazada mcdonalds çocuk menüsü yedi.

karakolda sormuştum karnın aç mı diye. tok olduğunu söylemişti. hemen akabinde tarattattata ister misin dedim. hemen o meşhur, gözlerini irileştirip, dudaklarına koca bir gülümseme yerleştirdiği kafa sallama hareketiyle onayladı. sabah uyandığında ise gene beni istemedi.

24 Temmuz 2014 Perşembe

24 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE

sabah uyandı ve beni kovdu yanından. arka odaya gidip yattı. süt götürdüm. hışımla aldı. geri verdi. salona döndüm. 10 dakika sonra süklüm püklüm geldi elinde yastıkla. koltuğa uzanıp Tv seyretmeye başladı ağzında biberon. öğlene doğru yumurta yaptım. biraz yedi. baağg diye tututrdu. zaten dünden sözüm vardı. bisikletle gittik.
video
yağmur bastırdı. önce büfenin önündeki şemsiyenin altında sonra da etbalıkta mahsur kaldık saatlerce..
ben, gökgürültüsü sesini taklit edince çok hoşuna gitti. o kadar harika kahkaha atıyor ki... yüzünde güller açıyor.
video
ama tabi yakınlarda bir yıldırım düşüp sesi yakından duyunca işin ciddiyetinin farkına vardı. korkmadı ama şaşırdı.jvhhghguu
klavyeye müdahale etti gene.. yukarıdaki harf yığınını tuşlara rasgele basarak yazdı ve "baba" dedi. :)
neyse; şiddetli gökgürültüsünden sonra duymamak için kulaklarını kapamaya başladı.
 en sonunda sırılsıklam olma pahasına eve vardık. hemen üstünü değiştirip kuruladık. ayağımda salladım uyudu. uyandığında annesi gelmişti. annesini evden kovmaya kalkıştı.
video
"dik" diye bağırıyor. git demek bu.. neyseki sonradan araları düzeldi.  şimdi de maanyo diye tutturdu.
banyodan haber geldi. "sıcak hu a-ah.. uuuu hu" diyormuş. "uuuu" derkende ürperme hareket yapıyormuş. ne anlama geldiği açık... banyoda şımarıyor
video
gece bir kaseye sütümsü birşey doldurdu. içine de kirazları attı. oyuncakları için mama hazırlıyormuş. sonra da kaşıla pembe kurbağasını besledi. kurbağanın ağzına kaşığı dayıyor. sonra da kendi yiyor. :)
gece annesiyle ablası dolma sarıyordu. ben de saracam diye aralarına girmek istemiş. (iş delisi kız) büyüğü işten kaçar. küçüğü işe koşuyor.
beceremezsin deyip izin vermediler. (halbuki oyalansın diye bir tane verip problem çıkmamasını sağlamak mümkün) bir de azarladılar üstüne.. kızım ağlaya ağlaya benim kucağıma geldi.


23 Temmuz 2014 Çarşamba

23 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA

zebra hapş şurup iyi.
abi uyku yalnız
süt nuellalı pide.
banbanga
bebek daggahi şeftali

sabah ayşe henüz uyurken ben çıktım. abisini uyandırmıştım. geldiğimde abisi uyuyor, ayşe de sehpanın altında oynuyordu. evde yalnız yani... abisi TV yi açmış, süt vermiş bide.. (üstelik sütü bile ayşeye getirtmiş dolaptan) devirmiş kıçını yatmış.
karnı aç... nutellalı pide sandviç yaptım. 3 tane de süt almıştım, muzlu,çilekli, kakaolu... sütleri görünce onlara daldı. hepsini bitirdi. sütlerle beraber birazcık pide de yedirebildim. ama zorla... bunu ısır yoksa sütü içemezsin tehditleriyle...
gün içinde olanları not almıştım. ertesi gün yazsam bile problem olmuyor böylelikle...
zebra oyuncağına dublaj yapıp onu hapşırttı. sonra şurup getirip, güya ona şurup içirdi. sonra yatırdı, üstünü örttü, dinlendirdi. sonra da tekrar eline alıp "iyi" dedi.
bir de kaplumbağaya, tosbağa dedirtmeme olayı var. niloyadaki tosbik adına bile tahammül etmiyor. "banbanga" ya da buna çok benzer bir şey diyor kaplumbağaya...
öğleden sonra gene yemek yediremedim. sadece şeftali.. şeftali dilimlerine " bebek daggahi" diyor. akşam üzeri annesi gelince gene hemen saklandı. zaten kapı açılır açılmaz kim gelirse gelsin, hemen saklanıyor. gelen onu arayıp bulamıyor. çok eğleniyor. muziplik ve şakacılık huyları komple esradan geliyor herhalde... aman diğeri gibi öbür huyunu almasın da...
gündüz uyumadığı için, tam iftar saati uyudu. uyandırıp kucağıma aldım yemek yesin diye ama oturduğu yerde uyumaya devam etti. gece ilerleyen saatlerde uyandı. sahura kadar oturdu. ablası geldi yastığını almak için... ayşenin yastığını da getirdi. ayşe kabul etmedi. yastığı vermek istemedi. ben de ayşeye kızdım. ağlaya ağlaya annesinin yanına koştu. yattı uyudu. iyi oldu. yoksa uyumazdı.  

22 Temmuz 2014 Salı

22 TEMMUZ 2014 SALI

sabah gene problemli uyandı. süt verip TV açtım. sakinleşti. kahvaltı ettiremedim. bol bol süt içti. sanırım sıcak hava iştahını kapıyor. öğlden sonra bisikletle dışarı çıktık. dün söz verdiğim gibi oyuncakçıya gittik nemo almak için. aldık. bir tane de baloncuk suyu aldık. ele geldik. yolda farkettim ki sağı solu iyice unutmuş. tekrar öğrettim. eve gelince ikimiz de yattık uyuduk. akşam uyandığında annesini istemedi. ayakkabılarını verip kapıyı gösterip git demiş.  unutmamalıyım yazmalıyım dediğim bir sürü şey var.. aklıma gelenleri yazayım. büyük demiyor. büyk diyor. müzik çıkınca dans ediyor. ama göbek atma tarzı gibi değil, bale gibi...
küçük oyuncaklarla sürekli oyunlar kuruyor. her dışarı çıkışımızda kendiiçin guga, benim için mavi çekecek gtiriyor. mutlaka kullanıyor. kullandırıyor.
biraz önce "baba bitti" dedi. neden bahsediyor diye baktım. benim uslu kızım, TV deki çizgifilmin bittiğini söylüyormuş, zira bu çizgifilm bitince kanal değiştirelim demiştim. hiç hile hurda yapmadan bittiğini haber veriyor. hakikaten de çok uyumlu... gündüz de dışardayken, neydi ya.. aklıma gelmiyor ama çok şaşırmış ve takdir etmiştim.
gene unuttuğumuz, ağaçlar olayı var. birkaç haftadır her dışarı çıkışımızda ve heykele doğru gidişimizde yeni dikilen küçük ağaçları bebek ağaç olarak nitelendirmesi.. büyük ağaçları ise, anne ağaç, baba ağaç, abi ağaç, aba ağaç olarak tasnif etmesi.. bugün de yaptı. hatta kendisini ayrı kategorize ederek bir de ayhe ağaç gösterdi.
sonradan aklıma geldi. ayşe bugün hem at hem de koyun gördü. bir tane de kuzu.. hatta oğlak bile... kuzu serbestçe koşturuyordu. hatta ayşenin yanına bile geldi. otlayan koyunlara ayşe mee ham ham falan gibi şeyler dedi.
bir de bugüne ait olmayan ama geçtiğimiz birkaç hafta boyunca sürekli yaptığı fakat benim yazmayı unuttuğum birşey var. oyuncak fincanlarına biraz süt bolca su koyup kendince guga hüt yapıyor, ve bunu içiyor.

21 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ

Sabah uyandığında annesini aradı evin her yerinde... sonra klasik koltuğa uzanıp şu sıralar takıntısı olan trt çocuk açtırdı. sütü de elinde... nutellalı pide sandviç yaptım. pek yemedi. akşama doğru eve geldiğimde abisinin koltukların arasına yaptığı çadıra girmiş yatıyordu. ama maalesef uyumadı. iftara ayşenurlara davetliydik. giyinme konusunda gene arıza çıkardı. gemliğe giderken uyuyakaldı. vardığımızda uyandı. elif serrayla hep iyi geçinirdi zaten... gene güzel oynadılar. eve vardığımızda uyku mahmurluğu yani uyku sonrası huysuzluğu vardı. babannesini görünce hemen kucağına gitti. üstelik sakinleşip huysuzluğu da gitti. akvaryum çok ilgisini çekti. bebem memo deyip duruyor. yarın oyuncakçıya gidip nemo oyuncak almaya söz verdim.
gece dönüşte otobüste acayip neşeliydi. kahkahalar kendi kendine sesli oyunlar gırla.. bir süre sonra uykusu geldi. uyumasın diye arı vız vız vız diyerek onu dürtükledim durdum. bunu oyuna çevirince hem uykusu kaçtı, hem de kikirdeyip durdu. gece minikayı açtırıp uyudu.

20 Temmuz 2014 Pazar

20 TEMMUZ 2014 PAZAR

sabah uyanıp yanıma geldi. kahvaltı ettiremedim. bol bol süt içti. öğlen TV de nutella reklamı görünce nutella istedi ama benim çıkmam gerekiyordu. annesi peynirli yumurta yedirmiş. kurt gibi acıkmış dedi.
unutmadan yazmam gereken birşey var. banyo yapmaya taktı şu sıralar. her akşam kuvete giriyor. hatta bu akşam insanları yemekten kaldırıp banyo hazırlatmaya götürmeye kaalkıştı. "manyo" deyip duruyor. ben gidip kuveti doldurdum. yarı saat falan içinde oynadı tek başına... çıkışta saçını yıkadım. sıcak su a-ah, soğuk su diyor. tabi kendi lisanınca ama anlaşılıyor. çıkışta bornozuyla müzik eşliğinde dans etti, beni de dahil ederek. elele tutuşarak dans ettik. bir de akşam üzeri önce zürafasına şurup içirip yarırıp üstünü örttü. sonra gelip benim ağzımı açtırdı. alnıma dokunup ateşimi ölçtü. sonra anlıma bir kağıt yapıştırdı. 1 saat kadar sonra kağıdı söktü. tekrar ateşimi ölçtü. iyileşmişim. öyle söyledi. oyuncaklarla oynamıyor diyordum ya... artık oynuyor. oyuncakları eline alıp onları konuşturup koşturuyor. birbiriyle çarpıştırıyor. akşama doğru alışverişe gidecektim. giyinmemiş, hazırlanmamış. küstü gelmedi benle... sonra iftara doğru gelmiş, maaket diyor. gelseydin dedim. gündüz uyumadığı için ayakta duracak hali yoktu. erkenden uyudu.

19 Temmuz 2014 Cumartesi

19 TEMMUZ 2014 CUMARTESİ

Saat 11 e doğru uyandı. benle beraber saat 2 ye kadar zaman geçirdi. diğerleri uyuyor. uyanır uyanmaz (ablasının yatağında uyumuş) bilgisayarda masha açmamı istedi. pocoyo teklif ettim. kabul etti. epeydir pocoyo seyretmiyordu. çok hoşuna gitti. bölüm üstüne bölüm seyretti. ellynin lulanın falan adını söylüyor pocoyoyla birlikte... ellynin dansını taklit ediyor. bana git deyip odadan kovdu. bir ara baktım, gene ingilizce videolara dalmış. zaten bugün ingilizceden anladığından şüphelenecek bir iş yaptı. TV de bir çizgifilmde çizgi karakter melodisini tutturamadan "little star" şarkısının türkçesini söylüyordu, "parla parla yıldızcık" diye... melodi asla benzemiyor, sadece söz.. bizimki söylenmeye çalışılan şarkının twinkle olduğunu anladı ve youtube da twinkle açtırdı. ağzım açık kaldı. twinkle twinkle little star'ın parla parla yıldızcık olduğunu nerden biliyor. ardından bir sürü süper simple song videosu seyretti ama hickory dickory hariç.. onu seyretmeyi reddediyor. ufakken de ekranı kapatırdı. öğlen gibi parka gittik bisikletle... kızıma birşey olmuş. giderken bütün şöförlük meziyetlerini unutmuş. şaşırdım. sağ sol zaten unutulmuştu. dün sağı solu bilsin diye benim küçükken favori tespit yöntemim "hangi elle yazıyorsun" taktiğini öğrettim. işte o el sağ taraf... parkta biraz oynadı. kovalarla, kaydırakta, salıncakta ve tabi tahtırevallide.. salıncakta sallanırken gene eliyle salıncağın arkasını gösterince sallamam için, salla desene kızım dedim. "alla" ya benzeyen birşey dedi. biraz "baba büyük alla" dedi. büyük, çokluk ve fazlalık içeren herşeyin ortak adı. hızlı da içine giriyor, çok ta...
sonra eve döndük. merdivenlerde zigzag çizerek benim ona bisikletle dokunamama oyununu oynadık, birkaç gündür hep yaptığımız gibi... merdivenlerden zigzag çizerek çıkıyor bacaksız... kapıyı çalma videosu aşağıda...
video
evde bir süredir oynadığı küçük kilimle gene oynamaya başlayınca annesi "kızım kilimle oynama" demiş. aldığı cevap... "Bebek mangangiye…" kilim değilmiş o... bebek battaniyeymiş. zaten geçen gece üstüne onu örtüp halının üzerinde uyumuştu. uykusu geldi. tv seyrederken daldı gitti.
ardından ben de uyudum. ayşenin zırlama bağırma ağlama karışımı sesiyle uyandım. epey bir süre gözümü açmadan yattım. ayşe aynı sesi çıkarmaya devam etti. anlaşılan bizimkilerle bozuşmuş gene... yanına gittiğimde yere kapanmış ağlıyordu. beni görünce kucağıma geldi. teselli ettim. biraz sakinleşti ama aksiliği dinecek gibi değil... iftar için dışaı gidecez. giyinmesi lazım ama o kadar huysuz ve aksi ki giyinmiyor bile.. annesi birkaç gündür kıçından çıkarmadığı şortu önüne fırlattı giysin diye.. aynı hışımla yerden alıp annesine geri fırlattı. bakışları felaket... kendi seçti bir tane giyecek.. asklı kot pantalon.. yol boyunca askısı düştü durdu. zafer plazaya gittik. oyuncaklı çocuk menüsüa ldım mcdonaldstan... oyuncak guga değil diye itiraz etti. ama bizde gugası var deyince ses çıkarmadı. hayret ki bu sefer hamburgeri yemedi. sadece patates.. abisiyle ablasının popeyeslerine de daldı. yemekten sonra zafer plazada gezdiler maaile... gece uyuduğunda gene sahur olmuştu.

18 TEMMUZ 2014 CUMA

sabah uyanışını falan hatırlamıyorum da, kahvaltı olarak gene pideburger yediğini biliyorum. hem de iki tane... akşam da alışverişe çıktığımızda hamburger köftesi ve ekmeği aldım. akşama doğru bir tane de ondan yedi. iftarda da benim hamburgerime el koydu. tabii yemedi ama ben de yiyemedim. öğlen parka gitmek istedi. 1 saat sonra gideriz dedim. pağg pağg diye tututdu. sonra gidecez dedim. nitekim, saat 2 de hadi kızım parka gidelim dedim. bu sefer ayşe gitmek istemiyor. tavır koyuyor piçkurusu... inat ve gurur uğruna en sevdiği şeyleri bile yakabilmesi bana çekmiş... gözü dünyayı görmüyor yeri geldiğinde... faydasını göreceğin gibi çok zararını da çekeceksin bu huyun kızım...

yazmayı unuttum. birkaç gündür "git" kelimesi diline yerleşti. beni, annesini kovuyor. nitekim akşam sıra annesindeydi. eve geldiğini görünce önce suratına bi tebessüm yayıldı. sonra hemen suratını astı. annesini istemiyormuş. eve gelmesinmiş. gitsinmiş. beraber alışverişe çıktığımızda bisikletiyle çıktık. yokuş aşağı hıphızlı gidiyor. ama dışarı çıkarken kriz çıkardı. giydiği şortun tek paçasına iki ayağını birden sokmuş. öyle giymiş. düz diye de inat ediyor. annesi birşey yapamadı. ben de zor zahmet çıkardım. kendin giy gene dedim. bu sefer düzgün giydi. ama ertesi gün bile konusu açıldığında "düü" itiraz ediyordu. tam iftara doğru gene park istedi. bu sefer ben olmaz dedim. gündüz kabul etseydin şimdi karnım aç, geç oldu dedim. çok bozuldu.

17 Temmuz 2014 Perşembe

17 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE

sabah uyandı. beni gördüğüne hiç memnun olmadı ve sütünü alıp gene yattı. öğlene kadar uyudu. kahvaltı ettiremedim. ne teklif ettiysem kabul ettiremedim. öğleden sonra beraber elektrik parası ödemeye gittik. bisikletini de aldı. bisikletin bozuk olan tutamaçını bir vidaya hallettim. merdiven boşluğunda yerde balık kraker buldu. ağzına atmaya yeltendi. engel oldum. yerde bulduğu şeyleri yememesi gerektiğini öğretmeliyiz. bunu çok sık yapıyor. tek başına bayır aşağı inerken karşıdan bir araba geliyordu. araba durdu. bizimkine araba gelirken kenara kaçılmayı da öğretmek gerek. faturayı ödedikten sonra günlerdir Tv de görüp istediği "bağbi huu" aradık marketlerde... (danone cindirella milkshake aslında) ben yanlışlıkla barbi hüt dedim. hemen itiraz edip düzeltti. bağbi huu diye... hiçbir markette yok. çikolaralı barbi süt ve balık kraker aldım. evde bunları yedi. sonra tarattattatta (mc donalds) istemeye başladı vikingler çizgi filmi başlayınca... nerden bulayım dediğimde dışarıyı gösteriyor. uzak dedim. olmaz dedim. sonra aklıma geçen gün aldığımız hazır köfteler geldi. onunla pideburger yapayım mı dedim. kafa salladı. hazırladım. iştahla yedi. ardından dişlerini fırçaladı. yazmayı unuttum ama birkaç zamandır mutlaka dişlerini fırçalıyor. eskiden arada sırada yapardı. artık sektirmiyor. bütün gün trt çocuk açıktı. 3-4 günden beri sürekli bu kanal açık. şimdilerde ona taktı.
akşam abisi ve ablasıyla iftar alışverişine çıktı. gece bilgisayarda masha seyrederken uyudu. ne anlıyor rusça çizgifilmden bilmem...

16 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA

bugün çok kısır geçti. hep olan sıradan olaylar... yeni birşey pek yok. sadece akşamki iftar alışverişi zikredilmeli... alışveriş için geç kalmıştım. hızlı hareket etmem gerekiyordu. bu yüzden ayşeyi yanıma almadım. durumu açıkladım da, koşmam lazım. sen kaşamazsın. o yüzden götürmüyorum diye... gittim geldim. evdekiler surat edince tekrar alışverişe çıktım top patladıktan sonra.. ayşe peşimden ve dönüşümde ağlamıştı. bu sefer onu da aldım. canım kızım, yol boyunca koşarak geldi benle.. artık acelemiz olmamasına rağmen tüm yolu koşarak katettik. yemekte afiyetle aldığımız köfteleri yedi. tabii, yanında ketçap ve mayonezle... onlarsız olmuyor.

15 Temmuz 2014 Salı

15 TEMMUZ 2014 SALI

sabah, kafasını duvarın ardından uzattı. beni görmesyle geri kaçırıp, yatak odasına gdip yatması bir oldu. beni de yanına sokmadı. biraz daha uyuduktan sonra, salona geldi. kahvaltı ettiremedm. ne teklif ettiysem reddetti. en sonunda pidenin içine ketçap mayonez seçeneğini kabul etti ve yedi. gündüz çekmeceyle basket oynadı.
video
iki mandalı çaprazlama birbirine takıyor ve herkese renklerine göre dağıtıyor. raftan birşeyi almak isterken düşürdü. dikkatli ol kızım deyince, üzüldü. içini çeke çeke ağlamaya başladı. kucağıma alıp teselli ettim. özür diledim. zaten almak istediği de kendi oyuncağıymış. parka gitmek istedi. akşam üzeri gideriz dedim. ama maalesef vakitsiz uyuduğundan gidemedik. çok geç uyudu. iftar alışverişine beraber çıktık. pide kuyruğunda benle oynanıp durdu. benim etrefımda döndü. beni kendi etrafımda döndürdü. herkes kızımı pek sevdi. kızım da herkese yüz verdi. gece gene genel olarak huysuzdu.  saat 03 te ancak uyudu.

14 Temmuz 2014 Pazartesi

14 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ

sabah uyandığında pek ağlayıp sızlamadı. huysuzluk ve zırlama artık o kadar standartlaştı ki, bu durumu özel olarak yazmak gerekiyor artık. TV+süt klasiğinden sonra kahvaltı etmemek için ısrar etti. "parğg" diye tuturdu. ben de kahvaltı yoksa park ta yok dedim.mecburen kabul etti. tavada yumurta pişirdim. tabağına koydum. ekmeksiz yedi. parka gidereken oyuncaklarını sırt çantasına koyup çantayı da sırtlandı. şapka giymek istemedi. öyleyse park yok dedim. istemeye istemeye taktı. parkta gölgede oynasın istedim. inadına güneşin altına geçti. sonra kendiliğinden gölgeye geldi. sebebini bilmiyorum. çeşmeden su doldurup kumları ıslattı. dünden beri kuma çukur kazıp "huya" diyor. ne olduğunu anlamadım bir türlü.. havuz değil.. çukur değil.. ne tahmin ettiysem tutmadı. dün de sahilde yapmıştı. bugün de parkta... bu kelimeyi anlamam gerek... anlamadığım için bozuluyor çok belli etmese de... yanındaki başka bir ocukla küreklerini paylaşıp paaylaşmayacağını sordum. kabul etmedi. çeşmeden su doldururken elbisesini ıslattı. bana gelip gösteriyor. yapacak birşey yok dedim. çok rahatsız oldu. ama hakkaten yapacak birşey yok. bunun üzerine "ev" dedi. döndük. burada eklemem gereken birşeey var. artık tünel kaydıraklardan çekinmiyor. ancak üst tarafa çıkmakta zorlanıyor. tırmanma demirleri yüzünden... hafif destekle çıkıyor. (aslında desteğe ihtiyacı yok. tamamen psikolojik)
sonra abisine bıraktım. akşam üzeri döndüğümde babannesi evdeydi. babannesine çorba yaptırttım. bizimki kurt gibi acıkmış. gece gene huysuzluğu üzerindeydi. annesine bilgisayarla ilgilenme komutu verdi. kimse onu sallamayınca ağlaya ağlaya arka odaya koştu. gece genel olarak zırlamayla geçti. birkaç kere de bana sığındı. içini çeke çeke ağlıyor.  

12-13 TEMMUZ 2014 CUMARTESİ- PAZAR

Sabah uyandı ve tekrar annesinin yanına gidip yattı. öğlene kadar uyudular. sonra da burgaza gittik. metroda ve otobüste oturduğu koltuktan kalkmak istemedi. başkalarına yer vermiyor. zor zahmet kucağa alabildik. burgazda babannesiyle ve dedesiyle çok iyiydi arası.
gemiş zamanlardan akılda kalanlardan bir demet...
ip atlamasını yazmışmıydım...  bii, iki, hü, bee diye sayıyor.
dünya kupası boyunca yanıma gelip maç bitti deyişini ve kendi kanalını açtırmak istemesini...
tepeme dikilip sevimli sevimli sırıtarak "miii" demesi, minikayı kastederek... bilerek "mii" diyor, soru tonlamasıyla.
sokaklara çıktığımızda son zamanlarda sürekli hoplayıp zıplayarak yürümesi, kaldırım taşlarından sekerek oyun oynaması...
burgaz görüntüleri birşeyler yazmaya gerek bırakmıyor.








 

10 Temmuz 2014 Perşembe

11 TEMMUZ 2014 CUMA

henüz uyuyor. son günlerde çektiğim resimleri yükleyeyim ben de..
bunun ne olduğunu yazmama gerek yok herhalde

keza, bunun da...

bu ise, bana "gel" işareti yapışı.. çok tatlıydı. tepeme dikilip iki eliyle gel işareti yaparken kafasını da hafifçe yana yatırıp sevimli sevimli sırıtmıştı. 

Bugünün olayı "iye" nin anlamını çözmek oldu. "hayır" demekmiş. bütün günü evde geçirdik. öğledn sonra çok geç uyuduğu için dışarı çıkamadım. akşam iftar alışverişine beraber çıktık. zırlayıp duruyor. yol boyunca zırladı. kendine süt aldı. dönüş yolunda susmuştu. eve girer girmez kendini yere atıp zırlamaya devam etti. son birkaç haftadır huysuzluk ve zırlama (üstelik belirgin sebebi olmaksızın) standart hale geldi. bugün asıl zikrdilmesi gereken ise uyandıktan sonra çok uzun süre süt istememesiydi sanırım. şaşırdım.

10 TEMMUZ 2014 PERŞEMBE

"İYE" uzun zamandır söylediği bi kelime.. anlamını hiçbir şekilde bilmiyorum. bir tahminim bile yok. ama birkaç aydır kullanıyor. ame tek başına değil... cümlelerin(!) içinde... "he he hi he hu iye hi hi hu ha" gibi...

sabah pek sıkıntı olmadan uyandı. akşam alışverşi dışında bütün gün evdeydik. bütün oyuncaklarını salona saçtı. onlarla oynadı. beraber saklambaç oynadık. resim çizdi.




bu gördüğünüz, "dikgugağı" resmi... yani gökkuşağı... biri anne dikgugağı diğeri bebek dikgugağı... renkleri de tutturmuş piçkurusu... 


akşam üzeri beraber alışverişe gittik. pepee süt aldı kendine... zaten alışverişe gitme sebebimiz de kendisi.. muuya istedi. yarım saat uğraştık ne olduğunu anlamak için... hazır çorbaymış... gittik aldık. dönüşte ayağında terliklerle eve girdi. çıkar trliklerini deyince de salonun ortasına fırlattı. terliklerini kapıya götürmesini emrettim. bozuldu, kızdı, üzüldü ve arka odaya ablasının yanına kaçtı. bir saat kadar sonra olayı unutup gene salona geldi. gelir gelmez gene terlikleri kapıya götürmesini söyledim. gene hemen arka odaya koştu. suratındaki ifade görülmeye değerdi. ayrıca akşam banyoya da girdi. keyfi yerindeydi. uzun süre banyoda oyalandı. kendi kendini yıkadı. sırtına su dökmeye çalışması çok komik. eli henüz oraya erişmiyor. tarif edemeyeceğim ama gülmekten öldüm. haa.. unutmadan; saklambaç oynarken saklı olduğu yerde kahkaha atıyor ve yerini belli ediyor. bir de önceden çıkıp ebelemeyi akıl edemiyor. ama seni gördüm dedikten sonra koşup ebelemeye çalışması muhteşem... öyle bir hırsla koşuyor ki... "a-aa, men a-aa men" diye diye... bu kelimeyi son bir aydır ne kadar sık kullandığını yazmamıştım sanırım... çizgifilmlerden öğrendiği bi kelime... "hayır, ben" anlamında...

9 Temmuz 2014 Çarşamba

09 TEMMUZ 2014 SALIRTESİ

sabah uyandı. hayret ki problemsiz, ağlamadan, tepinmeden.. son zamanlarda nadir oluyor. süt istedi. TV yi açtırdı. buzdolabından gofret aldı yedi. sonra şokellalı ekmak yaptım. pek yemedi. legosunun içine ahşap blok sokmuş. bana verdi çıkarayım diye... çıkacak gibi değil.. çıkmaz bu kızım dedim. koşa koşa mutfağa koştu. şaşırdım ne yapıyor diye... elinde bıçakla geldi. tutuşunu da son derece emniyetli. iki parmağıyla aşağıya sallandırarak.. bana verdi tahta bolku çıkarayım diye... vay akıllı bıdık vay.. hakkaten de bıçakla çıktı. sivri uçlu bıçak getirmiş çünkü...

8 Temmuz 2014 Salı

08 TEMMUZ 2014 SALI

Son birkaç haftadır huysuzluğı iyice ele aldığını, sürekli zırlayıp durduğunu yazmışmıydım. ya da guga renge iyice kafayı taktığını, herşeyin gugasını istediğini, hatta pepee gazetesi almak sözkonusu olunca bile guga dediğini... sabah erken çıkıp öğlen gibi geldim. annesi ile evdeler. annesinin elbisesini çıkartmak istiyor. gitmsin diye.. toplanan yatağı da bozmuş.. annesini göndermek istemiyor. annesi de onu da alıp gitti. akşama kadar annesiyleydi. işyerine gitmişler. paint açıp resim çizmiş. başka yerlere de gitmişler. gece de tek başına arka odada oturup youtube da video seyretti. yanımıza gelmedi. zaten son 1-2 gündür bana sürekli "havhav" muamelesi ediyor. yanına yaklaşamıyorum. gece 03 te ancak uyudu. bunu da alışkanlık haline getirdi.

7 Temmuz 2014 Pazartesi

07 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ

Gene öğlene doğru uyandı. kahvaltı bile etmeden abisini ankaraya göndermek için dışarı çıktık. setbaşına kadar yürüdü. orada dondurma istedi. tabii guga... aldık. yedi. her zamanki gibi ellerine kollarına kadar bulaştı eriyince... 2 kere çeşmede ellerini yıkadık. eve geldiğimizde bana kızgındı neden bilmem.. beni salona bile sokmadı. ablasıyla geçirdi günü... akşama doğru ayağımda salladım. hemen uyudu.
günün bombası... yemek sırasında, eyüp sultan efsanesinin yanlışlığını anlatırken bizimkilere sandalyeden kalkıp, eliyle ağzımı kapaması... bir yandan da sırıtyor. çok eğleniyor. bir yaşıma daha girdim. beni susturuyor. bir de ben koltukta uyuklarken, sessizce ve çaktırmadan yanımdan kumandayı alıp kanal değiştirtmesi var...

6 Temmuz 2014 Pazar

06 TEMMUZ 2014 PAZAR

gene öğlene doğru uyandı ama bu sefer bana posta koymadı. Tv yi gösyerip trt istedi. gizlediğimiz nutellayı çıkarıp pideye sürdüm ama önce kullanmak için getirdiğim meyve bıçağını değiştirdi. kahvaltı bıçağı ile sürmemmi sağladı nutellayı... ama nutellalı pidelerin hepsini bitirmedi. yesene kızım dediğimde çizgeçi göstererek resim çizdiğini anlatıyor.
öğleden sonra annesiyle alışverişe gitti. elbise almak istemiş, alınmayınca arıza çıkarmış. dondurma istemiş. annesi annesi ne istediğini anlamayınca, sürekli tekrarlayıp durmuş, ta ki bir yerde görüp gösterinceye kadar.. alıp yemiş... aslında dondurmayı anlaşılır şekilde söylüyor. annesi niye anlamamış ki... eve geldiklerinde bağırıp ağlıyordu. hatta yolda bile böyleydi. balkondan seslendim ama duymadı.

bu arada aklıma gelmiişken; kiraz sapından "A" yaptığını söylemişm  miydim.

birkaç gündür anormal şekilde huysuz ve gçimsiz sürekli birşeylere kızıp veya bozulup küsüyor veya zırlıyor. gece de öyleydi. hepimize karşı tavırlı... babannesi iftara gelince teselliyi onda buldu. gidip sarıldı. sonrada kucağına kıvrılıp içini çeke çeke inledi. neyse ki bir süre sonra sakinleşti. özlemiş babannesini... bir ara abisi babannesinin kucağına gitti. kıskandı ve onu uzaklaştırmaya çalıştı.

5 Temmuz 2014 Cumartesi

05 TEMMUZ 2014 CUMARTESİ

gece çok geç yattığı için öğlene doğru uyandı. salona geldi ama bana hiç pas vermiyor. ne de olsa hem özlem hem d annesi evde... kahvaltı da ettiremedim. durmadan arka odaya gidip duruyor, öbürlerinin yanlarına.. sanırım onları uyandırdı. annesi uyanınca yumurta pişirdi. afiyetle yedi kızım. biraz sonra havhav olmuş, emekleyerek yanıma geldi. "ay ay! havhav geliyor. kaçayım" deyince, "bebek havhav, minik havhav" dedi. yani kaçmayacakmışım. ben de saçını okşamaya başladım. başını yasladı. kendini sevdirdi bir süre... sonra gitti. Günün tamamında herkese fırça attı. bana, annesine, abisine, hatta özleme bile...

artık kelime bazlı söylemediği kelime kalmadı aşağı yukarı.. bir kısmını gayet selis söylerken, kiminin kafasını gözünü yarıyor. ancak iş uzun cümleler kurmak, birşeyler anlatmak olunca hemen "hı-ha-ha-hı-hu" ya bağlanıyor.
gündüz uyumadığı gibi gece de çok geç yattı.

4 Temmuz 2014 Cuma

04 TEMMUZ 2014 CUMA

bugünün bombası: çizgi filmde gökkuşağı vardı. kızım, "dikgugağı" diye adını söyledi ve sonra da şikayet etti gökkuşağında guga rengi yok diye...

bugün aslında çok şey oldu. ama gene geç yazdığım için çoğu uçtu gitti. akşamüzeri dışarı çıktık. yolda benim de elimden tutarak hoplaya zıplaya koşmaya başladı. beni de koşturuyor haliyle... acayip neşeli... sevinç çığlıkları atıyor. pazara gittik. annesi de geldi sonra... annesinin kucaağına atladı. sevinç gösterileri yapmaya başladı artık. tezgahlardan çilek ve salatalık alıp yedi her zamanki gibi... zaten öğlen eve getirdiğim çilekleri yiyip bitirmişti. tekrar çilek aldım. bu senenin son çileği artık. kızım bayıldığı bu meyve için 1 sene bekleyecek...                          gdftffg
yukarıda bebek yazıyormuş. ayşe yazdı. yumurcak TV ye taktığı ismi artık yazmalıyım. "mingunga" ancak böyle söyleyebiliyor yumurcağı...
 bir de büyükbaba ve büyükanne kelimelerini gayt net söylemişti. ayrıca unutulması gereken birşey daha.. balkonda annesiyle çamaşır asması...  aslında son 3-4 günde çok şey oldu ama zamanında yazmadık gene...

03 TEMMUZ 2014 perşembe

bugün evden çok erken çıktığımdan ve eve gelir gelmez de kütük gibi uyuduğumdan kızımı hiç görmedim desem yeridir. sadece akşam eve geldiğimde beni kapıda sevinçle karşılaması aklımda...






02 TEMMUZ 2014 ÇARŞAMBA

bugün neler olduğunu hiçbir şekilde hatırlamıyorum. aradan 4-5 gün geçip te yazınca böyle oluyor. ama galiba bugün doğalgaz parasını ödemeye beraber gitmiştik kızımla... metroda "kültürpark" durağında "pültüüpağğ" demişti. paşa çiftliğini de kafasını gözünü yara yara söylemişti.

1 Temmuz 2014 Salı

01 TEMMUZ 2014 SALI

sabah hiç ama hiç sorunsuz uyanıp elinde yastık battaniye, salona geldi. koltuğa uzandı. Tv açtım. trt... ardından şokella istedi. bir dilimi bitirdikten sonra, ( lokmaları daha küçük hazırlamam için bebe diyor)  ikinci dilimi kendisi sürdü. yedi. dün olduğu gibi gene ejderha filmini atım. seyrederken uyudu.
Akşamüzeri ağlayarak uyandı. beraber gezmeye gidelim dedim. onu bile kabul etmedi. abisiyle evde bıraktım. bugün maç seyrederken ilk yarı bitince yanıma gelip "maa bitti" dedi. çocuk kanalı açacakmışız. ben onun seyrettiği şeyin jeneriği çıkmadan yani bitmeden değiştirmiyorum. önceden de söylüyorum, bitince kanal değiştirecem diye... kafasını sallayıp onay veriyor büyük oranda... onun programı bitip maç açılıyorsa, maç bittiğinde de onun kanalı açılır normal olarak... uykuyla alakayı iyice kesti... annesi geceyarısına doğru niye uyumuyorsun diye sordu. kızıp fırça attı resmen annesine.. bir hışım arka odaya gitti. ayrıca daha önce yazmayı unutmuş olablirim. karşıma geçip, muzuipçe ve şımarıkça sırıtıp "mii" demesi çok hoş... şımarıklık ve oyun olsun diye "mii" diyor. minika aslında demek istediği... ama bunu söylerken öyle sevimli bir ifade takınıyor ki yüzüne... çoğu zaman kanalı açıyorum.

unutmuşum, şimdi aklıma geldi. bugün, ufacık oyuncak zebrayı bacaklarının arasına alıp deh diye atçılık oynadı. kızıma hemen bir tane doğru dürüst at almalıyım.

30 HAZİRAN 2014 PAZARTESİ

Sabah uyanışı şöyleydi.

sonra gelip bana yaltaklandı. kucağıma alayım mı dedim. başını salladı. ama gün içinde gene ben havhav oldum. nedense bugün benle pek yıldızı barışmadı. öğleden sonra kızımla iftar alışverişine çıktık. ozmo kornet ozmo yumurta arasında yumurtayı seçti kendi için... artık aşağı yukarı herşeyi söylüyor. özellikle de TV de duyduğu replikleri... orada duyduklarını tekrarlayıp bizden de teyit etmemizi istiyor. şimdilerde asıl problemimiz söylediklerini anlamamamız olacak gibi.. hafiften başladı.. birşeyler söylüyor biz anlamayınca da nasıl anlamazsınız gibilerden bozuluyor. bu sorun daha da derinleşecek gibi... anlamasak ta anlamış gibi yapmaya başladık. bugün kağıda yazı yazdı ve resim yaptı.
 son zamnlardaki takıntısı guga... herhangi bir alınacağı zaman hemen guga diyor. herşey pembe olsun istiyor.. bir de "bebe" küçük artık bebe oldu bilindiği üzere... herşeyi tasnif ediyor. bebek, anne diye... gece gene parka gittiler ve gene sahura kadar oturdu.

22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...