30 Eylül 2014 Salı

30 EYLÜL 2014 SALI

Gece, 04 gibi süt istedi. ben getirmeye kalktım. annesinin getirmesini istedi. gündüzden bana küsmüştü ya... onun etkisi herhalde.. uyanınca da bana tavrı devam etti. aşağı indirdim.
A B
AAAAYŞE AAASEWTFBGHYUJ

Yukarıdaki yazı nedir derseniz, ayşe yanıma geldi ve "büyük A Büyük B" dedi. sonra da ayhe beyya yazıcam deyip yukarıdaki yazıları yazdı. ilk harfleri ben gösterdim. o bastı. sonrakileri adını heceleye heceleye tuşlara bastı.

öğleden sonra gene ben karşıladım servisi. karnın aç mı dedim. ilk defa açım dedi. sucuklu kaşarlı tost yaptım. yarısından çoğunu yedi. gene üstüne ketçap ve mayonez sıktırdı. illaki bunu yaptırıyor. sadece tost yemedi. sabahtan kalma nesquiki de bitirdi. ben makarna yerken makarnadan da birkaç lokma aldı. gün içinde sürekli oyun oynadık ayşeyle.. top atmaca, atçılık, ayşenin keşfi olan bebeği yüzüne yapıştırıp bebek rolü yapmak vs. gündüz uyusun istedim ama birkaç kere uyuyacak gibi olduysa da uyumadı. en son ev oyunu diye geldi. ev şeklindeki için geometrik blokların sokulduğu oyuncağıyla oynadık. pembe, sarı ve turuncu blokları o alıyor. mavi ve yeşil bana kalıyor. ne kadar ısrar ettiysem de öbürlerini alamadım. pembe, hayı, tuntuntu benim nenk diyor. Annesi gelince hemen sehpanın altına saklanmaya niyetlendi. hayır oyuna devam edelim dedim. vazgeçti. annesi anlattı. geçen gün, dolabının çekmecelerine basıp üstüne çıkmış. yaramazlığı ele aldı iyice... artık birşeyi istemediği zaman net şekilde hayır hayır diye itiraz ediyor. bu akşam da birşeye hayırı yapıştırdı. tam şu anda, oyuncak tabakla çatal getirdi. yemek yememi istiyor. yedim. memnun oldu. akşam yemekte de çorba yedi. bayılıyor çorbaya..
gene yemek geldi. tabağı hafifçe kaldırıp kaşıkla sıyırması ve kendi eliyle bana yedirmesi çok hoş...
arka odada abisine durmadan çay verip duruyormuş. abisi sıklıp itiraz edince bir hışım ve sinirle salona gelip mutfak takımlarını hırsla kutusuna koymaya başladı. bir yandan da ağlıyor. annesi rica etti. annesi ile mutfakçılık oynamaya başladılar. braber et yedik pilav yedik. üstüne kahve içtik. ayşe şu anda bulaşıkları topluyor. :) biraz sonra annesinin bugün yeni aldığı pijamalarını (elbette pembe) giydi. eline sütü aldı ve minikayı açtırdı. ama yatıp uyuyacağına pijamanın çıtçıtlarını kapatmaya uğraşıyor. hnüz gücü yetmiyor ama pes te etmiyor. bahis açılmışken yazayım. geçen gün, kırmızı yağmurluğunun düğmeleri için "sen ilikleyemezsin. ben ilikleyeyim" demiştim de ilikleyip sırıtmıştı. zaten ben bunları yazarken çıtçıtları kapatmayı da becerdi. yattı. uyur herhalde...
son anda aklıma geldi. yemekten sonra geçen günkü oyunu tekrarladı. ben ellerimi yıkarken musluğu kapatma oyunu.. en sonunda gene "ben kazandı" diye sevindi.

29 Eylül 2014 Pazartesi

29 EYLÜL 2014 PAZARTESİ

Sabah uyandığında biraz mızmızlandı. Hatta her sabah yemeyi alışkanlık haline getirdiği mısır gevreğini bile yemedi. ben yedirdim. sadece 2 kaşık yedi. aşağı indik. Servis biraz gecikti. telefon kofrasının üzerine koydum. benden uzun olunca, babadan büyük oldum diye sevindi. öğlen gene ben aldım. süt alıp göbeğini kurcalayarak yatmıştı ki, babanneye götürdüm. akşam abisi almış. eve geldiğimde (gene) sehpanın altına saklanmıştı. annesi ayşenin gelmediğini(!) söyledi. ben de kapıyı açıp kapatıp babanneye ayşeyi almaya gitmişl gibi yaptım ama kanmadı. sehpanın altından çıkmadı. ben de odaya dönüp sevgiyle konuşmaya başladım. sehpanın üzerinde sarı bi çorap vardı. sarı rengi çok severim sarı benim rengim dedim. hemen sazan gibi atladı meenim diye... böylelikle ayşeyi bulmuş olduk. bayramlık pembe külotlu çorabını giymiş. çıkarmıyor. çıkarmasını söyledim. kabul etmedi. kızdım. hatta kulağını bile çektim. hayır diye diye annesi çıkardı. ağlayıp zırlıyor. koridora gidip hayır hayır diye zırladı durdu. hatta telfonda ablasına beni şikayet bile tti. "men baba küs" diyor. bir süre küs kaldıktan sonra ayşenin videolarını seyretmeye başlayınca küslüğünü unuttu. kucağıma geldi. sonra zebra boyama, barbi giydirme falan derken problem ortadan kalktı.

28 Eylül 2014 Pazar

28 EYLÜL 2014 PAZAR

Sabah salona yanına geldi. fil boyama, zürafa boyama, zebra boyama yaptı bilgisayarda.. barbi giydirdi. bulduğum site ayşe için çok uygun... şokellalı ekmek yedi. lego kuşumu (hala sağlam) gene benim yanıma getirdi. haftalardır benden uzaklaşmasına izin vermiyor. hep yanımda... ayrıca aktarmam gereken birşey daha var. "zebra boyama" istediğinde, bu lafı söylediğinde anlamam diye düşünerek, oyuncak sepetinden zebrayı çıkarıp öyle zebra boyama dedi anlayayım diye... tedbirli kız... kendi kendine oynarken cam müzesindeki süs bakır çay tamıyla oynamaya başladı. bir kaç gündür bunlarla oynuyor. oyuncak hayvanlarını sehpaya dizdi. önlerine de fincanları koyup çay ikram etti onlara..

dünden beri banyo diye tuturmuştu. annesi hava soğuk diye erteliyordu. bu sabah yıkandı. tabi annesi her yıkarken yaptığı gibi gene ağlata ağlata yıkadı. çocuğun hassasiyetlerine dikkat etmiyor ki, kendi önceliklerinden başka hiçbirşeyin önemi yok onun için... çıkışta sakinleştirmek gene bana düştü. ben yıkayacakmışım bundan sonra... öyle diyor. kurulayıp ayaklarını ısırmaya başladım oyun olsun diye... ayaklarını saklayıp "ayak hok" diyor. ayakkabı giysin diye, annesine ayakkabı giydirme. ayaklarını ısırcam dedim. gaza gelip ayakkabı giydi. şu anda annesi saçlarını örüyor. geçen gün unutmuştum. aklıma gelmişken yazayım. geçen gün, küçük lastik tokaları ayıkladı. dakikalarca uğraşmış pembeleri ayırmak için...

öğleden sonra zırlamaya başladı. uykusu var. ayağımda salladım. koltukta yattı ama uyumadı. süt ve minika istemişti. eli de göbeğine gitmişti ama uyumadı. (uyurken eli göbeğinde hala) annesinin telefonu çalınca telefonu elinden almak için hamle edip rahat vermiyor. annesi kızım bir dakika, açayım verecem demesine rağmen sabır gösteremiyor. ben de yüksek sesle kızım bekle dedim. ağlayarak arka odaya kaçtı. annesi salona çağırdı yemek ydirmek için.. bana küstüğü için gelmedi. uzun süre arka odada kaldı. sonra çişini yapmak için geldi. ayakkabılarını çıkarmış. hemen ayaklarını ısırma numarasıyla arayı tekrar ısıttım. ayaklarını sakladı. sonra da ayakkabılarını tekrar giydi. ayakkabılı ayaklarını uzatıyor ısırayım diye.. ben ısıramayınca da gülüyor. unutmadan yazayım. ben onun ayaklarını ısırıyorum diye o da benim ayaklarımı ısırmaya niyetlendi. şimi kirli, yıkandıktan sonra ısır dedim.
ayşeyle aramı tekrar düzelttikten sonra, sırtıma bindi ama nasrettin hoca gibi ters olarak. biraz gezdirdim. sonra yorulup uyusun diye yatak odasından salona, salondan yatak odasına yarış ettik defalarca.. ama uyumak yerine arka odaya film seyretmeye gitti.



Oyuncak çiti verip bilet olduğunu söylüyor ve kendini turnike gibi yapıp biletle geçmemi sağlıyor. Bol bol fil boyama, zürafa boyama oynadık. Akşam saat 20 ye kadar uyutmadım. sonra yatırdım. kendi kendine uyudu. gece ilerleyen saatlerde uyanmış. annesi gece 01.30 a kadar uyumadığını söyledi.

27 Eylül 2014 Cumartesi

27 EYLÜL 2014 CUMARTESİ

sabah arka odadan sesleri geliyordu. annesi bir kaç kere süt alıp götürdü. sonra salona geldi. çok mutlu. gülümsüyor. hatta yüzünde güller açıyor. annesi pembe uzun kollu tişört giydirmek istiyor. o ise pembe battaniyesini pelerin gibi boynuna takmak istiyor. bizimki ise itiraz ediyor. halbuki tişört pembe ama bu sefer de üzerindeki motiflerin pembe olmadığından dem vuruyor. halbuki onların bile büyük kısmı pembe... ben müdahil oldum olaya.. giymediği pembe tişörtü kafama geçirip öcü oldum. pek sevindi. onun da öcü olmak isteyeceğini hesaplıyorum. böylelikle tişörtü giydirebileceğimi sanıyorum. planın ilk kısmı işledi. tişörtü o da kafasına geçirdi. ama tişörtü giymeye gelince o meşhur inadı ortaya çıktı. zinhar giymiyor. dediği dedik. ona bilgisayarda fil ve zürafa resimleri açtım. onları boyadı.  ben ellerimi yıkarken banyoya geldi ve şakasına musluğu kapatmaya başladı. ben açıyorum o kapatıyor. ben de ıslak ellerimle ona su sıçrattım. hemen ellerini ıslatıp o da beni ıslattı. ardından da "men kazan" diye bağırmaya başladı. annesinin yaptığı akıtmaları yedi. ama minnacık dürümler haline getirerek. arka odada film seyretmeye gitti. son zamanlardaki favori filmini.. orman çetesi.. bu film, abisiyle ablasının "bak, alfabeyi nasıl sayıyorum" oyunundan çıktı. seyrederken ben gene banyoda ellerimi yıkıyordum. hemen seyretmeyi bırakıp yanıma koştu ve musluğu kapattı. ellerim sabunlu kaldı. sabunlu ellerimi yüzüne sürerim deyince kaçıyor. ben musluğu açınca hemen gelip kapatıyor. gene parmaklarımla ona su sıçrattım. o da bana sıçrattı. ve ben kazandı demeye başladı. ardından ben de onunla birlikte filmi seyretmeye başladım. çok yakından seyrediyor. uzaklaşmasını istedim. sevimli sevimli bakıp beni kandırmaya uğraşıyor. şirinlik yapıp beni kandıramazsın deyip uzaklaşmasını isteyince bozuldu. yanıma gelip bozuk bir suratla elime vurmaya başladı. beni dövüyor. onu üzdüm ya.. filmde de ayı sahnelerini seyredemiyor. battaniyenin altına girip sırtını dönüyormuş. abisi söyledi. öğlden sonra annesi gezmeye gidecekti. ben de arabayı tamirden almaya.. ayşe benimle gelmek istedi. kıyafetini değiştirmesini şart koştum. kalın ve uzun kollu giydi. (iyi ki) otobüste biraz uyur gibi oldu. uyutmadım. araba olmuş ama usta yok. arabanın arka koltuğuna yatıdım. ben camları silerken o da ben de silcem deyip ayaklandı. turuncu torpido beziyle cam silmek istedi. olmaz. cam bezi bu deyip mavi bezi verdim. bozuldu. silmedi. turuncu bezle torpidoyu sildi. (önce camı silmeye yeltendi) usta geldi ama arabada başka yerleri de tamir edeceğini söyledi. eyvah.. yağmur başlamıştı zaten biz gelirken.. iyice yoğunlaştı. dinmesini bekledim. biraz dinince, otobüs durağına kadar koştuk. ayşe kucakta.. altgeçidin altında yağmurdan korunduk. otobüs yaklaşırken durağa koştuk. otobüs tıklım tıklım. zor bindik. ayşe ayakta tutunarak duruyor. sonra koltuk boşaldı. oturduk. ayşe camdaki buğuya yazı ve resim çiziyor. babasının kızı hakkaten.. ben de çok severim. harfler yazdı. resimler çizdi. epey eğlendi. kendini çizdi. "kızıma" beni çiz" dedim. camdaki buğuya çizeceğine sırıtarak parmağıyla suratıma çizmeye başladı. şakacı kız... sonra benim resmimi de çizdi. kocaman bir kafa. göz, burun, ağız, kulak, saç ayrıca da sakal... eev geldik. uyusun istedim. bana hüt, uyu diyordu. yatırdım ama uyumak yerine ayaklandı. biraz akıtma ve şokellalı ekmek verdim. yedi. acıkmış. evde oyuncaklarla oynamaya başladı. annesi geldi. ona uzaktan koşarak sarıldı. sonra benle top oynamaya başladı. topu atıp tutuyoruz karşılıklı. önce ufak top, sonra büyük top.. topu çok iyi tutuyor yaşına göre.. epey yetenekli... unutmadan, otobüste bir adam ayşeye "cimcime" dedi. bizimki hemen karşılık verdi. "cimcime a-ah, ayhe beyya" şimdi de benim bu yazıyı bitirmemi bekliyor. "hil boyo" yapacak. dünden beri merakımız bu...




26 Eylül 2014 Cuma

26 EYLÜL 2014 CUMA

her ne kadar sabah uyandığında anne diye sızlanıp mızmızlandıysa da şimdiki kadarki en rahat okula gidiş oldu. jfvhbhnjm

Şu, yukarıda  "turuncu bebek" yazıyormuş. Ayşe yazarken heceledi ve yazdı :)

AYŞE B NHYUJIORRRRRRFGT

AYŞE BERRA

EN YUKARIDA AYHE BEYYA YAZIYORMUŞ. ALTTAKİNDE 2 "A" VARMIŞ. O YÜZDEN "MENİMKİ İYİ" DİYOR.

Kucağıma kuruldu. Blogu yazmama izin vermiyor. hazır sırası gelmişken, "aynı" kavramına taktığını yazmış mıydım. son zamanlarda aynı olan şeylere özellikle dikkat ediyor ve aynı olduklarını söylüyor.  şimdi de 2 tane pul aldı benden... aynı aynı diyor.

nerde kalmıştık. okula giderken, ne ağlama ne sızlama, ne itiraz... öğlen dönüşte de annesi aldı. ama döndüğünde zırıl zırıl ağlıyordu nesquik diye... sabah yedirmedik her sabahın aksine acaba ondan mı? gerçi istesek te veremezdik zira bitmişti. koca dev paket 1 haftada tükendi. büyükler de dadanınca...

ayşe bu blogu yazmama bir türlü izin vermiyor. şu ana kadar yazdıklarımı toplam 1,5 saatte falan yazdım. sürekli tepemde.. daha kötüsü bilgisayarı elimden alıyor. "boyo" diyerek paint açıyor. birşeyler çizmiş. beni çağırdı. "baba del ayhe bak" gittim baktım. bir sürü şey karalamış. bir tane de fil çizmiş. internetten fil boyamaları indirdim. onları rengarenk boyadı. biri bittikçe "bi hil boyo daha" diyor. bir sürü fil boyadı. durmak bilmiyor. en sonunda artık yeter dedim.

Pazardan çilek almıştım. onları yiyor ama pek beğenmedi. bu mevsimdeki çilek tatsız oluyor tabi..

Neyse, öğlen beraber nesquik gevrek almaya gidecektik. bisikletini istedi. önce heykele gittik. para çektik. dönüşte de BİM den markasız gevrek, dondurma ve bonbon draje aldık. eve döndük. sağı solu gene karıştırıyor. her seferinde öğretmem gerekiyor. unutmadan yolumuzun üstünde bir yerde kaldırım taşları kalkıp bombe yapmış. oradan bisikletle hızlı geçip hoplamak alışkanlığımız oldu. bugün de yaptık.
Akşam annesi çekmcede yeni pembe bebeğini bulunca aklıma geldi. makasla oynuyordu. tişörtümü kesecek gibi yapıyor. ben kızınca da "kandırdı" diyordu. ben de pembe bebeğin kulağını kesecem deyince çekmeceye saklayıp bebek yok demişti.

Fil boyamanın ardı arkası kesilmiyor. Balerin fil resmi gördü. "bale iyi" deyip onu da boyadı. bu çocuktaki bu bale merakı nerden geliyor anlamadım. bizim hiç alakamız yok halbuki. hatta ben baleye karşı nötr bile değilim. gıcığım resmen..

karnı acıkmış. sucuklu yumurta istedi. hapır hupur yedi. öncsinde "uyu" demeye başlamıştı. aç olabileceğini düşünerek yemek yemesini teklif etmiştim. açmış hakkaten.. saat 19 oldu. gene "uyu" demeye başladı. fiziki şartları hazırlasak hemen yatıp uyuyacak. hiç oralı olmuyoruz. biraz daha geç uyusun. okul başladığından beri öğlen uykusu yokoldu.

Yemekten sonra arka odada oyalandı biraz. sonra yanıma geldi. ruj sürmüş. ablan kadar büyüyünce ruj sürebileceğini, ruj sürmesine kızdığımı söyledim. ağlayarak annesine gitti. ne olduğunu anlattı ama annesinin ayşeyi anlamamak için çaba sarfediyor adeta.. ayşe, büyüdüm diyor. annesi, büyüyünce sürersin kızım diyor. ayşe, baba kızdı diyor. annesi baban yakışmamış mı diyor diye cevap veriyor. hiç çaba göstermiyor ayşeyi anlamak için.

bugünlerde kaydedilmiş birkaç video





25 Eylül 2014 Perşembe

25 EYLÜL 2014 PERŞEMBE

Gece yatak odasında beraber yattık kızımla. Gece müteaddit defalşar uyanıp mızıldıyor. kah pişpişleyerek, kah süt getirerek uyutmaya devam ettim. Sabah uyandığında öksürüyordu. zaten ağlıyordu da.. ben at olup sırtıma aldım. biraz sakinleşsin diye. hatta sırtımdayken giydirdim ayakkabılarını. ancak öksürük devam edince rahatsız oldum. Üşütmüş veya okulda mikrop kapmış. okula göndermemeye karar verdik. tekrar yattı. öğlene doğru annesi telefon etti. baba diye zırlıyormuş. telefonun hopörlöründen kızımla konuştum. işim biter bitmez eve gelmemi istedi. Gemlikteki işim biter bitmez eve dönecem.
Eve döndüğümde Hatice evdeydi. bizimki de sehpanın altında saklanıyor. pembe botlarını da giymiş. kendi kendine ters giymiş, abnnesi ters giydin acıtacak deyince inat etmiş ters giymeye.. bir süre sonra ayakları acıyınca çıkarıp düz giymiş. haticeyle birlikte o da gitti. ben uyudum. uyanırken ayşenin annesiyle tartışmasını duydum. dün aldığımız bebeği giydirmeye çalışıyor. giydirdiği elbise büyük gelince annesi eski küçülmüşlerden kıyafet verdi giydirsin diye.. çiçek yok, pembe değil diye itiraz ediyor. viyaklayıp duruyor. annesinin anlattğına göre, lambayı açmak için süpürgenin üzerine çıkmış. aslında son günlerde çok rahatsız zira süpürge sürekli ortalıkta ve faal.. eskiden çok korkardı süpürgeden. artık sadece sesinden rahatsız oluyor. elleriyle kulaklarını kapatıyor.

24 Eylül 2014 Çarşamba

24EYLÜL 2014 SALIRTESİ

Sabah servise annesi indirdi. öğlen ben aldım. beraber alışverişe gidelim mi ddim. elimden tutup beni Cem'in dükkanına soktu. bir tane bz bebek aldı. (elbette pembe) BİMe giderken kucak istemeyeceğine söz vermesine rağmen 10-15 adım sonra kucak istedi. kendine pingui aldı. elimde poşetler olduğu için yürüyerek eve gittik. kendi kendine bilgisayarı açıp oyuncak hikayesi filmini başlatmış. seyrederken babannesiyle dedesi geldi. bitti a-ah deyip yanlarına gitmek istemedi. sonradan gitti. sonradan onlarla beraber gitmiş. birkaç saat sonra babannesi getirdi. orda yemek yemiş olmasına rağmen bizimle de sucuklu yumurta yedi. üstüne de nesquik gevrek... abisiyle saklambaç oynadı. Ben Tv açar açmaz hemen mimika diye tutturdu. olmaz falan dedik ama açtık en sonunda...
bir de unutmadan, bugün kızıma kocaman bir karagöz hacivat seti aldım. beraber oynattık kuklaları...
Gece vakitlice yattı uyudu. yanında da yeni bebeği.. koyun koyuna uyudular.

23 Eylül 2014 Salı

23 EYLÜL 2014 SALI

Gece nispeten geç yattığı için biraz zor uyandı. servis beklerken de "eve" dedi. hala gitmek istemiyor. Nitekim öğlen geldikten sonra çok uzun bir süre salya sümük ağladı. sorduğumuzda sebeb te söylemiyor. mütemadiyen ağlıyor. sanırım "bakın, beni okula gönderdiğiniz için ne mutsuzum" piyesi oynanıyor. gün içinde başka kayda değer birşey olmadı. sadece bir ara haticelere gitmek istedi. birkaç keredir oraya gidiyor. gitti. bir zaman sonra geri döndü. gecie süt ve minika ile uyudu.

22 EYLÜL 2014 PAZARTESİ

Sabah okula giderken hafiften dudağını büktü ama olacak o kadar.. çocuk 3 gündür okula gitmiyor.  öğlen ben karşıladım. biz boyaya devam ediyoruz. ayşe de.. eline küçük ruloyu alıp duvar boyuyor. bir de üstelik sahiplendi küçük ruloyu.. ben kullandığım zaman, "hi-hi-ha-hu menim" diyor. günün olayı ise maviş bebeği buzdolabına koymuş olması. annesi çıkarbunu üşür deyince... hareket ve sesler karışımıyla elbisesi olduğunu ve üşümeyeceğini söyledi. kendi elbisesini gösteriyor. sonra bebeği gösteriyor. bu arada dili döndüğünce anlatıyor da... "üşü a-ah" falan diyor. gece önce pepee ile şilayı yatırdı. küçük battaniye bulamadı diye hayıflandı furdu. geçenlerde yatırdığı bebeklerin üzerini örtmek için kitabından sayfalar yırtıp battaniye etmişti. bir A4 kağıdını verdim. örttü.  unutmadan, bugün kızıma turuncu oyuncak jip aldım. geriye doğru sürterek kurulanlarından.. bir türlü geriye doğru kurmayı beceremedi. eliyle itliyor daha ziyade... bir de sevdiği renkler meselesi var... aslında "nenkleeğ" meselesi var. şu sıralar renklere acayip taktı. birkaç haftadır sürekli renkler sürekli renkler... adlarını söylüyor. hayı rengi (sarı) ben sevmeyeyim diye kendi sevdiği renklerin arasına aldı. sevdiklerini sayıyor. sarı, turuncu, pembe... ben maviyi sevecekmişim. pes etmiyor. illa bana maviyi sevdirecek ve benimsetecek. ben sarıyı severim diyince, hemen benim diyor.
unutmuştum. aklıma gelmişken hemen yazayım. akşam bana minik pelüş oyuncakları kağıt havluya sarıp sarmalayım verdi. verirken "hediye" diyor. 3 tane hediye aldım. tabii bir de lego cikcikimi.. o sürekli benim yanımda... nerde olursa olsun bulup bana getiriyor.

21 Eylül 2014 Pazar

21 EYLÜL 2014 PAZAR

Artık günler çok dolu dolu geçiyor. Eskiden yazmak için sinkten yağ çıkarırdım. artık neyi yazacağımı şaşırdım. o kadar çok şey oluyor ki, çoğunu yazamıyorum bile... Aslında asıl yazılması gereken şey, "büyüme" mevzusu..

Evet, Ayşe son bir hafta, on gündür falan büyüdüğünü iddia ediyor. büyük olma ile ilgili konuşuyor ve öyle davranıyor. sanırım okula gidiyor olmanın getirdiği birşey..

Sabah uyanıp salona geldiğinde ona sucuklu yumurta yaptım. pek fazla yemedi. Ardından oyunlar oynadık beraber. oyuncak arabaları sürdük. pepee ile şila bebekleri birbirimize atıp havada tuttuk. (tutmayı beceriyor) resim çizdik. o kadar çok ve sürekli oyun oynamak istiyor ki; artık yeter demek zorunda kaldım. bir de çokbilmişlik geldi üstüne... bana nasıl resim çizileceğini, ablasına nasıl yazı yazılacağını öğretmeye kalkıyor. ablasının yazdığı "B" yi kabul etmedi. ona "B" nasıl yazılır gösterdi.

kalemleri ve boyaları elinde tüm gün birşeyler çizip durdu. ağzından en çok çıkan söz  "men boyo" oldu bugün.... öğleden sonra ablasını sakaryaya yolcu etmek için, terminale gittik maaile.. otobüs çok tıklım tıklımdı. ayşe de kucak isteyince epey eziyet oldu benim için.. birisi ayşeyi kucağına aldı da rahatladık. uykusu da geldi. annesi oturunca kucağında uyudu 10-15 dakika.. terminalde koşturup duruyor. sakız aldım ona.. çıkarıp çıkarıp çiğniyor. ablasına "git" ve "bin" diyerek onu kovdu. hatta itledi. uykusu geldi ve canı sıkıldı beklemekten.  ablasına sarıldı. öpücük gönderdi en sonunda... eve döndük. hemen uyumak istedi. uyumasın diye annesi oyalamaya çalıştı. yemek yedirdi. (çok acıkmış. kurt gibi yedi) ardından banyoya soktu. ve gene banyoda ağlattı. şu çocuğun banyoda biraz suyuna gitse, problem olmayacak ama... sonra bilgisayarda niloya açtık. yatarak seyretti. epey bir süre uyumadı. öyleki ben uyuduğumda uyanıktı hala..

20 Eylül 2014 Cumartesi

20 EYLÜL 2014 CUMARTESİ

Kahvaltıda yediğimiz akıtmalarıın birini küçük dürüm yapıp pepeeye yediriyor, birini büyük dürüm yapıp kendi yiyor. sofrada bizim ağzımızdan her çıkanı tekrarlamaya başladı. üstelik oldukça da anlaşılır şekilde.. annesinin doğum günüyle alakalı olarak sayılar söyleniyor. sayıları o da tekrar ediyor. okula, konuşması düzelsin diye göndermiştim. hemen etkisini gösterdi.

bugün o kadar çok şey oldu ki, hangi birini yazacağımı şaşırdım. zaten anında yazamadığımız için çoğu aklımızdan çıktı gitti. ilk olarak söylenmesi gereken; artık konuşma problemi bitti. herşeyi söylüyor. bazısı kolay anlaşılıyor, bazısı zor ama söylüyor.

film seyrederken "aile" lafı geçti. hemen saymaya başladı. "anne, baba, abla, beyen, men" aylee...
seyrettikleri film de birkaç gündür, abisiyle ablasının bir repliğini sürekli tekrarladıkları ve ayşenin çok güldüğü, kendinin de yaptığı bir film.. orman çetesi... replik te, "bak alfabeyi nasıl sayıyorum."

turuncu bebeği, yüzünün önüne koyup, bebek olarak konuşup bize şakalar yapıyor. koridordaki lambayı söndürüp yakıp, aydınlık ve loş için güneş ve ay benzetmesi yapıyor.

gündüz abisiyle ablası anne için doğum günü hediyesi ve pastası alacaklardı. ayşe de onlarla gitti. dönüşte zırıl zırıl ağlıyordu. sebeb; pembe pasta alınmamış. biz annesinin doğum gününü kutlarken o arka odada zırlıyordu. yanımıza gelmedi. pastayı bile yemek istemedi. sonradan ikna ettik. mumları tekrar yaktım. sen pembe mumları söndür deyince kabul etti. (pembe delisi) öylece olaya dahil edebildik. (anaokulundaki öğretmen de pembeye çok düşkün demiş.)

19 EYLÜL 2014 CUMA

Ablası geldiği için bugün okula göndrmedik. sabah uyandığında ablasının yanına götürdük. hiç tepki vermedi ablasını gördüğü için.. uyuyan ablasının ayaklarını gıdıklamaya başladı. sonra ablasına sarıldı. öğleden sonra su parası yatırmaya gidecektim. ayşe d benle geldi. dışarda yemek yediririm dedim. ne yiyeceğini ve nerede yiyeceğini kendi seçti bacaksız. kayhandan geçerken elimden çekip hep gittiğimiz pideli köfteciye soktu beni... 1 porsiyon pideli köfte yedi.

Bugün mü dün mü tam hatırlamıyorum ama kızım ilk defa "S" sesini telaffuz etti. (tabi yılan sesini saymazsak)
Tv seyrederken, "sisi baba sisi" dedi. ilk başta anlayamadım ama sonra "sesi" dediğini anladım. sesi kısıktı Tv nin.. açmamı istiyor.

18 Eylül 2014 Perşembe

18 EYLÜ 2014 PERŞEMBE

Sabah gene "oyun okul a-ah" diyerek uyandı. bakalım ne zaman bırakacak. annesi servise bırakırken birazcık ağlayacak gibi olmuş ama arabaya oturunca durum normale dönmüş. Artık sabahları (dün ve bugün) bir miktar sütlü gevrek yemesi alışkanlık haline geliyor. ben özelllikle öyle olmasını istiyorum. okuldaki yemeğe kadar idare etsin. 7.30 da servise biniyor, 9,00 da kahvaltı... idare etmesi için yemesi iyi olur.
okuldaki arkadaşlarının isimlerini söylemeye başlamış. İdil varmış mesela...

yazacak bir sürü şey vardı aklımda ama taa cumartesi günü yazınca akılda birşey kalmıyor.

17 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA

Sabah uyanmak zor oldu. uyanınca da "oyun okul a-ah" diye tutturdu. biz ise gitmesi gerektiğini söyledik. o ısrar etti. biz ısrar ettik. en sonunda servise bindi. gitti. öğlen geldiğinde oyalamak için koçtaşa giderken onu da götürmek istedim. ama çok yağmuryağdığı için, hiç inmeden otobüsle şehir turu atıp geri dönmek zorunda kaldık.  gene eline ruloyu alıp boyama faaliyetlerine devam etti. akşam ablası sesli mesaj yollamış "okul nasıl gidiyor" diye... cevap göndermiş ablasına" oyun okul a-ah" akşam yemekte abisiyle çorba içme yarışına girişti. ayşe kazanınca "sevinçle "men men men" diye bağırmaya başladı. annesi evi süpürürken çok rahatsız oluyor. eskiden korkar ve ağlardı. artık kulaklarını tıkayıp uzaklaşıyor. Akşam gene vakitlice uyudu.

16 Eylül 2014 Salı

16 EYLÜL 2014 SALI

Sabahhep beraber uyuyakalmışız. Servisin kapıyı çalmasıyla uyandık. biz kendimiz getirecez diyerek servisi gönderdik. Ayşeyi uyandırıp, hazırladık. birazcık nesquik gevrek yedi. Kucağımda belediye otobüsüyle anaokuluna gittik. Dün problem çıkarmayan çocuk bu gün kıyametler kopardı.
Video
hatta o kadar ki, en son öğretmeninin kucağına verdiğimde kucaktan kaçmak ve bana gelmek için kendini yerlere atmak istiyor, çırpınıyordu. Bu kadar tepki vereceğini beklemiyordum. biraz da yanımızdaki çocuğun ağlaması, ayşede katalizör etkisi etti herhalde... ilk başta dudağını büken çocuk sonlara doğru çığlıklar atıp çırpınmaya başlamıştı.

Öğlen geldiğinde keyfi yerindeydi. evi boyayacaktık. ben de boyayacam diye tutturdu. eline küçük ruloyu alıp duvarı boyamaya başladı.

video
bayağı bayağı boyuyor. bir süre sonra rulonun sivri tarafıyla duvara resimler çizmeye başladı. ayşe çizdi. gökkuşağı çizdi. öğleden sonra uyumadığı için mümkün olduğuncageç uyutmaya ve sabaha kadar uyanmamasını sağlamaya çalışmıştık ama bu çok kolay oldu. boya yapacam aşkıyla hiç uykuyu aklına getirmedi. gece09 gibi yattı sabaha kadar uyudu.

15 EYLÜL 2014 PAZARTESİ

Bugün okula başladı. Sabah uyandıramadık. Gece 3-5 nöbeti tuttuğu için sabah kalkamadı. Annesi ve ben üçümüz beraber anaokuluna gittik. Kapıda birazcık mızırdar gibi oldu ama belli belirsiz. Sınıfına girdi. El salladık. vedalaştık. Bir sıkıntı yok. Öğleden sonra servis getirdi. güle oynaya eve girdi. ne yaptığını sorduğumuzda doğru dürüst cevap vermiyor. oyun diyor. hepsi bu... Akşama doğru burgaza dedesiyle babannesini bursaya getirmek için gidecektim.  ayşe de gelmek istedi. yolda arabayı yıkatırken baloncu bulduk. eski barbi balonu söndüğü için kızgın ve üzgündü. "patta" deyip balonu eziyor. yeni, mini mouse balonu aldı. yol boyunca arka koltuktan boynuma sarılıyor. şirinlik yapıp sırıtıyor. çok sevimli. babannenin evine yaklaştığımızda seni ön koltuğa alacam demiştim. burgaza girer girmez hatırlattı. kucağıma aldım. direksiyonun başında arabayı o kullandı.(!) babannesinde köfte yedi. karnını doyurdu. dönerken koltukta oturduğu yerde uyuya kaldı. Gece ben iş için özlüceye gitmek zorunda kaldım. işim uzayınca annesini de çağırdım. beraber geldiler. hem iş hem misafirlik oldu. misafir gittiğim,iz evde, herkesin resmini çizip onları hediye etti. fincanlarla (güya) kahve ikram etti. Çizdiği bir resmi yastığa yatırıp üzerini örtüp uyuttu. Sonra kendisi de uyuya kaldı. Eve dönerken uyanmadı. bütün gece mışıl mışıl uyudu.

14 Eylül 2014 Pazar

14 EYLÜL 2014 PAZAR

sabah kalktık ve berili sakaryaya götürdük. ayşe kızım da hazırlandı. geçen gün aldığımız yeni pembe spor ayakkabılarını giydi. arabaya kuruldu. tabi önce ön koltuğa oturma isteğini savurturmamız gerekti. arka koltuktan (eskiden de yaptığı gibi) benim kulağımla oynuyor. katlıyor veya çekiyor. eskiden katlardı artık çekiyor. arka koltuğun ortasındaki kolçağı indirip üzerine kurulması muhteşem... kollarını da kavuşturmuş. sakaryada özel yurda ulaştık. ayşe ablasının odasına girme konusunda arıza çıkardı. ayakkabılarıyla girecekmiş. ayşeyi alıp bahçede dolaştım. kuşburnu toplayıp abisini şişlemece oynadık falan... yurtta çok uzun süre geçirince sıkıldı. dönerken ablasına sarıldı ama olayın tam olarak farkında olmadığı için pek te umursamadı. dönüş yolunda her zaman yaptığı gibi arabanın iç ışığını açıyor. beni çok rahatsız etmesine rağmen katlandık mecburen.. zaten yarı yolda uyudu. arabadan inerken uyandı. evde annesi ayağında sallayıp tekrar uyuttu ama gece saat 3 gibi uyanıp yaklaşık 5-6 ya kadar uyanık kaldı. ben uyukladım. arada beni uyandırıp durdu. TV açtırmak, Otomatik kapanmayı iptal etmek, çiş yapmak ve barbi bebeği yanıma yatırmak için... ben uyuyordum. ayşe uyanık ama yatar vaziyette tüm gece TV seyretti. sabah okula gitcek ama bakalım nasıl kalkacak.

13 Eylül 2014 Cumartesi

13 EYLÜL 2014 CUMARTESİ


sabah erkenden uyandı. ona yaptığım sucuklu yumurtayı değil de kendim için yaptığım sucuklu yumurtayı yedi. 2 tane şeftalinin kabuklarını soydurup kabuk yedi. kahvaltısı buydu.
günün olayı yeni alınan spor ayakkabıları ile ilgili... ablası ayakkabılar için, "ne muhteşem ayakkabılar" dedi. ayşe itiraz etti. "muttetem a-ah, bembe" 
ne güldük... pembeyle iyice kafayı bozdu. 
annsiyle gittikleri misafirlikte 3 tane oyuncak bulmuş. kanguru, matchbok araba ve zıpzıp top.. akşamüzeri burgaza gittik. metroda onlarla oynadı. sonra sıkıldı ve "eve" demeye başladı. otobüs eve götürüyor zaten deyince sakinledi. ama burgazı görünce "mamanne ev" diye zırlamaya başladı. otobüste düğmeye basma sıkıntısı yaşadık. sürekli dur düğmesine basmak istiyor. duraklarda inecek olunca ona bastırmaya başladı. ama bizimki düğmeye basmasına rağmen gene de memnun olmadı ve zırlamaya başladı neden bilinmez. herhalde inen adam birşeyi onun kafasındaki gibi yapmadı. eve geldiğimizde uzun süre yatmadı. en son TV karşısında sızdı kaldı. 
unutmadan yazmalıyım. benim için yaptığı lego kuş.. sürekli yanımda olmasını istiyor. bana veriyor. ya elimde tutacam ya da gözümün önünde... günlerdir böyle...  işte bu

Aklıma gelmişken yazayım. gece dönüşte dedesinin arabasını aldık, bizim araba tamirden çıkmadı diye.. eve yakın, dereboyunda ön koltuğa alıp arabayı ona kullandırdım. daha önce de yapmıştım. (çok iyi  şöfor olacak) çok hoşuna gitti. hatta o kadar ki ertesi gün de ön koltuğa oturmak hatta arabayı kullanmak (men kulla..) konusunda talepkar oldu. izin vermeyince de bozuldu. 

   

12 EYLÜL 2014 CUMA

Bugün yazı yazmayacam. sözü videolara bırakıyorum.




11 Eylül 2014 Perşembe

11 EYLÜL 2014 PERŞEMBE

Sabah uyanıp salona geldi. ben uyukluyordum. oyuncaklarıyla oynamaya başlamış. karşılıklı koltuklarda otururken birbirimize kalem kapağı atıp tutmaca oynadık. ilk başta ne atmayı ne tutmayı beceremiyordu ama sonradan ikisini de becerdi. duvarda asılı olan resmini indirip ekleme yaptı ve tekrar astı
video
kahvaltıda nesquik yedi gene... bitene kadar başka şey yediremeyecez herhalde... dümdüz tabağa süt ve nesquik gevrek koyuyoruz. sonra da yiyebilsin diye, tabağın bir kenarının altına birşey koyup açılandırıyoruz. yerken sık sık ağzını açıp ağzındaki yemeği gösteriyor şımararak... annesine dil çıkarıyor. sofrada aklı fikri şebeklikte... oyunculukta... nitekim, kahvaltıdan sonra yomuşu yüzünün önün koyup, ablasıyla yomuş olarak konuşmaya başladı. sonra bana geldi. önce yomuş, sonra turuncu bebek olarak benle konuştu. hüt istedi. biberonunu bul getir dedim. bulamadı. ayşenin biberonunu çal dedim. itiraz etti. sonra gelip, oyuncağı yüzünden çekip, "baba men men" dedi sırıtarak... annesi nevresim katlarken hemen koşup bir ucundan tuttu. iş varsa ayşe de var.

Parka gittik beraber... yanımıza tüy aldık. şimdiye kadar yazmayı ihmal ettim ama tüy ve taş toplama hastalığımız var. yolda gördüğü tüyleri ve taşları topluyor.  kumdan kule yapıp tepesine tüy dikti. 2 tane çocuk gelip, arkadaş olabilir miyiz dediler. bizimki rahatsız oldu ve reddetti. kovayı alacaklarmış. öyle diyor. çok az oynadıktan sonra ev demeye başladı. çocukların onla oynamak istemesinden rahatsız oldu galiba... ayşe yanımdayken başka bir çocuk kulesini yıktı. bizimki hemen zırlamaya başlayıp benden yardım istedi. ben yardımı reddedip kendi işini kendin hallet deyince gidip çocuğu itleyip uzaklaştırdı. eve döndüğümüzde abisi ve ablasıyla  azmaya başladılar. sesleri geliyor. biraz sonra ablası üniversite kayıt işlemleri için gerekli prosedürleri tamamlamak için dışarı çıktı. bizimki de onunla gitmek istedi. gidemeyince kendini parçaladı. feryat figan.. ortalığı inletiyor abla abla diye...
Bankaya giderken onu da yanıma aldım. o zaman sakinleşti. bisikletiyle gittik. gene sağı solu unutmuş... hangi elinle kalem tutuyorsun diyorum. sağ elini kaldırıyor. işte orası sağ taraf diyorum. öğrenecek inşallah.. yolda çilekli dondurma aldık. çeşmeli otelin çeşmesinden su içti. bankada ufak bir bebek vardı. onun topunu alıp alıp fırlattı. bebek te ayşenin bisikletine bindi. dönüşte parka uğradık. orda koyun vardı. onu sevdi. koyunun postunu battaniyeye benzetti. tırmanma konusunda henüz çok yetersiz. tırmanırken el ve ayaklarını koordine etmesini öğretmeye çalıştım. ayakla yukarı çıkıyor ama eliyle bir üste tutunmuyor. becermeye başladı. eve geldik. uyusun diye uğraştım ama uyumadı. unutmadan merdivenlerden çıkarken zigzag çizerek bana engel olma ve kapıya ilk ulaşıp ebe ebe diye ebeleme oyunumuz tam gaz... merdivenlerde mahsus benim geçmem için boşluk bırakıyor. ben o tarafa hamle edince son hız o bölgeyi kapatıyor. bir kaç seferdir de bana, dur deyip bekletiyor. arayı açtıktan sonra gel diyor. sonra gene o birinci oluyor. ben yetişemiyorum.

evde vakitlice uyusun diye çok uğraştık ama uyumadı. ayakta sallandı. Tv karşısında yattı ama nafile... sonra en olmadık zamanda sızıp kaldı. unutmadan, turuncu bebek ile benim ayağımı gıdıklıyor.




10 Eylül 2014 Çarşamba

10 EYLÜL 2014 ÇARŞAMBA

Sabah yatakta yatarken yanına gittim. bana yüz vermeyip tersledi, kızdı. demek bu sabah benden göründüler. evden çıktım. Adliyedeyken telefonum çaldı. Sevgi arıyor. telefonu Ayşeye verdi. Ayşe ağlayarak bir şeyler anlatmaya çalışıyor. meğer, dün ben söz vermiştim ya, beraber gidecez diye... onun için ağlıyormuş... ben gelip seni alacam kızım. ben şimdi başka yere gittim dedim. öğleden sonra annesiyle ayşeyi metro grosmarkete çağırdım.. beraber otobüse binip geldiler. Ayşe daha gündüzden arabanın anahtarını yanına almış. araba yalova yolunda tamirde ya... biz dün ayşeyle önce tamirciye, sonra metroya gitmiştik. tamirciyle konuşurken duymuş olmalı bizi, arabayı yarın alacaz diye... benim yanıma gelince hemen bana arabanın anahtarını verdi. akıllı bıdık... metroda dün gördüğümüz pembe botları ve defteri aldık. bir de kiloluk nesquik... ayrıca pembe çatal ve pembe tabak... dönüşte gene otobüste uyudu.. kucağımda eve götürdüm. bu sefer uyanmadan yatırabildim.
uyanınca sadece nesquik yedi. elbette pembe tebağı ve çatalıyla... sonra kalemlerini alıp defterine resimler çizmeye başladı. önce kare, üçgen ve daire çizdi. sonra kare, üçgen ve daire şeklindeki legomsu zımbırtıları getirip çizimlerin üstüne koydu. isimlerini söyleyip sırıtıyor.  sonra çizdiği bu geometrik şekillerin içine kaş göz çizip yüze çevirip onları anne, baba ve ayşe olarak tanımladı. abiyle abla yok. nerdeler deyince yüzünü ekşitti ama gene de ikisini de çizdi. bir de ilk başta yılan çizmişti. yılan çizdikten sonra ssssssss diye ses te çıkarıyor.

unutmuşum. aklıma gelmişken yazayım... "seni gidi seni" dilinden düşmüyor. suratında sevimli bir sırıtma, parmağını sağa sola sallayarak "gidi digi gidi" diyor..,

gece ben uyurken şu resmi çizmiş. kaydırak salıncak ve tahtırevalli...  park resmi... bir de öcü gibi birşey... öyle dedi, kim olduğunu sorduğumuzda...


9 Eylül 2014 Salı

09 EYLÜL 2014 SALI

sabah uyandıktan sonra kendi kendine turuncu bebeğiyle oynamaya başladı. bir süre sonra sucuklu bıldırcın yumurtası hhttytghgghhgff yaptım. kızım yazmak istiyor. az önceki yazı onun... ben arabayı tamirden almaya gidecktim. o da gelmek istedi. kucak istemek yok dedim. kabul etti. grttyyaaaaaaaaaayşoedyyyytttbbbbhuuuyudffwertgdjhhghfffgchj. ggttc

tam şu anda, sırıtarak "seni gidi" diyor. adını ayhe olarak söylüyor ya, şe diyebilsin diye şişşş diye ses çıkarmasını istedim. hemen bebek uyu ha-ha-hu-hı dedi. yani bebek uyutunca çıkardığı sesmiş. bize bebek uyuyor diye şişişşt diye sessiz kalmamızı tembihliyor ya... onu kastediyor. şşşiiiii sesini çıkarmasını istedim. ordan ay-şe dedirtmek istedim. yaşasın... ayşe benzeri bir ses geldi. biraz sonra yeniden yaptırmak istedim. ama tekrarlayamadı. ayheye devam...

nerde kalmıştık. heykele kadar yürüyerek geldi. hakkaten de kucak istemedi. yolda lolipop aldı. bir de çiçek koparttı daldan. bir elinde çiçek bir elinde lolitop.. çiçeği koklayıp oh diyor. para çekerken düğmelere o bastı. otobüste de durma düğmesine o bastı. hatta bana "baba düğme men baah" dedi. tamircide etrafı inceledi. çıkışta pili bitmiş olacak ki, kucak istedi. beraber metro markete gittik. ayakkabı alacaktık ayşeye... spor ayakkabıları yırtılmış. pazar günü çocuk yırtık ayakkabılarla yağmurda kalmış. iyi ki hasta olmadı. çok dayanıklı. kolay kolay hasta olmuyor. birkaç tane beğendik ama ertesi gün anneyle gelip almaya karar verdik. bir de pony çanta ve barbi defter beğendik. ayrıca pelüş oyuncaklar... hepsini bırakmaya ikna ettim. defteri bırakmadı. zorlukla ikna ettim. yarın gidip alacaz. söz verdim. dönüşte otobüste uyudu. eve kucakta geldi. kapıda annesi kucağına alır almaz uyandı. uyumadı bir daha... akşam annesi kek yaparken annesine yardım etti. zaten nerde iş varsa, orda ayşe de var. işe koşuyor kızım. evde misafir olarak saniye hanım vardı. saniye ablasına sarılırken ayşe de alttan saniyeye sarılıyormuş. annesi, ablasını kıskandığını söylüyor.

Akşama doğru kızımla markete gittik. ordan bir sürü renkli kalem, ve pembe çanta aldık. kalemler harika... hepsi de pembeli... fosforlu var... simli var... hemen kağıt çıkarıp yazmaya çizmeye başladı...

8 Eylül 2014 Pazartesi

08 EYLÜL 2014 PAZARTESİ

Sabah ben gittiğimde uyuyordu. öğleden sonra geldim. neşeyle kapıda karşıladı. son günlerde her gördüğünü istiyor. bugün birşey istemedi ama aklıma gelmişken yazayım. pembe pony çanta, pembe matara, boya kalemi ve daha bir çok şey... hep beraber yaprak ciğer yemeye gittik. seneler önce gittiğimizde 1 poriyon ciğer, soğan ve sirkeye ekmek bandırıp yiyen ayşe gitmiş, yerine iştahsız ayşe gelmiş maalesef... 3-5 parça yedi. doydu. bu iştahsızlığının yaz mevsimiyle sınırlı olmasını umuyorum. yemekten sonra ankaralılar yola çıktılar. ayşe, geçen seneki taytını efranın kıçında görünce ağlayıp zırlamaya başladı götürüyor diye... nerden de gördü ve tanıdı. halbuki taytı taa geçen sene vermiş annesi... eve gelince ayağıma koydum salladım. hemen uyudu. akşam üzeri ağlayarak uyandı. hemen minika ve süt... sustu.

Söylemem gerek ki; artık aşağı yukarı herşeyi söylüyor. ufaktan cümleler kuruyor. zor anlaşılıyor ama olsun. mesela; mustafaya huttata, melahata melak diyor. "S" harfi hala yok. efra da diyemiyor. onun yerine miyay diyor.

Akşam acıkmıştı. bulgur pilavı ve ayran yedi. biraz sonra, elinde şeftaliyle geldi ve "baba, kabuk" dedi. 2 tane şeftalinin kabuklarını yedi. akşam yemeği içim kokoreç almıştım. annesinin acılı kokoreçine dadandı. acılı yiyemezsin deyince, ayranı gösterip yiyebileceğini anlatıyor. yedi acılı kokoreçi... her lokmanın ardına bir yudum da ayran...
fırına, "kek sepet" dedi. biz gülüp birbirimize anlatınca, adını öğrendi. "kek fıyın" demeye başladı. bir de esralar narlı soda almış. ona "çilek hoda" diyor ve pek seviyor. içip içip duruyor.

konuşmasına örnek vereyim. annesine, " anne, pembe baydak hu" diyor. geçen gün pembe bardaklardan biri boydan boya yarılmıştı. ne kadar çok üzüldü. türk filmi jest ve mimikleriyle üzülüyor :)

bir de; linea reklamı mevzusu var. "reklamda "haydi baba" sloganı var. o sloganı, bilerek yanlış söyleyip gülüyor. "anne baba" vurgu ve tonlama aynı ama... benle inatlaşıyor. şimdi de su ayrımı yaptı. hazır suyu reddetti. iyi değil demiş. çeşme suyu istiyor. kakasını yapacak. annesini de yanına istiyor. kabız falan olunca, canı yanıyor. o zaman birinin elini tutmasını istiyor. uzun zamandır bu huyu var. annesine "el tut" dedi. annesine sırtını dönmesini söyledi. annesinin sırtındaki benleri hemen sınıflandırdı. küçük ben ve anne ben...

7 Eylül 2014 Pazar

07 EYLÜL 2014 PAZAR

Bugün sabah kalkıp gene Tv açtırıp sütünü aldı. Kahvaltı için sosis almıştım. Bebek sucuk bebek sucuk diye diye ğişirdiğim bütün sosisleri yedi. efra da daldı. artık efrayla oyuncak kavgası boyut atldı. ayşe, efra neyi eline alıyorsa onu istiyor. "menim" sesleri ortalığı kapladı. tutuncu bebek ortadan kaldırıldı ama pembe arabadan, legoya kadar herşey problem.  öğleden sonra hep beraber  uludağa çıktık teleferikle... hamak almıştım. hamakta yattı. salıncak yaptım. bol bol sallandı. çok hoşuna gitti. yağmura yakalandık. herşeye rağmen sucuk ekmek yaptım. herkes yedi. yağmur altında dönüşümüz çok komikti. brandayı gerip, altına doluşup gittik. ev geldiğimizde ıslak sıçanlar gibiydik hepimiz.. ayşe ile efra evde gene oyuncak kavgasına başladı. ayşeye, oyuncağı efraya vermesini söyledim. eliyl ağzımı kapatıp, hut hut hut dedi. sus demek bu...  vermezse küseceğimi söyledim. vermedi. ben de küstüm. kucağıma çıkmak için çırpındı durdu. yüz vermedim. Ayşe çok ve rahatsız edici şekilde mızmızlanıp zırlıyor. ben de artık kızmaya başladım. zırlama deyip kızıyorum. ağlayarak anneye gidip baba kızdı diye şikayet edip ağlıyor. ve gelirken pasta almıştık. zaten haftalardır istiyordu. annesinin doğum günü de yakın. ikisini bir arada çıkardık. ve girmemizle pasta pasta diye tutturması bir oldu. ymek yemeyene pasta yok deyip yemek yedirdik. pastaya mum dikip ayşeye üflettik. ama ayşe bozulup ağlayarak arka odaya gitti meğer, "iyiki doğdun sevgi" dendiği için çok bozulmuş.. tekrar çağırdık. şarkıyı ayşe için söyledik. memnun oldu. mumu üfledi. TV de animasyon film seyrederken kucağımda uyudu kaldı.
Unutmadan, aktarmalıyım; efra bizimkini itleyince bizimki zırlamaya başlıyor. annesi de kızıyor bana gelme diye... sen de it seni iteni diyor. ayşe kah efrayı itleyor, kah zırlıyor. hatta, koridorda efra bizimkini itlemiş. bizimki sendelemiş ama düşmemiş. kısa bir süre ne yapacağını bilememiş. sonra yavaşça kendini yere atıp zırlamaya başlamış. mustafa anlattı.

Ama asıl olay; artık efrayla ayşenin kavgayı kesmesi.. gene gayet güzel anlaşmaya başladılar. gerçi ortada paylaşamadıkları hiçbirşey bırakmadık. alayını sakladık ama ne yapsak nafile... battaniye için bile kavga etmişlerdi.

6 Eylül 2014 Cumartesi

06 EYLÜL 2014 CUMARTESİ

SABAH HERKS UYURKEN GENE İLK AYŞE UYANIP YANIMA GELDİ. SÜT VERİP, TV' Yİ AÇTIM. KOLTUĞA UZANDI. ARDINDAN EFRA DA UYANDI. AYŞE HEMEN EFRANIN TİŞÖRTÜNDEKİ BALERİN RESMİNİ FARKETTİ. BANA GÖSTERİP "BALE" DİYOR. LAPTOPTA İKİSİNE DE POCOYO AÇTIM. OTURUP SEYRETTİLER. SUCUKLU BILDIRCIN YUMURTA YAPTIM, YEDİLER. GÜNBOYU OYUNCAK KAVGASI YAPTILAR. EFRA NEYİ ELİNE ALIRSA AYŞE "BEN OYNA" DEYİP İSTİYOR. PEMBE LAPTOP, MİNİK OYUNCAKLAR, MOTOSİKLET... FARKETMEZ... NE OLURSA... KAHVALTI MASASINDA İKİSİ DE OYUNCAK PAYLAŞIMI YÜZÜNDEN ZIRLIYORDU. ALLAHTAN DAHA ÖNCEDEN YEMİŞLERDİ DE TOKTULAR.
bütün gün efrayla ayşenin oyuncak kavgasıyla geçti. kıyametler kopuyor. turuncu bebek tam bir kriz sebebi oldu. kesinlikle paylaşamıyorlar. ayşeye vermesini söyledim. kabul etmedi. küserim dedim. verdi. efra oyuncağı aldı. bir süre sonra sıkıldı yere attı. ayşe gelip tekrar alınca efra gene istemeye başladı. hoppala.. gene başa döndük..

04-05 EYLÜL 2014 PERŞEMBE CUMA

Efralar nihayet geldi. tam 4 gün sonra yazdığımdan bu günlere ait olaylar zihnimden silindi gitti. ama zaten önemli olan olay, misafirlerimizin nihayet gelmesiydi. ayşe efrayı gördüğüne pek sevindi. hemen bütün oyuncaklarını önüne yığdı. hepsini efraya verdi. şaşırdık. normalde paylaşım kavgası çıkardı. üstelik epey de uzun süre ayşe herşeyini efraya verdi. ama tabii sonsuza kadar sürmedi. ilk kavga turuncu bebek yüzünden çıktı. zaten tüm misafirlik boyunca bu bebek kriz sebebiydi.

Perşembenin olayı, bir sonraki pazartesi gene aynını yapınca aklıma geldi. nektarinlerin tamamının kabuklarını soydurup kabuklarını yedi. bittikçe yenisini soydurdu. bayılıyor kabuk yemeye...

3 Eylül 2014 Çarşamba

03 EYLÜL 2014 SALIRTESİ

Sabah erkenden çıkmıştım. geldiğimde ayşe salonda yalnızdı. abisi koltukta uyuyor. annesi de evde yok. abisine uçrtma almıştım. hemen kendini gösterip "men" dedi. sana da bebek yumurta aldım dedim. ama maalesef bıldırcın yumurtaları bozukmuş. değiştirdik ve sucuklu bıldırcın yumurtası yaptım. Bana gözlerimi kapattırıp legolardan yapılmış bir hediye verdi. bu, gözleri kapattırıp sürpriz yapma huyu var bir süredir. Bugün eline flüt alıp kendince caillou müziği çaldı. tabi ki beceremiyor. ama becerecek ilerde.. bu çok belli..

02 EYLÜL 2014 SALI

Bu sabah erkenden ablasıyla beraber fakülteye kayıt için gittiğimizden bu güne dair anlatımlar dolaylı olacak. günün olayı, kendini balerin ayşe olarak tanımlaması. abisi anlattı. zaten gece de yaptı. adın ne dendiğinde balerin ayşe deyip kollarını kaldırıp dans ediyor.

1 Eylül 2014 Pazartesi

01 EYLÜL 2014 2014 PAZARTESİ

Sabah uyandığında salona emekleyerek geldi, annesi de arkasında... kızım gelmiş deyince, bebek dedi. bebek olmuş. kucağıma aldım. ınga bebek mi oldun dedim. inga dedi. kahvaltıda küçük pizza almıştım. doğru dürüst yemedi. kahvaltıda sandalyenin birisine yomuşu oturtmuştu. yomuşu evladı yerine koyuyor. bebek diyor. ablası yomuşu kaldırdı diye bir kriz yaşadık ama sonra yomuşu ben kucağıma aldım. sorun çözüldü. kahvaltıdan sonra abisi ve ablası yomuşu onun elinden almaya kalkıştı. yomuşu kucağına alıp vermek istemedi.  ben de ablasıyla abisine engel oldum. akşam eve geldiğimde annesi parka götürmemi istedi. üzerindeki elbiseyi çıkarıp şort giymesini istedik. annesini dinlemedi. ben ısrar edince, (kaydıraktan kaymak sıkıntı olur diye) annesine gidip "pembe çiçek hoyt" dedi. meğer son zamanlardaki takıntısı olan siyah çiçekli eteği kastetmiş. nuh dedi peygamber demedi. etekle gittik. bir de yomuşa pembe elbise giydirmiş. kafasına şapka, gözünde gözlük. kafasına da saç tacı... oyuncak bebek arabasına koymuş. onu da götürmek için ısrar etti. çalarlar dedik. ne dediysek ikna edemedik. çocuğunu da parka götürdü. kaydıraktan kaydı. kova ve kumlarla oynadı. yomuşu büyük kaydıraktan kaydırdım. itiraz etti. yomuşun bebek kaydıraktan  kayması gerektiğini söyledi. öyleyse sen de büyk kaydıraktan kay dedim. kabul etti. hayret uzun zamandır büüyk kaydıraktan kaymıyor, inatla küçük kaydıraktan kayıyordu. ben yomuşu küçükten kaydırıken o da yüksekten kaydı. sonra yomuşu kucağına alıp ikisi birden yüksek kaydıraktan kaydılar defalarca... salıncakta da çok eğlendi. "baba bebek hayya" (baba yavaş salla)  diyor. bebek, bilindiği üzere; küçük, yavaş, az anlamına geliyor. sallanırken bana tekme vurup benim karşıdaki kaydırağa savrulmam oyununu oynadık. çok hoşuna gidiyor. kahkahalar atıyor. ben de güya o yaklaşırken bacaklarını tokatlamaya çalışıyorum. o da beni tekmelemeye... en son tahtırevalliye bindik. yomuşu karşısına oturttum.
bugün parkta birşey farkettim. "baba bebek hayya" derken aynı caillou gibi konuşuyor. aynı tonlama ve vurgu.. ayşe aynı caillou gibi konuşuyor.

eve döndük. merdivende gene zigzag çizerek bana engel oldu. evde balkonda birikmiş suyu görünce hemen çoraplarını çıkarıp su birikintisine girdi. ben de parktan getirdiğim, tüy ve straforu verdim gemi yapsın diye..  bu sefer banyoya girmek istedi. gemileriyle küvete girdi. biraz sonra beni çağırdı. bir yeri gösteriyor. anlamadım. sonra anlaşıldı ki, şampuan istiyor ördeklerini yıkamak için.. biz şampuanı saklıyorduk geçen seferki gibi ördeklerini yıkarken bitirmesin diye.. saklamak buraya kadarmış.. yerini keşfetmiş... şampuanın tamamını vermek yerine boş şampuan şisesine biraz şampuan dökebileceğini ve onu kullanabileceğini söyledim. dökme eylemini ona yaptırınca razı oldu. zaten sürece dahil ettiğinizde çocukları ikna etmek genelde mümkün oluyor.

En iyi 100 türk filmi  seçmelerinden bahsediyorduk. ben hacivat karagöz nasıl öldürüldü filmine oy verdiğimi söyledim. Ayşe hemen birşey demeye başladı. anlamadık ne dediğini. hacıvat karagöz diyormuş. hemen kuklalarını çıkardı ve sahne kurdu. seyircileri de yerleştirdi. belli ki bu çocukta "paket program" var. akşam gereksiz,yersiz ve anlamsız şekilde ağlayıp zırlamaya başladı. böyle durumlarda benden yüz bulmay açlışır. benden de yaptığının doğru olmadığı uyarısı gelince pepee ye bağladı. omuzlarını çökertip boynunu bükerek küstü. Gece bennim şahit olmadığım bir oaly gerçekleşmiş. bornozuyla koltukta yatıyordu. kapı çalınmış. zile aşağıdan basıldığını anlayınca, hemen koşup giyinmiş, hazırlanmış. kapıda beklemeye başlamış. meğer Efra geldi zannetmiş. o yüzden hazırlanıyormuş. Gelen başkası çıkınca bozulup üzülmüş. biz kendi aramızda Efralar gelecek diye konuşuyoruz ya... çocuk beklentiye girmiş.

22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...