19 Aralık 2015 Cumartesi

19 ARALIK 2015 CUMARTESİ

CD leri harici harddiske aktarıyordum. (ayşe büyüyüp bunları okuduğunda bu 2 şeyin ne olduğunu hatırlayacak mı acaba)
sırası gelen ve en üstte olan CD yi görünce hemen tanıyıp, bu benim CD deyiverdi. üzerinde hiçbir tanıtıcı resim veya yazı yoktu. sadece marka ve ayşenin okuması imkansız "29 ekim nazarbocukları" yazısı... geçen sene kısa süre gittiği kreşte kendisine verilen tören CDsini görür görmez tanıdı. bu çocukların beyninin nasıl çalıştığını anlamak çok zor.
bu arada okumak demişken; istesek hemen okumayı yazmayı öğrenecek. heceleyerek birşey yazdırıyorum. yazıyor. zaten aklına esen harfleri yanyana yazıp bana okutturuyor bir süredir.
ablası burda... onunla pek bi mutlu... muzipliği ve şımarıklığı iyice ele aldı. ama ngatif anlamda değil. çok tatlı... son süreçte çok sayıda yeni oyuncağı oldu. ben de "bir süre için yeni oyuncak almak yok" dedim. itiraz etmedi, kabullendi ama bir zaman sonra "cem abiye gidip oyuncak bakalım demeye başladı. "almayacaz ki, niye bakalım" dediğimde, "ben biliyo zaten almayacağımızı, gidip bakalım, neler varmış görelim, beğenelim" diye karşılık verdi. tüm gün benle bunun müzakeresini yürüttü. en sonunda gece annesiyle eve girmeden "cem abi" sinin dükkanına girmişler. muradına ermiş.
"zaten" en çok kullandığı kelime... "zaten hanım" diye isim taktım ayşeye...
bu arada; geçen haftalarda eklemeyi unuttuğum birşey daha var. zeytin toplamaya gittik birkaç kere ayşeyle... ihsan amcasını pek sevdi. acayip iyi araları. hatta "sen bizim eve gel" diye epey ısrar da etti. ama maalesef çocuk amcasının adını ahmet sanıyordu. insan kardeşiyle görüşemezse olacağı bu. içim acıdı.
cuma günü onu yağhaneye götürdüm. zeytinin nasıl zeytinyağına dönüştüğünü gösterdim. en çok zeytin merdiveni ilgisini çekti. arşimet merdivenini kendi kaydıraklarına benzetmesi çok hoştu.  

17 Aralık 2015 Perşembe

17 ARALIK 2015 PERŞEMBE

Bugün kızıma sürpriz yaptım. daha önce isteyip sonra unuttuğu, (zaten neredeyse hiçbirşeyi üstelemiyor.) oyuncak yazarkasayı aldım. Dün ablası gelmişti. kızım da ablasını çok özlemişti zaten... bana, abalamın okulu ne zaman bitecek diye bile sormuştu. dünkü abla sürpizinden sonra bu da geldi. çok hoşlandı. gözlerini kapattırdım vermeden önce... sevinç gösterisi yerine hemen oynamaya koyuldu. oyuncak ta süper hakkaten... herşeyi var... para, kredi kartı, sesli, ışıklı, acayip birşey... galiba gerçek hesap makinası bile var.

neyse; annesi geçenlerde olan birşeyi anlattı. kızımın (bir çok şeyde olduğu gibi) diğergamlıkta da bana çektiği ortaya çıktı. annesiyle hadiye hanıma ziyarete gitmişlerdi. orada, büyükler " hiç te oyuncağımız yok. çocuk sıkılmasın" falan diye konuşmuşlar kendi aralarında... evin oğlu tuna ayşeye boyama kalemi vermiş. ayşe resim falan çizmiş her zamanki gibi... sonra, tuna, kalemleri ayşeye hediye etmek istemiş. ayşe kabul etmemiş, benim evde kalemim var demiş. tuna alması için ısrar edince, "başka çocuk gelirse canı sıkılır" demiş.

  

16 Aralık 2015 Çarşamba

16 ARALIK 2015 ÇARŞAMBA

günler rutin... sabah ayşeyi okula bırak, öğlenleyin al... günün kalanını evde geçir. bazen, işim olduğunda annesi alıyor ve öğleden sonrayı karakolda geçiriyor. hava iyiyse, okul çıkışı okul parkında 10-15 dakika oynuyoruz mutlaka... ayşe kaydıraklarla oynuyor. o kaçıyor ben de peşinden koşup onu yakalamaya çalışıyorum. "hakala hakal" diye bağırıp bağırıp koşuyor. dün kaydırağa ip merdivenden tırmanırken v benden de kaçarken. kıçüstü yere düştü. yaklaşık 1 metreden.. neyseki birşey olmadı. biraz ağladı sadece... sonra oyuna devam etti.

bugün ise, arabanın arka kapısı açık kalmış, ayşe kapıyı açıp kendi inmişti. bu sefer açmaya çalışırken, ben diğer kapıyı açıp indirmiştim. o sırada açılmış ama örtük kalmış olmalı... araba hareket halindeyken kapı aniden açılmış. neyseki ara sokakta ve yavaştık. ayşe hemen uyardı. durup kapaıyı kapatmak için indim. o sirada ayşe kapıyı kapatıp  hemen kilide basmış. kapı iyi kapanmamış olmasına rağmen açılması imkansız. kilit var. akıllı kızım, tehlikeyi görüp hemen kilide basmış. kilidi ayşeye açtırıp kapıyı güzelce kapattım.
bu işlerin olmasına sebep olan market alışverişinde ise önce 1 şey istedi aldı. sonra ikinci birşey alabilir miyim diy sordu. bir defaya mahsus izin verdim. aldı. başka zaman 2 tane olmaz ama dedim. cevap hazırdı. olmayacak ki zaten...
bu kıza yeni isim takmamız gerekecek... BAYAN ZATEN... veya  ZATEN HANIM...

GUGA dan sonra bu da uyar...

13 Aralık 2015 Pazar

13 ARALIK 2015 PAZAR

Ayşe çok ama çok bilmiş... artık hata da kabul etmemeye başladı. bugün kumbarasındaki paralarını saydı ve 28 tane olduğunu söyledi. annesi yanlış olduğunu söyleyince inat ve ısrar etti. tekrar saydılar. 19 tane çıktı. ayşe hanım, kendisinin 19 dediğini, annesinin yanlış söylediğini iddia ediverdi. bu bi arıza mıdır, bilmem... ama bunun üzerinde çalışmalıyım. bu huy derinleşmemeli...

muziplik zaten dizboyu... abisiyle bile didişebiliyor. yılan çizip ve kesip bizi korkutuyor. çaktırmadan şakalar yapıp duruyor. hakkaten çok muzip...

önceki gün, ğpembe köpek almıştık. dün de peluş oyuncsk isteyince almadım. suratını görmek lazımdı. ha ağladı ha ağlayacak... kızardı suratı... sadece 1 tane istiyormuş... almadım. eve gelirken arabayı ona kullandırdım uyumasın diye... arabada neredeyse uyuyordu. evde uyku muyku kalmadı.

29 Kasım 2015 Pazar

29 KASIM 2015 PAZAR

dün okuldan arkadaşları da geldi. evde doğum günü partisi vardı. pembe, balerinli bi pasta - bol bol hediye... bir sürü çocuk, oyun, şamata gırla...

bugün ise mutlaka aktarmam gereken birşey oldu. dün gelen oyuncak bebeklerden birinin şapkasını ters çevirip kafasına taktı. aynı hemşire kepi gibi oldu. sonra şapkayı eline alıp  "şuraya aydede çizi... içini bırkızı boya" diye şapkayı hemşire kepine dönüştürmeyi planlamaya başladı. ne oldun sen dedik. cevap muhteşemdi... ŞEMBİYE

kelimelrri deforme şekilde telaffuz etmesi kayda değer... heceler yer değiştirmiyor da hecelerin ilk harfleri yer değiştiryor galiba... mesela... bapı, kapı demek... bibak ise kitap...

son zamanlarda aşağıki cem oyuncakçı uğrak yerimiz oldu. cem abi falan da demiyor. direkman cem... geçen cuma dükakn kapalıyken, "cem de yok" diye hayıflanmış bile...

ayrıca vurgulanması gereken birşey daha var... daha önce yazdım defalarca ma gene ve gene yazılmalı... çok bilmişlik...

ben biliyom zaten ve biliyom bi kere cümleleri ağzından eksik olmuyor. bunları söylerken karşısındaki küçümseyen bir eda ve dudak bükmeyle beraber... herşeye ve her zaman tek karar verici olmak istiyor. bazen çok rahatsız edici olabiliyor. dün annesi çıldırdı sonunda... şu ana kadar bizim seçtiğimiz bir elbiseyi giymişliği yok. saçma bike olsa her zaman onun seçtiklri giyiliyor.

24 KASIM 2015

bugün ayşenin doğum günü... öğlene kadar okula gittikten sonra, öğleden sonra gene ben okuldan aldım ve beraberce zeytinliğe gittik. biz zeytin toplarken o da yerdeki zeytinleri topladı. küçük bir kovayı doldurdu. babannesi ödül olarak çikolata vaadetti. ama tabii, sonra sıklıdı. oyun çocuğu ne de olsa... yerdeki zeytinleri ezmemek için parmak uçlarına basarak yürüyor ama gene bir sürü zeytinin üztüne bastı. babannesi zeytin seçerken de ona yardım etti. iş varsa kzım yapacak.. hr işe el atıyor. bilmem, yapamam yok... akşam deniz kıyısına indik. kuma yazı falan yazdı. kendi başına gemi yaptı. hem de pembe strafordan... unutmadan, öğle yemeğinde ilk defa helva ekmek yedi. sevdiğinden mi ,acıktığından mı bilemem ama afiyetle yedi.

23 Kasım 2015 Pazartesi

23 KASIM 2015 PAZARTESİ

sabah erkenden uyanıp bizi de yatağa yatırdı. bir de süt istedi. yarım saat keyif etttiktn sonra giyinip okula gittik her sabahki gibi... öğlen almaya gittim her günkü gibi.. gene her zamanki gibi önce okulun parkında oynadı biraz... artık rutinimiz haline gelen "hakaya" yani "yakala" oyununu bu kez oynamadım. zira hiç halim yoktu.(dün ağaçtan düşmüştüm)
(göz) doktor muayenesine gideceğimden ayşeye marketten yiyecek birşeyler alayım dedim, gitti, pembe kurabiye tarzı şeyler beğendi. yedi. bir de okulda kurabiye yapmışlar. tabii o da pembe... onu da yedi.
eve gelince son zamanlardaki takıntısı şirinleri seyretti. sonra da uyudu. akşam üzeri uyandı. bana da bir güzel laf çaktı. zürafaya barbinin pembe elbisesini giydirmiş. çok güzel dedi. çok komik olduğunu söyledim. gözlüğün yok ta o yüzden göremiyorsun dedi. lafı ağzıma tıktı. annsi bulaşık yıkarken makinaya önce kendi oyuncak tabaklarını falan dizdi.onlar da yıkanıyor.

21 Kasım 2015 Cumartesi

21 KASIM 2015

çok şey birikti... ayşe, bambaşka bir çocuk, çok başka ve baskın bir karakter olmaya doğru gidiyor.

en çok kullandığı cümmlenin " ben biliyom zaten" olması ukala ve çok bilmiş olacağını ele veriyordu zaten... nitekim oldu da... asla kendi doğru bildiğinden şaşmıyor, hatasını kabul etmiyor. hatası yüzüne vurulduğunda çok ama çok bozuluyor. ya küsüp surat asıyor ama genellikle karşı saldırıya geçiyor. özellikle annesine koyduğu postanın haddi hesabı yok. geçenlerde de ablasını evden kovdu. annesini yatakta yalnız bırakmakla tehdit etti. annesinin her dediğine karşı çıkıyor neredeyse... sanırım, odipius kompleksinin zirvesinde şu sıralar...  arada, ben de kızıyor veya annesinden tarafa oluyorum. suratını görmelisiniz. bombok oluyor. ağlamaklı falan oluyor. resmen suratı kararıyor.
hatta ben bunları yazarken de abisini tehdit ediyormuş. "artık ben kutay'a abi diyecem" diye... tam o sırada, koltıktan suratüstü yere düştü.
abisi, kimmiş senin abin diye sorunca hala inat ediyor, hem ağlıyor. hem de kutay diyor.

ayşede laflar boy boy... akla hayale gelmedik laflar ediyor... konuşmasıyla ilgili şöyle bir olay var. fiil çekimleri kendine özgü... "ben bakı" "sen gidi" şeklinde kullanıyor... fillerin sonuna "i" eki getiriyor. bana çok komik ve hoş geliyor böyle konuşması...
bir de sayı sayarken olan birşey var... nerdeyse hatasız sayıyor. birgün sayarken, 27-28-29 un ardında yirmi on dedi. çocuk 30 u bilmiyor ve olabilecek en mantıklı şeyi söyledi. öğrettik. artık biliyor.
çizdiği resimler var ayrıca... akal gelmeyecek şeyler çiziyor. harika çiziyor. en baştan beri belliydi zaten iyi çizeceği... üç boyutlu resimler bile yapmaya başladı ufak ufak... çizdiği resimleri makasla kesip, başka bir a4 kağıda yapıştırarak kolaj oluşturuyor.

afrayla ilişkileri düzeldi. en son ankaraya gidişimizde sıfır kavga... hiç problem olmadı. ama sonra annesiyle eskişehire gittiğinde orada efrayla kavga etmiş gene... efra bizimkine bebeksin demiş. bizimki de bozulmuş. kavga etmişler. zaten ayşe de kızdığına sen bebeksin diyor.

ama eskişehirde sokakta suriyeli çocuklarla arkadaş olmuş sokakta... sokak demişken, ayşe ilk sokak arkadaşlarını edindi parkta... kendisinden biraz büyükler ama zeynep adlı kız, ayşeyi sahipleniyor. onu da oyunlarına katıyorlar. ama adını "eda" olarak anlamışlar. eda diyorlar.

benim açımdan çok hoş bir olay da var. bacaklarım ağrıdığında -ki çok oluyor pes cavus yüzünden- hemen gelip dizimi öpmesi çok hoş... iyileştiriyor kızım beni...
ben tartıda tartıldıktan sonra da hemen gelip o da tartılıyor. -20 kiloyu geçmedi bir türlü- ardından bana yapışıp boyunu gösteriyor nereye erişmişim diye... tartılmayla boy ölçülmesini pek ayırt edemiyor daha...

sonradan aklıma gelenleri de ekleyeyim. sürekli birşeyler yazıyor ve bize okutuyor. saçmasapan harf yığınları ama adını yanlışsız yazıyor. bir ara ters yazmaya başlamıştı ama kısa zamanda vazgeçti. ayşe yerine eşya yazıyordu. öğretmeye niyetlensek, okuma yazmayı öğrenecek kolaycacık. durum onu gösteriyor. oyun hamurundan barbilerine müthiş elbiseler giydiriyor. dün kovduğu ablasını bugün özlemiş. gelsin istiyor.

bir de ruj sürmüş kadınları dudaktan öpüyor kendi dudaklarına da ruj bulaşsın diye... ben ruj sürmesini yasakladım ya...




  

17 Ekim 2015 Cumartesi

17 EKİM 2015

Ayşenin ağzından en sık çıkan kelimelerden biri "biliyorum"... herşeyi biliyor... dolayısıyla kimsenin ona birşey anlatması, öğretmesi mümkün değil... zaten tatildeki, "öğretmeyin bana" bağırışı bu günlerin habercisiydi... ukala ve çok bilmiş olacak herhalde... kime çektiyse artık... (aynaya bak)

birşeyler saklamayı beceremiyor. mesela; balkona annesinden birşey saklamıştık. annesi gelir gelmez "anne, balkona çıkma" deyip balkon kapısının önünde kollarını açıp aklı sıra engel oluyor. hemen belli ediyor.


28 Eylül 2015 Pazartesi

28 EYLÜL 2015

Ayşe bugün anaokuluna başladı. ilk gün biz de sınıftaydık. sıkıntı olmadı ama 5-6 gün önce çizdiği resmi anmak lazım. resimde somurtuk bir baba, somurtuk bir çocuğu okula götürüyordu. o çocuğun kim olduğunu sorunca ben değilim dedi ama, bilinçaltını böyle yansıtıyor. okul hakkında şimdiye kadar hiç kötü veya olumsuz laf etmedi. ama içten içe var birşeyler anlaşılan...

21 Eylül 2015 Pazartesi

21 EYLÜL 2015

önce dün olanı yazayım. dün annesinin doğum gününde, annesinin hediyesini sahiplenip kendi açmak istediğinde, annesi izin vermeyince çok bozuldu ve küstü. uzun süre somurttu, kucağımdan inmedi. annesine gitmedi. her hediye paketini açmaya çalışıyor. sahipleniyor.
hediye demişken; sürekli hediyeler verip duruyor bana... küçük süslü sandığa, minik oyuncaklar koyuyor. bir de çizdiği bir resmi... sana hediye yaptım diye veriyor. 

ama asıl anlatılması gereken, tatilde, magic life'ta olanlar... 

bomba cümle şu : ÖĞRETMEYİN BANA.

havuzda, kolluksuz ve simitsiz yüzerken (tabii ki batıyor ama) ona nasıl yüzeceğini, ayaklarını çırpmasını, kollarını hareket ettirmesini anlatırken söyledi. o biliyormuş. havuza atlayıp, sonra havuzun kenarına tutunuyor. ilk günler hep böyleydi. sonra kolluklarını taktırdık. havuzdan yarı beline kadar çıkıp, kenardaki meyve suyunu içmesi gözümün önünde...

tesiste sadece almanlar vardı. bir gün onu havuzun başında yalnız bırakmışız. döndüğümüzde bize fırça attı. "beni yalnız bıraktınız. ben almanca adımı söylemeyi bile bilmiyorum." diye azarladı. 
bütün gün havuzdan çıkmadı. orayı, o kadar sevdi ki; "baba, beni buraya hep getir, hep hep" diye "beni buraya getirmeyi unutma hep hep" diye tembihliyor.
yediğimiz önümüzde yemediğimiz ardımızda olmasına rağmen, genelde hep patates kızartması yedi.

tatil öncesi uğradığımız alanyada lise arkadaşım ayşeden pek hoşlandı. hadi ayşeye gidelim bile dedi. abisiyle kleopatra plajında dalgalarda pek eğlendi.

bir de yazılması gereken, ayşenin kapadokyada ilk kez gerçek gökkuşağı görmesi...


25 Ağustos 2015 Salı

25 AĞUSTOS 2015 SALI

Bugün komik bir şey olmuş... ablası ruj sürerken, ayşeye sana da sürelim deyince ablasına kızıp, "babam kızıyor. ruj sürersem babam görür ben de ağlaya ağlaya bu odaya gelmek zorunda kalırım" diyerek azarlamış...

21 Ağustos 2015 Cuma

21 AĞUSTOS 2015 CUMA

Bugün harika birşey oldu. mutlaka yazılmalı... ayşenin meşhur laflarından "bu biy hıy" sözkonusu olan... sanırım ilk defa, vildan yengeme karşı kullanmıştı, kendisine birşey sorduğunda... "bu bir sır" sonrasında sık sık kullandı "hıy" kelimesini... ben bir vesileyle, "bu biy hıy" dedim. hemen lafa karışıp, "sıy" dedi. "S" nin telaffuzu sorunu bitiyor... sonra "su" dedirtmeye çalıştım. önce gene "hu" dedi. biraz zolayınca "su" lafı da çıktı ağzından... şimdi de ablasına yalan söyleyip onla eğleniyor. bana da "baba, sakın söyleme" diyor. ben sabah ayşeye çorba yapmışım. onu yemiş güya... halbuki şokella yedi. benden de yalanını açığa vurmamamı istiyor fısıltıyla...

17 Ağustos 2015 Pazartesi

AĞUSTOS 2015 (2)

Ayşenin "S" sesini telaffuz edememe sorunu yavaş yavaş ortadan kalkıyor. ilk olarak "istiyom" derken farkettim "s" sesinin çıktığını... dikkat edince kelime içindeki "s"leri söyleyebildiğini ama kelime başlarındaki "s"leri söyleyemediğini anladım. hala da söyleyemiyor ama son günlerde tıslayarak ta olsa "sssüüüt" demeye başladı. yakında tamamen selis bir türkçe konuşmaya başlayacak.

anlatılması gereken birşey de "ister" lafı... çok kullanıyor "ister?" sözünü... çok komik şekilde hem de... "benimle oyun oynamak ister?" "kitap okumak ister?"

soru cümlesi olarak kullanıyor, "misin" yok ama böylesi de çok hoş... bir de masal kitaplarını alıp kendince okumaya başlıyor. çok hoş..

kırmızı meselesi yazılmalı mutlaka... ayşenin bir huyu da kelimeleri takla attırarak telaffuz etmesi... sadece kelimelere değil, hecelere de takla attırıyor. yani hem heceler yer değiştiriyor hem de hece içindeki harfler... örnek aklıma gelmiyor şimdi... ama kırmızı meselesi ilginç... kırmızı için bığgıdı diyordu... sonra heceletmeye çalıştım. kıy - mı - dı tek tek hece olarak çıkıyor ama hızlı söylediğinde anında bırgıdı oluveriyor.

denize gittik kadir dayısı ve avanesiyle pazar günü... ayşe simitle ve kolluklarla boyunun 10 katı derinliklere kadar gidiyor. hiç korkusu yok. sudan çıkmak ta istemiyor. hatta "ayşe kurtarma" oldu. denizde yorulanların yanına gidip onları kurtardı. bekle, kurtarmaya geliyorum deyip yüzmesi o kadar hoş ki... gidip insanların elinden tutuyor. dalgalara da bayılıyor. dalgalara doğru zıplamayı da geçen hafta keşfetmiş ve pek sevmişti.

10 Ağustos 2015 Pazartesi

AĞUSTOS 2015

uzun zamandır birşeyler yazmıyordum. bu süre zarfında epey olay birikti yazacak... en büyük haber, ayşenin saçını kestirmeye razı olması ve saçını kısa kestirmiş olması... yüzü gözü açıldı. saçlarına hiç elletmiyordu. yaz mevsiminin kavurucu sıcağında upuzun saçlarıyla ortalarda dolanıyordu. annesi kuaföre gideren ayşeyi de götürmesini söylemiştim tam da bu sonucu umarak... umduğum gibi oldu... ensesindeki doğum izi ortaya çıktı ayrıca... varlığını bile unutmuştuk.
bir haber de "S" sesini artık çıkarabiliyor olması... ama sadece "istiyom" derken. kelime başında olunca hala "H" diyor.
ayrıca; boyunu aşan laflar etmeye başladı. herkese neler söylüyor neler...
geçenlerde eskişehire götürdüm. gece fındıktan çok korktu ve kucağımda otururken olanlar oldu. daha öncesinde de hüma gecenin karanlığında bahçede ortada bırakmıştı kızımı... çok korktu çocuk...

13 Haziran 2015 Cumartesi

13 HAZİRAN 2015 CUMARTESİ

bugün kızımla zafer plazaya gittik. ablasının bavulunu tamire verdik. el ele gezdik. balon aldık. dondurma aldık. pepeeli su aldık. halbuki sabah bana çok bozulmuştu. yaz geldiğinden beri yemek yemiyor. iştah miştah kalmadı. ne zaman sorsak karnı tok. kahvaltıda böreğini yemiyordu. yemesini buyurdum. o da kaşlarını çatıp bana tabağımdaki tahinli sarmayı gösterdi ve onu yeyip bitirmem için baskı yaptı. yarım saat benle didişti. şarkı söylüyor demiştim ya... bugün, "i like the move it" şarkısını bile söylemeye başladı.

12 Haziran 2015 Cuma

12 HAZİRAN 2015 CUMA

günü evde geçirdik. ayşenin hayvanat bahçesi salonun ortasında kurulu tüm gün ve gece öyle kaldı. öğleden sonra ablasıyla kaldı. akşam, yıkanmış çamaşırlar arasından kendine ait olanları ayırmış , katlamış ve hepsini doğru çekmecelere yerleştirmiş. hem de kendiliğinden...

11 Haziran 2015 Perşembe

14 MAYIS 11 HAZİRAN 2015 ARASI

Yaklaşık 1 aylık sürede yazacak epey şey birikti. Aslında her gün yazmayı hak eden günlerdi. ama artık aralıklarla yazmaya karar verdim. Bu 1 ayın ilk günleri Ayşenin atarlanma ve "ergen" halleriyle geçti. herkese kızıp bağırıyor ve posta koyuyordu. Ben, kişiliği oluşmaya başladı diye yorumladım bu durumu... Ancak ergenliğinin çok fena olacağının ipuçlarını da vermiş oldu.
Ablası gelmişti adapazarından.. önce çok sevindi. ama sonra ablasına kızıp ona "armut" demeye başladı. abisiyle genelde arası iyi... onunla oyunlar oynuyor.
Ayşeye, hangi harfleri söyleyebildiğini tespit için tüm alfabeyi söylettim. C-Ç-F-L-S-Z-Ş-V-Y gibi patlamalı seslerin hiçbiri yok. ama ilginç şekilde "Y" sesini çıkaramamasına rağmen, "R" sesini telaffuz etmeye çalışırken "Y" diyor. tek başına "Y" diyemiyor.
Atarlanma halleri 1 hafta kadar sürdükten sonra geçti. sonra sabahları ağlayarak uyanmayı huy edindi. uyanınca zırılzırıl ağlıyor. sebebini anlayamadık. sonra bir ara da annesi işe gitmesin diye zırladı.
bu 1 aylık süre zarfında biz adapazarına gittik. ablası birkaç defa bursaya geldi. ablasının yanına gittiğimizde yomuşu aldı getirdi. en iyi oyuncağı yomuş oldu. ona çocuğu muamelesi ediyor. ona gezdiriyor, uyutuyor ,yediriyor, altını bile bezliyor. ben de yomuşun dedesiymişim. onu bana emanet edip işe falan gidiyor. yomuş ailenin bir ferdi oldu çıktı.
ayrıca; hayvanat bahçesine de gittik. kızım hayvanlara ama özellikle aslanlara bayıldı. ve "ben aslan" deyip emekleyerek üzerime saldırıyor. kükreyor birde.... iki tekerlekli bisiklet istiyor ama çok pahalı... biraz ucuzlayınca alacam.. anatoliumdaki akülü arabalara bindi defalarca... ablasını yolcu ettiğimizde ardından akülü arabalar... çok ta iyi şöför olacak.. akülü arabayı kullanmasından belli... virajları ister geniş, isterse de dar alıyor. başka çocukları sollamasından ustalığı belli...

yirmiye kadar saymayı öğrenmiş. büyük bir hevesle gelip saymaya başladı. arada atladıkları oluyor ama sayıyor.
önce reklam müzikleriyle başladı. sözlerine eşlik ediyor. sonra, şu sıralar ortalığı yıkan gümgüm şarkısını da söylemeye başladı.
babanneye gitmek istemiyor. ay boyunca neredeyse yarısında beraber evde kaldık. kah benle, kah ablası veya abisiyle... yomuşu bana bırakıp işe gitme oyunu oynadığında beni tembihliyor, yomuşu babannesine bırakma... babannesine gitmek istemiyor diye... mesaj alınmıştır.
ilk  posterini astı duvara... tabiiki babi posteri...
herkese posta koyuyor. annesine "sus be kadın" bana "sen bilgisayarına bak" diyor.. sık sık benimle uğraşmayın diye atarlanıyor. ablasına seni döverim bile dedi.
gündüzlerin yeni bir rutini peydah oldu bu sıralar. öğlen gibi, biberonla süt istiyor. koltuğa yatıyor. yumurcak açılıyor. uyuyacak güya... süt bitince, "uyku bitti" deyip ayaklanıyor. sonra da akşam üzeri 5 gibi yatıp uyuyor.
konuşması ile ilgili de birşeyler yazmalıyız. son aylarda hatta yıllarda en çok kullandığı kelime "hoyudu" yani "olur mu?" herkese komut ve talimat vermesinden ve herşeye ayar verme huyu yüzünden en çok bu kelimeyi kullanması şaşırtıcı değil...
bazı harfleri telaffuz edememesi, meselesinde çok ilginç bir tavır geliştirdi. sorunun farkında ve hiç dert edinmiyor. harfleri söylemek için en ufak bir gayret göstermiyor. söyletmeye çalışınca inadına kendi bildiğini söylüyor. adeta "ben buyum. beğenmeyen oğluna almasın" tavrı.. en ufak bir mahcubiyet yok. çaba yok. biz anlamayınca kendine değil bize kızıyor, niye anlamıyoruz diye... aslında artık rahatladı anlamak... her patlamalı sesin yerine "H" geliyor. bir de heceler yer değiştirip takla atıyor bazı kelimelerde... su yerine hu... köpek yerine böget gibi...


13 Mayıs 2015 Çarşamba

13MAYIS 2015 ÇARŞAMBA

sabah erkenden kalkıp süt-yatma-Tv üçlüsü rutininden sonra babanneye gittik. problemsizce beni uğurladı. birkaç günden beri "görüşürüz" diyor. (tabi harfler gene yok)
Öğlen uyumamış. Akşam üzerine doğru iyice mayışmış. babannesinin kucağında uyuyacak gibi olmuş. babannesi uyutmamaya çalışmış. sonra, babannesi namaz kılmaya giderken, babannesine "ben  gözlerimi kapatayım ama uyumayayım" demiş ve tabii uyuyup kalmış. ben geldiğimde uyuyordu. uyanınca kucağıma geldi. uyuyormuydun diye sordum. uyumadığını söyledi. ama beni görmedin dedim. gözleri kapalıymış. ama sesimi de duymadın dedim. çok bozuldu. bana "hut hut hut" diye bağırarak ağzımı kapattı.  eve döndüğümüzde de erkenden yattı uyudu.

11-12 mayıs

pazartesi sabah ayşeyle beraber ben de içeri girdim. beraber kahvaltı ettik. dedesiyle beraber gittik. öğlene doğru gene eve döndük. ayşe çok memnun oldu. zaten geleceğimizi söylemiştim ayrılırken. biz yokken babannesine "nerde kaldılar" deyip durmuş. ertesi gün babannesi hastaydı. babannesinin yanına yattı. öyle bıraktım. ayşe bazı harfleri söyleyemediğinin farkında, söyletmeye çalışıyorum. hatta geçenlerde, "Ç" yi biraz söylettim sanki... ama "S" hiç yok.  

10 Mayıs 2015 Pazar

10 mayıs

millie samy oyunu
ekmekten telefon
günlerdir çorba
heceler ters
ben hasta o doktor
babannede ele öpmek
bebekler için araba
s dedirtme çabası ve hu deme ısrarı

8 Mayıs 2015 Cuma

09 mayıs

sabah güleryüzle salona geldi ve günaydın bile demeden, her zamanki rutini, TV-süt-yatmak üçlüsünü bile istemeden, "tadıy" demeye başladı. anlamadım. anlamadım diye biraz kızdı. defalarca tekrarladı. artık harfleri söylemelisin dediğimde "ben de sıkıntının farkındayım" der gibi bakıyor. "S" yi, "Ç" yi söylemelisin diyorum. itiraz etmiyor. ne olduğunu göster dedim. ilk başta hamle edemedi ama sonra sandalyeyi tutmasıyla ne istediğini anladım. "çadır." dün gece abisi yapmıştıkoltuk ve sandalyelerin üstüne battaniye gererek... ayşe de yastıklardan duvar ve kapı yapmıştı. aynısını (abisininki kadar güzel olmadı) gene inşa ettik. içine oyuncaklarını doldurdu. oyuncaksız olmaz diyor bir yandan da...

kızlara göre- erkeklere göre
küvet yüüznden kıyamet

07-08 MAYIS 2015 PERŞEMBE CUMA

böget
araba evi
sevgi bottat
hen hinek
yolda çilek
kiraz

6 Mayıs 2015 Çarşamba

02-03-04-05-06 NİSAN 2015 CUMARTESİ PAZAR PAZARTESİ SALI ÇARŞAMBA

Amma uzun zaman ihmal etmişim. pek anlatmaya değer şeyler yok diye... haftasonu annesi yoktu. pek aramadı. sadece ilk gün nerde diye sordu. gezmeye gitti dedim. hı-hı dedi. konu kapandı. bir daha açmadı. pazar günü babanneye gittik yemek yemeğe... yemekten sonra babannesiyle banyoya girdi. "senle banyoya girmek çok güzel oluyor" diyor bir de... babannesini yıkamış. pazartesi sabahı annesi geldi. ayşe de uyanık. hiç te abartılı bir sevinç gösterisinde bulunmadı. neredeyse hiç sevinç gösterisinde bulunmadı ama annesini özlemiş, işe gitmesini istemedi o sabah ve sonraki gün...
salı günü beyaz etek ve beyaz elbisesini giyip öyle gezdi evin içinde... bunlar bale elbisesiymiş ve bunları giyip bale okuluna gidecekmiş. bu bale tutkusu nerden geldi anlamadı gitti... baleden hiç hazzetmeyen biri olarak kızımı bale kursuna gönderecem anlaşılan... bir de bembeyaz giyindikten sonra karşıma geçip, "babai güzel oldum?" diye sorması yok mu? dişi değil mi, bu da başladı.. aslında geç bile kalmış sayılır. çarşamba günü tüm günü ayşeyle geçirdik. lise arkadaşlarımla buluşacaktık. ayşeyi de götürdüm yanımda.. kızlar ayşeye bayıldı. bizle beraber kahvaltı etti. ama sonra sıkıldı. parka götürme sözüm vardı. parka gidelim diye tutturdu. sonra enver hocaya giderken arabasında uyudu. uyanınca kendin verilen bebeklerle oynadı. sonra da giderken onları da hediye ettiler. dönüşte dondurmacıda indik. pembe dodurma istedi tabii ki... yiye yiye parka gittik. biraz parktan sonra eve geldik. evde oyuncaklardan adım atacak yer yok. tamamı yerlere saçılmış durumda... bu arada unutmadan, günlerdir sürekli oyun hamuruyla oynuyor. hamurları mahvetti ama muazzam şeyler yapıyor. bana mantı yapıp yediriyor günlerdir. önceleri yılanlı etti.(köfte) sonra benim ısrarımla mantı oldu. beyaz oyun hamurunu fincana dolduruyor. o da sütmüş. içiriyor bana.

aklıma gelmişken; günlerdir Tv de çıkan çizgifilmlerin hatta yerli dizilerin bile melodilerini ve sözlerini aynı anda mırıldanıp söylüyor.

1 Mayıs 2015 Cuma

01 MAYIS 2015 CUMA

sabah beraber gidip fırından kahvaltılık aldık. her zamanki gibi sosisli aldı kendine. sonra oyun hamurlarıyla oynamaya başladı. sonra bana hangonnot ister misin diye sormaya başladı. hiçbie şekilde anlamak mümkün değil. biraz sonra oyun hamurundan yaptığı hangonnotu getirdi. o kadar bariz şekilde ne olduğu belli ki çok şaşırdım. sanatçı paketi var bu kızda diyordum ya.. artık eminim... hangonnotu yiyecekmişim. yedim mahsuscuktan.. gün içinde defalarca yapıp getirdi. yedim. 

bimde iki yumurta oyuncağı arasında kararsız kaldı. vazgeçtiği oyuncağı arkaya sakladı. kimse almasın diye.. vay uyanık. sonra da aldığımız oyuncak iyi performans göstermeyince beni suçladı. hakkaten aldığımız oyuncağı ben göstermiştim ona.. 

oyun olarak servise binip okula gidiyor. ben de şöfor oldum. onu okula götürdüm.
bir ara "baba bak, bak baba" diye kendince bir şarkı uydurdu. onu söylüyor. söz müzik ayşeye ait...
aklıma gelmişken yazayım. birşeyi yanlış yaptığında veya söylediğinde hep “ayy, unuttu ben” diyor.
öğlen çadırdan evinde yattı uyudu. uyandıktan sonra da oyun hamurlarıyla oynamaya devam etti. zaten bütün gün oyun hamurlarıyla oynadı. artık biblolar falan yapıyor. 
bana mavi hamurdan birşey getirdi. diditmiş. anlamadım. sonra jeton düştü. denizmiş. hakkaten de mavi bir yüzey ve dalgalar var yaptığında...  bazı harfleri söylemediği için konuşmasını anlamadığımı söyledim. başını salladı. S-Z-Ç yi söyletmeye çalıştım. 
oyun olarak telefonla abisini ve beni aradı günboyu... konuşuyoruz. ben servisteyim. eve geliyorum falan diyor. akşama doğru pazara gittik. çilek aldık. şu an çilek istiyor. 

30 NİSAN 2015 PERŞEMBE

Sabah geç uyanmasını arzu ettiğim zaman erken, erken uyanmasını istediğim zaman da geç uyanıyor. nasıl denk getiriyor bilmem. bu gün de öyle oldu. babannesinin kapısına ben bebek arabasını toplarken benden önce hızlıca çıkıyor ve zili çalıp saklanıyor. bana da parmağıyla sus işareti yapıyor.
akşam abisi getirdi. gece annesini sordu. gezmeye gittiğini, birkaç gelmeyeceğini söyledim. hı-hı deyip onayladı. bir daha sormadı.

30 Nisan 2015 Perşembe

28-29 NİSAN 2015 SALI SALIRTESİ

Kısır günler... pek olup biten yok. ama salırtesi günü ayşeyi abisinin okuluna götürdüm. teneffüste abisi sınıfa soktu. kısa sürede sınıfın maskotu oldı çıktı. sonra babannesine götürdüm.
efralar geldiğinde aldığımız oyun hamuru en büyük eğlencesi... hamurdan yemek dondurma falan yapıp bizlere de ikram ediyor.

bir de son günlerde sürekli oynadığı bir oyun var. okula gitmecelik... çantasını kitaplarını hazırlıyor. koltuğa oturuyor servisete oturduğuı gibi... ben servise bindim. okula gidiyorum diyor. okula gitme konusunda çok ama çok hevesli...

Aklıma gelmişken geçen gün kendisine doktor hanım olarak hitap edilmesini istemişti...

akşam annesiyle biz eve geç gelecektik. geç saate kadar abisiyle çok güzel idare etmiş. aferin çocuklara...

28 Nisan 2015 Salı

27 NİSAN 2015 PAZARTESİ

sabah burhaniyeye gidecektim. beraber gideceğimiz müvekkil kendi kızını da götürecekmiş. ben de ayşeyi götürmeye karar verdim. yolda 5 yaşında tuğbayla başta soğuk dursalar da sonra kaynaştılar. tabii 3 saat yolculukta canları sıkıldı. arabanın arkasında bol bol abur cubur yediler. dniz kıyısında kızım ayaklarını suya soktu. gemi yaptık ama dalgaları aşıp yüzdüremedik. sonra biz adliyeye giderken çocukları teyzeye bıraktık. evin bahçesinde bir sürü kedi var. evde de zilli adında bir kedi var. çocuklar epey eğlendiler orda. dönüş yolunda uyuyup kaldılar.  

24-25-26 NİSAN 2015 CUMA CUMARTESİ PAZAR

Efralı günler... yaklaşık 20 saat kadar araları çok iyiydi. sonra gene kıyamet kopmaya başladı. problem genelde ayşeden kaynaklanıyor. çocuklarla geçinemiyor. hiçbisiyle.. onlarla oynamıyor.
Sosyal uyumsuzluğu büyük dert... bunu halletmemiz lazım. cuma gecesi kadirler de geldi. hüma ve umayla birlikte.. bizimki çocuklar oyun kurup oynadığında onlara katılmıyor. oynamıyor. en sonunda kızıp azarladım. oynamasını emrettim. benim zorumla oynamaya başladı. bir ara oynamamak için yatakta uyuyor numarası bile yapmış, aklı sıra hem çocuklarla oynamayacak hem de ben kızmayacam. en sonunda söz verdirdim, bakalım sonuç ne olacak. cumartesi sabahın köründe bütün çocuklar uyandı. hatta ayşe yatakta yatarken hüma ona masal kitabı bil okudu. önce atlı spor klübüne gittik at binsin çocuklar diye.. ancak öğlen tatili olduğu için olmadı.  botanik parka gittik ardından.. herkes bisiklet bindi. ayşe de dayısının kullandığı sepetli bisikletle dolaştı. sonra pikniğe gittik. ayşe yaktığımız ateşin üzerinden atlamadı. ben atlatmak istedim. istemedi. bir punduna getirip atlattım ateşin üzerinden... kıyameti kopardı. acıdığını iddia edip durdu. benle  didişiyor. kabullenmiyor birşey olmadığını... iddiasındaki ısrarı hem tekdir edilesi hem de can sıkıcı... yanlışını bile sonuna kadar savunuyor. ben de efranın elinden tutup onu ateşin üzerinden atlattım. o an ayşenin suratını  görmek lazımdı. karardı resmen... öyle kötü baktı ki... uçurtma uçurma denemelerimizin birinde uçurtmayı ayşeye de verdim. biraz uçurdu.
pazar günü, dayısının aldığı ve en baştan beri efrayla sorun kaynağı olan pepee yapbozu gene sorun oldu. ayşe, efra pepee yapbozuyla oynamak istiyor diye acayip derecede arıza çıkardı. benzeri efranın da var. ayşe delicesine kendininkini efraya oynatmak istemiyor. misafirler gittikten sonra, annesine " valla ödüm boktu. oyuncağımı götürcek diye"  demiş. bana da söyledi. ödüm patladı diye... meğer efra oyuncağı sahiplenip götürecek diye kıyamet koparmış.

23 Nisan 2015 Perşembe

23 NİSAN 2015 PERŞEMBE

Sabah uyanınca klasik süt-yumurcak-uyu üçlemesinin ardından kahvaltı teklif ettiğimde istemedi. sonradan şokellalı ekmek istedi. annesi bugün hepimizi sırayla haşladı. ayşeyi de ağlattı. öğlen efralar gelecekti. onları karşılamaya anne hariç maaile gittik. misafirlerimizi beklerken çocuklara dondurma aldım. sonra misafirlerimizi alıp eve döndük. ayşeyle efranın arası (her zamanki gibi) çok iyi...

22 Nisan 2015 Çarşamba

22 NİSAN 2015 SALIRTESİ

klasik yumurcak-süt-uyu üçlüsüyle güne başlangıcın ardından, sabah dedesine bırakırken pek mahsun mahsun baktı. akşam annesiyle birlikte alışveriş edip eve geldiğimizde A101den alışveriş ettiğimizi görünce kıyameti kopardı. laptopun yanına koşup "bunu,bunu" deyip ağlıyor. hemen anladım. bir zamanlar A101de oyuncak laptop vardı. onu çok istemişti. "senin evde var" deyip almamıştım. ara ara onu istedi durdu. en son olarak bana pembe laptopunun bozulduğundan bahsetmişti. A101e gidip te laptop almadan geldiğimizi görünce bağırıp çığlık atarak ağlamaya başladı. giydirip markete götürdüm. arada laptopun olmadığını, bittiğini gördü de sakinleşti. kasiyete tembihledik yenisi gelince bize haber vermesini... tabii ayşeye aldığımız bir sürü abur cuburun parasını öderken... şu an ablası ve abisiyle arka odada... (ablası gelmiş gündüz) bu gece salona geleceğini hiç sanmam.
akşam üzeri ağlayarak geldi. ablası kızmış. ben de "abla çok fena" dedim. ablasına kıyamadı. "hayır değil. ablalar kızar" deyip ablasını savundu. velede bak... hem zırıl zırıl ağlıyor, hem de laf ettirmiyor. yemekten önce salatalık yemeye dadandı. hok güzel deyip dünyanın salatalığını bitirdi.
akşam yemekten sonra kağıtları katlayarak kağıt uçak yaptı. inatla kendi bildiği gibi kısa kanatlı uçak yapıyor. doğrusunu gösteriyoruz. hayıy... bu doğru deyip bildiğini okuyor. aslında kendi kendine bize bakarak kağıt katlamayı öğrendi ama son aşamadaki katlamayı inatla yapmıyor. doğrusunun öyle olduğunu söylüyor. sonradan son katlamayı yapmaya başladı ama bu sefer de kok yukardan katlıyor. bu akşam abisinin yaptığı uçak çok güzel uçunca, kendi uçmayan uçağını havaya atıp hok güzel uçuyor dedi. sonra da oturup yeni bi kağıt katlamaya başladı. frizbiye benzeyen birşey yaptı ve havaya fırlatıp "daire uçan" dedi. bi yaşımıza daha girdik. neler de biliyor.

21 NİSAN 2015 SALI

Bugün ayşe kızımı büroya götürdüm. babannesine gitmek yeime benle işe geldiğin pek sevindi. zaten ne zamandır "ben senle işe git" deyip duruyordu. ama ne var ki, 1-2 saat sonra canı sıkıldı ve babannesine gitmek istedi. öğlen annesiyle zafer plazada buluştuk ve yemek yedik. ayşe mc donalds çocuk menüsü yedi. oyuncağını da aldı. sonra bannesine bıraktım. o kadar uykusu gelmişti ki, tramvayda oturduğu yerde uyuyup kaldı. kucağımda uyur halde babannesine teslim ettim.

19-20 NİSAN 2015 PAZAR PAZARTESİ

pazar günü nerdeyse hiçbirşey yapmadık. evde pinekledik. ayşe de evin içinde oynayıp durdu. bebeklerine kendi elbiselerini giydirip onlara annelik ediyor. onları besliyor. yatırıp uyutuyor. altlarını bağlıyor falan.. konsolu dağıtıp kaldırınca karagöz perdeleri ortaya çıktı. ayşe pek sevindi. onlarla oynadı. pazartesi günü de erkenden kalkıp birkaç haftadır adet edindiği gibi, "yumurcak-süt-yatmak" yapmak istedi ama maalesef aniden işimle ilgili bi yanlış alarm verilince apar topar babanneye götürdüm. arabayla giderken arabayı (gene) ayşe kullandı. bir de birkaç zamandır yeni bir huy edindi. "meme" deyip annesinin boynunu emmeye başladı.

20 Nisan 2015 Pazartesi

18 NİSAN 2015 CUMARTESİ

Bugün de bir sürü şey oldu. ama hiçbirini yazmayacam. Şu videolar yeterli...

17 NİSAN 205 CUMA

sabah erkenden İstanbula gidip gece geç döndüğümden ayşe ile ilgili bende hiçbirşey yok bugün için...

16 Nisan 2015 Perşembe

16 NİSAN 2015 PERŞEMBE

sabah hem geç hem de ağlayarak uyandı. 10-15 dakika boyunca birşeyler söyleyip ağladı. anlamadım. sonra süt isteyip yattı. ardından babanneye götürdüm. dedesine bırakıp babannesiyle mahkemeye gittik. öğlen eve uğradığımda baba geldi diye koşarak kapıyı açtı. biraz orada kaldım. babannesi ayşeye çilek almış. ayşe pek yemiyor. çok ta güzel halbuki... öğleden sonra gezmeye gitmişler. akşam babannesi merdivenlerin başında bıraktı. koşa koşa yukarı çıktı. ben balkonda çilekleri sularken hemen elimden sürahiyi elimden alıp o döktü suyu... bunu hep yapıyor.

15 Nisan 2015 Çarşamba

15 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA

birkaç gündür yumurcak tv istiyor sürekli... eskiden sadece minika isterdi. şimdi de moda olma sırası yumurcakta... Tv seyrederken, "ama arabalar konukmaz" falan diyor. bu sabah ta "hayvanlar konukmaz" dedi. ben de daha önceden filmlerde mahsuscuktan konuştuklarını falan anlatmıştım. bugün, "hayvanlar konuşmaz ama bu bir film" deyiverdi. artık filmi ve gerçeği ayırtedebiliyor galiba...
bugün ısrarla bana minili çantasını arattırdı ve buldurdu. okula gidecekmiş. okula gitme işinde epey ısrarcı.. bütün oyunları okula gitmek üzerine... istanbuldan dönerken bile yolda gördüğü bütün binaların okul olduğunu iddia etmişti. okula göndermemiz şart...
sabah doğru dürüst kahvaltı etmediğinden dışarı çıktığımızda kayhanda cantık ısmarladım. yarısını yedi. sonra parka uğradık. parkta tırmanma konusundaki yetersizliğini gidermek için tırmanmayı öğrttim biraz... (daha önce düştüğü) salıncağa ilk başta binmek istemedi ama sonra yavaş sallanma sözüyle bindi. çok tedirgindi ama kazasız belasız atlattık. eve döndük. uyuyacaktı güya ama uyumadı. gece abisinden buyurarak birşeyler istediği için maraza çıktı. annesi lütfen demesini öğretti.  

14 NİSAN 2015 SALI

sabah babannesine götürdüm ama evde yoklar. benim de duruşmalarım var. annesine götürdüm. mahkemeye geç kaldığım için yol boyunca öfkelenip, bağırıp çağırdım. aslında bu durum ayşeyi kötü etkiliyor herhalde... benim yüzümden o da öfkesi burnunda biri olmaz inşallah... öğlen ayşeyi almaya gittiğimde, halil amcasıyla tophane sırtlarında annesine çiçek topluyordu. beni de öğretmen geldi diye karşıladı. bana öğretmen demiş bütün gün... birlikte ofise gittik. ben müvekkilerimle görüşürken ayşe uyudu kaldı. biraz uyanmasını bekledim ama uyanmayınca kucaklayıp götürdüm. yolda uyandı. eve geldik. çorba istedi. şu sıralar sürekli tokum, falan deyip duruyor.

gerçi, yazmayı unutmuştum. geçenlerde de "karnım gurul gurul" demişti.

13 NİSAN 2015 PAZATESİ

Bugün yeni koltuklarımız geleceği için evde kaldım. tabii, ayşe de benle beraber evde kaldı. bütün gün evde bebkleriyle oyun oynadı. onlara kendi elbiselerini giydirdi. akşam abisiyle ben, eski koltukları dışarı çıkarırken o da bize yardım etmek istedi. olmaz, dedik. yapamazsın, ufaksın dedik ama ayşeye söz geçirmek ne mümkün... koltukların kocaman yastığını kucaklayıp indirmeye yeltendi. daha 1 kat inmeden, ayağı kaydı, taşıyamadı da vazgeçti... ama gene de ufak yastıkları kendisinin taşımak istediğini söyleyip duruyor.

13 Nisan 2015 Pazartesi

10-11-12 NİSAN 2015 CUMA CUMATESİ PAZAR

haftasonunu istanbulda geçirdik. düğün vardı. cuma günü kızımla evdeydik. öğlen annesi geldi. abisi de geldikten sonra istanbula yola çıktık. gece annesiyle kına gecesindeydi. eline kına sürdürmemiş. ertesi gün, gezmeye çıktık. tam da uyuma saatinde... uyarken kucakladık ve neredeyse hep kucağımızdaydı. teknede martılara simit attık ama martılar gelmedi. boğaz kıyısında turladık biraz. gece dayımlara dönerken gene uyudu. eve kadar uyanmadı. sabah "çok güzel bi rüya gördüm, anne" diyerek uyandı. annesi ne rüyası gördüğünü sorunca "ama şimdi bitti" demiş. gündüz nikaha gittik. kızım fiyakalı elbiselerini giydi. nikah salonunda yanındaki koltuğa seher oturunca yer değiştirdi. nedense yaşıtı çocuklarla oynamıyor. bu problem... düğün evinde de diğer çocuklar saklambaç oynarken bizimki katılmamıştı. bunla ilgilenmemiz gerekecek. akşam bursaya dönerken berili ( o da adapazarından gelmişti.) ve arkadaşı demeti sakaryaya götürdük. yol boyunca arka koltukta demete şımardı. adeta kudurdu. kahkahalar ve çığlıklar atıp durdu. demete "medet" diyor. yolun kalanında uyudu ve sabaha kadar uyanmadı.

sonradan aklıma geldi. beyzanın devasa bir peluş köpeği vardı. onu pek sevdi. hatta onu da yanında bursaya götürmek istedi. olmaz dedik. mutlaka istiyor. aynından alacam falan dedim. onu istiyormuş. beyza üzülür dedik. umurunda değil... almadık tabii... yengem başka bebek hediye etti. ayşe bu sefer de ablasının yanındaki yomuşu yanında getirdi. ben onun annesiyim diyor. son zamanlarda bebeklere kendi elbiseleri giydirip onlarla oyun kuruyor. şu anda da yomuş ayşenin hırkasını giymiş, yatıyor. üzerini de örtmüş. uyutuyor ayağında sallayıp...

bir de ayşenin 5 yaşında olma mevzusu var. 4 yaşında olduğunu kabul etmiyor. ama artık 5 oldum diyor. onun meşher lafıyla... "hayıy" beş...

Hiç unutulmayacak şey şimdi aklıma geldi. pazar sabahı beni inek yaptı. sonra benden süt sağdı. göbeğimin oradan sağma hareketi yapıyor. ineklerin memeleri burda olur diyor. sonra o sütü bana ve kendine ikram etti. beraber içtik. süt sağdığı kap ta bakır bir bakraç.. ufak ve süs ama alet doğru...

10 Nisan 2015 Cuma

07-08-09 NİSAN 2015 SALI ÇARŞAMBA PERŞEMBE

Salı günü benle işe gelmek istedi ama işlerim çok yoğun olduğu için babannesine bıraktım. arabayla gittik. kucağımda arabanın direksiyonunu ayşeye bıraktım. bayağı bayağı kullanıyor.

ertesi gün gene arabayla götürdüm. yola çıkmadan arabayı kullanmak istediğini söyledi. çarşamba gecesi ishal oldu. cuma gününü öğlene kadar annesiyle, öğleden sonra benimle evde geçirdi.

bu günleri zamanında yazmadığım için hayal meyal hatırlıyorum. aklımda kalanlar:

annesine kızıp bağırmayacağım sözümü tutamadım. üstüne bir de ayşeye sözümü tutmayacam, annene bağıracam dedim sinirle... ayşe öyle bir üzülüp ağlamaya başladı ki... birkaç seferdir huy edindiği gibi ağlarken çığlık atıyor. (galiba, sevimli öcülerdeki buu gibi)


6 Nisan 2015 Pazartesi

04-05-06 NİSAN 2015 CUMARTESİ-PAZAR-PAZARTESİ

Birikmişleri yazayım. önce bu gündn başlayayım. "Bağbi gatte" unutulmaz. barbi gazetesi demek. geçen gün aldığım barbi dergisini ararken söyledi. barbi gastesi nerde?

kafasına kumaş bir torba poşet geçirmiş. o, onun "at bapka"sıymış. at şapkası yani... hemen at oldum. sırtıma bindi. geçen gün de sepeti kafasına geçirip süvari olmuştu. bir de yastık savaşı var. geçen gün yastık savaşı günüymüş. biz de ayşeyle yastık savaşı ettik. ayşe bu akşam da yastığı alıp karşıma geçti ve yastık savaşı dedi.

gündüz ayşeyi babannesine bıraktıktan sonra işimi hemen halldip hemen geleceğimi söyledim. öğlen geri döndüm. babannesini hastaneye götürdüm. ayşe de yanımızda... hastanede şımardı durdu. tepemden inmedi. sıra bize gelmedi diye mızmızlandı. hastanede tekerlekli sandalyede bir ayağı olmayan bi kadın farketti. bana dönüp "ayak kırılmış" dedi. babannesinin evinme döndüğümüzde bana "beni burda yalnız bırakma" dedi. babannen var dedim. ayşeyi orda bıraktım. akşam abisi getirdi. yağmurdan sırılsıklam olmuşlar. ayşe ıslandım diye zırlıyor. hemen üstünü değiştirdim.
pazar günü hemen hemen hiçbir şey olmadı. hava soğuktu. evdn çıkmadık. ayşe uyumak için yatıp uyuyamayıp "uyku bitti" diye ayaklanıyor bir kaç seferdir. pazar günü ise güneş çıkınca götürecem diye söz verdiğim parka götürdüm. zaten ayşe de camdan bakıp güneş var diye söylüyor. güneş var ama eşşekdonduran güneşi. dışarısı buz gibi... gene de parka gittik. kumda oynadı geçen gün aldığım kepçeyle.. cumartesi günü annesiyle gezmeye gitti.
birkaç gündür salonda uymayı alışkanlık haline getirdi. elinde yastığıyla geliyor ve "ben salonda uyu" diyor. ama gecenin bir yarısında yatak odasına gelip bizim yatağa yatıyor.

3 Nisan 2015 Cuma

03 NİSAN 2015 CUMA

Sabah annem hastaneye gidecekmiş, ayşe benle kaldı. bütün gün doktorculuk oynadık. ben sürekli hasta oldum. şöför-şokella-f klavye-turuncu atet-sözümü tutmadım.

ayşe ambulans şöförü oluyor. beni alıyor. hastaneye götürüyor. tedavi ediyor. acıkınca şokella yemek istedi ama kendi sürmek istedi. sürdü ve yedi. öğleden sonra annesinin yanına gittik. ordaki bilgisayarda isimlerimizi yazdı ama F kalvyede bocaladı ve şaşırdı. ayşeye oyuncakçıdan kepçe aldık. içeri girer girmez, kepçe dedi. anlamadım. hemen yere eğilip kepçe hareketi yaptı. erkek fatma... kız oyuncağı yerine iş makinası istiyor.

not aldığım diğer 2 olayı hatırlamıyorum.

günler sonra "turuncu atet" olayını hatırladım. turuncu ateş demek... hangi vesileyle olduğunu hatırlamıyorum ama bize bu lafı söyledi biz ne anlama geldiğini anlamayınca da hareketlerle bize ateşi anlatmaya başladı. sessiz sinema... becerdi de... elleriyle yerden yükselen dalgalı birşeyler tarif etti. anladık valla...

2 Nisan 2015 Perşembe

02 NİSAN 2015 PERŞEMBE

Bugün babanneye gitmedik. bütün günü evde geçirdik. sabah peynirli yumurta yaptım. yarısını yedi. günü evde oyun oynayarak geçirdi. bazen ben de oyununa katıldım. ona oyun olsun diye saldırdığımda önce kaçıyor ama sonra köşeye sıkışınca saldırıyor. gündüz tam 3 tane film açtırıp seyretti. önce şrekle başladık. oyuncak hikayesi ve simpsonlarla devam ettik. öğlen çorba yaptım. bebek oldu gene... yattığı yerde yedirdim. bir ara bana tembihte bulundu. kesinlikle dediğine uyacam. bana dedi ki; "baba, anneme bağırma"
bu sözümü tutacam. aslında son dönemlerde nispeten aramız düzelmiş olmasına rağmen ara ara gene bağırışıyoruz.
akşam üzeri söz verdiğim doktor oyun takımını aldım. önce annesini tedavi etti sonra da beni... ama akşam yemeği yemedi. hem de et olmasına rağmen. dondurma almıştım onu yedi. sonra da benim dondurmamı yedi. ilerleyen saatlerde uykum geldi deyip yattı. gündüz uyumadığı için hemen uykuya daldı.

sonradan hatırladım. meydancıktaki tramvay hangarına isim takmış. "tren evi"
bir de kafasına küçük sepet geçirdi. süvari olmuş. ben de at oldum mecburen..

01 NİSAN 2015 ÇARŞAMBA

Sabah uyanır uyanmaz elindeki masal kitaplarını gösterip anne okumadı diye şikayet etti ve bana okutmaya başladı. birini okudum. hemen ikincisini okutmaya çalıştı. sadece 1 tane dedim. diğerini akşam okurum dedim. hı-hı dedi. babanneye götürdüm. gene zili çalıp saklandı. akşam abisi getirdi. gece gene masal okudum.

1 Nisan 2015 Çarşamba

31 MART 2015 SALI

Bugün "büyük kesinti" günü  ve ayşenin gün boyunca çok canı sıkılmış babannesinde... Elektrik olmayınca TV de yok tabii. Su doldurmaya gitmişler korusuya.. orda biraz oyalanmış.

aslında sabah epey eğlenceli başladı. hızllıca gidip kapının zilini çalıp duvara saklanmış. bana da parmağıyla "sus" işareti yapıyor. babannesinden saklanıyor. akşam ben almaya gittim. çıkmadan plav yedi epeyce... evde mum ışığında oyuruyoruz. mumları bebeklerinin başına getirmemizi istiyor. bebekler korkar diyor. halbuki kendisi akşam karanlık merdivenlere beni bırakıp fırladı gitti. hiç korkusu yok. akşam abisi biraz zıvanadan çıktı. ayşeyi kızdırdı. ayşe ilk defa avazı çıktığı kadar çığlık attı. çok şaşırdım. abisi benle boğuşurken yerde yatan ayşenin bebeklerinin üzerine bastı. ayşe dakikalarca ağladı. abisini en sonunda azarlamak zorunda kaldım. durmuyor piçkurusu..

30 Mart 2015 Pazartesi

30 MART 2015 PAZARTESİ

sabah geç uyandı. annesi sağlık ocağına aşıya götürecekti. uyanmayınca uyandırmak zorunda kaldık. aç değilim dedi. allem edip kallem edip eline şokellalı akıtma tutuşturdum. yedi. dışarda yağmur yağıyor denince hemen koşup şemsiyeleri aldı. öğlene kadar annesinin işyerinde kalacak. sonra babannesine gidecek.
aşı oluken biraz ağlamış. sonra yeni bebek arabasına kurulmuş. yol boyunca hiç kalkmamış. arabaya sığmıyor bile... hem araba küçük hem bizimki iri... hakkaten de yaşına göre epey iri galiba.. akşam abisi getirdi. bbek arabasıyla sürat yaparak gelmişler. akşamı sürekli bebek rölü yaparak geçirdi. hatta yemekten önce kucağıma yatıp uyudu. 1 saat kadar sonra uyandı. süt istedi. biberon yıkanıyordu, vermedim. mısır ekmeği doğranmış çorbadan epey yedi. geceyi de bebek olarak geçirdi. sürekli emekliyor. bebek gibi davranıyor. konuşmuyor. bir ara ben de onla beraber emeklemeye başladım. bana" baba bebek" dedi. çok güldük. ben yerde yatarken bacaklarıma terslemesine yattı.

23-30 MART 2015 HAFTASI

Bu haftanın olayı ablanın adapazarından gelmesiydi. ayşe çok mutlu oldu. ablayla beraber "öbbet" te bizde kaldı. ayşe daha da fazla sevindi. özlem ayşeye harfleri telaffuz ettirmeye uğraştı. ayşe işi gargaraya getirip hiç oralı olmuyor. ayşenin "sanatçı paketi"ne şahit olunca özlem çok sevindi. ayşe de özlemin önünde dans edip duruyor. bir ara özlem oyun ezberi yapıyordu. bizimki pür dikkat özlemi seyretti. yakında bizimki de başlar.

Ablasına ve diğer insanlara alışık olmadığımız laflar söylemeye başladı. aklımda kalan ablasına "o iş sana kaldı" demesi... artık tamamen çocuk cümleleri kuruyor ama genel olarak fiiil çekimleri yok. filler zamansız ya ni...  çoğu harf te telaffuz edilmiyor. mesela; biz buraya gene gel diyor.  haftanın genelinde gündüzleri babannede geçirdi. ama her seferinde pek te gitmek istemedi. bir gün benle evde kaldı. bir gün de annesiyle... benle kaldığı gün, ishaldi. "çiş gibi kaka" yapıp durdu.

bu arada unutmadan, ayşe otobüs terminalini ablasının okulu sanıyor. küçük cep kameramızı telefon sanıyor herhalde... onu yanında taşıyor. sorunca da turuncu bebek arar diye taşıdığını söylüyor. büyük bebeğe isim takmış. "ilke"

27 Mart 2015 Cuma

18 MART-22 MART HAFTASI 2015

Artık haftalık yazmaya karar verdim. Zor oluyor günlük... Bu hafta oldukça renkli geçti. en aklımda kalanı "yılanlı et"
BİMde kıyma gördü, ambalajında solucan gibi uzanan.. ve kıymaya isim taktı. yılanlı et. hatta pazar günü gittiğimiz piknikte yılanlı et istedi. inegöl köfte aldık. mudanyada kumsalda piknik yaptık. sahil yolunda tur attık. ayşe oradaki oyun alanlarında epey zaman geçirdi. aklımda kalan diğer önemli olay, dükkan vitrininde duran 5 mankene bakıp bizim aileye benzetmesi ve "çekirdek aile" demesi...

17 Mart 2015 Salı

17 MART 2015 SALI

Sabah efra uyandırdı. efra uyandığında sinirliydi. bizimki de sinirli uyandı. hemen birbirlerine giriştiler. problem asıl olarak ayşeden kaynaklanıyor. ortamı değiştirmek için piknik yapalım dedim. koridora kahvaltı sofrası hazırlayıp güya piknik yapmaya başladık ama ayşe hala sinirli... kavga kıyamet... efranın süt bıyıklarını konu ederek ortamı yumuşattım. ayşe de süt bıyığı yaptı. sonra efra da... ortam yumuşadı. birbirleriyle konuşmaya anlaşmaya başladılar. sonra birlikte oynasınlar diye, kötü havhav olup bunlara saldırdım. mutfağa kaçıp kapıyı kapattılar. ben kapıyı zorladıkça beraber kapıya yükleniyorlar. sonra ikisi birden çıkıp beni dövmeye başladılar. sonra ben iyi havhav olup onları sırtımda taşıdım. araları tamamen düzeldi. ardından bilgisayarda barbi köpek yıkıyor'u açıp evden ayrıldım. önce ayşe oynayacaktı. sonra da efra...
öğlen eve döndüm. çocuklara bilgisayar açacam derken yargıtay duruşmasını da kaçırdım. sağlık olsun.
ayşeye "gidelim" dedim. bursaya dönmek istemedi. 2-3 saat kadar sonra dönmeye ikna oldu. terminalden otobüse bindik. şansımıza koltuk TV si çalışmıyor. ayşe film aç diye tutturdu. bozuk dedim. öfleyip pöfledi. allahtan yarım saat kadar sonra tamie edebildiler de yol boyunca film seyretti. yol boyunca uyumadı. eskişehirde ayşenin oturduğu koltuğa bi' delikanlı oturdu. acayip bozuldu. muavin çocuğu başka koltuğa gönderdi de rahatladık. bursaya vardığımızda terminaldeki çocuk parkına gitti hemen... herşeyi sadece bir kere kullanmasına izin verdim. belediye otobüsünde uyudu kaldı. kucağımda eve götürürken de uyanmadı. sabaha kadar mışıl mışıl uyudu.

16 MART 2015 PAZARTESİ

Sabah babannesine bıraktım. akşam abisi getirdi. hemen  hazırlanıp ankaraya doğru yola çıktık kızımla ben... tok olmasına rağmen otobüste yesin diye popeyes aldım. iyi ki de tok.. yumuldu. bana sen patatesleri ye diyor. koltuk TV sinde minika go var. onu seyretti mecburen... sonra uykusu geldi. yattı ama uyuyamadı. kalktı. karnım aç dedi. bir de kek yedi. sonra uyudu. ankaraya varınca giydirirken uyandı. terminali hatırladı. istanbuldan geldiğimizde burada epey zaman geçirmiştik. evde hemen yattık. uyudu. şaşırtıcı şekilde o kadar çok su, limonata, kola tüketmesine rağmen çişi gelmedi.

16 Mart 2015 Pazartesi

15 MART 2015 PAZAR

Sabah sağlıklı uyandı. kulağının ağrısı geçmiş. neşesi yerinde... öğleden sonra dışarı çıkacaktık. hemen şapkasını istedi. yoksa kulağım ağrır. diyor. kitap fuarına gittik. kendine bi kitap aldı. bir sürü güzel şey gördü. ama sonra alırız veya almayalım dediğimizde hemen uyum gösterip hiç problem çıkarmıyor. ardından ablasının yolcu ettik. ablasını hemen göndermek istiyor. özel bir amacı yok. oradaki beklemeyi anlamlandıramıyor.
sonra anatoliuma gittik. oradaki balonların pahalı olduğunu anlattım. anladı. burda pembe para karşılığı 1 tane balon veriyorlar. sokakta 2 tane. burası pahalı dedim. pahalının ne demek olduğunu anladı ve balon istemedi. geçen sefer bindiği akülü arabalara gene bindi. gayet ustaca araba kullanıyor. diğer arabaları geçmek için virajı içerden falan almayı bile akıl ediyor. büyüdüğünde çok iyi bir şöför olacak. zaten bisiklet kullanırken de hızlandığında ellerini bırakıyor. bu da özgüveninin göstergesi...
 

14 Mart 2015 Cumartesi

14 MART 2015 CUMARTESİ

"Sen beni anlamıyosun" günün bombası annesine söylediği bu söz... söylediğini anlamamk değil, kastettiği... yetişkinlerin kullandığı anlamda kullandı bu cümleyi..

uzun zamandır yaptığı ama benim yazmayı ihmal ettiğim birşey daha var. her çorap çıkartışında ayak parmak aralarını elleriyle kir var diye temizlemesi ki, kir oluyor zaten...

bir de dün yaşadığı tahin pekmez yıkımı meselesi var... dün burnunun sürtülmesi içine oturmuş olacak ki; bu sabah kalkar kalmaz aldığım ambalajın aynlış oduğunu, yuvarlak almam gerektiğini söyledi.
Öğleden sonra mobilyacıları gezmeye gittik. hava soğuk ve yağmurlu... ayşe akşam geldiğimizde kulağım ağrıyor demeye başladı. ateşi de var. bizimkiler özlemin oyununa gittiler. ben ayşeyle evde kaldım. hiçbirşey yemeden yattı. sadece süt içti. gece doktora götürmekten bahsedince şiddetle karşı çıktı yattığı yerden inleyerek..

aklıma gelmişken yazayım. mobilyacıda ikram edilen şeftali msuyunu tuntundu değil diye içmedi. sen hep bunu içersin, bunu seversin deyince de kızdı. hayır. turuncu diye yürüdü gitti.

13 Mart 2015 Cuma

13 MART 2015 CUMA

Sabah uyanıp yanıma geldi. Laptopta barbiboyama istedi. o oynarken ablasını uyandırıp işe gittim. öğleden sonra geri döndüm. ayşe benimle kaldı. 3 boyutlu balık yapbozunu yapmayı kısmen öğrenmiş. üzeindeki rakamlara bakarak yapabiliyor başlangıcını... bana da yaptırdı defalarca...
akşamüzeri pazara gittik. çilekistedi. aldım. aynı yaz çileği gibi lezzetli... şaştım kaldım. eve gelir gelmez çilek istedi. biraz verdim. daha istedi. yemekten sonra dedim. markete gittğimde TV de reklamlarda görüp te istediği tahin-pekmez karışımını aldım. ben o bunu istedikçe "sen bunu sevmezsin" demiş, karşılığında ayşeden azar işitip seveceğine dair nutuk dinlemiştim.
nitekim yemekten sonra ekmek dilimine sürdü reklamdaki gibi... bir lokma ısırdı ve hiç sevmedi. (nerden mi biliyordum. çok basit: ben neyi seviyorsam o da seviyor, sevmediklerimden hoşlanmıyor)
eee, ben tahin pekmezden hiç hazzetmediğime göre.... beğenmediğini söyleyip bırakmak istedi. ben de eski konuşmalarımızı hatırlatıp yemesi gerektiğini söyledim. çaktırmadan mutfağa bırakıp arka odaya kaçtı. gecenin büyük çoğunluğunu orada geçirdi.

12 Mart 2015 Perşembe

12 MART 2015 PERŞEMBE

ankaradan getirdiğimiz ve annannesinin ördüğü marsupilami oyuncağını anmadan olmaz. şu ana kadar ihmal etmiştim. "marsupilami"ye "hamuhumini" diyor.

sabah önce parka gittik. ama büyük parka gitmek istedi. ama ters yönde olduğundan gidemedik. bozuldu ve kızdı. bıraktığımda zırlıyordu. yarın götürme sözü bile kar etmedi.
akşam ablası -evet, geldi- almaya gitti. babannesiyle ekmek almaya giderlerken yolda rastlaşmışlar. ayşe hemen koşup sarılmış. merdivenlerde ablasıyla yarış ediyordu. anne gelince abla kardeş yatağa yatırıp gıdıkladılar.
akşam yemeği için cantıkçıya kızımla beraber gittik. kızım bisiklette... sağı solu gene unutmuş... bisikletle hızlı giderken gidonu bırakıyor. daha önce de bayır aşağı giderken yapmıştı.
kime çektiyse :)
ayakkabısını giymeden bize düz mü ters mi diye soruyor demiştim ya... "baba, böyle??" diyerek soruyor. zaten artık şaşmıyor da...
yemekten sonra ellerini yıkamaya gitti. ıslak ve soğuk elleriyle ablasının yanaklarına dokunup ablasını üşüttü. bunu yazmayı unuttum ama epey zamandır bana da yapıyor. çok eğleniyor biz ürperdikçe... kahkahalar atıyor.
ablasının yanağına süpangle yedikten sonra öpücük kondurdu. ablası da ona... ikisinin de yanağında tatlıdan yapılma dudak izi var.
3 kardeş hep beraber arka odaya gittiler. bütün gece salona gelmezler muhtemelen...

11 Mart 2015 Çarşamba

11 MART 2015 SALIRTESİ

gece ağlayıp inledi sürekli. dün mutfağın taş zemininde piknik yapıyorum diye oturmuş. annesinin uyarmasına rağmen vazgeçmemiş. gece de karın ağrısından inledi tabii. annesi sıcak havlu koyunca "azıcık" koymasını istemiş. Sabah arabayla babannesine götürdüm ama götürmeden şrek seyretti. akşam abisi ile gelirken daha yolda seslerini duyduk. abisine kızıyor. aslında hergün geldiğini o daha gelmeden anlıyoruz seslerden ama bu sefer abisi çok kızdırmış. zaten eve girer girmez kapıyı kapatıp abisini eve sokmadı. meğer abisi ile yarışmışlar. abisi onu geçmiş.
akşam evde, saç için kullanılan taç şeklindeki tokayı kulaklarına ters takarak steteskop yaptı önüne de telefonu koydu. doktor olup gögsümü dinledi. annesinin aldığı sıcak su torbasını sıcak su ile doldurup karnıma koydu. dinlenmem gerektiğini söyledi.

10 MART 2015 SALI

Bugün yazmaya değer birşey olmadı. sabah babanneye gitti ve akşam abisi alıp getirdi. akşam eevde legolardan yaptığı evi annesi toplayıp kaldırmış. eve gelince kim kaldırdı diye sormuş. annesi de "nesrin teyze" evi temizlemeye geldi. o toplamış" diye yalan uydurmuş. ayşe önce "nesrin teyze???" diye sormuş. sonra anlatılınca "haa" demiş.

bir de sabah şrek seyretmek istedi. şrek bulamadık. çizmeli kedi seyretti babannesine gitmeden.

ayrıca bu boş günde daha önceden anlatmayı ihmal ettiğim yeni bir gelişmeyi aktarayım. ayşe artık ayakkabılarını ters giymemek hususunda titizlik gösteriyor. ayakkabıyı giymeden önce gösterip "düz??" diye soruyor. genelde düzü tutturuyor ama ters olduğunu söylediğimizde de hemen değiştiriyor. eski inadı yok, benim yaptığım doğrudur diye... geçen haftalarda babannesinden gelirken ayakkabıları ters giyip düz olduğunu iddia ettiğinde annesi ters giymesine göz yummuş ve öyle yürümeye başlayınca da ayakları acımış. yolda annesine "anne, ayaklarım acıdı ama azıcık" diyerek ayakkabılarını değiştirtmiş. o günden beri ayakkabıları düz giyiyor. düz olup olmadığını bize soruyor.

bir de basamaklardan atlama huyu geliştirdi. son 3 basamaktan atlayarak iniyor artık.

9 Mart 2015 Pazartesi

09 MART 2015 PAZARTESİ

sabah geç uyandı ve TV de şrek filmi açmamı istedi. ankarada da istemiş, ancak TV formatı kabuletmediğinden seyredememişti. ancak TV de takılı olan flas bellekte şrek yoktu. çizmeli kediyi tercih etti. bitince babanneye gittik. yolu yürüyerek gittik. giderken kafasındaki örgü başlığı yüzünü tamamen kapatacak şekilde indirdi. yüzü görünmüyor. önünü göremiyor sandım ama örgü gevşek olduğundan görüyormuş. ama babannesinin karşısına öyle çıkmadı. akşam gelirken de hok hoğuk diyerek gene yüzünü kapadı.

08 MART 2015 PAZAR

Bursaya dönüş günümüz geldi. ama yola çıkmadan yazılması gereken şeyler var. esra, bugün ayşeyi yoğurdu. kucağına alıp ters tutuyor ve yere sarkıtıyor. sonra bohçalayıp kıçını ısırıyor. ayşeyi atı tuttu. ayşenin de hoşuna gitti tabi... esra ayşeye "gebeş" diye bağırıyor. ayşe de ona aynen karşılık veriyor.

bir ara ayşe sırt çantasına çeşitli eşyalar koydu ve okulculuk oynamaya başladı. efra da oyuna dahil olmak için geldi. ayşe efrayı istemedi. ayşe efraya karşı dışlayıcı davranmaya başladı sonlara doğru... hatta ankaralıların bursaya gelmesi mevzusu konuşulurken effa gelmesin bile dedi.
dedi yazmışken; söylemek ve demek yerli yerine oturdu artık.

yola çıktık. ayşe hemen uyudu. sonra uyandı. gene tünelden geçerken "tüneeeeeeeeeeeeeel" diye bağırdık. ankaraya giderken yollarda artık kedigözü olmadığından bahsetmiştik. aklında tutmuş. dönerken "ben kedigözü gördüm. hem de kırmızı" diye söyledi. çok akıllı bir çocuk... nasıl anlamış neyi kastettiğimizi... yolda uzun zamandır yapmadığımı kulak kıvırma işini yaptı. arabanın arkasında saklanıp, onu yolda unutmuşuz gibi yapma oyunu oynadık. sonra çıkıp bööö diyor.

bir de unutmadan yazayım. abisinin telefonunu öyle ustalıkla kullanıyor ki; ağzım açık kaldı. şifreyi de ezberlemiş. kendiken çekip duruyor.

eve varınca uymasını istedim ama uykum kaçtı deyip epey bir süre uyumadı. sonra hep beraber yattık.

7 Mart 2015 Cumartesi

07 MART 2015 CUMARTESİ

Sabah birkaç kere uyanacak gibi oldu ama annesi biberonu verince gene uyudu. bugün de efrayla sorun çıkmaksızın oynadılar. sadece bir keresinde ayşenin arabasını efra istedi. ayşe vermek istemedi. ayşenin efranın arabasına binmesini istedim. ayşe küçük olduğunu binmeyeceğini söyledi. kavga çıkmak üzereyken ben efranın yeni 3 tekerlekli bisikletine binip hadi yarış edelim dedim. hemen arabalarına kuruldular ve yarış etmeye başladık. tabii ben yenildim. bacaksızlar biz kazandık diye çığlık çığlığa bağırıyorlar. böylece kavga çıkmadan konu kapandı. ayşe sürekli "buğdaa" yiyor. yani, çorba...
ayşe bugün bana hiç olmadığı kadar çok sevgi gösterisinde bulundu. gelip gelip bana sarılıyor ve sarılmış halde kalarak "baba, heni hok heviyo" diyor. gün içinde bana sarılıp hatta yer yer üzerime yatarak kendini sevdirdi. ben de saçlarını okşuyorum.

06 MART 2015 CUMA

Ankaradayız. işlerimi bitirip eve döndüğümde efrayla pek güzel oynuyorlardı. tek araba olunca kavga ediyorlardı. biz de ayşenin arabasını da getirmiştik. bıu sefer de sadece ayşenin arabasına biniyorlar ama hiç kavga etmiyorlar. çok güzel geçiniyor, beraber oynuyorlar. ayşe ablalığını kabul ettirmiş. komutlar ayşeden... hatta bir ara efraya "herşeyi konuşma, sus" bile dedi.

05 MART 2015 PERŞEMBE

Sabah uyurken arabaya bindirip babannesine götürdüm. uyanmadı. geçenlerde, "birgün git, birgün gitme" demişti babanne için... bugün gitme zamanı... bugün demişken; aklıma geldi. bugün kelimesini olduğundan farklı anlamda kullanıyor. daha sonra- başka zaman, yarın yerine kullanıyor sanırım... akşam beren getirdi. hemen hazırlanıp ankaraya yola çıktık. arabada uyudu kaldı. artık araabada tepe lambasını yakmıyor. daha öncesinde akünün bitmesine sebep olduğundan ve ben sertçe uyardığımdan beri...

3 Mart 2015 Salı

04 MART 2015 SALIRTESİ

sabah 8.30 gibi uyanıp geldi. biraz huysuzluk edecek gibi oldu ama kucağıma alıp minika açınca toparlandı. süt istedi. sonra da sucuklu yumurta yedi. şu an oyuncaklarıyla oynuyor. aklıma gelmişken yazayım. minika reklamlarında çıkan oyuncakları istiyor bol bol. "bana onu al" lafı da bu... ayrıca dünden beri sehpanın üzerinde "bizim ev" kurulu... önce jengalardan şimdi de legolardan bir alanı çevreliyor. içine küçük oyuncakları koyuyor. onlara oyunlar oynatıyor. zaten senaryo yazıp rol dağıtıp oyun oynatmak en büyük eğlencesi... babannesini de kılıktan kılığa sokuyormuş.
Ha... unutmuştum, şimdi aklıma geldi. birkaç seferdir yolculuk ederrken arabayı satmaktan, yenisini almaktan bahsediyoruz. şiddetle itiraz ediyor. bu çok güzel diyor. satmayacakmışız düldülü... ah be güzel kızım... bizim düldülün yürüyor olması bile mucize...

03 MART 2015 SALI

"hana konukma söyledim. hana bi vurur. hen gününü göy"
yani
"sana konuşma dedim. sana bir vururum. sen gününü görürsün."

akşm yemeğinde annesine sürekli bunu dedi. sabah babannesine pek gitmek istemedi. bıraktığımda kapı aralığından mahsun mahsun bakıyordu. akşam almaya ben gittim. eve geldiğinde annesi, ayşeden aferin aldı.
"aferin burayı toplamamışsın"
oyuncakları ortalıkta... annesi etrafı toplamamış diye aferin diyor.

Ha, bu arada; merdivenlerin son üç basamağından atlayarak iniyor.

02 MART 2015 PAZARTESİ

Sabah uyandıktan sonra ayşeyi babanneye götürmedim. tost yaptım yrım yamalak yedi. sonra marangoz cengize gittik beraber. ayşe onu pek seviyor. hemen hatırldı, biz buraya gelmiştik diyor. beraber lokantaya gittik. daha yeni tost yemesine rağmen 1 porsiyon da köfte yedi. sonra ofise giderken arabada uyudu kaldı. ben de arabayı karakolun önüne parkettim. annesi de arabada yanında oturdu. işimi halledip geldiğimde uyanmış, karakolda bilgisayarda oyun oynuyordu. eve geldik. akşam yemekten sonra hemen arka odaya gitti.

01 MART 2015 PAZAR

Sabah erkenden uyanıp adapazarına, ablanın yanına gittik. yurtta ayşe ablasının üzerine gidip zıplayarak uyandırmış. ablasını özlemişti. daha cumadan ablaya gidelim diye tutturmuştu.
aklıma gelmişken; tutturma konusunda üstüne yok. birkaç aydır yüzmeye taktı. yüzcem de yüzcem...
sapanca gölünün kıyısında da yüzmek aklına geldi. gölde yüzen kurt köpeği cinsi köpekten çok korktu. ilk defa köpekten korktu. kötü havhavmış o... yavru köpekleri sevdi. hayatında ilk defa faytona ve ata bindi. kazımpaşada 1 porsiyon köfte yedi. ayrılırken abla da bizle gelsin istedi ama tabii imkansız.

28 Şubat 2015 Cumartesi

28 ŞUBAT 2015 CUMARTESİ

Sabah ayşe beni de

ABSYEARRE

İRFAN

SAAT

Ayşe gelip ayhebeyya yazacağını söyledi. görüldüğü gibi harflerin hepsi doğru ama sıralama yanlış. inatla A dan sonra B geldiğini söylüyor. bana da "sen hut" diyor.
diğer iki kelimeyi harflerini yerini gösterdim, öyle yazdı ama saatteki 2 A dikkatini çekti. ayhebeyyada da 2A var ama yanyana değil dedi.

neyse; kaldığım yerden devam edeyim. sabah beni de yatağa çağırdı. yatakta epey oynaştık maaile... abi canavar oldu. ayşe havhav ben de kş olacakmışım. roller dağıtıyor ve büyük bir ciddiyetle oynuyor, oynatıyor. bereni yataktan kovmaya çalıştı. kendi odasına gitmesini istedi. halbuki dün gece odanın kendisine ait olduğunu söylüyordu.
gündüz odanın ortasında bale yaptı. baleden nefret eden babaya böyle çocuk... abisi sehpadan kaydırak yaptı.
video
banyoda yıkandı saatlerce... barbi bebeği de sokmuş. onu da yıkadı. banyo oyuncaklarını da şampuanla yıkadı. zaten onları yıkarken şampuan bitirip duruyor. annesiyle dışarı çıktılar. çok komik bir kıyafet giymiş. gülüyor. konuşması çok komik ve hoş.. her tür cümleyi kuruyor ama çoğu harf telaffuz edilmiyor. özellikle de patlamalı sesler... S - Ş - Ç falan... bazı harflerde telaffuz edebildiği halde bazı kelimelerde kullanılmıyor. mesela; yap yerine hap,
ayrıca ; gündüz ben ıslıkla şarkı söylüyordum. özendi. o da çalmak istedi. tabii beceremiyor. ama becerdiğini iddia ediyor. aslında üflüyor. ama yapmaya çalışması çok şeker görünüyor. geceyi arka odada ingilizce barbi filmi seyrederek geçirdi.


27 ŞUBAT 2015 CUMA

Sabah uyurken kucaklayıp babanneye götürüyordum. yolda uyanıp "baba beni parka götür" dedi. götürdüm. tozu sildirdi. ve herşeye bindi. akşam babanneden abisi almış. gene parka girmişler. abisine acayip kızgın.. tüm akşam ve gece sürekli abisini azarladı. kızdı. abisi de ufacık çocukla bir oluyor. ayşeyi yenmeye çalışıyor. en sonunda kızdım. akşam yemek için dönerY ye gittik. ayşe pek fazla yemedi. hemen doydu. bol bol ketçap mayonez kullandı. lokantada iki tane akranı ortalıkta koşturuyordu. annesinden kendisini onların yanına götürmesini istedi. annesi de sen kendin git dedi. bunun üzerine ayşe çocukların yanına gitmekten vazgeçti. biz ısrar edince de karşı çıktı. insan içine girmekte sıkıntı yaşamaya başladık. geçen ankarada da bu olay yaşanmıştı. neyse ki çocuklar ayşenin yanına geldiler de ayşeyi onların yanına katabildik. sonra da ayşeyi tutabilirsen tut... hemen kaynaştı. hatta lokantadan ayrılmak istemedi. yemekten önce markete gitmek istemişti. metro markete gittik. birkaç oyuncak vs falan beğendi. hepsini kucakladı. sadece tek bir şey alabilirsin. seçim yap dediğimde suratı düştü. bombok oldu. ama sonra küçük barbi bebeği seçti. sonrasında abisi azdırmak için sürekli hoşuna gidecek şeyleri ayşeye verdi. ayşe her onları istediğinde, sadece 1 şey alabilirsin. istersen barbiyi bırak bunu al dedim ve her seferinde barbiyi tercih etti. bana sürekli öbür oyuncakları "bugün" alacağımızı söylüyor. bu kelimenin anlamını tam bilmiyor. sonraki bir zaman sanıyor. aynı aç ile toku karıştırdığı gibi... ama artık öğrendi sanırım. bir de "buraya gene gel" deyip duruyor.
unutmadan söyleyeyim, ayşe saçının örülmesinden hatta saçına el sürülmesinden nefret ediyor. annesi de takıntı halinde saçıyla uğraşmak istiyor. bu akşam da kriz çıkmasına sebep oldu bu durum...

yazmayı unutmuşum. sabah parkta salıncakta hızlı sallanmaktan korktu. geçenlerde düştü ya... nihayet korktuğu birşey oldu.

26 Şubat 2015 Perşembe

26 ŞUBAT 2015 PERŞEMBE

sabah uyurken babanneye götürdüm. otomobille götürdüğümden olacak herhalde, uyanmadı. akşm eve geç geldim. yemek yiyorlardı. beni de sofraya çağırdı. "baba sen de ham" diyor. "ye" fiiili, "ham" a dönüştü. bir de "demek" fiilini hiç kullanmıyor. onun yerine "söylemek" kullanıyor.

yemekten kalkar kalkmaz, hemen arka odaya gitti ve neredeyse hiç yanımıza gelmedi. bilgisayarda video seyredip durmuş. ilerleyen saatlerde kucağıma yatıp "uyu" dedi. biraz yattı ama uyumadı.
dün yaptığını annesi aktardı. annesinin yakın gözlüğünü takıp "ben anne oldum" diye ortalıkta gezinmiş.  

25 Şubat 2015 Çarşamba

25 ŞUBAT 2015 SALIRTESİ

sabah erkenden evden çıkmam gerektiğinden giydirdim, kucakladım ve babanneye götürdüm. her zaman daha ayakkaıbılarını giydirirken gözünü açan çocuk bu sefer yolun yarısına kadar uyudu. epey uykusu var anlaşılan. ama parkın orda uyandı ve parkı gösterdi. gittik ama herşey ıslak ve çamurlu.. ancak tahtırevalliye binebildi. babanneye bıraktığımda ddudakları büzülmüştü. babannesine tutturmuş, kek yiyecem diye.. başka birşey de yemiyormuş. beraber kek yapmak zorunda kalmışlar. yemiş. akşam eve geldiğimde dışarıya sesi geliyordu. huysuzluk ediyordu. beni kapıda karşılamadı ama ona yaptığım sürprizi söylediler. merak edip kapıya geldi ve uçan çilek kız balonunu görünce bütün huysuzluğu bitti. geçen anatoliumda istediği ama benim enayi yerine konmamak için almadığım balon... söz vermiştim sonra alacam diye...
akşamı genellikle arka odada geçiriyor artık. salona pek gelmiyor. abisinin yanında keyfi yerinde... bir de bugün kendi kendine şokellayı çıkarıp ekmeğe sürüp yemiş... sorunca da piknik yapıyorum demiş. bu, piknik işini yazmalıyım. piknik delisi oldu. evin heryerine battaniye yayıp orayı piknik alanına çeviriyor. sürki evimizde kurulu bir piknik alanı var neredeyse... kendi piknik yapıyor veya oyuncaklarına piknik yaptırıyor. büyüdüğünde pikniğe çok meraklı olacak herhalde...

24 Şubat 2015 Salı

24 ŞUBAT 2015 SALI

Bugün çok ilginç başladı. sabah salona gldi. biraz huysuz.. minikayı açtım. süt istedi. süt bitmişti. babannene götüreyim orda iç dedim. kafasını iki yana sallayarak istemediğini belli etti. ama benim işe gitmem lazım, sen evde yalnız kalamazsın dedim. baba ben korkmam dedi.
hayda.. güleyim mi şaşırayım mı bilmedim. evde yalnız kalacakmış... ama karnını nasıl doyuracaksın. sen yemek ısıtamazsın dedim. dolabın kapağını açıp şokelle kutusunu gösterdi. ben bunu yerim dedi. vay bacaksız. herşeye cevabı var...
evde yalnız bıraksam kalacak ha... valla becerir....
olmaz dedim. bu sefer de bir gidelim bir gitmeyelim dedi. dün gittiğimize göre bugün gitmeyecez aklı sıra...
en sonunda ben de seninle birlikte eve gireyim dedim de ikna oldu. kucağımda götürdüm. aslında birkaç haftadır ayakları yere değmiyor sürekli kucakta gidiyor babanneye... babannede kahvaltı sofrasına oturduk. yumurta ve konserve domates yedi. domatesi öyle iştahla yiyor ki... en sonunda beni uğurladı. akşam annesiyle beraber almaya gittik. bizi görünce kudurdu. babannesiyle gezmeye giderlerken otobüsten dışarda beni görmüş. babannesine de göstermiş. bana da beni nerede ve nasıl gördüğünü anlatıyor. beraber önce markete gittik. sonra eve geldik. evde abisinin gömleğini giymiş. çok komik görünüyor. gece gene geç yatmış. aslında erkenden uyayacak gibi olup, süt isteyip annesinin dizine yatmıştı ama uykusu kaçmış. sonra da geceyarısını bulmuş.

23 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ

gece geç yattığından sabah uyanamayacaktı. işim olduğundan uyandırıp babannesine götürdüm. akşam abisi getirdi. annesiyle kapının arkasına saklandık ama hemen buldu bizi... yemeğe oturduk. ayşe aç ve tok kelimelerinin anlamını tam bilmiyor. ikisini aynı sanıyor galiba... bu gün öğrettik. öğrendi sanırım. babannede yemek yemiş. karnı tok... gece abisi ders çalışırken ayşe de yanında duruyordu. abisi kovalayınca ayşe ağlayarak yanımıza geldi. ama gecenin bir bölümünde gene abisiyle azdı. sonra erken sayılabilecek bir saatte masanın üzerine yığılmış, uyumuş kalmış...

22 Şubat 2015 Pazar

22 ŞUBAT 2015 PAZAR

Sabah geç uyandı. yatakta hep beraber biraz yattık. gün çok rutin geçti. pek yazacak birşey aklıma gelmiyor. ama şu video var.

gece, salona geldi ve "ben de ders yapıyom. abi de ders yapıyor. siz de susun" dedi ve gitti. güldürdü bizi velet...

gece shrek seyrediyordu. beni de çağırdı. beraber yatıp seyretmeye başladık. ben onu uyutma gayesiyle yatmıştım ama ben uyumuşum. hanfendi gece 1.30 a kadar ayaktaymış.

21 Şubat 2015 Cumartesi

21 ŞUBAT 2015 CUMARTESİ

sabah gene hagat olayı yaşadık. yatak onlarınmış. herkes kalktıktan sonra ben yattım. üf ya, baba gene uyumuş deyip gelip üzerimde zıplayarak kaldırdı. dayısının aldığı çimadamın kafasında çimler çıkmaya başlamış. çok mutlu oldu. öğleden sonra annesiyle gezmeye çıktı. bugün çizdiği bir resimde bizi çok şaşırttı. teelefon çizmiş. telefonun üzerinde de gökkuşağına benzeyen çizgiler... gökkuşağı sandık ama bunun ses olduğunu söyledi. ses dalgalarını çizmiş velet...

abisiyle acayip azıyor. "abi beni yakalayamaz" diye abisini ayartıp evin içinde koşturup duruyorlar.  akşam aile gününe gittik. aslınazın oturdu. aslınazın tabletiyle bütün gece oynadı. eve gelir gelmez uyudu.

20 ŞUBAT 2015 CUMA

Bugün pek yazacak bieşey yok. sabah ben de annesiyle berabeer yattığı yatağa yattım.  bu yatak bizim. git burdan diye beni kovdu. yatak ta demiyor. HAGAT diyor. babanneye gitmek istemedi. surat ede ede götürdüm. akşam da annesi aldı getirdi. kapıyı çaldı. açtım. elinde kocaman kartopu.. içeri koşup abisine attı. sonra da yerden alıp ikisi birden bana attı. gece, koltuk yastıklarını yere dizip Hagat yaptı. ben yatınca da benim yatağım. kalk diye beni kovdu.

19 Şubat 2015 Perşembe

19 ŞUBAT 2015 PERŞEMBE

Bu sabah zırlayarak uyandı. ne hikmetse her kar yağdığı ve etrafın bembeyaz olduğu sabah zırlayarak uyanıyor. üstelik daha kardan haberi yokken... karı gösterip mutlu olmasını istiyorum ama kısmet olmadı. yere kapaklanıp zırlıyor. sakinleştikten sonra dışarıyı gösterdim. kardanadam yapma teklifimi kabul etti. abisiyle sucuklu yumurta yedi. dışarıya çıktık. karların üzerine yatıp yatıp duruyor. daha 4 aylıkken karlara yatırırsak olacağı bu. şimdi de kendisi yatıyor karların üstüne... kardanadam yaptık. kartopu oynadık. çok eğlendik.
resim
video
işten döndüğümde gene saklandı. hakkaten güzel saklanmış bu sefer... annesi geldikten sonra annesinin facebook profilindeki bebek ayşe resimlerine baktık. kendini tanıyor. bebekken ne kadar çirkinmiş dedim resimlere bakarken... bozuldu. sonra annesinin öğrencilik resimlerini açtık. bazılarında tanıdı. bazılarında tanımadı annesini... hatta bazılarında başkalarının annesi olduğunu iddia etti.

HİMBOD veya HİMBOND
bunun ne demek olduğunu anlamadık. bana katlanmış bir kağıt verdi ve bu henin himbund dedi. anlamadım. annesi de anlamadı. 10 dakika bize anlatmaya çalıştı. hatta izah bile etti ama anlamadık.
akşam yemeğinde tabağına yoğurt  doldurdu sonra da yemeği yarım bıraktı. ben de sertçe tabağındaki yemeği bitirmesini söyledim. bozulup bana küstü. annesi yemeğini yedirdi. yemek öncesinde annesi saçını bağırta bağırta ördü. sonra ne oldu hatırlamıyorum ama bana çok kızdı. arka odaya gidip yatağa yatıp ağlamaya başladı. yanına gittiğimde bana "odadan git" diye bağırıyordu. yanına uzanıp saçını okşadım. sakinleşti. bir süre daha ortalıkta dolandı. sonra uyudu.

17 Şubat 2015 Salı

18 ŞUBAT 2015 SALIRTESİ

gece çok geç yatmış olmasına rağmen sabah erkenden uyandı ama hemen kucağıma yerleşip tekrar uyuma pozisyonu aldı. ben de yatağa yatırdım. yattı. gözlerini yumdu ama bie eliyle de bana dokunuyor. yatağa hafif vuruşlarla minik titreşimler yarattım ki, uykuya dalsın... titreşimleri durdurduğum ya da ritmini bozduğum zaman, uykusunda kafasını hafifçe devam et anlamımda sallıyor. çok komik bir görüntü... yarı uyur yarı uyanık... en sonunda iyice daldı da odadan ayrılabildim. bir süre her ayrılmaya kalktığımda uyanacak gibi oldu.
.bir süre uyuduktan sonra uyandı. kucağıma alıp babanneye götürdüm. sıkıntı olmadı. akşam oğlum almış. ben eve geldiğimde hemen baba diye koşarak beni kapıda karşıladı. akşam gene abisiyle azdılar. abisi onu sıkıştırıyor. kızm da baba beni kurtar diye benden yardım istiyor. birkçaç kez ayşeyi kurtardım. bu sefer de beren beni, yakaladı. bırakmıyor. gece ben erken yattım. ayşe gece 1.30 gibi annesini de sen git yat diye uyutmuş. ne zaman uyuduğu muamma...

16 Şubat 2015 Pazartesi

17 ŞUBAT 2015 SALI

Biraz önce, "daire siyah, daire beyaz" diyerek birşey istedi. ben anlamayınca gösterdi. tavlaymış istediği... şu an oynuyor tavlayla...

sabah çok erken uyandı. televizyon seyrederken şokella kavanozunu getirdi. ekmeğe sürdüm yedi. daha önceden bi barbi bebeğine oyun hamurlarından elbise, bilklik falan yapmış. o bebeği sakladığı yerden çıkardı. tabii, hamurlar kurumuş. çok bozuldu hamurlar kurumuş diye... hamurları kutularına koyup tekrar yumuşatalım teklifime bile yanıt vermedi. çok kızmış. hamurlar kuruyor diye söyleniyor. biraz sonra suluboyasını istedi. verdim. fırça da kuruyup sertleşmiş. hamur da kuruyor dedi. sonra avucunu boyayıp kağıda baskı çıkardı.
Tavla da oynadık... pulları satranç karelerine sırayla dizdik ve dama benzeri bir oyun oynadık. ayşe kazandı tabii.. sonra kucağıma alıp babanneye götürdüm. neşeli ve gülümseyerek girdi içeri.. akşam abisi aldı getirdi. kapı çalınınca açtım ve kartopları üzerime gelmeye başladı. ikisi de ellerine kartopu alıp gelmiş. beni bir güzel şişlediler. yemekten sonra banyoya soktum. suda oynarken bıraktım. tekrar döndüğümde lifi sabunlamış, kendi kendine yıkanırken buldum. bunu da tek başına yapmaya başladı. bu nasıl bir kız böyle...  bugün abisiyle acayip azdı. gidip gidip abisine sırnaşıyor. sonra da "baba beni kuytay" dite bağırıyor. bol bol cilveleştiler. gece çok geç uyudu.

16 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ

geç saatte uyandı. babannesine götürdüm. sonra dedesine bırakıp babannesiyle adliyeye gittik. döndüğümüzde karnı doymuş ve keyfi yerindeydi. bir süre ben de orada kaldıktan sonra ayrıldım. akşam ben aldım. yol boyunca kaldırımdan yürüme takıntısı depreşti gene... akşam abisi oyuncak hikayesini açtı. seyretti. bugün kızım ilk tablosunu yapmış
resim,
kendi içinde bütünlük taşıyan bir resim. ayşe var, ev var. çiçekler var. gökte bulutlar ve güneş var. hatta zemin bile yapmış. bildiğin enikonu resim. evin üzerinde gülen yüz var sandık ama o da kapı tokmağıymış :)
gece annesi saçını örerken hiç sesini çıkarmamasına annesi çok şaşırmış. bi bakmışlar  ki oturduğu yerde uyumuş.
resim

15 ŞUBAT 2015 PAZAR

Ankarada efra, hüma ve umayla gün geçirdi. Gün içinde olanlar değil de genel ankara izlenimi yazmak daha doğru...

ayşe, diğer çocuklarla oynamaya bu sefer pek yanaşmadı. çekingenlik gösterdi. neden anlamadık ama annesi çok rahatsız oldu.

efrayla iyi geçinmemek işini iyice ileriye götürüp "etta başka eve gitsin" e kadar vardırdı.

sürekli efradan şikayet edip zırlayarak yanımıza geldi. yardım istedi. biz de tersledik. daha beter zırladı. ama efrayla didişemiyor. hemen pes ediyor.

14 Şubat 2015 Cumartesi

14 ŞUBAT 2015 CUMARTESİ

gece ayşe birkaç kere uyandı. her seferinde uyuttum. sabah beni uyandırdılar. gene panduflar sorun oldu. kahvaltıdan sonra sürekli problem olan deniz topuyla çok güzel oynadılar.


13 ŞUBAT 2015 CUMA

gece efra sürekli mızırdayıp durdu. uykusunda sayıklamış. hastayım. anneye götür. ayşeyi götürün falan.. gece sesler bizim olduğumuz yere de geliyordu. ayşe de uykusunda duyuyor tabii. ayşe de (herhalde) rüya görmeye başladı. bütün gece "hayıy hayıy" ssleri bir ayşeden bir efradan geldi. sabah gene yumurta pişirdim ikisine de... gayet güzel yediler. öğlen annesiyle dışarı çıktık. ayşe ilk başta gelmek istediyse de pek sıkıntı yaratmadı. akşam gene efrayla hem kavga hem oyun rutini devam etti. ayşe efraya küstükçe gelip bizden yardım istiyor. biz de her seferinde kendi problemini kendin hallet diyoruz. ayşe ağlayıp zırlıyor. bir de ayşenin pembe pandufları sorun oldu. efra onları istiyor. o kadar istiyor ki, kendine ait ve ayşeye vermek istemediği şeyleri bile ayşeye veriyor takas için... ayşe ise hem verileni alıyor hem de pandufları vermeye yanaşmıyor. baskıyla verdirtiyoruz.
mustafa geldiğinde bir sürü zımbırtı getirmiş kübadan... ipli kaplumbağa paylaşılamadı. uzun süre efra oynadıktan sonra ayşe de alabildi en sonunda...

12 ŞUBAT 2015 PERŞEMBE

Sabah hem ayşeye hem efraya sahanda yumurta pişirdim. afiyetle yediler. hatta birbirlerinden gaz alıp ikinciyi bile istediler. sonra iş için ayrıldım. akşam geldiğimde ortalık sütlimandı ama gündüz mustafanın annesiyle kardeşini paylaşamamışlar. ayşe, efranın babannesini sahiplenmiş annanne diye.. efranın halasını da sahiplenmiş. benim halam diyormuş. hatta ayşe türkan hanımın dizinde uyumuş. efrayla kah oynama, kah boğuşma, kah küsüşm devam ediyor. ayşe zırt pırt fraya küsüyor. efranın arabası her zaman sorun...

12 Şubat 2015 Perşembe

11 ŞUBAT 2015 SALIRTESİ

sabah uyandı ve yanıma geldi. sonra efra da uyandı. ilk başta hep olduğu gibi gayet güzel oynadılar. sonra sürtüşme başladı. özellikle de deniz topu büyük problem oluyor. kızım ağlayarak, bana da al diye aynından istiyor. tamam kızım alırım. sonra denize gideriz.efrayı götürmeyiz dedim. bizimki güldü bu sefer efra ağlamaya başladı. ayşeye barbi oyunları açtım laptopta... efra da tablette barbi oyunları açtı. bir süre sıkıntı yoktu. bir ara evin bir ucundan bir ucuna koşarak yarış ettiler defalarca... kapının ağzında sayıyorlar 1-2-3 diye.. sonra depar...
sonra gene kavga... ayşe sürekli efraya küsüyor. hatta bana gelip efraya kızmamı bile istedi. ben de olmaz. kndi sorunlarını kendin hallet dedim. bozuldu. efra ona kötü diyormuş. hatta kızımın söyleyişiyle "etta bana hötü söyledi" dedi yerine söyledi diyor. hok monik oluyor.
sen de ona kötü de dedim. gidip sensin kötü diyor. efra karşılık veriyor. bizimki karşılık veriyor. efra gene karşılık verince bizimki zırlamaya başlıyor.

10 ŞUBAT 2015 SALI

sabah babannesine götürdüm henüz uyurken... battaniyye sardım. ama kucağıma alınca uyandı. sonra öğlen gibi babanneye gittiğimde keyfi yeindeydi. babannesi kelimeleri yanlış söylemesini düzeltmeye çalışıyor ama ayşe sırıtarak yanlış söylüyor. babannesinden "müüme" istedi. düğme yani.. düğmelerden resim yapıyor, bantla kağıda yapıştıırp. hatta banta sırayla dizip bilekli bile yapmış. benim bileğime taktı. düğme demesini istiypruz. müüme diyor. heceleterek söylettim. dü.. me diyor. ikisini birlikte söyletmeye çalışınca müüme oluyor gene...babannesiyle mahkemede işimiz vardı. ayşe de gelmek istedi ama kabul etmedim. hava soğuk. akşam üzeri almaya gittiğimde uyuyordu ama hemen uyandı. ankaraya gidecez ddim. kızıp itiraz etti. hayıy, eve gidecez dedi. ankaraya gelmek te istemedi ilk başta ama uyku sersemliğini atınca tabii ki gelmek istedi. annesi, ben ve ayşe arabayla yola koyulduk akşam. yolda arka koltukta tek başına oturdu. annesiyle arası bozuk niyeyse... arada birkaç kere kucağıma aldım. şehirlerarası yolda araba kullandı haspam... sizi ben ankara götürcem diyor. sonra uyudu. ankarada eve çıkarırken uyandı. daha uyandırmadan taşımayı başaramadık. tavşan uykusu var mübarekte...

9 Şubat 2015 Pazartesi

09 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ

bütün günü evde geçirdik. babanneye gitmek istemedi. yapbozlarla, oyun hamurlarıyla bebekleriyle oynadı. bir ara büyük ayşe olmaktan vazgeçti. bebek ayşe oldu.

kağıttan logo

hoyudu
sen anne hoyuy.

08 ŞUBAT 2015 PAZAR

Günü evde geçirdik. sadece akşama doğru ablasını uğurlamak için terminale gittik. ablasının gitmesini istemiyor. okula git sonra hemen geri gel diyor. otobüs kalkana kadar anatoliumda dolandık. uçan balon mevzusu büyük kriz çıkardı. balon istedi ama pahalı olduğu için almadım. dışarıda aynı balonları yarı fiyatına satıyorlar. tutturdu balon diye... dışarıdan alacam deyince, bunların küçük olduğunu, dışardakilerin uçup gittiğini, bunların uçmadığını falan söyleyip beni ikna etmek için epey uğraştı. "baba bana balon almıyor diye beni şikayet bile etti. oradan ayrılana kadar pes etmedi. mediamarkta girdiğimizde çocuk oyun alanına bıraktık. kendisi kalmak istedi. biz dolanırken gayet güzel oynadı. başka bir çocuk ayşenin oynadığı oyuncakla oynamak istemiş, ayşe istemeye istemeye paylaşmış oyuncağı ama dudakları ağlamaklı olmuş. ağlamamış ama dokunsan ağlayacak hale gelmiş. oradaki bir kadın anlattı.

7 Şubat 2015 Cumartesi

07 ŞUBAT 2015 CUMARTESİ

gece saat 03 te uyudu. tekrar yatırdım. sabah erkenden yanıma geldi. çişini yaparken yerdeki parke çıtasındaki zedelenme lekesini zıplayan ata benzetti. ben kanguruya benzetince kızdı. (halbuki benziyor) birşeyleri birşeylere benzetme, soyut düşünme yeteneği gelişkin... benim  tahminim, paket programla doğduğu yönünde... sanatsal yetenek paketi.. sürekli kafasında senaryolar yazıyor. evdeki insanlara oller dağıtıyor. bizi oynatıyor. bebeklerine de oynatıyor. geçenlerde de havhav olduğunda şarkı söylemeye başlamıştı. havhavlar şrkı söylemez deyince melodili şekilde havlamaya başladı. işte böyle söyler dedi. sucuklu yumurta yaptım. afiyetle yedi. bilgisayarda bol bol pepee seyretti. beraber çilek ektik. çilekleri suladı. bakalım çıkacak mı? akşam üzeri köfteci yusufun dönercisine gittik. ayşe nedense döner yemektense masadaki beğeni kartlarını işaretlemeyi tercih etti. ye diye diye yedirdik. epey yedi gene de... sonra markete gittik. hemen tanıdı marketi. buraya gedik biz diye daha otoparkta söylemişti zaten... pembe botlarını buradan aldığımızı hatırlıyor. bu sefer de kendine barbi bebek aldı. evde banyoya girdi. şampuan şişesini olduğı gibi boşaltıp bitirmiş. köpüklü suyun içinde oynadı durdu. çıknca da o kadar yorulmuştu ki hemen uyudu.

06 ŞUBAT 2015 CUMA

öğleden sonra geldim eve... kızımla beraber dışarı çıktık. kucak istememesi hususunda konuşmuştuk. hiç kucak istemedi. beraber kayhana gittik. cantık ısmarladım. 1 tane yedi. halbuki evden çıkmadan ekmek kemiriyordu. unutmadan yazayım. bir süredir ekmek dilimini kemirdikten ve telefon ahizesi biçimi verdikten sonra kulağına götürüp bizlere telefon ediyor ve konuşuyor.
cantıkçıdan sonra tramvaya bindik. büroya gittik. yolda kendine horoz şekeri aldı. bir süre büroda oyalandıktan sonra, tekrar tramvaya bindik. tramvay öylesine kalabalık ki... insanlar bindikçe tıklım tıkış oldu. en sonunda dayıoğlunda vatman değişiminde indik. parktan geçerken çocuk parkına girmek istedi. salıncakta sallanırken yüzü koyun kumların üzerine düştü. ağzı kanadı. kum doldu. kucağıma alıp eve götürdüm. annesi ağzını falan sildi. burnu ve çenesi hafifçe sıyrılmış. acıyo diye diye yattı uyudu.  

6 Şubat 2015 Cuma

05 ŞUBAT 2015 PERŞEMBE

Bugün kızımla gurur duydum. gözlerimi yaşarttı. hep diyorum zaten; ayşe bambaşka bir çocuk. çok farklı, çok özel...
sabah ablasına bıraktım. evden çıkarken, faturayı ödemediğim için (hep geç yatırıyorum zaten) kesilen kablolu TV yi açtırmak için param olmadığını, para bulmam gerektiğini falan söylüyordum ev halkına... benim param var diyerek elimden tutarak beni arka tarafa götürdü. ben de bir yerlere para saklamış sandım. tokaların falan olduğu kumaş kaplı sepetinde takılı olan "A" harfli altın kolyesini bana verdi. "bu al, para öde" dedi. kızım daha  yaşında ama bana altınını veriyor. bir de nerden biliyorsa altının paraya çevrildiğini de biliyor. akşam geldiğimde ev tamamen oyuncaklarla kaplıydı.

4 Şubat 2015 Çarşamba

04 ŞUBAT 2015 ÇARŞAMBA

annesiyle dalga, market, güneş,  turşu saklamak

yazmayıp erteleyince aldığım notları bile unutmuşum.
Tek aklımda kalan yemekten önce turşu yemeye dalması ve annesi yemekten önce yeme deyip turşuyu kaldırınca, masanın altına girip, sakladığı turşuları katur kutur yemeye devam etmişti.

03 ŞUBAT 2015 SALI

sabah öbür çocuklara bıraktım. öğleden sonra geldim. ayşe ortalıkta oynuyor. günün bombası akşam üzeri geldi. ayşe fındık gibi davranmaya başladı. yerde emekliyor ve havlıyor. aynı fındık gibi kucağa zıplayıp yalıyor. önüne nesquik gevrek koydurdu. onları köpek gibi ağzıyla yiyor. olayı büyütüp sofrada da aynı şekilde yemeye kalkıştı. hatta suyu bile diliyle içti. çok komikti. ayşenin deyimiyle "hok monik"

abisi "hok monik" deyince "hok monik" değil abi, "hok monik" diye düzeltiyo aklı sıra.. bir de heceliyor. biz, söylediği sözleri anlamayınca heceleyerek tekrarlamaya başladı.

aylardır yaptığı ama yazmayı ihmal ettiğim birşeyi de yazayım. birisi ayşeye kızınca veya işine gelmeyen bir söz söylediğinde eliyle o kişinin suratını başka tarafa çeviriyor. kendisine bakılmasını istemiyor.

01-02 ŞUBAT 2015 PAZAR-PAZARTESİ

Ankaradayız. Ayşe tüm gün efrayla kah oynuyor. kah boğuşuyor. ama genelde güzel oynuyorlar. oyuncak paylaşamama ve efranın oyuncaklarını saklaması problem oluyor. Ayşe sık sık efraya küsüyor. kollarını kavuşturup hıh diyor. ben ettaya küstü.... bir ara ailecek lunaparka gittiler. ayşe hayatında ilk defa çarpışan arabaya binmiş. annesi pazar günü döndü.
video
Pazartesi akşam geldiğimde uyuyordu. uyandıktan sonra yola çıktık. arabada abisiyle azdı. neşeden kahkahalar atıp durdu yol boyunca.. mezitler tünelinden geçerken, tünel boyunca çığlık attık beraber. uyanır diye uyutmadık yol boyunca.. eve girince annesine sarıldı. özlemiş. sonra uyudu.

30 Ocak 2015 Cuma

31 OCAK 2015 CUMARTESİ

Sabah efra herkesi uyandırdı. ayşeyle birbirlerine deniz topu atıp tutmaca oynadılar. sonra efra neden bilmem topları saklamış. ayşe geldi. kollarını kavuşturmuş. efraya küsmüş. müdahale edip topları çıkarmalarını sağladım. beraber top oyunu öğrettim. oynamaya devam ettiler. Bütün günü efrayla oynayarak geçirdiler. Genelde kavga etmediler ama arada efranın oyuncaklarını saklayıp vermemesi ve ayşenin küsmesi oldu. akşam üzeri dayısı hüma ve umayı da alıp geldi. hep beraber oyunlar oynadılar durdular. nerf savaşı yaptılar. bir mermi ayşenin gözüne gelmiş. ayşe abisi için cephane topluyordu.

ama günün asıl bombası gece geldi. ailecek sessiz sinema oynanıyordu. ayşe uzun süre oyunu gözlenledikten sonra o da ortaya atılıp birşeyler anlatmaya niyetlendi. çıkıp kanat çırpmaya başladı. "uçmak" diye cevap verilince de cevap verenle "çak" yaptı.

30 OCAK 2015 CUMA

sabah erkenden herkesi uyandırıp ankaraya doğru yola çıktık. arabada tepe lambasını sürekli açıp aküyü perişan ettiğinden yeni akü aldım dün gece... ayşeye bir daha sakın tepe lambasını açma dedim. mahçup şekilde onayladı. arka koltuktan kulağımı ısırtıyor elindeki kurukafa oyuncağaya... zaten arka koltuktan hep kulağıyla oynar. ankaraya hemenccik varabileceğimizi sandı ama uzak olduğunu söyledim. eskişehirde dayısının köpeği fındık ile tuhaf bir teması oldu. fındık çok arsız.. yerinde durmuyor. zıplıyor. kucağa çıkıyor. yalıyor. kızım hem ürktü. hem seviyor. ürkmüş bir gülen surat var ayşede... eliyle lahmacun yedirdi. yola devam ettik. yolda uyudu. ankarada efrayla pek iyi geçindiler. ayşe efranın harflerini dizip oynadı. bir de tahta adamlar ve ev eşyaları ile oynadı. biz sadece tahta adamları alabildik ayşeye.. ev eşyaları bitmiş. bulamadık. akşam yemekte ayşenin bana, tabaktaki yemeği gösterip bana " hani bacağın acıyor ya. bunu ye. iyileşirsin" demesi çok hoştu.

29 OCAK 2015 PERŞEMBE

AYŞEBERRA
DFRYHBGVF

ikinci satırda küçük bebek efra yazıyormuş. efra "E" harfiyle başlamaz diye, sonu "RA" ile bitmez diye benle kavga ediyor. "RA" ile biten ayhebeyya imiş.
bugün erkenden gittim ama öğlen geldim. beraaber elektrik parası ödemeye gittik. maalesef yetişemediğimizden 1 saat parkta oyalanmak zorunda kaldık. milyoncudan ayşeye oyuncak ta aldım. parkta da oynadı. sonra eve döndük. tabii, giderken de gelirken de kucak istedi. kucak istediğin için seni artık hiçbir yere götürmeyecem dedim. bakalım nasıl etki edecek. akşam yemekte sofraya gelmiyor diye gene benden fırça yedi. bana küsüp yemek yiyor.
laptopta anne karnında bebek oluşumu videosu seyrettirdim. çok hoşuna gitti. birkaç kere seyretti. cinsel organların oluşumu sırasında "kuku" demesi çok komikti.

27 Ocak 2015 Salı

28 OCAK 2015 SALIRTESİ

salonda uyumuş. uyanınca kucağıma yattı. süt istemiyor. minika istemiyor. sadece kucağıma gömülüp yatmak istiyor. yanağını öpmek istedim. sırıtarak izin vermedi. ben hamle edince de yanağını kaçırıyor. ben ısrar ettikçe daha çok eğleniyor. ben de kötü ayşe vs falan dedim. hemen uzanıp beni öptü. sonra minika açtım. dün yapılmış pastayı yemeye başladı.
sonra annesinin yanına yatırdım. beni de yatırdı. sonra abisi gizlice gelince onunla boğuşmaya başladı.
öğleden sonra eve döndüğümde annesiyle kapıdan çıkıyorlardı. gezmeye gisiyorlarmış. sen de gel dedi. yorgunum deyince biraz dinlen ondan sonra gel dedi. artık herşeyi söylüyor. zor anlaşılıyor. bir sürü harfi telaffuz edemiyor ama olsun. zaten annesi de bütün gün konuştu diye anlatıyor. konuşmaya başlayınca susmayacağını biliyorduk zaten... akşam yemeğinde sofraya gelmedi tabak beğenmediği için.. ben de sertçe sofraya gelmesini istedim. kös kös sofraya geldi ama bana küstü. ben kızınca hiç kaldıramıyor. uykusu olduğu için hemen uyudu. ama saat 10 gibi gene uyandı. eyvah, geceyarılarına kadar uyumaz artık derken gene uyudu bir saat sonra...
bu arada belirtmeliyim ki bebekleri için hazırladığı piknik 2 gündür salonun ortasında duruyor. kaldıramıyoruz.

27 OCAK 2015 SALI

sabah çıktığımda ve akşam döndüğümde uyuyordu. ama gündüz epey hikayesi birikmiş. abisi telefonda twinkle melodisi açmış. ayşe bütün bilgisayarlara ve tablete bakmış onlarda mı çalışıyor diye.. en sonunda sesin telefondan geldiğini anlayınca, bilgisayardan klibini açtırmak istemiş. (beren açmamış tabi ki)
Annesi de giderken ben de gelecem demiş. annesi yağmur yağıyor deyince, hemen şemsiye alıp gelmiş. şemsiyem var, kucak ta istemeyecem demiş. uğurlanken de annesine hoşçakal, kendine iyi bak demiş. ayrıca anneannesine, ankara gitmek istediğini söylemiş.
gündüz annesi aramış ki; yemek yemiyor, sucuk istiyor diye... telefonda çorbayı içmesini, akşama sucuk getireceğimi söyledim. sonra da almayı unuttum. uyaynınca sucuk yemek istedi aklısız başın cezasını ayaklar çekermiş. gittim aldım. bir de çilekli gofret aldım. sucuktan önce yemek için ısrar etti. izin vermedim. elinden de bırakmadı. ama sucuk yedikten sonra da gofrete yüz vermedi.

26 OCAK 2015 PAZARTESİ

sabah ben giderken uyanık olduğu için annesini uyandırdım. akşam neler olduğunu pek hatırlamıyorum ama zaten pek birşey olmadı. sadece oyuncaklarını topladı diye annesine epeyce kızdı. oyuncakları tekrar saçarak dağıttı. annesi gene toplamaya kalkınca annesine fırça atıp bağırdı.

25 OCAK 2015 PAZAR

24 Ocak 2015 Cumartesi

24 OCAK 2015 CUMARTESİ

sabah uyanıp salona geldi. çişini yaptıktan sonra, hikkui yaptım. yedi. sonra, biryere gidelim demeye başladı. ne demek istediğini anlamadım. heceleyerek söyledi. anlamıyorssun baba diye azarladı ama nafile... anlamadım.
video
kendine giymek için elbise getirdi. en sonunda annesine götürdüm. annesi anında anladı. genelde o anlamaz ben anlardım. bu sefer tersi oldu. pikniğe gidelim diyormuş.
daha olmaz dedik, yaz gelsin dedik. güneş çıkınca dedik ama pek işe yaramadı. sonra kombiciyle gazcılara gitmem gerekti. ayşeyi giydirdim. (kendine yazlık şeyler getirmiş giymek için, pikniğe gidecez ya) beraber gittik. dönüşte dayımı uğurlamak için incirliye gittik. dayıma bayılıyor. hemen koşup sarıldı. börek vardı. karnını doyurdu. evde bol bol maymunluk etti. dayımı uğurlamak için hep beraber çıktık. kucağıma tırmandı. dayım "ama sen kocaman kızsın" deyince hemen indi. bacaksız biz deyince iplemiyor. eve gidene kadar hiç kucak istemedi. sokak kapısında cama sıkışmış bi meyve sineği gördü. anne sinek bebeğini arıyor dedi. sabah ta mutfak tezgahındaki karıncanın annesini arayan bebek karınca olduğunu söylemişti. sineği tutup dışarı saldık. yol boyunca koşup zıpladı. markete girdik. zaten çileksüt istemişti. bir de kinder sürpriz aldı. dayımları uğurladık. onlar evlerine gidiyorlar. biz de eve gidiyoruz. mamanne zaten evde diye konuşmaya başladı. eve gittik. yol boyunca yürüdü. bir de durağın arkasındaki merdivenlerden çıkarken beni aşağıda bekletiyor. (çıktıysam indiriyor) höne ben, soona hen deyip basamakları çıkıyor. bunu ilk geçen gün deniz otobüsünde yapmıştı.

23 OCAK 2015 CUMA

bugün sabah çok erken çıkıp akşam geç geldiğimden pek birşey yazamayacağım. ama geldiğimde ne kapıya koşmak, ne beni karşılamak.. hiçbirşey yok. kendi dünyasında takılmaya devam etti. ama gece karagöz sahnesini çıkarttırıp herkesi sırayla hem hayali hem seyirci yaptı. karagözle ufaktan senaryo falan yazmaya başladı.

22 EKİM 2017 PAZAR

sabah gene enselendi. Koltuğun arkasından kafasını çıkardığı an gözgöze geldik. Kahvaltı için dünden yapılmış akıtmalara nutella sürüp verd...