sabah ablası dersaneye giderken ona ahrçlık verdim. ablasına para verdim de ona vermedim diye dakikalarla bozuk attı. küstü. ağladı. en sonunda ona da para vermek zorunda kaldım ama o kadar içerlemiş ki, bir süre sonra parayı bıraktı. mızıldamaya devam etti. bana küstüğü için abisinin yanına yattı. onu uyandırıp yüzünü örterek oyun oynadı onunla.. sonra kendisi de pikenin altına girdi. keyfi yerine geldi. birkaç hafta önce yapmış ama ben yazmayı unutmuştum. yatakta kendi kendine takla attı defalarca... hala kahvaltı etmiyor doğru dürüst... laptopta efraların resimlerini gösterdim. yüzünde güller açtı görünce... öğleden önce uyudu.. uyanınca arabasına binip gezindi. o sırada ben koltukta yatıyordum. yanıma gelince ayaklarımı yere indiriyor. sonra arabayla eziyor. defalarca... hala birşey yemiyor. akşam 4 gibi sahan getirdi. nihayet acıkmış. yumurta istiyor. yumurtayı pişirdim. o sırada ablası ekmek almaktan dönmüş, çikolata da almış Ayşe'ye.. Çikolataları aldı. sıcaktan yumuşamış. buzdolabına koyalım sertleşsin dedik. vermiyor. artık yumurta da yemiyor. kızarak çikolataları dolaba koymasını söyledim. babanın kızgınlığını öğrenmesi lazım demiştim ya , hakkaten öğrenmesi lazım.. lafımı hiç kazımadı. arka odaya kaçtı. ardından gittik. bir baktık ki, çikolataları çarşafın altına saklıyor. bir de parmağıyla sus işareti yapıyor :)
(kendine özgü sus işareti çok komik)
çikolatalarını aldım. buzdolabına koydum. ağlamaya başladı. ablası "babanın sözünü dinlemen lazım" deyince bu sefer ona vurmaya başlamış. bana kızgın ve küs... ablasının kucağında... yumurtayı da yemiyor. ablasını çişe bile salmıyor. aslında uyuması lazım... ama uyumadı... akşama doğru sıcak biraz azalınca kovalarını, küreklerini, kamyonlarını torbaya koyup çocuk parkına gittik. torbayı ters çevirerek hepsini kumların üzerine döktü. sonra kovalardan birini alıp çeşmeye koştu. defalarca kovayı su ile doldurup kumlara döktü. çeşme başında sıra kapmayı hiç bilmiyor hatta sırasını da kaptırıyor. herkes gittikten sonra doldurabiliyor kovasını.. 2 tane oğlan çocuğuyla birlikte kumla oynadılar. bir süre oynadıktan sonra "bisiklet almaya gidelim" dedim. topladık eşyalarımızı... milyoncuya gittik. güzel bisiklet yok. biz de eve gelip oyuncakları arabanın bagajına bıraktık ve bebek arabasını alıp cumhuriyet caddesine gittik.yolfa parkta otlamakta olan bi kuzu gördük. kuzuyu arabasından .nmeden sevmeye başladı. kuyruğunu okşuyor. sonra indi sırtını ve başını okşadı. kuzunun kulağını gösteryor sonra kendi kulağını tutuyor. yola devam ettik. "sana pepee bisikleti alayım mı" diye sorduğumda bir başını sallaması var görülmeye değer... bisiklette ayakları pedala erişiyor. henüz çevirme hareketini bilmiyor ama kısa zamanda öğrenir. akşam evde monte ettik. bindi... ardından evde kriz saatleri başladı. "benim dediğim olacak savaşı" önce süt içmek istedi. zaten bütün gün yemek yememiş, yemekten önce süt içerse iştah miştah kalmaz. vermedik. başladı bağırmaya... evin içinde tepiniyor. bizimle güç savaşına girdi. bilmiyor ki, taviz vermeyen gaddar bi anababası var... süt elde edemedi ama tepinmekten vazgeçmedi de... koltuklara kollarını vura vura tepiniyor. arada kendini de koltuğa vuruyor. ardından sofrada saçları tabağa giriyor. toka takalım dedik. bu sefer toka taktırmama krizi... yemek yemeye ikna etmişken yemek te yemedi. sofradan kalktı. ben de kollarından tuttum. annesi zorla toka taktı. hem bana hem annesine tepkili.. ablasının kucağına gidiyor... uzun süre bağırıp kendini yerlere attıktan sonra sakinleşti. banyoya soktuk. bu sefer banyoda arıza çıkarmış.. aslında annesi yıkanma usulunu bilmediğinden hep yaptığı suyu kovadan alıp kuvete dökme huyunu, sıcak suyu üstüne dökecek sanıp engelleyince problem çıkmış. artık eskisi kadar azimle bağıramıyor. pes etmek üzere... masaya oturdular annesiyle... domates yiyor.. bu sırada gene birşeye kızdı. bardağı yere fırlattı. bu sefer annesinden bayağı şiddetli tepki gördü.. biraz ağladı ama artık ateşi söndü..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder