30 Kasım 2014 Pazar

30 KASIM 2014 PAZAR

sabah geç sayılabilecek bir saatte uyandı. bıldırcın yumurtası pişirdim ama sadece sarılarına ekmek banıp yemiş. gerisini bırakmış. gidip annesini uyandırdık. abisiyle tepişti biraz. gidip onu gıdıklıyor. bütün gün evdeydik. kendi halinde oynadı. birkaç gündür yaptığı ama benim yazmayı unuttuğum birşey var. onu yazayım. annesinin telefonundan whatsappı açıyor ve ablasına gülen yüzlerden gönderiyor sürekli... gündüz film açtık seyretti. sonra annesi yıkadı. bu sefer sorunsuz yıkandı. annesi benim gibi yıkamış. öğleden sonra uyumak istedi. uyumasın diye çok uğraştık. ancak saat 4e kadar uyanık tutubildik. sonra uyudu. gece birkaç kere uyanmaya yeltendi ama gene dalmasını sağladı annesi...

29 Kasım 2014 Cumartesi

29 KASIM 2014 CUMARTESİ

sabah uyandığımda daha güneş doğmamıştı. Minikayı açtırdı. süt istedi. yatarak bir süre öyle kaldı. bıldırcın yumurtası pişirdim. yedi. ben kitap okurken bir kitap alıp yanıma geldi ve kucağıma oturdu. ona kitap okumamı istedi. getirdiği ablasının bi kitabıydı. ben de okumaya başladım ama okuduğumu beğenmedi.kitabı elimden alıp içinde barbi, havhav ve okula gitmek geçen bir hikaye anlatmaya başladı kitaba bakarak... aklı sıra okuyor. bir de bana iddia ediyor kitapta kendi okuduklarının yazdığını... sonra çocuk kitabı getirdi. onu okudum. sürekli kitabın konusuyla ilgili yorumlar yapıyor. ikimiz beraber annesinin yanına gittik. uyuyor. üzerine atlayıp uyandırdık. abisi de geldi. hep beraber yatağa yattık. ayşe çeşitli oyunlar kurdu. hepimiz roller biçti. kendisi anne oldu. annesini kız yaptı. abisini abla... sonra küçük oyuncakları getirdi. her birimize ikişer tane verdi. verirken "gözleri bagat" diyor. bir sürü oyun.. bir sürü eğlence... çok hoş.. burunlarımıza basıp bip bip diyor. ben sabah masal kitabı okurken de (korna çalmayla ilgiliydi) burnuna basıp bip demiştim. neşeli neşeli kikirdeyip kahkaha atmıştı. abisinin odasında yatağa atlamaca oynadı. havuza atlar gibi atlıyor ve yatakta yüzme hareketleri yapıyor. takla atıyor. ben yardım ediyorum. istemiyor ama kendisi de tam takla atamıyor. fakat olduğunu iddia ediyor. ben takla atmasına yardım edince olmadı diyor. kahvaltıda biraz börek yedi. ben yatıp uyudum. uyurken, kendi kendine yoklama alıyormuş. haye beyya bottat... annesi kendi adını sormuş. seegi bottat, abinin, ablanın, babanın adını sormuş. hepimizin adını soyadını söylemiş. babannenin ve dedenin adını sormasını istemiş annesinden onların da adını soyadını söylemiş. sonra da bottat aylesi demiş.
sonra gelip beni uyandırdı. annesini şikayet ediyor. sehpayı dikip koltuğa yanaştırmış, orası ev olmuş. ikimizi oraya oturttu. sandalyeleri önümüze dizdi. annesi çarşıya giderken o da gitmek istedi ama uykusu var. annesi kucak istermiş sen diyor. hayır ben büyüdüm diyor. yanına kuzu oyuncağını koydu. "bak, bu küçük ama ben büyüğüm. o daha büyümedi." deyip annesini ikna etmeye çalışıyor. evde kalmaya ikna ettik ama bu sefer de süt istemeye başladı. uyuyacak ama biraz önce balık yemiş. süt vermedik. biberona sarı gazoz koyduk. öyle uyudu.
birkaç saat sonra uyandı. annesiyle saklambaç oynadı. bir süre sonra annesi "bu son" deyip oyunu bırakınca ona küstü. ben de biraz oynadım. saklambaç oynarken bulunmadan sobelemeye bir türlü ikna edemedik. illa bulunduktan sonra koşup sobelemeye çalışıyor. bunu öğretmemiz zaman alacak. TV de seksenler dizisini seyredrken başkomiserin karısı rolündeki kadını özleme benzetti. hakkaten biraz andırıyor.

gece teyzeme ziyarete gittik. ayşe orada satranç taşlarıyla oynadı. bir siyah bir beyaz olarak diziyor. ve kendince oynuyor. ancak zehra emekleyerek geliyor ve bütün taşları saçıp savuruyor. 10 aylık bebeğin oyunu bu kadar. ayşe bozuldu ve ağlamaklı oldu biraz... zehrayı kucağıma aldığım zaman o da kucağıma gelip oturuyor. kıskandı biraz..

28 Kasım 2014 Cuma

28 KASIM 2014 CUMA

sabah neredeyse servisin kornasıyla uyandık. haliyle ayşeyi göndermedik. sabah uyandı. nesquik hazırladım, yedi. gece çişi geldiği için uyanmış. annesi götürmek istemiş. "ben giderim. sen yat" demiş annesine. işini halletmiş gelmiş. babannesine götürdüm. giderken bir torba dolusu oyuncak götürdü. akşam annesi almış. geldiğimde uyuyordu.

27 KASIM 2014 PERŞEMBE

sabah çok huysuz ve huzursuz uyandı. viyaklayıp duruyor. annesine kızıyor mütemadiyen... benim kucağıma geldi. servise bindirdim.  akşam annesi almış servisten. kızımla beraber kızarmış tavuk almaya gittik. gene yollarda elimi tutup beni çekiştirerek koşturuyor. yanımızda maviş bebek te var. tavukçu ayşeye yakınlık gösterince ayşe de maviş bebeği adamın yanağına yaklaştırıp onu öptürdü. bimden bana her çeşit meşrubattan aldırdı. bol bol tavuk yedi. en az tavuk kadar da ketçap mayonez yedi. o kadar çok sıktırdı ki tabağına.. bittikçe bi daha bi daha.. ikisini birbirine bulayıp pembe  diye gösteriyor. gece bir türlü uyumadı. çok geç saate kadar ayktaydı. hatta uyuması için onu uyarınca ona kızdım diye ağlamaya başladı. uzun sürdir yazmayı ihmal ettiğim birşeyi yazayım. kağıt uçak yapma macerası... kağıt katlayarak uçak yapmayı öğrendi. önceleri  saçma sapan katlıyordu. sonradan doğru şekilde katlamayı öğrendi. ama son katlamayı yapmıyor inatla.. o şekilde uçurmakta ısrar ediyor. atıyor ve çok iyi uçtuğunu iddia ediyor. ben uçağı tamamlayınca  kızıp bozuyor ve kendine göre yapıyor.

25 Kasım 2014 Salı

26 KASIM 2014 SALIRTESİ

Sabah çok neşeliydi. annesinin burnuna basıp, bip diye ses çıkarıyor. ben yanlarına gidince, ikisini de deyip benim de burnuma basmaya başladı. yüzünde güller açıyor. ben de onun burnuna bip yapmak isteyince yüzünü saklıyor. salona gelmeden yeni dolabımızın kapağını açıp annesini yatak odasına hapsetti. çıkmasına izin vermiyor. salonda balık yapbozuyla oynadı. şokellalı ekmek lokmaları yedi.
annesi onu giydirirken şımardı. asıl şımarma anlarını kaydedemedim ama şunu çektim.

 abisi için komodinin üzerine koyduğum pembe parayı görünce aldı. parayı elinde tutup, elini arkasına saklayarak para yok diyor abisine. abisi öbür elini çıkar deyince öbür elini de çıkardı. gene para yok. parayı yere atmış. abisi yerden aldı. ayşe gene ondan aldı. gene parayı saklıyor. ellerini arkasında saklıyor. iki elini de çıkarınca gene parayı yere attı. ben de paranın üzerine bastım. para hakkaten kayboldu. parayı aradı bulamadı. ama maalesef biz bu oyunu bitiremeden servisin kornasını duyduk. apar topar aşağıya indik.
akşam servisten aldım ve markete gittik. çok neşeli gene... sabahki ruh hali devam ediyor. caddelerde elimden tutup koşarak ilerliyoruz. çok ama çok mutlu. koşarken beni çekiştiriyor. ben onu yavaşlatmaya çalışıyorum. şaypadan, bebeeli ve barbili süt, pembe gofret ve pembe lolipop aldım ayşe için... bimde de kremini istedi. çok şey aldım. başka şey almam deyince çok bozuldu. ancak durumu anlatıyorum. karşı çıkamıyor, cevap veremiyor. benim kendim için gofret almama engl oldu kızgınlığından. abisini çağırmıştım torbaları taşımak için. ağlayarak abisine beni şikayet etti şeker almıyorum diye... sonrasında istediğini aldım. yolda herkes bir torba taşıyor. ayşe herkes torba taşıyor diye şarkı söyleyerek eve doğru koşturuyor. sokak ağızlarından geçerken araba glip gelmediğini kontrol etmeyi hala öğretemedim ayşeye... hatta bu sefer kızdım da biraz sokağa koşarak fırladığı için... bunu öğrenmekte neden sıkıntı çekiyor anlamıyorum. epeydir öğretmeye çalışıyorum halbuki...
evde  boyutlu yapbozunun parçalarını suluboya kutusuna yerleştirip (tepsi gibi) "mik mama ister. el kaldır" diye bizlere yemek ikram etti. sonra herkes için kağıt havluya çeşitli oyuncaklar sarıp "niki dodu" yaptı. annesine, bana, abisine... benim de kendisi için doğum günü hediyesi yapmamı istedi. şilayı peçeteye sarıp ayşeye verdim. (şilayı o seçti.) pek memnun oldu.

25 KASIM 2014 SALI

sabah uyuyup kalmışız. saat 7.30 da ancak uyandık. ayşeyi okula göndermeyecektim ama hem ayşe gitmek istedi, hem de bugün fotoğraf çekimi varmış. apar topar giydirdik. çocuğu 5 dakika içinde servise bindirdik. uykusunu alamadığı için ağlayıp zırlıyordu haklı olarak... öğlen geldiğinde serviste uyuyordu. kucağımda da uyuyacak gibiydi ama eve girmesiyle ağlaması ve ayaklanması bir oldu. uyutamadım. yeni yapbozuyla oynadı. sucuklu yumurta yedi. suluboya ile resim çizdi. benle eğlendi biraz. benim sandalyeme oturup burası benim deyip sırıttı bol bol... bir ara üşümüş olacak ki, pembe montunu istedi. kombiyi yaktım.  akşam üzerine doğru koltukta uyuya kaldı. çok ters zamanda uyudu. inşallah sabah kadar uyanmaz. pek ihtimal vermiyorum ama...

24 Kasım 2014 Pazartesi

24 KASIM 2014 PAZARTESİ

Ayşe sabah çok neşeli uyandı. yatakta muzip muzip gülüyor. okula gönderdikten sonra bugünün ayşenin doğum günü olduğunu hatırladım. gün içinde ayşe için hediye oyuncaklar aldım. herkes için bir hedşye.. bir tane kuzu, su barbi dediği denizkızı barbi, çay takımı ve 3 boyutlu balık yapboz.. Akşam servisten aldım. annesi ile abisi alışverişe gitti. ayşe için pasta da alıp gelmelerini istedim. bu arada ayşe evdeki etipufun üzerindeki kaplamayı yemiş, buzdolabındaki mumları çıkarmamı istiyor. mumları verdim. mumları alıp etipufun üzerine dikti ve yaktırdı. hayretler içindeyim. sanki doğum gününü biliyor da kendine pasta yapıyor gibi..

pastayı bana ikram etti, "niki noku baba" diyerek... biraz sonra uyku demeye başladı. ama daha pastası gelecek. zaten geç kaldılar. uyutmadım. annesi pasta almaya berni göndermiş. tk başına geldi. ayşe hemen sehpanın altına saklandı. beren pastayla geldi. pembe pasta yokmuş. ayşe, neden olduğunu hatırlamıyorum ama ağlamaya başladı. zaten pastayı da gördü.sürpriz yapma şansı kalmadı. saçma sapan gergin bir ortam abuk sabuk doğum günü kutlaması yaptık.

ayşeye hediyelerini verdik. çok sevindi. onlarla oynadı bol bol.  gece vakitlice yattı ama uyumadı. gece çok geç saatte hala uyumamıştı. annesi (gene) saçını acıttı. ağlayarak benim kucağıma geldi. kucağımda uyuttum.

23 Kasım 2014 Pazar

23 KASIM 2014 PAZAR

sabah kendiliğinden salona geldi. ona sucuklu yumurta hazırladım. yedi. şrek ve madagaskar filmlerini açtım. pek kaptırmasa da seyretti. oyun oynadı bir yandan da... madagaskar seyrederken zebra ve zürafa oyuncağını getirdi. aslanı da arıyor ama ortalıkta yok. annem buraya sakladı deyip beni gömme dolaba götürdü. baktık ama bulamadık. annesine gidip sordu. o da hatırlayamadı. annesinin telefonuyla oynamak istedi ama şarjı yok. adaptörü prize taktı. telefonu şarj ediyoruz. (öğlene doğru abisi telefonu kullanınca ona kızdı şarj olmadı diye) sonra bir ara arka odaya gidip ortadan kayboldu. yüzüklerle falan oynamış.
salona gelip benim konuşmamı yasakladı. yaklaşık yarım saattir konuşmuyorum. hareketlerle derdimi anlatıyorum. ayşe durumdan pek memnun.. arada; at oldum ve iki kere arka odadan salona sırtımda geldi.
kahvaltıda sosisli yedi. gündüz iki tane elbis askısını birbirine ucuca eklemiş. bana "bu utta bu buyik" deyip duruyor. uzun süre anlamadım. sonra anladım. olta ve balık... askıyı balık gibi yiyor. canı balık istiyor anlaşılan...
ben dr.no filmini seyrederken filmin başındaki renkli gölgeler, ayşenin dikkatini çekti. şu an geri sarıp sarıp aynı yeri seyrediyoruz.(çok merak ettim.film giriş sahnesinin adı nedir. bitişi jenerik, peki başlangıcı)
(öğrendim. hem açılış hem kapanışı, aynı ismi taşıyormuş. jenerik)

yıkanma zamanı geldi. ayşe gene benim yıkamamı istedi. ağlatmadan yıkadım. ama sıcak suyu hiç sevmiyor. sürekli hok hıcak diyor.
akşam yemeğinde domatese ekmek bandı ve biraz da pilav yedi. uyku uyku demeye başladı. uyumasın diye 1-2 saat oyaladım ama akşam 18.30 gibi artık bayıldı gitti.

22 Kasım 2014 Cumartesi

22 KASIM 2014 CUMARTESİ

Sabah benle sıkıntısı vardı. ezanla beraber annesiyle salona geldi çişini etmek için.. ona baktım diye mızırdanmaya başladı, baba bana baktı diye...
öğlene doğru uyandı ancak... bana biraz daha posta koydu. sonra aramız düzeldi. zaten annesi kızdıkça bana koştu bugün..
bugün sabahtan berenle birşey yapmıştı. aklımdan çıkmış.

şimdi hatırlayamadığım birşeye ağlıyordu. TV de ejderha filmini açtım. hem seyretti hem kahvaltıda domatese ekmek banıp yedi. sonra filmden sıkıldı. şrek oyuncağını getirdi. şrek filmi istiyor. açtık. onu seyretmeye başladı. salonda emekleyerek kovalamaca oynadık. arka odada kemerle beni bağladı. enikonu düğüm attı. allahtan gevşek bağlayabiliyor.  annesiyle gezmeye gitti. giyinirken şımarmak istedi. ama annesi her zamanki gibi tahammülsüz.
eve girerken de çocuk oyun yapmak istedi. gene tahammülsüz gene tahammülsüz.
ayşe sabahki oyunu sürdürmek istiyor. burnunun aktığını söyleyip silmemi sitiyor. ben peçete alınca da sehpanın etrafında emekleyerek kaçmaya başlıyor. ben de peşinden...
gece bol bol "kim istiyor. el kaldırsın" oynadı. ben durmadan hayali elmalar yedim durdum.
ayrıca efrayla telefonda konuştu. bugün okul olmadığından hep beraber evde olduğumuzdan falan bahsetti. efra ne kadarından anladı bilmem.

17 Kasım 2014 Pazartesi

18 KASIM 2014 SALI

Sabah giyinme konusunda arıza çıkadı ve mızırdadı. annesinin getirdiği elbiseyi giymek istemedi. giymek istediğini kendisinin seçmesini söyledik. dolabından pijama aldı geldi. ısrarla onları giymek istiyor. mecburen üzerindeki giysilerle gönderdik okula... saçlarını gene sanki ben örüyormuş gibi arkasına geçerek annesi ördü. kucağıma çıktı. servise bindi.

öğlen ben aldım. artık neredeyse her seferinde merdivenlerden uçak olarak çıktığımızı anlatmışmıydım. ayşe koluma yatıyor ve kollarını açıyor. uçarak merdivenleri çıkıyoruz. karnı tokmuş. beraber dışarı çıktık. yol boyunca sürekli kucak istedi. annesinin işyerine uğradık. sonra pembe (nedense kırmızı tramvayı böyle tanımlıyor) tramvaya binip kent meyadanına gittik. orada birisiyle buluştum. ayşe de ortalıkta oyalanıyor. yolda bulduğum bozuk parayı ayşeye vermiştim. oynayıp uruyordu. ama sık sık parayı ağzına sokuyor. sokmasın diye uyarıyordum sürekli. konuştuğum kişi parayı ağzına sokarsan senden alırım deyince ağlamaya başladı. parayı cebine koyduk. bir daha o parayla oynamayı reddetti. tekrar tramvaya binip eve döndüyorduk ki, BKM nin önünden geçerken aklıma pembe kumbara geldi. gidip aldık. ben bulamadım. ayşe beni yanlış dükkandan çıkartıp doğrusuna götürdü. burdan burdan diye diye kumbarayı buldu. aldık. evde  bütün bozuk paralarını dalga geçe geçe yeni kumbarasına attı. annesi gelince saklanmayı unuttu. sonra da saklanamadı diye annesine küstü. annesinin anlattığına göre oyuncak tabaklarını bulaşık makinesine dizmiş. bir de oje sürme macerası var. sürmüş beğenmemiş, silmiş. gene sürdü.
video
gece erkenden yattığı yerde sızdı kaldı. süt vermeye bile fırsat bulamadık. eee. yoruldu ne de olsa...

17 KASIM 2014 PAZARTESİ

Sabah biraz geç kalktı. ancak korkduğum gibi sıkıntı yaratmadı. kucağıma gelmek istedi özellikle... son zamanlarda kucak düşkünlüğü başladı. eskiden bu kadar değildi. özellikle de benim kucağım... oturtturmuyor da... ayakta dikiyor... babanın bacakları ağrıyor. benim kucağıma gel diyen herkesi reddediyor. sorunsuzca servise bindirdim. Akşam evde büyümesinden bahsediyordu. koltuğun üzerine çıkıp büyüdüğünü söylüyor. ablan kadar büyümek ister misin diye sordum. tavanı göstererek oraya kadar büyümek istediğini söyledi. gece oyuncak hikayesinin korku bölümünü seyretmek istedi. ben onu download ederken filmin 3. bölümünü seyrettirdim TV de... sonra da korkulu bölümünü... seyrederken uyudu. ama sonra tekrar uyandı. gene seyretti. seyrederken daldı.

16 Kasım 2014 Pazar

16 KASIM 2014 PAZAR

Bomba ki ne bomba... gece saatinde ayşe bizi yerle bir etti. scrabble oynamak istiyor. okuma bilmediğini, henüz oynayacak kadar büyümediğini söyledik. ısrar ediyor. kitaplarının başlığını okumasını söyledim. okuyamıyor tabii ki... ama inatla scrabble istiyor. büyüyünce oynarız dedim. elimi tutup beni banyoya götürdü. musluğu büyük bir rahatlıkla açıp "bak, büyüdü" dedi. meğer büyüme kriteri banyo çeşmesine erişmekmiş. eskiden ayağının altına leğen koyup erişebiliyordu. şimdi hiç zorlanmadan açıverdi musluğu... salona geldiğimizde annesine de "su açabiliyo" dedi.
büyümüş... uyumak için yattığında bile hala büyüdüğü ve scrable oynayabileceği ısrarını sürdürüyordu.
Günün nasıl geçtiğine gelirsek; gün erken başladı. ablasını uyandırmak için sessizce maaile odaya gidip ablasının üzerine atladık. elebaşı ve fikir sahibi ayşeydi. sonra yatakta kendiken çekelim dedik. ayşe kamerayı kendi açmadı diye arıza çıkardı. gene de birkaç resim çekti.  kahvaltı için sütlü gevrek verdim. bizimle beraber de birazcık yedi. ama az... gün içinde başka neler yaptığını hatırlamıyorum.
ama ablasını uğurlamak için terminale gittik. önce arabayı otomatik yıkamaya soktuk. skiden korkar ağlardı. artık problem yok. yolda mağazalara uğradık. sürekli kucakta olmak istedi bugün... mavi jeans mağazasında pembe bir istanbul tişörtü buldu. çocuklar için. hakkaten çok güzel birşey ama 1 yaş için. bizimkine olmaz. üstelik tek kalmış. başka yok. tutturdu bunu alalım diye... küçük geleceğine ikna edemedim. özdilek parkına götürdüm de öyle sakinleşti. bol bol kaydıraklardan kaydı. bugün ilk defa kayılan yerden tutunarak çıkmayı başardı. çok hoşuna gitti. defalarca kaydırağa tersten çıktı. sonra su böreği ısmarladım. yemeyecem diye tutturdu. kendi kesip kendi yeme numarasıyla biraz yemesini sağladım. özdilekte çok güzel geniş pipetler var. kendi başına gidip alıp geliyor. bu da kendi ayakları üzerinde durabilen bir çocuk, bütün çocuklarım gibi...  nihayet anatoliuma gittik. orada akülü arabaya bindi. tabi ki pembe renkli olanına... bittikten sonra gene binmek istedi. bir tur daha bindirdik. bitince gene istedi. artık olmaz dedim. somurtup kollarını kavuşturarak ve hıh hıh diyerek yanımızda bir yürüyüşü var... evlere şenlik... ablayı uğurladık. bu sırada dondurma diye tutturdu. hava soğuk, güneş yok falan dedim. pek aklı yatmadı. daha doğrusu işine gelmedi. dondurma istemeye devam etti. abla gittikten sonra biraz daha mağaza gezdik. bu sırada kucağımda uyudu. zaten günün büyük bölümünü kucağımda geçirdi. başkasına da gitmiyor. özellikle benim kucağım... uzun süre uyutmadık. 15-20 dakika en fazla... gece erken uyusun... anatoliumda yemek katını görünce "baba benim karnım tok" dedi. midesini gösteriyor. yanlış söylüyor. "papay" istedi. aldım. ketçap ve mayoneze bandıra bandıra yedi. o kadar çok bandırıyor ki 2 kere almak zorunda kaldım. ikisine aynı ayna bandırıyor. hem ketçap hem mayonez. bir de uzun zamandır dikkatimi çeken birşeyi bu vesileyle yazayım. çok küçük ısırıyor. misal; patatesin sadece ketçap mayonz bulaşmış kadarını ısırıyor. ufacık bir tavuk parçasını 3-4 lokmada bitiriyor.
eve dönerken arabada çok güzel "ali babanın" şarkısını söyledi. hem de defalarca.. abisi bir süredir ayşeyi kızdırmak için hayvanların seslerini yanlış söylüyor. ayşeyle didişiyor.
evde biraz oyalandıktan sonra minika açtırdı ve yattı. yattı ama gözlerini kapamasına rağmen çok geçmeden ayaklandı. uyutamadık. gece ilerleyen saatlerde hala scrable çıkarttırmaya çalışıyordu. n zaman yattı bilmiyorum.
meğer ben uyuduktan sonra annesiyle scrable oynamış. sabah öğrendim. bütün "A" harflerini toplayıp ıstakaya dizmiş... annesine de "İ" harflerini dizdirmiş. güya scrable oynamışlar. aslında, okuma yazma öğretebilirim scrable ile... acaba öğretsem mi? saat 11 gibi uyumuş.

15 Kasım 2014 Cumartesi

15 KASIM 2014 CUMARTESİ

sabah erkenden uyanıp salona geldi. sosis ve sucuklu yumurta yaptım. ikisinden de yedi. ablasının direksiyon sınavına gittik hep beraber. meydandaki kulvarların üzerindeki sayıları okumaya taktı. bütün alanı gezdik. 2-3, 2-4, 2-5 diye tek tek rakamları söyledi. katlanabilir sandalyelerden hafifçe katlayarak kendine ev yaptı. katlanınca tepesi çatıya benziyor. içine girmeye çalışıyor ama sadece kafası giriyor. o da eğilerek... akşam cengiz ve süheyla geldi misafir olarak.. onlarla acayip iyi geçindi,. koşarak kucaklarına atlıyor. kucaklarından inmedi. ama seni götürelim tekliflerini reddediyor. çok eskiden kim gidelim dese kucağına atlardı halbuki... onlar için resim yaptı. ama giderlerken resmi götürmeyi unuttular diye çok üzüldü. ben, götüreceğime söz verdim.

14 Kasım 2014 Cuma

14 KASIM 2014 CUMA

Sabah okula göndermedik, ablası geldi diye... sabah uyanmış yatak odasında kendi kendin oyalanıyormuş. yanına gitiğimde beni kovdu. sonra salonda çiş için oturağına oturduğunda gene beni kovdu. arka tarafa gitmemi istiyor. kolunu sallayarak beni kovuyor. ancak battaniyenin tamamen altına girerek salonda kalmamı sağlayabildim. çizgifilm kanalı açayım dediğim zaman bile huysuzlanma sesleri çıkarıyordu. o derece huysuz yani... biberonu bile almadı eline.
sonrasında pizza ve nesquik verdim. az pizza yedi. iki tabak ta gevrek... tahta bloklardan kule yapmış. telefonu alıp resmini çekti.
resim
sonra suluboya yapmaya başladı. pembeyle maviyi karıştırdı. maviyi çok kattığı için mavi tonu elde edince bozuldu. ve pembeyle maviyi karıştırınca mor çıkması gerektiğini söyledi. ben de eşit karıştırınca mor çıkardım. gene de kızdı. parmak boyama yaptı. hav hav ve tasmasını çizdi. keşke müsait olsak ta bi havhav alabilsek ayşeye... zaten zırt pıt dayısının fındık adlı köpeğinden de bahsediyor. hayvanlara düşkün bebekliğinden beri...

6-7-10... uykusunda bunu söyledi. rüya görüyor herhalde... öğleden sonra ayağımda salladım. uyudu. öncesinde, beraber legolarla oynadık. legolardan polis arabası yaptı. tepesine mavi kırmızı siren de koydu. bir de "büyük aydede, küçük güneş" diye tututrdu dakikalar boyunca... sonradan anladım ki; suluboya kutusuna yapıştırdığı çıkartmalardan bahsediyor. güneş motifli olan parçalanmış. onu anlatıyormuş.

uyandıktan sonra pazara gidelim dedim. gelmek istemedi. defalarca teklif ettim. kabul etmedi. sonradan bisikletle gidelim dedim. beraber pazara gittik. balık aldık. çinekop ve pembe balık.. dönüşte BİMe uğradık. bütün yumurta oyuncakları ortaya saçtık. hepsine tek tek baktı. bizde olanları bu var diyerek ayırdı. birşey arıyor. bizd olmayan oyuncak aradığını sandım ama güneş ve ay çıkartması arıyormuş. epey aradıktan sonra bulduk. hemen aldı. evde suluboya kapağına yapıştırdı.
yemekte pek fazla balık yemedi. limom sıkıp durdu ama az yedi. yemekten sonra ablasının profiteroluna dadandı. yemekten sonra ablasıyla komşuya gittiler. bayağı zaman orda kaldılar. dönüşte kulesi yıkılmış diye abisine kızdı. yeniden inşa etti. ardından suluboyadan çıkartmalrı sökmüş. tabii, yeniden yapışmadılar. yapışkanı gitmiş. beni annesine şikayet etti murt bir suratla, yapıştırıcı almıyorum diye... artık uykusu geldi. minika istiyor. unutmadan yazayım. bu gece ayşeyi ben yıkadım. zaten ayşe de sen yıka diye beni istedi. banyoda ne dediysem yaptı. başını kaldırdı. gözlerini kapattı. ben de hiç ağlatmadan yıkadım.


12 Kasım 2014 Çarşamba

13 KASIM 2014 PERŞEMBE

Sabah (gene) saçı örülürken kriz çıktı. aslında bunu yazmayı şimdiye kadar hep unuttum ama ayşe annesi her sabah saçını örmek istiyor. ayşe izin vermiyor. annesi ısrar ediyor. bağırış, çağırış kopuyor. sonra saçını ben yapayım diyerek devreye giriyorum. sanki saçını ben örüyormuş gibi ellerimi arkasında tutarak onu oyalıyorum. annesi de saçını örüyor.
Bu sabah giyinmek te sorun oldu. gene ben devreye girmek ve giyinmeyi oyuna çevirerek ayşeyi ikna etmek zorunda kaldım. bugün okulda kasım ayında doğanlar için toplu doğum günü yapılacakmış. şıkmgiyinmesi lazımdı o yüzden...

Sevgi, Ayşeyle inatlaşıp, birşeyler yapmasını veya yapmamasını zorla, hatta azarlayarak sağlamaya çalışıyor. Böyle olunca elbette kıyamet kopuyor. Tabii ki, Ayşe çok dediğim dedikçi, inatçı bir çocuk ama bir o kadar da uyumlu ve uslu bir çocuk. suyuna gidersen herşeyi yaptırırsın. birşeyi zorla yaptırmak imkansız. mesela; bu sabah saçını örmek sözkonusu olduğunda kabul etmeyeceği aşikar.. zorla saç örmeye başlamak yerine, saçını gene baban örsün mü deyip, gizlice saçını örse hiç problem çıkmaz. o sevgi çocuğu bağırtmak ister gibi adeta... ben herşeyi oyuna çevirerek veya şakaya vurarak yapabiliyorum. sevgi ise çocuğun adeta bir robot gibi verdiği komutlara uymasını istiyor.

akşam annesi aldı sevisten... ben büyük kızımın istediği pizzayı yapıyordum. (o gelecek bu akşam adapazarından) kapı çalındı. kapıyı açıp kimin geldiğine bakmadan hemen pizza yapımının başına döndüm. kapı gene kapandı. kapı çalındı hemen ardından. ayşenin de neşeli neşeli sesi geliyor. muziplik peşinde gene... gene açtım. gene kapandı. gene açtım. gene kapandı. en sonunda ardına kadar açtım ve ayşeyi ablasının kucağında gördüm. ikisinin dönüşü aynı zamana denk gelmiş. bana elbirliğiyle şaka yapıyorlar. ayşe ablasıyla bol bol oynadı, eğlendi. yemekte pizza yedi. tabii kendi kendine yedi.  

12 KASIM 2014 ÇARŞAMBA

sabah umduğumun aksine gayet güzel uyandı. annesi ile takıştı ancak.. ben müdahale ettim. kucağıma aldım. sakinleştirdim. ne yapmak istesin dedim. boya dedi. kağıt kalem verdim. ayşe yazmasını istedim. "A" harfini yazdı. YŞ ve E yi önce ben çizdim görmesi için o da taklit ederek çizdi. işte burda ayşe yazıyor deyince, itiraz edip sızlayan bir sesle ( üff... ama "B") dedi. ayşe yazarken "B" nin de olması gerektiğini düşünüyor.

berra yazalım. orada "B" var dedim. 
bir de unuttuğu birşey var. uzun zamandır kalemi tutulması gerektiği gibi tutuyor. artık inatla sopa tutar gibi tutma huyundan vazgeçti. herhalde okulun etkisi.. hatta maggie simpson videosunda kalemi, eskiden kendisinin tuttuğu gibi tutan bebeği kınıyordu.

akşam geç geldim. gelirken danone 4lü çilekli içecek aldım. beğenmedi barbi süt değil diye... gene de birini içti. hepsini açtı içmeden bıraktı. birisini abisine vermesini istedim. verdi. akşam yemekte tabaktaki yemeği yemek yerine gene carcar konuşup dalga geçti. tek yediği (gene) dmates suyuya bandırdığı ekmek.. yemeğini yemesi için uyardım. suratını astı. yemek yemesini söylediğim için mi üzüldüğünü sordum. asık bir suratla kafasını salladı. ama tabağınındaki yemeği yedi. gece yazı yazdı. resim yaptı. ayşe berra yazdı kendince... bazı bildiği harfleri ardarda yazıyor. A-B-E-O-P-Ş-S-Y
"R" yazmadın dedim. "P" ye kuyruk takıp dönüştürdü. gece maç seyrederken minika istedi. açmadım. bozuldu yattı.

10 Kasım 2014 Pazartesi

11 KASIM 2014 SALI

sabah okula gitmesin dedim. normal okula gitme saatinde ayaklandı. salona gelir gelmez hemen yapbozu aldı. defalarca onu yaptı bozdu yaptı. beni de dahil ediyor. bir tane yılan resmi çizmiş. makasla kesmiş. bana yaklaştırıp tıssss diye ses çıkarıp beni korkutuyor. sürekli yapbozla oynuyor.
bir de seksek oynadı. pembe taşı yer karolarının üzerine atıyor. sonra karodan karoya zıplıyor.



kahvaltı etmek istemedi. sütlü gevrek hazırladım yedi. kendime yaptığım tostu da istedi. halbuki önceden peynirli diye istememişti. biraz yedi. sonra uyku deyip süt istedi ve yattı. pek uyuyacağını sanmıyorum ama minika seyrederek yatıyor.
boyama kitabındaki baykuş yazısını taklit etmiş. bay yazmış. "k" yazmak zor gelmiş bana şikayet ediyor. enikonu yazıyor. öğretsek yazmayı sökecek gibi...
ayaklandı nitekim. ünalın işi için söz vermiştim. kızımı da alıp adliyeye gittik. biz icra dairesindeyken koltukta uslu uslu oturdu. sonra otosansite gittik. yolda arabada mavi bi toka buldu. bana uzun uzun birşeyler anlattı. ilk başta anlayamadım. sonradan farkettim ki, son günlerde sürekli seyrettiği maggi simpson macerasını ('The Longest Daycare'") anlatıyor. malum; orada da mavi toka başroldeydi.
ünal amcası ona meyve suyu ısmarladı. gürsuda öğle tatilini beklerken döner ekmek yedi. en son adliyeye gittik tekrar... ben vezneye gitmişken ayşe ünalın kucağında uyumuş. eve döndüğümüzde de uyanmadan yatırmayı başardım. akşam 16 a kadar uyudu. uyanınca gene beraber yapbozu yaptık. tek başına da yaptı.
jengaları istedi. annesi bir yerlere kaldırmış. bulamadık. kızdı. annesi gelince buldu. jengalardan değişik şeyler yaptı.


akşam yemekte dalga geçip konuşmaktan yemek yemedi neredeyse... abisi suyu döktü diye, gülüp alaycı şekilde anlattı. abisi bozuldu. yemekten sonra da ufak oyuncaklarla oynamaya devam etti.
sonra maggie simpson macerasını seyrettirdim. onu ve simpson resim albümünü gene defalarca üstüste seyretti. sonra bu blogdaki videoları seyretti. yapboz videosundan sonra hemen koşup yazbozu yapmaya başladı. biraz sonra bi kağıda "abpo" yazmış. bana getirdi. ayşe imiş yazdığı...
sonra pepee ve şila yazdığı kağıtları da getirdi. yapbozların arkasına yazıyor.




süt isteyip minika açtırdı ama yatmak yerine TV nin dibine kadar girip seyretmeye başladı. yakından seytetmemesi konusunda uyrdım. bombok bir suratla yanıma geldi. elini uzatıp kulağımı çekmeye başladı. sen benim kulağımı çekemezsin dedim. suratı çarşamba pazarı gibi, abisine gidip ağlayarak sarıldı. arka odaya gittiler. herhalde yatıp uyur.
uyumak yerine arka odadan kahkahaları geliyor. epey süre sonra salona geldi. annesi ona laptopta pocoyo açtı. annesinin telefonıyla oynamak isteyince annesi azarladı. ayşe muziplik peşindeydi. idare edilebilirdi. ama azarladılar. ayşe de ağlayarak bana geldi. kucağımda bana sarılarak yattı. sonra annesi gönlünü almak için geldi. hala haklı olduğunu anlatmaya çalışıyor. ben de kızdım. sonra yattım uyudum. ayşe ne zaman yattı bilmiyorum. sabah uyanması sıkıntılı olur herhalde.

10 KASIM 2014 PAZARTESİ

sabah çok zor ve sıkıntılı uyandı. hatta servise bindirdiğimde yarı uyuyordu denebilir. aslında işim olmasaydı bugün okula göndermezdim. öğlen aldım. serviste koltukta uyuyormuş. uyuyacam deyip kucağıma gömüldü. beraber ekmek almaya gittik. bakkaldan kendine cips ve sakız aldı. karnının aç olduğunu söylüyor. kuru yumurta verdim. az yedi. cips yedi. duck tv açtım. yatarak biraz seyretti ama sonra ayaklandı. uyukusu kaçtı. uyumaz artık. bütün günü evde oyun oynayarak geçirdi. oyuncakları saçtı. kumandayı okul servisi yaptı. minik oyuncakları üzerine bindirip okula götürdü. öğretmen olup sıraya girmiş çocuklara fırça attı, "buraya bak" diye.. çok geldi deyip elbisesini çıkardı. akşam annesi bi sürprizle geldi.
yapboz.
yetenekli velet... yapbozu gayet güzel yapmaya başladı. hakkaten beceriyor. ilkinde benim ağzımı açık bırakacak bir hız ve doğrulukla yaptı. ama ikinci yapışında su koyverdi.
akşam yemekte sadece domatesin suyuna ekmek bandı. bu alışkanlık oldu. seviyor. sonra banyoya gitti. çeşmenin altındaki leğeni ayağının altına aldı. diş macununu ve fırçasını aldı. güzelce dişlerini fırçaladı. sonra ellerini yıkadı ve çıktı. çok güzel manzaraydı. birgün video kaydı alacam.

7 Kasım 2014 Cuma

08-09 KASIM 2014 CUMARTESİ-PAZAR

Sabah çok ama çok geç uyandı. okula gitmiyormuş gibi... kahvaltıdan sonra istanbula doğru yola çıktık. arabada çok neşeliydi. babannesiyle oynaştı. parmaklarını makas yapıp kulaklarımızı burnumuzu kesti. ayva yedi. adapazarından ablasını da aldık. ona da çok mutlu oldu. istanbulda dayımla oynadı ama kendi dayısını da istedi, "keşke benim dayım da gelseydi diyerek. hatta o kadar ki, sabah uyandığında "aaa, dayım gelmemiş" dedi. herhalde rüyada geldiğini görmüş. süeda ve zeyneple oynadı. süedayla pek iyi anlaştı. zeynep çok ufak oynamayı bilmiyor. kızımın yüzünü yoldu.
aslında gün içinde bir sürü şey oldu zikredilmeye değer ama çoğu akıldan uçtu gitti.
Ertesi gün düğün günüydü. düğün telaşında pek ayşeyle ilgilenemedim. aklımda kalanlar, arabanın ön koltuğuna oturup araba kullanmak istemesi.. kısa mesafelerde iki kere yaptık bu işi ama ayşe hep istediği için ağlayıp zırladı. sonra dönüş yolunda gene kısa mesafe kullandırdım. tatmin oldu ve yatıştı. arabaya bineceğimiz zaman arabanın ön kapısına hamle ediyordu yoksa... nikah salonunda çok huysuzlandı. hep kucak istedi. çocuk haklı.. hem uykusu geldi hem salon çok boğucu... üsküdarda denizi gördü. hemen yüzmek istedi. nikah salonunun bahçesinde balon gördü. gene akıldışı fiyatlara sattıkları için almadım. onun yerine pepee saati ve cüzdanı gördü aynı ambalajda... 8muhtemelen gene fahiş fiyat ama kıyaslama yapacak bilgiye sahip değilim.) onu aldım. saati hemen koluna taktı.   bursaya dönüşte arabada uyudu. eve çıkarırken uyandırmadan yatağa yatırmayı başardık. aslında uyandırmadan demek yanlış. ayılmadan demek daha doğru....
aklıma gelmişken; istanbula doğru yola çıkarken pepee bebeğini oyuncak bebek arabasına, şila bebeğini de hırkasının içine (sanki kanguru ile taşıyor gibi) koyup onları da yanında götürmek istedi. bizce bi mahsuru yok. ancak elbise giyme konusunda (gene) arıza çıkardı. kızıp oyuncaklarını almamaya karar verdi. gurur ve hırs... babası kılıklı... tepesi atınca gözü dünyayı görmüyor.  ben de kızdım ve bağırdım. (hakkaten bağırdım. hıncımı ayşeden çıkardım)

6 Kasım 2014 Perşembe

07 KASIM 2014 CUMA

Geçtiğimiz haftadan birkaç video





Sabah servise bindirdim. elinde öğretmenine göstereceği resim... akşam aldığımda gene arabadan kucağıma zıplayarak geldi. merdivenlerden uçak olarak çıktık. arada saçımı yedi ham ham diye.. akşam yemek için geçen gün gördüğümüz pembe balıktan (barbun) almıştım. alacağıma söz vermiştim kızıma.. bol bol barbun yedi. elinde limon... sıkıp sıkıp yedi. geceyi genel olarak resim çizerek geçirdi. unutmuşum, sonradan aklıma geldi. servisten indiğinde (hava karanlık artık) gökte aydde yoktu. bakındı bakındı göremedi. gecenin ilerleyen saatlerinde beni balkona çıkarıp gökteki aydedeyi gösterdi. onu takip etmiş meğer....



5 Kasım 2014 Çarşamba

06 KASIM 2014 PERŞEMBE

Okula gitmek istemedi sabah... gitsin istedik, bu sefer de giyecekleri konusunda arıza çıkarmış. annesini kudurtmuş. beni çağırdı. geçen sefer giydiremediğimiz beyaz çorabı istiyor. pembe çorabı giymeyi reddediyor bu sefer. beyaz çorap kirli, yıkanıyor diyoruz. umursamıyor. ben de gitmesin okula dedim. yattı biraz. sonra salona geldi. akhvaltı diye annesi için aldığım metro çikolatalı bar'ı yedi. laptopun başına oturup maggi simpsonın okul macerası klibini istedi. açtım. gene 10-5 kere üstüste seyretti. maggi kötü bebeği kandırmak için tokasını kelebekle değiştiriyor diyorum. bana karşı çıkıyor. pencerede ezilen kelebekmiş. hayır toka diyorum. ısrar ediyor kelebek olduğunda... doğrudan mesajları algılayabiliyor. dolaylı mesajları anlayamıyor. en sonunda "peki toka uçar mı. bu kelebek nerden geldi" dedim. o zaman anladı. hemen manevra yapıp "men seni kandırdı" demeye başladı. küçük oyuncak sepetini istedi. onlarla oyun kurmaya başladı.

sonra tekrar ve tekrar aynı simpsons bölümlerini seyretmeye devam etti. artık anladı kötü bebeği kandırmak için tokayla kelebeğin değiştiğini...
unutmamam gereken birşey var. kağıdı saçmasapan katlayıp uçak yapması. birkaç gündür kağıtları katlayıp bantla yapıştırıp uçak yapıyor. tabii ki uçmuyor ama uçtuğunu iddia ediyor. bugün de uçak yaptı. uçuruyor. ben uçak yaptım. yerden alıp "bak işte uçmuyor" deyip buruşturdu. (hakkaten de uçmamıştı) zaten uçsaydı da benim uçak yapmama kızmıştı. gene de buruşturacaktı. sonra unutmadan yazmam gereken başka şeyler de var. mesela; kapı çalındığında kapıyı açıp "mik o" diye bağırması... günü evde geçiriyoruz. resim çiziyor.dans ediyor. beni de ettiriyor.

boyama yapıyor. beni rahat ettirmesini isteyince küsüyor. neyse; uyutayım mı seni dedim. kabul etti. arka odada pepee seyrederken ayağımda salladım. uyudu. uyanınca abisiyle oynamaya başladı. arka odada kitaplarını çadır gibi koyup arkası arkasına dizmişti. çok hoş görüntüydü. annesi gelince kapıyı açtı. annesi kim o demeden kapıyı açma dedi. kapıyı kapattık. gene ses çıkarmadan kapıyı açtı. gülüyor. sanırım inadına yapıyor. annesi üstündekileri çıkarıp yıkamaya başladı. bizimki kendi kendine giyindi. gelip onu gösteriyor ta-taa diye...
geceboyunca legolardan değişik konstruksiyonlar yapıp, "kim istiyor. el kaldırsın" deyip bizlere dağıttı. sonra, annesiyle rol değiştiler. annesi çocuk oldu ve ayşe gibi kıyafet beğenmeyip giymedi. ayşe istediğini giydiremeyince çok bozuldu.
aslında akşam bir sürü şeyler oldu ama artık "aksiyon" çoğaldığı için değerini yitirmeye başladı. hepsini ne yazıyor ne de aklımızda tutuyoruz.
ama bunu atlamamam lazım. benim resmimi yapmış. getirdi. gözlerimi kapattırdı. sonra sürprizi gösterdi. bugün de okula götürecek, öğretmene göstermeye...




05 KASIM 2014 ÇARŞAMBA

sabah okula gitmek istemedi. bu konuda çok istikrarsız oldu. bir istemiyor. bir istiyor. serviz beklerken babannesiyle dedesinin depoda olduklarını farkettik. onların yanına uğradık. onları görünce kocaman gülümsedi. onlara el salladı. okula gidiyorum dedi. sonra servise bindirdim. akşam servis geç geldi. artık zıplayarak kucağıma geliyor servisten. boş bulundum. dengemi kaybedecektim nerdedeyse. artık daha hazırlıklı olmalıyım. merdivenlerden uçak olarak çıkmak istedi. kanatlarını (kollarını) açtı. koşa koşa uçarak çıktık merdivenlerden. evde yeni yaptırdığımız dolabın içine saklandı bol bol... yanına ışık ta alıyor. biz de ayşeyi arıyoruz. bir de "hukki" istiyor. ne olduğunu anlamadım. tarif etti. küçük, kahverengi... jeton düştü en sonunda... nesquik gevrek... laptopta simpsonları seyrederken katır kutur iki tabak yedi. harddiskte kayıtlı simpson filmini seyrettikten sonra "bebek okulda" bölümünü seyretmek istedi. biz de öyle bir bölüm yok. ben yok deyince kızıp ağlayıp annesine gitti. meğer dün gece annesi youtubedan bir bölüm bulmuş. konuşmasız... maggie kreşe gidiyor. aynı videoyu buldum. ben uykuya daldığımda 20. veya 30. kez üstüste seyrediyordu.

4 Kasım 2014 Salı

04 KASIM 2014 SALI

Sabah uyanmak istemedi. hatta annesini bile "uyu uyu" diyerek zorla yatırdı. ben de okula gitmemesine karar verdim. uyanınca babannesine götürecektim ama babannesine gitmek istemedi. okula gitmek istedi. ne var ki okul servisi gitmişti. hayret eskiden babanneye gitmek isterdi. şimdi ise okula.. çocukların sağı solu hiç belli olmuyor. fanilasını açıp lisa simpson'ı gösterdi. ben de simpson filmini açtım.  laptopta onu seyretmeye başladı. donduralım filmi babanneye gidelim dedim bir süre sonra.. kabuletmedi. beraber elektrik parası ödemeye gidelim deyince hemen kabul etti. kucağıma alıp yola çıktık. maalesef eve yakın olan tahsilat veznesi kapanmış. taa, belediyeye kadar ayşe omuzumda yürümek zorunda kaldım. yol boyunca pembe olan herşeyi, kedileri, yerdeki gölgemizi ve ilgisini çeken herşeyi bana gösterip durdu. sonra babanneye gittik. biraz onlarla beraber oturdum. gene ağlamaklı ve üzgündü. ben çıkarken kahvaltı ediyorlardı. Akşam üzeri almaya gittim. tam ben gelmden babannesine kendisini eve götürmesini söylüyormuş. üstüne ben gelmişim.  beni görünce bozuldu. bana "git" dedi. şaşırdık. ısrarla gitmemi istedi. babannesinde kalacakmış. yarın da okula gitmeyecekmiş. ben de salona gidip kanepedde uzandım biraz. benim gittiğimi sanınca hemen babannesine "ev" demeye başladı. anlaşılan kendisini babannesinin götürmesini istiyor. sonra akşam yemeğinde lüfer vardı. kızıma 4-5 lüfer ayıkladım. babannesi yedirdi. bir "burda kalacam" diyor. bir "eve gidelim" bir "okula gitmek"ten bahsediyor. bir "babannesinde kalmak"tan... en sonunda kucağıma alıp eve götürdüm. beyaz tüylü montunu ters giymekte ısrar etti ama kabul etmedim. eve girer girmez, kapının önünde taşa yattı. mızmızlanıp 10-15 dakika kalkmadı.
annesi gelince toparladı. bu arada; babannesi "nasılsın kızım" diye sorunca "iyilik" diye cevap verdiğini yazmalıyım.

3 Kasım 2014 Pazartesi

03 KASIM 2014 PAZARTESİ

Sabah ağlıyordu. dün parmağını sıyırtmış. yara bandı yapıştırmıştık. sabah hok acıyo diye ağladı bir süre... servise gülerek bindi. öğlen ayşeyi aldım. merdivenlerde uçak olmak istedi. evde sürekli oyun kuruyor ve beni de oyunlarına dahil ediyor. o bebek horoz oluyor. ben baba horoz.. bütün gün hiç rahat vermedi  bana.. n sonunda kağıt kalemleri aldı da resim çizerek oyalandı biraz. annesi gelince gene saklandı hemen sehpanın altına... annesi onu haticeye birşeyler almaya gönderdi elinde not kağıdıyla.. iş te yapıyor kızım...
gece saklanma oyunu oynadı bizle... koltuğun arkasına saklanıp anneababa diye bağırıp onu bulamamamızla pek eğlendi. sonra, sandalyenin altına girdi. eliyle gözlerini kapatıyor ve onu görmediğimizi sanıyor. (çok uzun süredir bunu yapıyor) görünüyorsun ki, oası gizli değil ki dedik. bu sefer iki sandalyeyi yanyana koydu. kenarlarını yastık battaniye ve sepetle örttü. artına girdi ve saklandı. annebaba diye bağırıp onu bulmamızı istiyor. manzaraya ne kadar çok güldüm. uykusu gelince de gene o hazırladığı yerde yattı uyudu...

2 Kasım 2014 Pazar

02 KASIM 2014 PAZAR

Sabah uyanıp yanıma geldi. öbürleri uyanıncaya kadar beraber zaman geçirdik. oyuncaklarıyla oynadı. dünden kalma börekleri meyve suyuyla yedi. benden seyretmek için birşey istedi ama anlamadım. küçük saçlı bebek... adı haya mıydı neydi. ne olduğunu anlamadım. "anla" diye kızdı bana..  gün içinde annesiyle rolleri değiştirdiler. ayşe anne oldu. sevgi çocuk... ona su falan getirdi. komik bi görüntüydü. bir ara TV de belgeselde simpsonlardan bir kare görününce simpsonları seyretmek istedi. simpsonları nerden biliyor diye merak ettim. hiç seyretmedik ayşeyle beraber. birden elbisesini çıkarmaya başladı. meğer fanilasının üzerinde lisa simpsonun resmi varmış. ordan biliyormuş. bilgisayardan açtım. seyretti. uzun süredir seyretmediği mashayı da seyretti. akşam abisiyle banyoya girmek istedi abisiyle oynadı biraz.. sonra annesi (gene) ağlatarak yıkadı. çıkışta benim yanına gitmemi istedi. artık ben yıkayacakmışım. çok uykusu geldi. acayip huysuzluk etmeye başladı. birazdan uyur.  

1 Kasım 2014 Cumartesi

01 KASIM 2014 CUMARTESİ

sabah uyanıp yanıma geldi. kuru yumurta istedi. dün de istemişti, becerememiştik. yaptım ydi. bir tane daha istedi. artık tuzu da kendi döküyor. üstelik ölçülü olarak... ev soğuktu. hırka giydirdim. sonra da kombiyi yaktım. bir süre sonra yanıma gelip "baba ben çok terledim" deyip hırkasını çıkardı. kelimeler yarım yamalak ama cümle kurulumu tam... yanıma gelip benden birşey istedi. "hayağğ" gibi bir kelime söylüyor. önce anlamadım ama sonra tarak dediği ortaya çıktı. dün aldığımız poni oyuncağının tarağı kaybolmuş. beni arka odaya götürdü. ve yatakta oynarken tarağın yere düştüğünü ve kaybolduğunu anlattı bana...
sonra balkon camından dışarı bakarken karşı apartmanındaki güvercinlerin bizim balkona gelmesini istiyor. tabii gelmiyorlar. ben kuşlar için yuva yapayım dedim. tutturdu huva diye... "kızım sonra, saksı almamız lazım" dedim. annesi ayak altından çkilssin diye kızımı babannesin gönderdi. beraber gittik. beni salmadı. başını omzuma yaslayıp baba baba diye ağladı gitmeyeyim diye... uzun süre ayşeyi ikna etmeye çalıştım. en sonunda ayrılabildim. arkamdan hemen uyumuş. uyanınca babannesi getirdi. bugün annesi ve abisinden bol bol azar işitti. bizim iki manyak ayşeye yüklendiler de yüklendiler. aslında ayşeyi idare etmek o kadar kolay ki... en sonunda ağlayarak yanıma geldi. "onlar kötü" diyor ağlayarak... kucağıma alıp teselli ettim. canavarlar üniversitesin açtım. beraber seyrettik. gün misafirleri gelmeye başlayınca, onlara şirinlik yapıp durdu. benim yanımda pasta börek tarzı şeylerden yedi. sonra yatmış uyumuş. gece 03 gibi uyandı. salonda koltukta yarım saat kadar ağlayarak yattı. müdahale de ettirmedi. sonra tekrar daldı uykuya...

22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...