sabah uyandığında pek ağlayıp sızlamadı. huysuzluk ve zırlama artık o kadar standartlaştı ki, bu durumu özel olarak yazmak gerekiyor artık. TV+süt klasiğinden sonra kahvaltı etmemek için ısrar etti. "parğg" diye tuturdu. ben de kahvaltı yoksa park ta yok dedim.mecburen kabul etti. tavada yumurta pişirdim. tabağına koydum. ekmeksiz yedi. parka gidereken oyuncaklarını sırt çantasına koyup çantayı da sırtlandı. şapka giymek istemedi. öyleyse park yok dedim. istemeye istemeye taktı. parkta gölgede oynasın istedim. inadına güneşin altına geçti. sonra kendiliğinden gölgeye geldi. sebebini bilmiyorum. çeşmeden su doldurup kumları ıslattı. dünden beri kuma çukur kazıp "huya" diyor. ne olduğunu anlamadım bir türlü.. havuz değil.. çukur değil.. ne tahmin ettiysem tutmadı. dün de sahilde yapmıştı. bugün de parkta... bu kelimeyi anlamam gerek... anlamadığım için bozuluyor çok belli etmese de... yanındaki başka bir ocukla küreklerini paylaşıp paaylaşmayacağını sordum. kabul etmedi. çeşmeden su doldururken elbisesini ıslattı. bana gelip gösteriyor. yapacak birşey yok dedim. çok rahatsız oldu. ama hakkaten yapacak birşey yok. bunun üzerine "ev" dedi. döndük. burada eklemem gereken birşeey var. artık tünel kaydıraklardan çekinmiyor. ancak üst tarafa çıkmakta zorlanıyor. tırmanma demirleri yüzünden... hafif destekle çıkıyor. (aslında desteğe ihtiyacı yok. tamamen psikolojik)
sonra abisine bıraktım. akşam üzeri döndüğümde babannesi evdeydi. babannesine çorba yaptırttım. bizimki kurt gibi acıkmış. gece gene huysuzluğu üzerindeydi. annesine bilgisayarla ilgilenme komutu verdi. kimse onu sallamayınca ağlaya ağlaya arka odaya koştu. gece genel olarak zırlamayla geçti. birkaç kere de bana sığındı. içini çeke çeke ağlıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder